Sivil Haber

EVİMİZİ BAŞIMIZA YIKACAK OLAN DEPREM Mİ? RANT PROJELERİ Mİ?

İSTANBUL

Taksim gezi parkta Ketsel dönüşüm projelerine karşı ortak eylem. KENT HAREKETLERİ PLATFORMU'NDAN Uluslararası katılımla çağrı eylemi gerçekleştirildi.

Türkiye'nin dört bir yanında belediyeler ve şehircilik bakanlığı eliyle bir furya başladı. Depreme karşı Kentsel dönüşüm, Yenileme projeleri...
İnşaat ilmi bizlere on yılladır betonun yarı ömrünün 50 yıl olduğunu söyledi, Yani betonarme evimizin içinde yüz yıl güvenle yaşayacağımıza inanıyorduk.
1999 depremi sonrası yeniden düzenlenen İmar yasası, Deprem konusunda yeni bir anlayış getirdi, Bu yeni anlayışa göre yeniden beton tanımlandı, Deniz, dere kum ve çakılları kullanımı yasaklandı, demir ve çimento kalitesi değiştirildi.
DEPREM BÖLGELERİNDE YAPILACAK BİNALAR HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK 2007 
(3 Mayıs 2007 gün ve 26511 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.)
Yukarıda 2007 yılında yürürlüğe giren yönetmeliğe göre Devletimizin yetiştirdiği Mimar ve Mühendislerin eliyle, Belediyelerimizin denetimi ile konutlar, işyerleri inşa edildi, bizlere satıldı. Devlet denetiminde, tapu güvencesinde yılların emeği birikimlerimizle satın aldığımız gayri menkullerimiz bir çırpıda yasadışı ilan edildi, sahte çürük ilan edildi. Bu şekilde devlet eliyle kandırılmış olmuyor muyuz.
İnşaat tekniği ilmi2007 yılında mı keşfedildi, Devletimiz, Üniversitelerimiz, Mimar ve Mühendislerimiz Dünyadaki inşaat tekniğinden neden habersiz iş yapıyorlardı. Bu acziyetin cezasını biz garip gureba neden çekmek mecburiyetinde bırakılmaktayız?
Belediyelerimiz Kentsel dönüşüm projelerini SOYLULAŞTIRMA adı altında sürdürüyor! Bu semtleri soysuzlaştıran KİM?, SİT koruması adı altında vatandaşın mülkünü korumaması için ne gerekiyorsa yapan belediyelerimiz bu çöküntü görünümlerinin 1. müsebbip'i değil mi?
Devlet güvencesinde inşa edilerek bizlere satılan konutlarımız için, Çürük, Depreme dayanıksız, İmar kirliliği içeriyor, çarpık kentleşme gerekçeleri ile yasadışı ilan ediliyor. Bu iş için kurulduğunu gördüğümüz çevre ve Şehircilik bakanlığımız Türkiye'deki mevcut 20 milyon binanın 10 milyonunun yıkılacağını ilan ederek Köy ve Mezralar dışındaki bütün yapı stokunun deprem yönetmeliğine uygun olarak yeniden inşa edileceğini, vatandaşların bu yeni binaları satın almak mecburiyetinde olduğunu ilan ediyor.


Çevre şehircilik bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar, Bu konuda öyle iddialı ki Yenileme dönüşüm projelerine karşı olanlara hapis cezası getireceklerini beyan edebiliyor.

Devlette devamlılık esastır, Devlet eliyle sahip olduğumuz binalarımız sahte ise devletimiz bu durumda 1. derece sorumludur. Bu sorumluluğunun gereğinden kaçmaması gerekmektedir. Bu nedenle yeniden yapılanma gereken yerlerde yıpranma payı düşülerek binaların değeri mal sahiplerine mutlaka reel olarak ödenmelidir.

