7 MİLYON TL’NİN HAYIR AMAÇLI BİRİKTİRDİM
“Halk Bankası’nın 2.5 yıldır yöneticiliğini yapan birisiyim. Altımda 15 bin çalışan ve 8 milyon müşterisi olan bir banka vardır. Bu yaptığı çalışmalar ile ülkemize bu altın ticaretinden 3.5 milyar dolar para kazandırmıştır. Buna engel olmak isteyenler bellidir. Sadece Rıza Sarraf’ın şirketi değil, birçok şirket bu işi yapmaktadır. Bizim herhangi bir müşteriyi kollamak diye bir ayrım yapmak diye bir işimiz yoktur. İşlerimiz tamamen yasal çerçevede banka organizasyonları çerçevesinde yürümüştür..
BİR ÇOK ŞİRKETLE GÖRÜŞMELERİM OLDU
Genel müdür olarak birçok şirket ile görüşmelerim olmuştur. Buna Rıza Sarraf’ın şirketi de dâhildir. Hizmet kalitesini arttırmak gayemiz vardır. Dediğim gibi herhangi bir örgüt kurma ya da üye olma söz konusu değildir. Rüşvet suçlamasına gelince az öncede belirttiğim gibi rüşvet alma ya da verme kamu görevlisi olmadığım için söz konusu olamaz. Bunun yanında menfaat temin de olmamıştır.
TESLİMATLAR TAMAMEN BAĞIŞ VE HAYIR İÇİN YAPILMIŞTIR
Ayrıca bazı teslimatlar olmuş ise de bunları tamamen bağış niyetiyle ve hayırseverlik kastı ile olmuştur. Bizim bankamız İran ile olan işleri tek başına yapan bir bankadır. Rıza Sarraf’ta hayırsever bir kişiliği olduğunu ve hayırlara vesile olmak istediğini söyleyince o anda aklıma mezun olduğum Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi geldi. İhtiyaçları ona aktarınca masrafları ödemeye hazırım dedi. Doğduğum yer, okuduğum okul olduğunu düşününce bu fikri yerel yöneticilerle ve Çorum milletvekilleri ve de okul yöneticileri ile paylaştım. Ancak teknik nedenlerle projeye başlayamadığımız için söz konusu hayır amaçlı olarak verilen paraları kendi nezdimde tuttum. Hatta Çorum Milletvekilimiz Cavit Bağcı’ya yanında bulunan bir misafiri de varken durumu bildirdim.
MİLYONLARI HAYIR AMAÇLI BİRİKTİRDİM
7 milyon TL’nin hayır amaçlı biriktiğini ve hazır olduğunu söyledim. Bir de bunun yanında Makedonya’da bir üniversite yapma söz konusudur. Uluslar arası Balkan Üniversitesi isimli üniversitedir. Bu üniversitenin mütevelli heyeti başkanı olan Hüseyin Bürge isimli İstanbul Milletvekilimiz “Türkiye’de bağış var. Makedonya’ya iletmekte zorluk çekiyoruz” deyip benden yardım istediler. Ayrıca oğlu olan C. B. vasıtasıyla 1 milyon 950 bin Euro’yu fiziki olarak bana getirip teslim ettiler.
