Sivil Haber

Böyle göç eyledi, Boşnak elleri!

KÜLTÜR- SANAT

Bosna- Hersek'te kandırılarak göçe zorlanan Müslüman Boşnakları dolandıran Borovaç Hacı Bogo'nun yargılandığı sırada söylediği sözler her şeyi özetler mahiyette:

Kasım Bolat'ın kitap kritiği

Türkiye’nin coğrafi konumu, çevresine göre kendisine ağır yüklerin ve sorumlulukların bırakılmasına neden olmaktadır. Diğer yandan bu coğrafyada Osmanlı Devletinin uzun yıllar tek taraflı diplomasi yürütmüş ve 16. Yüzyılda bütün Avrupa devletlerini haraç verir hale getirmiş olması hem Türkler üzerine hem de coğrafyada kurulan devlet üzerinde belli bir olgunun ve anlayışın oluşmasına neden olmaktadır. Osmanlı Devleti hakimiyetinin Avrupa üzerinde baskın; Balkanlar üzerinde ise Türk- İslam devlet yönetimi anlayışının hakim olması aynı coğrafyada farklı tepkilerin ortaya çıkmasına neden oldu.

Osmanlı ve Modern Türkiye tarihinin yazımında siyasi tarihin ön plana çıkması gibi son dönemlerde sosyal ve kültürel tarih başlıkları dikkat çekmektedir. Bu araştırma konuları daha çok şehir hayatında olan olayları merkez alarak araştırmaya yönelik gelişmektedir. En göze çarpan sosyal ve kültürel tarih araştırmaları ise merkez İstanbul’da düzenlenen eğlenceler ve şenliklerdir. Halkın gündelik yaşamını konu alan araştırmalarda genelde taşra şehirleri üzerinde yapılmaktadır. Diğer yandan çoğunlukta ele alınan konular yerleşim yaşamının ortaya çıkardıkları yerli konulardır.

19. Yüzyılda özellikle sosyal ve siyasal yaşamda büyük bir değişiklik meydana geldi. Hem devlet erkânının yaşam ve tutumlarında hem de halkın imajında büyük bir Avrupalılaşma görüldü. Bunun etkisi sokaktan evlerdeki yemek masasına kadar hissedildi. Son dönem Osmanlı siyasal ve toplumsal olayları arasında meydana gelen en büyük hareketlilik İmparatorluğun değişik coğrafyalarından Anadolu’ya olan göçlerdir. Durgun bir suya atılan taşın meydana getirdiği halkalar gibi, Anadolu; imparatorluğun en ücra köşelerinden kendisinden etnik olarak çok farklı unsurları da bağrına basmıştır. Zaman zaman İslam telakkisi benzerlik göstermiş olsa da bu durum kendini bir yere kadar idare edebiliyordu. Farklı etnik unsur ama İslam anlayışı içerisinde benzerlik gösteren göçlerden birisi de Bosna- Hersek’te meydana geldi. Boşnakların vatanlarını terk ederek dil ve etnik olarak kendilerine yabancı ama kadim dost olan topraklara gelmesi ayrı bir araştırma konusu olmuştur.

Tufan Gündüz, yazmış olduğu sosyal içeriği zengin olan kitabında konuya yaklaşımı ve detaylandırması açısından dikkat çekmektedir.

Kitap 5 ana başlıktan oluşmaktadır. Her bir ana başlıkta kendine göre alt başlıklara ayrılmaktadır. 48 alt başlıktan oluşan kitabı böylece daha rahat ve konu bütünlüğü içinde takip edebilmekteyiz.

Gündüz, çok fazla siyasi tarih anlatımına girmemiş. Böylece okuyucu her yerde bulabileceği siyasi anlatımlardan sıkılmamış oluyor. Zaten verilen dipnotlar ve kaynaklar konuyu merak edenleri detaylı bir şekilde yönlendirmektedir.