Yaşam alanları değiştirilmeden yeni projeler geliştirilerek, İnsan hakları evrensel beyannamesinde teminat altına alınan yaşama ve barınma hakkı içinde bulunan zorla tahliyelerle insanlarımız mağdur edilmemelidir.

Başbakanımız İstanbul'un mücavir alanları dışında iki yeni kent yapacaklarını, çarpık kentleşme nedeniyle yıkılacak binaların mülk sahiplerini bu yeni yerleşkelere göndereceklerini beyan etmektedir. 
61 yıldır yaşadığım Fatih'ten 40Km. Uzaklıktaki Taşoluk mevkiine yapılmakta olan toplu konutlara bizleri süreceğinin sinyalleri verilmektedir. Bu uygulama evrensel beyannameye, Dünya Af örgütü sözleşmelerine aykırıdır. T.C.Devletimizi bu sözleşmelere taraftır ve altında imzası vardır.

Şuanda Dünya Türkiye'deki kentsel dönüşümü konuşuyor, Türkiye'deki SİT alanlarının betonarme-İmitasyon, sahte görünümlü modern binaları konuşuyor, Tarihi koruma altındaki sivil mimarlık örneği binalarımızın nasıl yok edildiğini konuşuyor, Halkın tapulu maliki olduğu binalardan nasıl çıkarılarak 30-40 Km. Uzaklıklarda sosyal hayatı olmayan konutlara sürüldüğünü konuşuyor.

Kentsel dönüşüm projeleri Dünyada sosyal proje olmaktan çok RANT projeleri olduğu konuşuluyor, Mahkemelerimizde ve Avrupa insan hakları mahkemelerinde bu duruma itiraz eden vatandaşlarımızın şikayetleri ile açılan davalar devam ediyor. Ne hikmetse bu davalar bir türlü bitirilmiyor. Bu nedenle olacak AİHM iç hukukta bitmemiş davalara bakmak mecburiyetinde kalarak başvurmaları kabul ediyor. Ülkemiz adına utanç vesilesi olan bu durumdan yöneticilerimiz ne zaman vaz geçecekler bilmiyoruz.

Bildiğimiz halk olarak hukuki ve anayasal tepkilerimizi ortaya koymadığımız sürece karşı karşıya kaldığımız haksızlıklar hiçbir zaman son bulmayacaktır. Demokratik tepkimizi çeşitli endişeler nedeniyle ertelersek, çok daha büyük mağduriyetlerle karşılaşacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Gün birlik olmak günüdür, siyasi iktidara sorumluluklarını hatırlatmak gerekmektedir. kişisel menfaatlerle geri duranlar, yarın sizinde ocağınıza ateş düştüğünde yanınızda yardımınızda kimseyi bulamayacaksınız. 

BU GÜN TARİHİ VE SOSYAL HAYATI TEHDİT EDEN, DEVLET ELİYLE UĞRADIĞIMIZ MAĞDURİYETLERİMİZ TELAFİ EDİLMEDEN, BÜTÜN PROJELERE KARŞI DİK DURUŞUMUZU, BİRLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDE ÖZVERİYLE SÜRDÜRMELİYİZ.

BU KONUDA MAĞDUR OLAN TARAFLAR SİYASİ, BÖLGESEL, KÜLTÜREL FARKLILIKLARI BİR KENARA İTEREK BİRLİK OLMAK ZORUNDA OLDUĞUNA İNANIYORUZ.

EYLEM HAKKINDA HABER VE VİDEOLAR //www.bianet.org/bianet/toplum/135794-istanbullular-taksim-kursusunde 
Kent Hareketleri öncülüğünde bir araya gelen mahalle dernekleri ve sivil toplum örgütleri Taksim Gezi Parkı'nda kurdukları açık kürsüde "demokratik bir kent yönetimi" istedi.
Soğuk havaya rağmen, İstanbul'un Fener- Balat, Sarıyer, Tozkoparan, Ayazma gibi kentsel dönüşümün yapıldığı ve yapılmak istendiği mahallelerden gelenler "mahallelerimiz yıkılarak yaşam alanlarımız yok ediliyor, kentin kapıları alt gelir gruplarına kapanmak isteniyor" dedi.

