Sivil Haber

'Katılım bankaları kumar oynamıyor'

EKONOMİ

Arap Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ahmed Yusuf Abdulmalek, katılım bankalarının krizlerden çok daha az etkilendiklerini ve kumar oynamadıklarını söyledi.

Arap Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ahmed Yusuf Abdulmalek, katılım bankalarının ideal finansman kaynakları sunduğunu ve kar-zarar katılım çerçevesi içinde krizlerden çok daha az etkilendiklerini kaydederek, ''Çünkü gerçek ekonomiye yönelik çalışıyoruz. Katılım bankaları olarak kumar oynamıyoruz'' dedi.

Abdulmalek, İstanbul İktisatçılar Derneği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği ve Sabahattin Zaim Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen faizsiz bankacılık ve günümüz uygulamaları konulu ''Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu''nda yaptığı konuşmada, katılım bankacılığının ekonomideki yerinin giderek arttığını vurguladı.

Faizsiz bankacılığın hem sağlıklı büyüme sağladığını, hem de büyük potansiyeli bulunduğunu ifade eden Abdulmalek, dünyada 1950'li yıllarda ilk yasal çerçevenin oluşturulmaya başlandığı katılım bankacılığının, 2010 yıl sonu itibariyle küresel olarak aktif büyüklük açısından yaklaşık 1 trilyon dolarlık hacme ulaştığını söyledi.

Faizsiz bankacılığın küresel bankacılık içindeki payının da arttığını kaydeden Abdulmalek, aktif büyüklük açısından faizsiz bankacılığın küresel bankacılıktaki payının hala yüzde 1 civarında olduğunu, bunun sektörel olarak büyük bir gelişme potansiyeli bulunduğunu gösterdiğini vurguladı.

Dünyada katılım bankalarına olan ilginin her geçen gün arttığını ve Türkiye'de de sektörün genel bankacılık sistemi içinde yüzde 10'luk paya ulaşmasını beklediklerini dile getiren Abdulmalek, şunları kaydetti:

''Katılım bankaları, ideal finansman kaynakları sunmaktadır. Kar-zarar katılım çerçevesi içinde katılım bankaları krizlerden çok daha az etkilenmişlerdir. Çünkü gerçek ekonomiye yönelik çalışıyoruz. Katılım bankaları olarak kumar oynamıyoruz.

Krizde Amerika'da ve Avrupa'da görüldü, ABD'de gayrimenkulde ipotekle konut edinme sektörü çöktü. Avrupa'da ise borçlar, türev ürünler sebebiyle ekonomik çöküntü yaşandı. İslami bankacılık anlayışında biz bunlara itibar sağlamıyoruz. Ekonomiye bir şey sağlamıyor.

Katkısı sıfır. İslami bankacılıkta türev ürünler yok. Çünkü bu ürünlerin riskini kontrol etmek çok zor. O nedenle Avrupa, türev ürünler sebebiyle büyük sıkıntı yaşıyor.''

''Daha önümüzde aşılacak çok mesafe var''

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz de katılım bankacılığının 1985 yılında 2 banka ve 2 şube ile çıktığı yola bugün 4 banka 680 şube ve 14.000 çalışanı ile şevk ve azimle devam ettiğini belirtti.

30 Kasım 2011 tarihi itibariyle aktif toplamın 55 milyar liraya, toplanan fonların 39 milyar liraya, kullandırılan fonların ise 41 milyar liraya ulaştığını ifade eden Akyüz, ''Katılım bankalarının sektördeki payları aktifte yüzde 4.4, toplanan fonlarda yüzde 5.4, kullandırılan fonlarda ise yüzde 5,7'ye ulaşmıştır. Bu rakamlar bizleri memnun etmekte ve iyi bir başarıya işaret etmekte ise de ülkemizin sahip olduğu potansiyelle kıyaslandığında henüz tatminkar düzeyde olmadıklarını söyleyebiliriz'' dedi.

Akyüz, bu sistemi kuranların sistemin genel bankacılık içinde payını yüzde 15 olarak öngördüklerini, bu nedenle daha önlerinde aşılacak çok mesafe olduğunu, 2023 yılına kadar yüzde 10 paya ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.

