Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekci Arslan, normal binalarda yapı ömürlerinin 50 ile 60 yıl olduğunu, Biyomimikri yöntemi ile yapılan binalarda ise bu sürenin en az 250 ile 300 yıla kadar çıkacağını söyledi.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mimarlık Bölümü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekci Arslan, doğayı ve doğada bulunan canlıları mimaride taklit etmek ve bu şekillerden esinlenerek binalar yapmak anlamına gelen Biyomimikri yönteminin binaların ömrünü uzatacağını söyledi. Binalarda genel tesisat ömrünün 15, yapı ömürlerinin ise 50 ile 60 yıl olduğunu belirten Arslan, buna karşılık Biyomimikri'den faydalanılarak oluşturulan yapıların en az 250 ile 300 yıla kadar ayakta kaldığını söyledi. Arslan, “Normal yöntemle oluşturulan yapıların, belli bir süre sonra yenilenmesi gerekiyor. Oysa Biyomimikri'den faydalanılarak oluşturulan yapılar en az 250 ile 300 yıla kadar ayakta kalıyor ve tesisat ömürleri de artıyor. Bu anlamda Biyomimikri ile elde edilen yapılar, doğanın zarar görmemesi ve binaların ömürlerinin uzaması adına faydalıdır” ifadelerini kullandı.
Yapıların doğaya zarar verme konusunda birinci sırada olduğunu da belirten Arslan, kentlerdeki yapıların karbondioksit salınım oranının yüzde 80 olduğunu söyledi.
“EYFEL KULESİ’NDE UYLUK KEMİĞİNİN ŞEKLİNDEN FAYDALANILDI”
Biyomimikri ve gelecek mimarisinin kabuk, strüktürel kurgu, havalandırma ve iklimlendirme olarak doğadan, bitkilerden ve hayvanlardan esinlenerek ortaya çıkan bir yapı tasarımı olduğunu belirten Arslan, dünya genelinde Gelecek Mimarisi (Future Architecture) üzerine çalışan insanların Biyomimikri’den faydalandığını vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Arslan, “Akkarıncaların yuvaları çok özeldir, hatta insandan sonra en büyük yapıyı akkarıncalar yapar. Buna dayanarak Zimbabwe’deki Eastgate Center binası inşa edilirken havalandırma ve iklimlendirme ile ilgili akkarıncalardan esinlenilip Biyomimikri tekniği kullanıldı. Paris’te bulunan ve hepimizin çok beğendiği Eyfel Kulesi de uyluk kemiğinin şeklinden faydalanılarak yapıldı” dedi. Biyomimikri’nin özellikle kabuk mimarisinden çok etkilendiğini ifade eden Arslan, “Bataklıkta yetişen ve etrafı çok kirli olmasına rağmen beyaz kalan nilüfer çiçeği, binaların dış yüzeyleri için esin kaynağı oluyor. Böylece özellikle gökdelen gibi çok katlı binalarda ya da temizlenmesi zor formlarda tasarlanmış mimari yapılarda bu teknoloji kullanılarak insanlığa doğanının bir faydası da ilave ediliyor” şeklinde konuştu.
GELECEĞİN MİMARLARI DOĞADAN ESİNLENECEK
Ekolojik kentlerin oluşumuna katkı sağlamak istediklerini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Arslan, “Türkiye’de sadece Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde ‘Gelecek Mimarisi ve Geleceğin Şehirleri Biyomimikri’ adında bir ders açıldı. Üç yıldır üniversitemizde bu ders veriliyor. Bu derslerde amacımız gelecek nesillerde mimarlık yapacak olan öğrencilerin doğadan esinlenerek mekanlar tasarlamaları ve böylece de ekolojik kentlerin oluşumuna katkı sağlamaları” dedi.
“KALİTELİ VE SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMAK HERKESİN HAKKI”
Sürdürülebilir şehirlerin anahtarının, ekolojik uyum ve yaşam kalitesinde olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arslan, “Yarının kentlerindeki sürdürülebilir mimari gelişim; gereksinimlerin en üst düzeyde karşılandığı, doğanın ve tarihi kültürel değerlerin korunduğu, deprem gibi doğal afetlere dayanımın yüksek olduğu, kişilerin psikososyal ihtiyaçlarının karşılandığı ve insanların mutluluk içinde yaşayabileceği, alışılmamış mekanların öngörüldüğü yaşam alanlarını tasarlamaya yöneliktir. Kaliteli ve sağlıklı çevrede yaşamak tüm insanların hakkıdır. Biyomimikri ve Gelecek Mimarisi de bu düşünceye hizmet ediyor” dedi.
Kaynak : IHA
YRD. DOÇ. DR. GÜLAY YEDEKCİ ARSLAN: "BİYOMİMİKRİ YÖNTEMİ İLE YAPI ÖMÜRLERİ 300 YIL OLACAK"
YRD. DOÇ. DR. GÜLAY YEDEKCİ ARSLAN: "BİYOMİMİKRİ YÖNTEMİ İLE YAPI ÖMÜRLERİ 300 YIL OLACAK"
Sivil Haber Sivil Haber
İSTANBUL
YRD. DOÇ. DR. GÜLAY YEDEKCİ ARSLAN: "BİYOMİMİKRİ YÖNTEMİ İLE YAPI ÖMÜRLERİ 300 YIL OLACAK"