PARALAR EVDE DURUYORDU
Bunun ilk 450 bin Euro sunu göndermekte zorlandık. Çünkü Makedonya yerel hukuku bağış kabulünde çok zorluk çıkartıyor. Para girişinde zorluk çıkartıyor. Bu süreç içerisinde bu para da bende evde kaldı. Çünkü bankaya herhangi bir kasaya koyduğumuz zaman kimin adına ve niçin konulması gerektiğini tutanakla belirtmemiz lazım. Bu paralarda evde duruyordu. Söz konusu teslimatın ancak 950 bin Euro’sunu zar zor gönderebildik. Dolayısıyla 1 milyon Euro evde bulunduğundan dolayı soruşturmaya konu edildi. El konuldu. Ayrıca yine bu üniversite için Rıza Sarraf isimli işadamı hayır yapmak istediğini söyledi. 500 bin Euro’yu kendi imkanlarıyla oraya gönderdi. Geri kalanını göndermekte zorlandığı için getirip benden yardım istedi . Bana teslim etti. Bu paraların Makedonya’ya neden gidemediğine ilişkin tüm yazışmalar ve değerlendirmeler bankadaki kayıtlarda mevcuttur Şu anda el konulan paranın 2 milyon Euro’su Balkan Üniversitesi için verilen paradır. Geri kalan para da İmam Hatip Lisesi için ayırdığımız paradır. Sadece el konulan folyo vardır. Onun içinde de 20 bin küsür Euro vardır. Bu para benim kendi şahsıma ait olup yurtdışı görevlerimden harcırahlardan biriktirdiğim paradır. Bunların belgesini sunduk. Dosyada mevcuttur. Yaşam tarzım bellidir. 20 yıldır bankacıyım. Bunu son 14 yılı üst düzey yönetici olarak geçmiştir. Bugün itibariyle yıllık 400 bin TL net gelirim vardır. Bana ve eşime ait iki adet dairemiz 500 bin TL kredi borcum vardır. Mal bildirimlerimi de yasaya uygun şekilde yaptım. Dolayısıyla hiçbir şekilde menfaat temini söz konusu olmadığını belirtmek istiyorum. Hiçbir şekilde sahtecilik de yapmadık. Bunları ispatlayacak tüm delillerim mevcuttur.
RIZA SARRAF’A KREDİ VERDİK
Rıza Sarraf’a kredi verdiğimiz doğrudur. Ancak bunlar usule uygun kredilerdir. Söz konusu kredinin faizi ise benzer kredilere göre oldukça yüksektir. Halk Bankası’nı zarara uğratmış değiliz. Benzer şirketlere hiçbir teminat almadan kredi açıyoruz. Birçok örneğini verebilirim. Rıza Bey’in şirketine yapılan komisyon indirimlerinin aynısını hiçbir ayrım gözetmeksizin uygun diğer firmalara da yapmaktayız. Banka bu oranları sıfıra kadar indirme yetkisini sahiptir. Birçok örneği vardır. Bunları sunabiliriz. Tutuklanmam halinde lisansımın iptali söz konusudur. Daha deliller toplanmadan böyle bir karar çıkması halinde mağdur olacağım. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum” dedi.
Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan’ın ifadesiYolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan iki bakan oğlundan birisi Ekonomi
Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan... İşte Kaan Çağlayan'ın mahkemede
verdiği ifade...
Kaan Çağlayan ve Barış Güler, “rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek” suçlarından
tutuklanarak Metris Cezaevi’ne götürüldü.
Savcılık, üç grup halinde adliyeye getirilen 71 kişiden 22’sini serbest bırakırken,
49’unu tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk etti. Üç nöbetçi hakim tarafından
sorgulanan şüphelilerden 16’sı hakkında tutuklama kararı verilirken 55 kişi ise serbest
bırakıldı. Tutuklananlar arasında İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler,
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, Halk Bankası Genel Müdürü
Süleyman Aslan ve işadamı Reza Sarrab da yer aldı.
Salih Kaan Çağlayan’ın ifadesi şöyle:
EŞİ DÜĞÜNÜMDE SAHNE ALDI
“Burada bulunan şüphelilerden sadece özel kalem müdürü olan O.K. ile Rıza Sarraf Reza Zarrab ile ikili dostluğumuz vardır. Daha doğrusu aile dostluğumuz vardır. 8 ay önce
düğünümde sağ olsun, eşi gelip sahne almasına rağmen sadece sahne masrafını talep ettiler.