Katılım bankalarının asıl gelişiminin, siyasi ve ekonomik istikrarın başlangıç yılı olan 2003 yılından sonra olduğunu ifade eden Akyüz, ''Şunu memnuniyetle söylemek isterim ki, artık katılım bankalarının önünde hiçbir engel kalmamış ve ilgili kamu otoritelerinin ilgi ve desteği ile hemen hemen tüm sorunlarımız çözüme kavuşmuştur'' dedi.

Akyüz, kar ve zarara katılma yöntemi ile fon toplayan, ticaret ve ortaklık esasına göre fon kullandıran katılım bankalarının yüzde 100 reel ekonomi ile çalıştıkları, menkul kıymetleri gerçek varlık karşılığında ihraç ettikleri için finansal balona sebebiyet vermediğini ve bünyelerinde toksitli aktif barındırmadıklarını, bunun sonucunda ekonomik krize neden olmadıkları gibi, krizleri de daha az zararla atlatabildiklerini vurguladı.

Akyüz, ''Bizim misyonumuz mevduat bankalarımıza rakip olmak değil, sisteme farklı bir yönden yaklaşarak, sistemi tamamlamak, yenilik, derinlik ve çeşitlilik kazandırmaktır'' dedi.

''Katılım bankacılığı reel sektörün finansmanına aktif katılım sağladı''

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkan Yardımcısı İhsan Uğur Delikanlı ise Ocak 1999 ile Eylül 2011 dönemini ele aldıklarında sektörde ortalama mevduatın yüzde 63'ünün kredi olarak kullandırıldığını, katılım bankalarında ise toplanan fonların ortalama yüzde 84'ünün kredi benzeri işlemlerde kullanıldığını belirtti.

Katılım bankalarının reel sektörün finansmanına aktif bir şekilde katılım sağladığını anlatan Delikanlı, karlılık performansı bakımından katılım bankalarının sektör ortalamasının üzerinde aktif ve özkaynak karlılığı sağladığını ifade etti.

Katılım bankacılığının sağlıklı gelişimi bakımından üzerinde çalışılması gerektiğini düşündükleri hususlardan da bahseden Delikanlı, şunları kaydetti:

''2001 krizi ile bağlantılı ortaya çıkan küçülmeden edindiğimiz deneyim, zor dönemde katılım bankalarına likidite sağlayacak mekanizmalar üzerinde çalışılması gerekliliğini göstermiştir.

Zira katılım bankalarının mevduat ya da kalkınma ya da yatırım bankalarında olduğu gibi Merkez Bankasınca teminata kabul edebilecek menkul kıymet yatırımlarının neredeyse yok denecek kadar az olması, sıkıntılı dönemlerde, son kredi verme mercisine başvurma imkanını kısıtlamaktadır.

Ayrıca karlılık performansı uzun dönemde olumlu olsa da özellikle mevduat bankalarının faiz dışı gelir yaratabilmedeki esnekliklerine karşın katılım bankalarının kar payı yada kar zarar ortaklığı kazancı dışında gelir yaratma imkanları da oldukça sınırlı kalmaktadır.

Bunu telafi etmek için katılım bankalarımızın gayri nakdi kredi portföylerini büyütmeye çalıştıklarını gözlemekteyiz. Dolayısıyla katılım bankalarımız yönünden ürün geliştirme ihtiyacının da söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.''

Bir diğer konunun da uluslararası muhasebe ve finansal raporlama standartlarının Basel 2, 2,5, Basel 3 düzenlemelerinin katılım bankaları için ayrıştırılması gereken yönlerinin bulunup bulunmadığı olduğunu söyleyen Delikanlı, bu ayrıştırmanın sadece muaf tutma ya da yükü hafifletme olarak değil, gerekiyorsa daha ağırlaştırma şeklinde de olabilmesi gerektiğini belirtti.

Delikanlı, ''Ancak ayrıştırma ihtiyacının ortaya konulması için uygulayıcıların yani sektör çalışanlarının sorumluluğunda olan bir husus olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

Zira uluslararası kuralların geliştirildiği komitelerde veya kurullarda maalesef katılım bankacılığı ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi kişi ya da kişiler neredeyse yok denecek kadar az sayıdadır'' dedi.

İhsan Uğur Delikanlı, İstanbul finans merkezi projesinin hayata geçirilmesinde katılım bankacılığı yönünden, İstanbul Komitesi benzeri bir örgütlenme alternatifinin mümkün olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğini düşündüklerini kaydetti.

Haber Kaynağı : Haber7.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.