Kitabın en önemli özelliği Bosna- Hersek’te meydana gelen göç olayının Boşnaklar tarafından nasıl algılandığı konusudur. Göç edecek olanların büyük çoğunluğu mevcut Osmanlı topraklarına gelmeyi düşünüyordu. Göç edip etmemenin tartışılması daha çok darülislam ve darülharp tartışmaları ekseninde olduğu görülmektedir. Bu tartışmalar göç etmenin kararsızlığında olduğu gibi göç edilecek Osmanlı topraklarının durumu hakkında da meydana geliyordu. Bu yapılan tartışmalar özellikle Boşnak uleması tarafından yapılsa da; halkın kafasını karıştırmaya yetiyordu. Örneğin; Bosnevi Hilmi Baba’ya göre; Boşnak göçmenler kesinlikle İstanbul ve çevresine yerleşmemesi gerekmektedir. Çünkü bu bölgelerde yaşayan erkek ve kadınlar kafirler gibi giyinmeye, saçlarını ve şapkalarını onlara benzetmeye çalışmaktadırlar. Diğer yandan idarecilerin kararları fetva yerine Hristiyan kanunları ile vermesi, İslam devleti tartışmasını başlatıyordu. (sayfa; 70)

Bosna- Hersek’in 1878 sonrasında Avusturya’nın eline geçmesi ve Osmanlı Devletinin bölgede tasarrufunun kalmaması Boşnakların göç etmesinde etkili oldu. Kitap okunduğunda görülecektir ki; Boşnakların vatanlarını terk etmesinde hem Avusturya’nın uygulamaları hem de toplumsal olaylardan kaynaklanan bir takım uygulamalar olarak görünmektedir.

Buna göre vergilerin artırılması ve Boşnak gençlerin zorla askere alınması, Boşnakların vatanlarından göç etmesinde etkili oldu. Diğer yandan göç olayını ranta ve gelir kapısına çeviren açıkgözler, Boşnakların göç etmesini teşvik ediyordu. Böylece göç eden Boşnaklar korku içerisinde oldukları için mallarını değerinden daha ucuz fiyatlara satıyordu. Bu konuda kitapta verilen örnek dikkat çekmektedir.

Borovaç Hacı Bogo adlı bir şahıs Müslüman beldelerini dolaşır ve Boşnaklara artık bu bölgede yaşama şansının kalmadığını tek kurtuluşun göç etmek olduğunu telkin eder. Sadece sözlü anlatımla kalmaz. Düzmece ve sahte mektuplar ile olayın vehametini ispatlamaya çalışır. Bu girişimlerinde başarılı olur ve kandırdığı Boşnaklardan mallarını satın alır. Böylece hatırı sayılır bir kar elde eder. Ancak daha sonra sahtekarlığı anlaşılır. Tutuklanır ve sorguya çekilir. Sorgusunda; “Ben kendi hanemi mamur ve abadan edinceye kadar kırk haney harap ve viran ettim” der. (sayfa: 65-66) Bu durum sadece bireysel olarak kalmadı. Gazetelerde de emlak spekülatörleri tarafından bir kaos ortamı çiziliyor ve Boşnakların mallarını yok pahasına alma yoluna gidiliyordu. (sayfa:65)

Kırım, Kafkasya ve Şarki Rumeli Vilayetinden Anadolu’ya gelen göçmen sayısını net bir şekilde veremediğimiz gibi Boşnak göçmenlerinin sayısını da net bir şekilde verilememektedir. Kaos ortamı içerisinde hareket halinde olan ve canlarını kurtarma derdine düşen göçmenleri kontrol altında tutmak zor olduğu için sağlıklı olarak rakam tespiti de yapılamamıştır. Ancak buna rağmen araştırmalara göre bir takım tahminler yapılabilmektedir. Tufan Gündüz’e göre 100.000 ila 120.000 arasında Boşnak Osmanlı topraklarına göç etmiştir. (sayfa: 223) Bu rakam, Sayın Gündüz’ün kendi yaptığı araştırma ve tahminin sonucudur. Konu üzerine araştırma yapan başkaları da benzer şekilde göçmen sayısını tahmin etmeye çalışmışlardır. M.İmamoviç 1878-1918 yılları arasında 180.000; Süleyman Slatiç 1878-1912 yılları arasında 160.000; Georgi Krajoviç ise 1878-1912 yılları arasında 140.000 Boşnağın Osmanlı topraklarına göç ettiğini tahmin etmektedirler. (sayfa:140)

Sayın Gündüz, Osmanlı topraklarına iskan edilen muhacirlerin durumlarını da ayrı başlıklar altında değerlendirmiştir. Boşnak iskan edilen başlıca Osmanlı toprakları şunlardır; Rumeli’de; İşkodra, Yenipazar, Kosova, Selanik, Preveze ve Yanya Anadolu’da; Karamürsel, Bursa, İnegöl, Adapazarı, Kütahya, Afyonkarahisar, Biga, İzmir, Konya, Ankara ve İstanbul’dur.

