MİT'i daha da "şüpheli" kılan bu düzenlemenin perde arkasında kimilerine göre cemaatin MİT içindeki farklı yapılanmaya el atması var? Kısa ama etkili depremin ardından tarafların uzun vadede çıkarları ortak olunca "yola devam" kararı çıktı. Bu süreçte hükümet, ve kısmen de olsa cemaat hasar gördü. Kavgadan kazançlı çıkan ise yeni düzenlemeyle MİT oldu.
MİT YARGININ ALANINDAN TAMAMEN ÇIKTI
Dün komisyondan geçen kanun teklifi özel yetkili mahkemeleri "işlevsiz kılacak" bir düzenleme bekleyen muhalefetin hevesini kursağında bıraktı. Ancak yeni düzenleme bu kez MİT'i tartışılır hale getirdi. MİT mensuplarının Bu kişilerin, CMK'nın 250. maddesinin 1. fıkrasına göre kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında yapılacak soruşturmalar da Başbakanın iznine bağlanacak. MİT elemanları için devam eden soruşturmalar da bu kapsama dahil edildi.
SAVCI TARAFLARI KARŞI KARŞIYA GETİRDİ
Burada savcı Sadrettin Sarıkaya'nın kararı krizin bu denli büyümesinde ana unsun olduğu unutulmamalı. MİT'i temsil eden kişinin şüpheli sıfatıyla "sanık" sandalyesine oturtulması kurumlar arasındaki uçurumu daha da açtı. MİT'in KCK ve PKK ile eş değer görülmesi ve ağır ithamlarla suçlanması, hükümeti ister istemez karşı reaksiyona itti. Kurumlar arasında "makul iletişim" ile kriz büyümeden çözülebilirdi.
MİT'İN İKİ FARKLI GÖLGESİ
Ancak düzenleme beraberinde hükümetin sırtına ek yük ve sorumluluk getiriyor. Suç işleme ve suçun içeriğinin sınırlarını kim belirleyecek? Yargıdan muaf personelin kontrolü için Başbakanlık'ta yeni bir kurum şart görünüyor. MİT'in gölgesi hükümete "serinlik" mi verecek yoksa "karanlığa" mı yol açacak?
BAŞBAKANLIKTA KOORDİNATÖR ŞART OLDU
"Kötü niyetli iktidarın" yönetimindeki MİT elemanlarının çevireceği "karanlık işlerin" yıkıcı sonuçlarını görmek zor olmayacaktır. "Derin devletin yuvası" haline dönüşmesinin önüne geçilmesi için acilen yargı ile MİT arasında "köprü" vazifesi görecek bir koordinatör farz oldu.
UCUNDA HÜKÜMET VAR
Görüldüğü üzere hükümet özel yetkili mahkemelerin görev alanına ilk tırpanı yaptı. Spordan siyasete, askerden gündelik hayata ilişkin hemen her alanı sorgulayan mahkemeler ilk kez ucu hükümete dokunabilecek bir soruşturmada önü kesilmiş oluyor. AK Parti kurmaylarının sitemi de ifade krizinin patlak vermesiyle birlikte demeçlere yansımıştı.Bülent Arınç MİT müsteşarının sanık sıfatıyla çağrılmasını "aklım almıyor" diyerek eleştirmişti. Bekir Bozdağ da "Benim gördüğüm, ortaya çıkan şeylere baktığınızda işlenen herhangi bir suç yok. Yapılan bir vazife var" diye konuşmuştu.
ZAMAN YAZARLARINDAN MİT'E ATEŞ
Hükümet ile cemaatin bu noktada ayrı düştüğü bir gerçek. Bu çevrede MİT içinde derin yapılanma kuşkusu hakim. İktidar ise MİT'in kendi denetiminde olduğunu düşünüyor ve her fırsatta Hakan Fidan'a destek veriyor. "Cemaatin savcının şüphelerini paylaştığı" sonucunu çıkaranların delili ise iki Zaman yazarının satır araları.