Onun dışında herhangi bir ücret talep etmediler. Aile dostluğumuz dışında kendisinden hiçbir şey
almadık veya vermedik. Kendisi sadece dostluğunun gereği bana bir takım elbise almıştı ve bir de
beğendiğim bir valizi hediye etmişti. Rüşvet almak ve vermek söz konusu değildir. Kodlu hatlara gelince
sanayiciyim. Alüminyum giydirme cephe işini yapıyorum. Firmamın emrinde taşında birçok taşeron firma vardır.
Bu firmadaki kişiler sürekli olarak beni ararlar. Bunun dışında da yine birçok kişi normal telefonumu da
aradığı için alt taşeron firmalarının bana ulaşmalarını sağlamak gayesi ile başka hatları alıp kullanmak
zorunda kaldım. Başka hatları kullanmamamın nedeni taşeron firmalarına ulaşabilmek gayesidir.
Az öncede belirttiğim gibi sadece iki kişiyi tanıyorum. Örgüt diye bir şey yok. Gıda işiyle de uğraşıyorum.
Bu konuda da yoğun şekilde işlerim vardır. Babamın işlerine asla karışmıyorum. Kendi işlerimi takip ediyorum.
Bir keresinde tuvalete gitmiştim. Muhammet isimli bir kişinin ismini sonradan öğrendim.
Benimle görüşmek istediğini belirtince ben de bulunduğum yeri tarif ettim. O da tuvaletin bulunduğu
tarafa geldi. Tuvaletin içinde değil önünde görüştük. Özel bir görüşme değildi. Ben eğer onunla özel
görüşmek istesem bana ait buluştuğumuz yerde kendi yerim vardır. Orada özel olarak görüşürdüm.
Kaçak altın olayıyla da ilgili hiçbir görüşmem ya da bilgim yoktur. Böyle bir olay olduğunu da dün ifade sırasında öğrendim.”
Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in ifadesi
Tarihi yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler tutuklanarak cezaevine götürüldü. İşte Barış Güler'in mahkemede verdiği ifade...
Kaan Çağlayan ve Barış Güler, “rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek” suçlarından tutuklanarak Metris Cezaevi’ne götürüldü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan üç ayrı soruşturma kapsamında Perşembe günü adliyeye sevk edilen Muammer Güler’in oğlunun mahkemedeki ifadesi şöyle:
Barış Güler:
TUTUKLANMAM HALİNDE İTİBARIM ZEDELENECEK
“ Örgüt üyesi değilim. Hiçbir örgütü kurup yönetmedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Rıza ile tanışmam da şu şekilde oldu. Şüpheli olan R.B. uzaktan akrabamdır. Daha önce iflas etmişti. Bizim onda ailemize ait paramız vardı. İflas edince bizim paraları da ödeyemez oldu. Aradan bir süre geçtikten sonra kendisinin Rıza Sarraf’ın yanında çalıştığını öğrendim. Maaş artı prim şeklinde çalıştığını öğrendim. Kendisiyle görüştüğümüzde primlerinin kesilerek borcunu ödeyebileceğini söyledi. Toplam alacağımızın yüzde 10′unu ancak alabildik. Kendisi Rıza Bey ile konuşmuş. R. Bey’in priminden kesilmesi şartıyla Rıza Bey bizim alacağımızı kısmen ödedi. Bunun dışında iş takibi karşılığında menfaat ilişkisine girmedi. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Kabinenin tümünün imzaladığı bir kimliği çıkartma gücüm yoktu. Böyle bir şey olmamıştır. R. Bey’den alacağım karşılığı olan Rıza Bey’in yaptığı ödeme karşısında benim para almam söz konusu değildir. Rıza Bey hayırsever ve saygılı biri olarak tanırız. Kendisi ile para karşılığı iş yapmam söz konusu değildir. Sadece hava yolu ile seyahat eden birisi olarak kayıtlar incelendiğinde babam ile ne kadar az görüştüğüm ortaya çıkacaktır. Hiç bir emniyet mensubunun görev yeri değişikliği için aracı olmadım. 