Altında yaşadıkları çatıyı temsil eden şeffaf beyaz şemsiyelere mahallelerinin isimlerini yazan istanbullular, "50 yıllık mahallemizi bırakmayız", "Evime, kentime yaşam alanıma dokunma" pankartı taşıdı.

Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların kırmızı çarpılarla işaretlendiğine* dikkat çeken İstanbullular "Bu ağaçları Topçu Kışlası için kesmek istiyorlar" dedi.

Eyleme Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Gürsel Tekin, Melda Onur ve University College of London şehir planlamacısı Prof. Dr. Yves Cabannes da katıldı.
"Barınma hakkımızla ilgilenmiyorlar"

Kent Hareketleri adına konuşan Ömer Kiriş, kentin toplumun tüm kesimlerinin eşit şekilde gelişmesini gözeterek kullanılması gerektiğini söyledi.

"Sağlıklı, doğal ve tarihi değerleri koruyan gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir kent istiyoruz. Zorla tahliyelere karşı hukuki güvence ve demokratik katılım olmazsa bu kent hepimizin değil."

Gülsuyu, Gülensu Mahallesi'nden Erdoğan Yıldız, 50 yıllık evlerinin yıkılıp, bankalara uzun vadeli borçlara mahkum edilerek TOKİ dairelerini almaya zorladıklarını belirtti.

"Dertleri gerçekten bizim sağlıklı evlerde oturarak barınma hakkımızı sağlamak olsaydı, mahallelerimizi imara açar, tapularımızı dağıtırlardı."
"Her iki kişiden birinin evi yıkılacak"

Fener Balat Derneği'nden Çiğdem Şahin, Van depreminin bahane edilerek kentsel dönüşüme meşruiyet kazanmak istediklerini ve İstanbul'un yüzde 50'si yani, her iki kişiden birinin evinin yıkılmak istendiğini belirtti.

Sulukule ve Tarlabaşı'dan sonra kentsel dönüşüm adı altında otel ve turizm merkezi yapmak için şimdi gözlerini Fener Balat'a çevirdiklerini söyleyen Çiğdem, Ayvansaray Tokludede mahallesini de yıkmak için fırsat beklediklerini söyledi.

Prof. Dr. Yves Cabannes, İstanbul için düşünülen 3. Köprü ve kanal projelerine de karşı çıktıklarını belirterek uluslararası dayanışmada İstanbulluların yanında olacaklarını belirterek "Tüm zorla tahliyelere karşı 0 tahliye" demeliyiz dedi.

Beyoğlu İçin Mücadele İnisiyatifi, Tarlabaşı'nın Beyoğlu'ndan kopartılarak devlet eliyle soylulaştırılmak istendiğini, Taksim'i yayalaştırma projesi ile ise insansızlaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.

3. Köprü Yerine Yaşam Platformu'ndan Hayati Can ise İstanbul'un köprüye değil orman, su, toplu ulaşıma ihtiyacı olduğunu belirtti.

Kamusal Sanat Atölyesi de Yörük kültürüne ait ilkel dokuma biçimi olan "çarpana" ile iplere en sıkı düğümü atarak mücadelenin devamlılığı için destek verdi. Bandista da şarkılarıyla eylemde yer aldı. (NV)

* Ağaçların kırmızı çarpılarla işaretlenmesiyle ilgili Radikal'in sorularını yanıtlayan İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü Beyoğlu Bölge Şefliği, bu olayın bilgileri dışında olduğunu söyledi. Ancak Gezi Parkı'nda ağaç kesiminin söz konusu olmadığını ekledi.

DEPREM YÖNETMELİĞİ //// DEPREM YÖNETMELİĞİ RESMİ GAZETE

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.