Boşnak muhacirler yerleştikleri çoğu yerlerde değişik problemler yaşamışlardır. Ancak Ankara kadar hiçbir yer Boşnakları zorladığı kadar zorlamamıştır. Ankara’nın iklimine alışamadıkları ve çok yabancı oldukları için Boşnak muhacirler çok zorluklar yaşamışlardır. Bundan dolayı ölümler bile meydana geliyordu. Boşnak göçmenler kurtuluş olarak iklimi ılıman ve sakin beldelere göç etmek için sadaretten izin istiyorlardı. (sayfa: 185-201) İstanbul’da muhacirlerin uğrak yeriydi. Ancak Şarki Rumeli, Kırım ve Kafkasya’dan gelenler çoktan İstanbul sokaklarını ve arsalarını doldurmuştu. Bu yüzden devlet başkentte daha fazla muhacir birikimini önlemek için Boşnakları İstanbul’dan uzak tutma yoluna gitti. Böylece İstanbul’a gelmek isteyen Boşnaklar daha çok İstanbul çevresindeki boş yerlere iskan edildiler.

Her göç olayında olduğu gibi Boşnakların göçlerinde de pek çok acı hatıra ve dram görmekteyiz. Şüphesiz en büyük dram vatanlarını kaybetmiş olmalarıdır. Daha da beteri hem vatanlarını hem de yollardaki zorluklardan dolayı ailelerin birbirinden kopmuş olmasıdır. En çok üzücüsü ise; çocukların annesiz, annelerin çocuksuz perişan bir halde yokluk içinde bir duruma düşmeleridir.

Kitapta yazarın girişte ve aralıklarla vurgu yaptığı konulardan biri de Boşnaklar ile Türklerin kadim bir kader birliklerinin olmasıdır. 15. Yüzyıldan 19. Yüzyılın sonlarına kadar 400 yıl boyunca kesintisiz bir kader birliğinin oluşmasında en etkili faktör İslam anlayışıdır. Osmanlı Devleti Boşnakları ayrı bir kategori de görüp onlardan yararlanması ve çocuk devşirmesi de bu bağı kuvvetlendirmiştir. Ancak bu durum coğrafi konumdan dolayı bir yere kadar ilerleyebilmiştir. Boşnakların Osmanlı topraklarındaki en büyük problemleri dil sorunuydu. Türkçe bilmiyor olmaları özellikle geldikleri Anadolu topraklarında büyük sıkıntıların oluşmasına neden oldu. Diğer yandan zaman zaman yerli halkın Boşnakları ezmesi yada Boşnak muhacirlerin baskın çıkarak yerli halkın elindekilere el koyması, tabiri caize dağlı-bağlı ilişkilere döndü. Türkçe bilen Boşnaklar kısa zaman içinde Anadolu’ya ve devlete entegre oluyordu. Dil bildikleri için genelde tercüman, memur yada polis oluyorlardı. Bu şekilde devlette iş bulmakta zorlanmıyorlardı. (sayfa: 207)

Kitabın arşiv belgelerine göre yazılmış olması değerini daha da artırmaktadır. Böylece konunun orijinal olduğunu gösteriyor ve okuyucuda yeni ufuklar açtığı gibi araştırmacılara da çok iyi bir yol göstermektedir.

Son dönem Osmanlı ve Modern Türkiye tarihi araştırmalarında bu tür monografik araştırmaların çoğalması tarihyazımında çok büyük boşlukları dolduracaktır. Anadolu topraklarına gelen bu göçmenler, yerli halk ile uyuşsun yada uyuşmasın bir şekilde bu topraklarda kalıcı olmuş ve kendini gösterme yoluna gitmiştir. Boşnaklarında, Yahudilerinde, Rumlarında, Rumeli’de bulunan Ermenilerinde Anadolu’ya göç etmesinde en büyük etken hiç şüphesiz Osmanlı Devletinin kendilerini koruyacağı ve kollayacağı anlayışının olmasıdır. Bu durum tamamen zaman içerisinde devletin güçlü bir şekilde hafızalarda kol kanat gerdiği bilgisinden kaynaklanmaktadır.

(Haber 7)

Haber Kaynağı : Haber7.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.