11 senedir korumam bulunması nedeniyle attığım her adım emniyet tarafından takip edilmiştir. Bundan dolayı da bir örgüt üyesi olmam ve o tür işler içine girmem mantık dışıdır. Tutuklanmamı gerektirecek hiçbir fiilim olmamıştır. İfademde isnat edilen suçlarla ilgili benim aleyhimde hiçbir delil yoktur. 40 senedir bu devlete hizmet eden birinin oğlu olarak yüz kızartıcı böyle bir olaya karışmayacağım herkesçe malumdur. Tutuklanmam halinde yıllardır bir dengede tuttuğum işler bozulacak, itibarım zedelenecek ve bu yüzden zarar göreceğim. Tahliyemi talep ediyorum…”
Yolsuzluk ve rüşvet davasında Rıza Sarraf’ın ifadesiYolsuzluk ve rüşvet operasyonunun en kilit isimlerinden biri olan Ebru Gündeş'in eşi Rıza Sarraf tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Adalet Sarayı’na polisteki sorguları tamamlandıktan sonra önceki gün getirilen İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğluKaan Çağlayan, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ve işadamı Reza Sarrab’ın (Rıza Sarraf) da aralarında bulunduğu 16 kişi dün tutuklandı.
İşte Rıza Sarraf’ın ifadesi :
HAYIR KURULUŞLARINA BAĞIŞTA BULUNUYORUM
“2012 yılında 20 milyar dolar TL’lik altın ihracatı yaptığımı tahmin ediyorum. Aşağı yukarı rakam bu şekildedir. Zaten altın işini yapan biriyim. Müşterimiz bana telefon açtı ve Gana’dan 1.5 ton ithal altını Türkiye’ye gönderebileceğini söyledi. Ben önce buna ihtimal vermedim. Ancak güvendiğim bir müşterim olduğu için kabul ettim. Bugün yapılan savunmalardan birisi Duru Döviz isimli işyerinin bana ait olduğunu söyledi. Fakat buranın mülkiyeti bana aittir. Söz konusu şirket orada kiracıdır. Ben de bu müşterimin duru dövize yönlendirdim. Çünkü Duru Döviz’in ithalat yetkisi vardır. Altın borsasına kayıtlı olduğu içindir. Evraklar hazır dediler. Müşterimi ikaz ettim. Müşterimin ismi B.Z.’dir. Zaten benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu. ULS Hava Yolları ile bu altınlar Türkiye’ye geldi. Evraklarda eksiklik olduğu bana bildirilince R…Bey isimli yanımda çalışan kişi genelde Çin’deki işleri takip eder. O sıralarda da Türkiye’ye gelmişti.
“ALTIN İHRACAT İŞİMİZLE İLGİLENEN BİRİSİYDİ..”
Kendisi bizim altın ihracat işimizle ilgilenen birisi olduğu için bu konuyla ilgilenmesini istedim. O da bunu araştırdığında konşimento ve manifesto ve airwaybe isimli belgeler olmadığını öğrenmiş çok teferruatını bilmiyorum. Birkaç sonra bana ulaştılar. Evrak Gana’dan gelmemiş. ULS Taşımacılık bu evrakları getirmemiş ayrıca gelen belgelerde de uçaktaki eşyanın kıymetli maden yerine değersiz maden olarak yazıldığını öğrendiğimiz üzerine Duru Döviz’den bu mailin kendisine ait olmadığına ve herhangi bir hak talep edilmeyeceğine dair Duru Döviz’den noter belgesi istendi. Sahibi de bu belgeyi alıp teslim etti. Altın ihracatı ve ithalatında herhangi bir KDV ve vergi yoktur. Böyle bir durumda nasıl kaçakçılık olur?
AMAÇ ABD AMBARGOSUNU KIRMAK!
Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticareti serbest idi. Ancak Amerikan ambargosu nedeni ile bu ticareti bu tarihten sonra Halkbank yolu ile yapamaz duruma geldik. Biz de bu ticareti gıda ticareti yolu ile yaptık. Tüm işlerimizi hukuka uygun bir şekilde yaptık. Herhangi bir sahtecilik işine girmedik. Alıcı ve gönderici bellidir. Kayıtlar da bellidir. 1986 yılından beri Türkiye’deyim. Türkiye vatandaşlına 2006 veya 2007 yılında geçtim. Eniştem ve ablam da Türk vatandaşıdır. Bir tek ağabeyim geçmemişti.
İÇİŞLERİ BAKANI YOL YORDAM ÖĞRETMİŞ!
Ben ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için yol yordamı öğrenmek amacıyla bakan Muammer Bey’den sordum. O da bana yasal yolları izah etti. Normal prosedür ile Türk vatandaşlığına geçti. Bunun karşılığında hiçbir menfaat söz konusu değildir. Hatta vatandaşlık işlemi normal süremsi gereken süreçten çok daha uzun sürdü. Bakanlar Kurulu’nun hepsinin onayının da gerektiği de dikkatinize sunuyorum. Hatta son imza olarak Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın da imzası gerekiyor. Tapeleri kesmişler, asıl lazım olanları koymamışlar.
“EMNİYET MÜDÜR YARDIMCISINDAN TEHDİT ALDIM”
Ben bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Bu kişi O.İ.’dir. Kendisi benden 1 milyon dolar para talep ediyordu. Gayrettepe’ye gittim. Suç duyurusunda bulundu. Maalesef bu konular tapelere girmemiştir. Hala bu konuda suç duyururu devam ediyor. Normal prosedür gereği disipline sevk edilmiş kimseye bunun için beden ödemedim. Talepte bulunmadım. Suçlamayı kabul etmiyorum. Hatta bugüne kadar görevden ihraç edilmemesine hayretle izliyorum. Sarkuysan A.Ş.’de hisse senedim vardı. Genel kurul yapılacaktı. A.M. isimli kişi bana “Usulsüz şeyler var gel yönetime girelim” dedi. Ben de araştırdığımda o dönemki başkanın 40 yıllık başkan olduğunu ve de istediği şekilde asıl komiserlerin gelmediği halde yönlendirme yaptığını öğrenince ben de sayın bakanla sadece usule uygun olarak komiserin gelmesi için ricada bulundum. Bundan ne tür suç var anlayamadım. Herhangi bir rüşvet vermedim. Emniyet şeridi kullanmak için hiçbir yere başvurmadım. Aldığım tehditlerden şirketimin yapmış olduğu cirolardan dolayı İstanbul Valiliği’ne koruma talebinde bulundum. Uygun görüldü ve verildi.
YENİŞAFAK RÜŞVET İSTEMİŞ!
Yenişafak Gazetesi’nden beni aradılar. İran’a 87 milyar euro ihracat yaptığım ve kara para akladığımı sorduklarında bu konuda yorum yapmayacağımı avukatlarımın buna cevap vereceğini söyledim. Avukat H.K. isimli kişi bana bu haberi metnini getirdi ve de Yenişafak Gazetesi’nde ekonomi yazarı olduğunu söyledi. Soyadının K. olması lazım. Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu haberi yayınlayacaklarını söylediler. Buna dair elimde ses kayıtları da mevcuttur. Mahkemeye sunabilirim. Telefon görüşmeleri de mevcuttur. El konulan telefonu da bu kayıt şu anda mevcuttur. İncelenebilir. Çok ilginçtir ki bana ait tapelerde bu haberlerin arkasında O.İ.’nin olduğunu ve kendi konuşmaları olduğu ortadadır. Bunlar tape kayıtlarında vardır. Yenişafak’ta konuşmuş. Sonra Bugün Gazetesi’yle konuşmuş. Bunlar bahsi geçen telefonda kayıtlıdır. Daha doğrusu telefonda benden 1 milyon dolar isteme hususu kayıtlıdır. Diğerleri ise tapelere yansıyan kayıtlarda bellidir. Bu hususu bu kişi bakanlıkların isimleri de yazılarında zikrettiklerinde Ankara’ya gittiklerinde bakan Mehmet Şimşek Bey’şe görültüm. Hatta bir fotokopisini de sayın bakanımız Mehmet Şimşek’e bıraktım. O da bana polisi ilgilendiren bir mevzu olduğu için İçişleri Bakanlığı’na git dedi.Ben de İçişleri Bakanımız Muammer Güler Bey’e durumu izah ettim. Kaydı dinlettirdim. Takdirine bıraktım. Sonucunda ne oldu bilemiyorum.
