MillÎ Gazete olarak tarafımızı dosta düşmana bir yıl önce ilan etmiş ve “Tarafınızı seçin diyorlar... Biz tarafımızı tam 41 yıl önce seçtik... Bugün de; ne yolsuzluk ve rüşvetin tarafında, ne de tehdit ve şantajın yanındayız. Çıkar kavgaları hiçbir zaman bizim taraf olduğumuz bir durum değildir. Eğer bir kavga varsa, eğer bir süreç varsa biz bu kavganın, bu sürecin ancak milletimizi ilgilendiren tarafında bulunuruz. Biliyoruz ki, Hakk’tan taraf olmayan, bertaraf olur” demiştik. Ve eklemiştik: “İstediğimiz şu ki; hukuk yürüsün, yürütülsün ve hak yerini bulsun. Varsa çeteler, varsa gizli yapılanmalar onlar da ortaya çıksın. Ancak şayiası arşa yükselen, epey zamandır dumanı tütmekte olan yolsuzluk ateşinin, rüşvet belasının, ihale takipçiliğinin, komisyonculuğun da önüne geçilsin. İktidar, siyasi iradenin üzerine bir takım planlar kurgulandığını hissedip de `boyun eğmeyiz’ dediği gibi `biz yolsuzluk yapmayız, yapmadık’ da diyebilmelidir. Bu cümleler `berrak’ bir şekilde kurulamıyorsa duman yersiz yere çıkmamıştır! Bu ateşin söndürülmesi gerekir.”
Bugün 17 Aralık ve biz Millî Gazete olarak yine aynı şeyleri söylemekten yorulmayacağız. Ne hukuk yürüdü, yürüyor; ne de ateş söndü. İktidar “paralel yapıyla” hesaplaşırken, maalesef yolsuzluk ve rüşvetle hesaplaşmamış... İktidar, Kur’an-ı Kerim’le, Bakara suresiyle hadsizce alaya yeltenebilen Bakanıyla bile hesaplaşmamıştır. Menfaatler uğruna susmayı, görmemeyi, duymamayı tercih eden cemaat ise ateş bacayı sarınca dünyayı ayağa kaldırmanın telaşına düşmüş. Türkiye, bir senedir başka hiçbir gündem maddesine harcamadığı enerjiyi ve zamanı, bu kavgaya harcadı. Yine aylarca sütunlarda ve stüdyolarda harcanacak gündem de bu kavga olacak. Bu da Türkiye’nin yeni dizisi... İktidarla-cemaat oynayacak, ekmek derdine düşmüş, hakları gasp edilmiş, ahlâksızlığın pençesinde adeta can çekişen bu millete de maalesef bu diziyi izlemek düşecek.
Senelerce Ergenekon’la yatıp kalkanlar, kendi koalisyonlarına karşı olan veya kendilerinden olmayan herkesi acımasızca ve hedef gösterircesine “Ergenekoncu” ilan edenler, her taşın altında Ergenekon arayanlar, bu halkın gerçek gündemini umursamayabilir. Bir de bakmışız ki, her taşın altından çıkan Ergenekon bugün bir anda buharlaşmış! Bir dönemin en önemli gündem maddesini bugün kimse hatırlamıyor bile. Halk, seneler boyunca oyalanmış; halkın gündemi konuşulmamış. Halk, yaşanan savaştan da, insanların birbirlerine düşman kesilmesinden de, “benden olmayana hayat hakkı yok” anlayışından da, yapılan yanlışların üzerinin örtülmesinden de rahatsız.
İşsiz, evine ekmek götürebilecek bir işi dahi olmayan “resmi rakama” göre 3 milyon kişi, AKP-Cemaat savaşından daha önemsiz! Vatandaş, artan borcunu nasıl ödeyeceğinin, işsiz çocuğuna nasıl bir iş bulacağının hesabında. En basit ihtiyacını gidermek için bankaların kucağına düşen halk, iktidar savaşından daha önemli değil maalesef. Güneydoğu’da terör örgütünün gemi iyice azıya almasını da konuşan yok. “3 maymunu” oynamaktan bitap düşmüş medya, bu ülkenin gerçek gündemini görmüyor, göremiyor, göstermiyor. İnsanları birbirine düşman eden ve toplumdaki adalet duygusunu öldüren bu savaşta herkes taraf olmaya zorlanırken, medyanın büyük çoğunluğu da “haktan yana” olmayı değil, çıkarlarının sesini dinlemeyi tercih ediyor.
MillÎ Gazete, Allah’a şükür, her zaman olduğu gibi bugün de halkın ve en önemlisi de Hakk’ın tarafındadır. Millî Gazete’nin tarafı, karnını doyuramadığı için onuruyla madene inen garibanın yanıdır, Allah’ın yasakladığı faize “dünya gerçeği” diye sıcak bakmayan, kendini sakınanların yanıdır. Güç pazarlıkları yapanların, başkalarının ahını alanların, gizli koalisyonlarla kendinden olmayanları zamanında zulmetmiş olanların yanı da değildir. Millî Gazete, hayrın ve şerrin de Allah’tan geldiğine inananların, güçlüden değil de haklıdan yana olanların yanındadır. Millî Gazete, ne BOP Eş Başkanlığı’nın, 'kutsiyetpenahları Papa’ davetlerinin ve Medeniyetler İttifakı’nın yanında, ne de Dinlerarası Diyalog çalışmalarının safında olabilir. Garip olan şu ki; iktidarı da, cemaati de dinlerarası diyaloğun hamiliğinde, ABD ve Avrupa ile teslimiyetçi ilişkilerde tam bir “paralel”lik arz etmektedir.
Varsa yanlış yollara sapanlar ve kirli planlar yapanlar da, varsa yolsuzluğa ve harama bulaşanlar da hesabını versinler. Yoksa en başta adalet ölecek, ki adaletin öldüğü yerde huzur ve sükun da olmayacaktır.
MİLLİ GAZETE