"AK PARTİ MİT'E SAHİP ÇIKMASIN" UYARISI
Gazetenin tepe ismi Ekrem Dumanlı'nın Pazartesi kaleme aldığı "aman dikkat" başlıklı köşesinde iktidar ile cemaati karşı karşıya getiren çevrelere dikkat çekiyor. Ancak devamında iktidara uyarıları da var:
"Kanlı bir örgüt ta 30 küsur yıl önce MİT'in himaye kanatları altında kurulduysa ve hâlâ istihbaratımız o örgütün şah damarında oturuyorsa ve maalesef buna rağmen olayların önüne geçilemiyor mal ve can kaybı devam edip gidiyorsa bazı gerçeklerle yüz yüze gelmek gerekmiyor mu?. MİT-PKK ilişkisini kuran da, yaşatan da AK Parti değil. Dolayısıyla, sanki bu tablonun sorumlusuymuş gibi tanıtılması ve süreci sahiplendirilmesi Türkiye'yi yanlış bir yere doğru savuruyor."
ERGENEKON SÜRECİNE HALEL GELMESİN
Benzer bir yazı bugün Hüseyin Gülerce'den geldi. Kimi çevrelerce "Gülen'in sağ kolu" olarak nitelenen yazar, "Son tuzak: İktidar-cemaat..." başlıklı yazısında hükümete övgüler yağdırıyor ancak devamında sarfettiği sözler dikkat çekici: "Öfke ile kalkan zararla oturur. Hele bu öfke, yeni kanun düzenlemelerine alelacele yansırsa, Ergenekon davası üzerinden demokratikleşme sürecinin dinamitlenmesi bile söz konusu."
BİR DİZİ UYARILAR
Gülerce Ergekenon sürecinin devam ettiğini gösteren örnekleri sıralıyor ve üstü kapalı şu sözlerle "yoldan şaşma" mesajı veriyor:
"Fakat hükümetin de, halktan aldığı yetkiyi, yetki ne yönde ise yerine getirme yükümlülüğü ve sorumluluğu var. Vesayet rejimi,12 Eylül kanunları devam ederken sona ermez. AB üyeliğini önemsemeden, sivil bir anayasaya dört elle sarılmadan, darbecilere dayanak olan kanun maddeleri, anti-demokratik seçim kanunları değiştirilmeden, askere ayrıcalık tanıyan Sayıştay Yasası korunurken, demokratikleşme sağlanamaz."
CEMAATE ÖRTÜLÜ MİT CEVABI
Yine bugün Başbakan Erdoğan'ın terör politikasını hazırlayan isimlerin başında gelen danışmanı Yasin Akdoğan'ın Yeni Şafak'taki yazısı dikkat çekici. Cemaat ile AK Parti'nin birlikteliğinin bozulmayacağının altını çizdiği yazısında, satır araları sanki Dumanlı'nın uyarılarına cevap gibiydi:
"Hele üstüne bir de hükümete 'tuzağa düşmeyin', 'MİT'in karanlık ilişkilerine arka çıkmayın' tavsiyesinde bulunmak ayrı bir istihzadır. Eğer bir tuzak varsa tuzağın başlangıç noktası neresidir? Şer güçlerin işine yarayacak bu iklimi kim üretmiştir? Ergenekon sadece MİT'in içine mi sızmıştır, yoksa her kurum ve yapı bu yönlendirmeden nasibini almakta mıdır? Tuzak sadece hükümete mi kurulmuştur?"
MİT içinde yanlış yapanların hesap vereceğini vurgulan Akdoğan'ın bu mesajı cemaati işaret ediyor: "Şunu herkesin bilmesi gerekir: Türkiye'nin zararına olan bir durum, ne AK Partinin ne herhangi bir grubun faydasına olabilir. Bugün için AK Parti iktidarına zarar vermek ise Türkiye'ye ve Türkiye içindeki herkese zarar vermek anlamına gelir.
//www.internethaber.comKaynak : //www.internethaber.com/mit-ak-parti-cemaat-pkk-duzenlemesi-kanunu-ozel-yetkili-mahkeme--401396h.htm#ixzz1mSN8JWLP