KAYITLARI EGEMEN BAĞIŞ’A VERDİM!
Kendilerinin Yenişafak Gazetesi’ni arayıp aramadıklarını bilemiyorum. Hatta aynı konuyla ilgili belgelerin yani haber belgesinin suretinin ve ses kaydının Egemen Bağış Bey’e de verdim. Hatta hatırlamadığım diğer kişilere de vermiş olabilirim. Şimdi ki hava işlemlerimin kolaylaşması için kimseye para vermedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Çünkü Çin’deki şirketler bana ait değil. Ben sadece Çin’deki şirketlerin müşterisiyim. Oradaki işlemlerin nezareti içinde R.B.Bey’i ve daha fazla para kazanıp borçlarını ödeyebilmesi için Çin’e yönlendirdim. Rüçhan kendisi orada işlerinin başındadır. R. bana bağlı olarak çalışıyor. Kendisi de oradaki işlemlerden para alıyor. Benim okuduğunuz adli ve istihbarı çalışma yapılıp yapılmadığı konusundaki zorunuzla ilgili hiçbir bilgim yoktur. Bunlar için Muammer Güler bey’e veya oğlu Barış Güler’e herhangi bir para vermedim. R. Bey’in elde ettiği primlerden bana 200 bin dolar para verdi. Bunların da kayıtları tape kayıtlarında vardır. Ben de bunu Barış Güler beyefendiye verdim. Çünkü R.Bey’in Barış Bey’e borcu vardı. Daha önce Barış Bey bu konuyla alakalı olarak benimle görüştü. R. Bey’le konuştuktan sonra Barış Bey ile görüştüm. Teyidini aldıktan sonra bu şekilde davrandım. Tape kayıtlarında da bu konu bellidir. Hatta tape kayıtlarında okunur ise bütün borçlarını bu şekilde yavaş yavaş ödemesini tavsiye ettim.
