Günay burada yaptığı konuşmada, "Bosna’nın talihsizliği halen sürüyor. Bu kadar önemli bir belgesel yoğun kar yağışına rastladı. Sanıyorum, salondaki kalabalık dışarı kadar taşabilirdi ama çok sayıda boş koltuk var. Sonraki gösterimlerde sanıyorum ki çok daha büyük topluluk, büyük ilgi ve merakla izleyecektir." diye konuştu.
Bosna Savaşı’nın 20. yüzyılın sonunda yaşanan büyük acılardan biri olduğunu kaydeden Günay, "Avrupa’nın ortasında bir halk, Avrupa’nın genel inançlarının dışında olduğu için, Müslüman olduğu için yok edilmeye çalışıldı. Bugün asılsız bir takım soykırım iddialarını dile getirenlerde o zaman Avrupa’nın ortasında yaşanan bu kıyımı izlediler. Hatta Fransa’nın orada birlikleri de vardı. O birlikler Bosna’nın bir çok yerinde katliamlar sergilenirken, insanlığın utancı olarak tarihe geçecek olan bu olaylar sergilenirken elleri böğründe izlediler." dedi. O dönemlerde bu haksızlıklara karşı sesini yükselten insanlar da çıktığını söyleyen Günay, "Bunlar arasında bulunmanın bahtiyarlığını yaşayan, yaşamının sonuna kadar da bunu hayatının en şerefli sayfalarından birisi olarak ebediyete götürmeye niyetli arkadaşlarınızdan biriyim.” şeklinde konuştu. Savaşın başında, 1992’yi 1993’e bağlayan gece Bosna’ya gittiğini söyleyen Günay, “Daha sonra bir Sırp saldırısında vefat eden o zaman ki Başkan Yardımcısı, o kadar soğuktu ki, paltosu ile makamında oturuyordu. Aradan geçen birkaç gün sonra da şehit edildi." diye konuştu.
"BÜYÜK ZORLUKLARLA BOSNA’YA GİTTİK"
Aliya İzzet Begoviç’i de ilk defa Mostar’da bir yer altı karargahında gördüğünü anlatan Günay, "O da sımsıkı bir parka içindeydi. Bir anlamda Mustafa Kemal’e benzeyen bir görüntüsü de vardı. Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak insani olarak da, yaptığı hizmet açısından da." ifadesini kullandı. Srebrenitsa katliamı başladıktan sonra da Türkiye’den bir grup insanla bölgeye yardım götürdüklerini kaydeden Günay, "O zamana kadar bir araya gelmemiş olan bir grup insan bir araya geldik, büyük zorluklarla Bosna’ya gittik." dedi. Sorayova’nın o zaman kuşatma altında olduğunu kaydeden Günay, “Balkonlardaki saksılarda insanlar yiyecek yetiştirmeye çalışıyorlardı. Bütün parklar mezarlık haline gelmişti.” dedi. Böyle bir dönemde Sarayova’ya girmenin tek yolunun tünelden geçmek olduğunu söyleyen Günay, şöyle devam etti: “Tünelden Sarayova’ya girmek oldukça zahmetli bir işti… Ben o zaman milletvekili de değildim, hiçbir partiye mensup da değildim… Zorluklarla bir grup arkadaşımızın girmesi iznini aldık. Gece karanlığında İgman Dağı’ndan inerken araçların ışıkları söndürülüyor. Çünkü sigara ışığı bile görünse, keskin nişancılar ona ateş ediyordu. Bizden önce de üç Amerikalı ölmüştü… Sabaha karşı tünelin ağzına geldik. 800 metre civarında bir tüneldi ve bazı yerlerde eğilerek geçmemiz gerekiyordu… Sarayova’nın hayata bağlandığı tek yer burasıydı. İnsanlar su taşıyordu, hastalarını taşıyordu, yardım malzemeleri buradan giriyordu… Mümkün olduğu kadar hızla geçmeye çalıştık. Yer yer ayak bileklerine kadar çamura batılıyordu. Herkes birbirine yol verirken, ‘Allah’a emanet’ diyordu. Bu, Sarayova’nın, Bosna’nın bir tür parolası gibiydi. Gerçekten Allah’a sığınarak o acılardan çok büyük açılarla çıktı Saraybosna. O acılar halen sönebilmiş değil. Halen büyük bir gerginlik altında. Halen oraya dayatılmış bulunan yönetim modeli işlemesi son derece zor bir yönetim modeli…”
"HAYAT TÜNELİ, BOSNA SAVAŞININ EN ÖNEMLİ SEMBOLLERİNDEN BİRİ"
Belgeselin Yapımcı ve Senaristi Yahya Coşkun, Bosna savaşının en önemli sembollerinden birinin Hayat Tüneli olduğunu belirterek, “Dün insanlar Bosna’da bu tünel sayesinde hayata tutundu. Bugün de Gazze’de insanlar tüneller aracılığı ile hayata tutunmaya çalışıyorlar.” dedi.
Belgeselin Yönetmeni Öner Kılıç ise, ‘Tünel’in, 50.belgeseli olduğunu ifade ederek, “O katliamı bizlerde manevi olarak hep telin ettik. Ama o acıları buradan paylaştık, yanlarına gidemedik. Bu sene oraya gittiğimizde o günleri yeniden yaşadık. Orada o zulmü gören insanlarla, çocukları ile tanıştık. Çok etkilendik. Küçük, kısacak bir tünel ama bir milleti dünyaya taşıyan bir tünel. Belgeseli gerçekleştirmemizde desteğini esirgemeyen Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’a ve Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak’a teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından belgeselin gösterimine geçildi.
CİHAN
Haber Kaynağı : Haber7.com