BANKALAR ALİ BABACAN’A BAĞLI
İran’ın Türkiye’deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemi ile çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası’ndaki İran parasını 0.05′ini rüşvet olarak Zafer Çağlayan’a ödenmesi hususu söz konusu değildir. Biz sadece Halk Bankası’nın resmi komisyonlarını ödüyorduk. Zaten Zafer Çağlayan’ın Halk Bankası ile ilgilisi yoktur. Tüm bankalar Bakan Ali Babacan’a bağlıdır. Bu konuyla alakalı kimseye rüşvet ödemedim. Gıda ve ilaç ticareti amacıyla da rüşvet ödemesi yapmadım. 6 Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticareti serbest idi. Benim Dışımda bu işi yapan birçok kimse vardı. Sadece
Halk Bankası’nın almış olduğu resmi komisyonlar vardır. Bunun dışında kimseye rüşvet veya komisyon vermedim. Halk Bankası’nı araştırmanız halinde benden çok daha fazla miktarda ilaç ve gıda ticaretini İran ile yapan kişi ve şirketlerin olduğunu göreceksiniz. Bu durum bana verilmiş herhangi bir herhangi bir imtiyaz değildir. Uçaktaki altını Gana’ya geri gönderilmesi olayıyla ilgili hiç kimseye para ödemesi yapmadım. Ben sayın bakanımı normal resmi telefondan aradım. Durumu izah ettim. Bunun menşeine iade edilmesi hususunda yardımcı olup olamayacağını sordum. O. Bey de tapeler incelendiğinde Dubai’ye değildi geldiği ülkeye geri gönderilmesi talebinde bulunduğu görülecektir. Ekonomi Bakanı’nın özel kalemleri benim şahsi menfaatlerim için herhangi bir iş yapmamışlardır. Ben Zafer Çağlayan’a hiç para vermedim. Benim birebir tabir edilen herhangi bir telefonum yoktur. Üç tane telefonum var. Üçüne de savcılık el koydu. Evimdeki aramada da herhangi bir telefon bulunamadı. Ben O.Bey’i hiçbir zaman sekreterim olarak kullanmadım. Bu haddim değildir. Bu ekonomi bakanımızın özel kalem müdürüdür. Sadece bakanımızla görüşme ihtiyacı olduğunda randevu ayarlaması için yapmış olduğum görüşmelerdir. İran’da Credit İnstitiut isimli bir banka vardır. Bu bankanın Dubai’de CAG isimli bankaya bağlı bir şirket vardır. Sorduğunuz bu harflerin Zafer Çağlayan ile hiçbir alakası yoktur.
HALBANK İDDİALARI!
Süleyman Aslan isimli sayın genel müdürüme de herhangi bir rüşvet, komisyon vermedim. Zafer Çağlayan için söylediklerim sayın genel müdürüm içinde geçerlidir. İran ile Türkiye ticareti için çok emek veren bir insandır. Ben birçok hayır kuruluşlarına bağışta bulunuyorum. Kendisine bir okul yaptırmak istediğimi söyledim. Kendisinin okuduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’ni yaptırabileceğimi söyledi. Kendisi benden birkaç gün süre istedi. Bununla ilgili araştırma ve inceleme yapacağını söyledi. Gerekli girişimlerdi bulundu. İnşallah Allah nasip ederse bu okulu da yaptıracağız. Yine kendisinin bahsettiği gibi Balkan Üniversitesi’ne destek amacı ile bağışta bulundum.
500 bin Euro’yu kendi hesabımdan gönderdim. Bu bütün resmi kayıtlarım da vardır. 1 milyon Euro’da kendisine yollaması için verdim. Çünkü biz ikincisini yolladığımız zaman iade oldu. Yoksa ben kendim yollardım. Ben hiç kimseye komisyon ödemedim. Süleyman Aslan’a da bir ödeme yapmadım. Ben Egemen Bağış’a da ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için ve diğer işlemler için komisyon veya rüşvet vermiş değilim. Bu suçlamaları da samimi bulmuyorum. Neredeyse bütün kabineye kişi başı 500 bin verdiğimi iddia edecekler.
ZAFER ÇAĞLAYAN EVİMİZE GELMİŞTİ!
Zafer Çağlayan bey bir keresinde bizim eve gelmişti. Evde yeni aldığımız piyanoyu görünce merak etti sordu. Ben kendisine U. beyin telefonunu verdim. O da yerini söylemiş. Ödemeleri de kendileri yapmışlar. Benim ödemem söz konusu değildir. Benim böbrek üstümde tümörüm vardır. Kanser teşhisi konuldu. Bu 4 günlük süreç içerisinde Haseki’ye sevk edildim. 4 gün içinde bunun 1 cm büyüdüğü anlaşıldı. Benim buna acilen müdahale ettirip kemoterapi sürecine başlamam gerekiyor. Bununla alakalı da bütün raporlarım var. Haseki’de de teşhisi konuldu” dedi.