Fahrettin Dede'nin röportajı
25 yıla yakın bir zamandır ilahileri ve Türk sanat musikisinin nadide eserleriyle gönüllerimizin pasını temizleyen Erkan Mutlu, şu sıralar tatlı bir telaş yaşıyor.
Kısa zamanda hazırladığı ve 18 Mart’a yetiştirebildiği “Mehmet Akif Ersoy sesleniyor” adlı albümde Akif’in 10 şiirini besteleyen Erkan Bey ve saygıdeğer eşi Çiğdem Hanım’la Çengelköy’deki evinde ve pek sevgili kedileri Karamel’in miyavlamaları eşliğinde konuştuk.
İşte o konuşmadan yansıyanlar:
- Bir moda esiyor, pop şarkıları bir anda hit tabir ettiğimiz çok çalınanlardan oluyor. Aynı şarkının ertesi yıl esamisi okunmuyor. Ama yüzlerce yıl önce yazılmış, sizin de 20 yıl önce seslendirdiğiniz bir ilahiyi her dem dinliyoruz. Galiba bir sır, esrar söz konusu...
- Doğru... Hepimizin bildiği gibi, insanın bir dış görüntüsü, cesedi var; bir de içi, batınî yönü var. Kalp deriz, ruh deriz, vicdan deriz, acıma, sevgi, şefkat... Ceset dediğimiz şey, fenaya giden, her her akşam ölen, çürüyen, hücreleri ölen bir varlık... Buradan hareketle, cesede yönelik dünyevi müzikler, yani hoplayalım, zıplayalım tarzı müzikler, bütün dünyada devamlı olarak kendilerini yenilemek mecburiyetindedirler. Hızlı tüketilirler, çabuk biterler. Yüzeyseldirler çünkü, tüketmemiz istenmektedir. Şarkı sözlerinin anlaşılması pek istenmiyor, çünkü anlaşılsa içlerinin boş olduğu ortaya çıkacak. Başka bir ifadeyle, anlamlı şeyler yazılamadığı için anlaşılması da istenmiyor. Sözler anlaşılmasın, anlaşılırsa durum çok vahim.
İLAHİ AŞKIN MODASI GEÇMEYECEK
- Eskiden nasıldı peki?
- Biraz eskiye gittiğimizde durum hiç de böyle değil. İnsanın ruhuna, kalbine o kadar hitab ediyor ki sözler, insanlar da bunu dinleyince huzur buluyor. Yani esrarı da ortaya çıkıyor, insanı insan eden duygulara hitab eden şarkılar, ilahiler, besteler kalıcı oluyor. Onların modası geçmiyor. Duygu yoğunluklu, aşk yüklü çalışmaların modası dahi geçmiyorsa ilahi aşka dair söylenmiş sözlerin modası hiç geçer mi! İlahi aşkın modası kıyamete kadar da geçmeyecek. Allah’a -Celle celalühu-, Rasulüne -s.a.s.-, söylenmiş ne kadar söz varsa, hitap varsa bunların tınıları kıyamete kadar duyulacaktır. Hatta ve hatta hiç şüphemiz yok ki kıyametten sonra da devam edecektir. Bu başka bir mana çünkü! Şimdi bu mana nerede; süfli, hoplayalım zıplayalım müzikler, sözler nerede? Kıyas bile etmiyoruz.
- Son dönemde ilahi tarzı müziklere ilgi arttı mı? Ben böyle gözlemliyorum...
- Evet, şüphesiz ilgi arttı... Bundan sonra da ilginin artarak devam etmesi muhtemeldir. İnsanlığın ne kadar nefsine hizmet ederseniz edin insan bir arayış içindedir. İnsan maddede huzuru bulamadı. Müğslümanlar bunu biliyor zaten “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur.” Biz ilahi manaya hizet ettiğimiz müddetçe mutlu olacağız. Bu Rabbimiz tarafından vaadedilmiş. Ruhlar, kalpler yanıyor bugün. Arayış söz konusu...
İLAHİ SANATÇILARININ BAZILARI İSTİSMARCI
- Peki bu durum suistimal ediliyor mu?
- Evet, üzülerek söylüyorum ki suistimal ediliyor istismarcılar var. Maalesef... İmtihan söz konusu sonuçta. Bu bir nasiptir, aynı zamanda şereftir. Bizzat bu müziği icra edenler tarafından bir suistimal söz konusu... Çünkü icra edilen meslek hallere yansımıyor... Bu müziğe ilgi ve alakanın artması, beraberinde parayı getiriyor. Bu da ucuzluğu getiriyor kimi zaman... Rant var sonuçta... Çok bıçaksırtı bir durumdan söz ediyoruz. Riya var işin ucunda...
- “Leyla’dan Mevla’ya” adlı albüm çıkardığınız zaman Mevla’ya aşık biri olmanızı mı gerekitiriyor durum?..
- Tabii insanlar bunu istiyor... Bazıları melekleştirerek gerçekçiliğini yitiriyor ama hataların dibinde yuvarlanmamak da gerekiyor. Baktığımda, sokaktaki pek çok insanın rahatlıkla yapabildiği şeyleri ben yapamam. İşimizin yüklediği sorumluluklar var. “Sanatçı özgürdür” diyorlar ya, hayır öyle bir şey yok. Olmamalı da zaten! Şiddetle karşıyım. Üzerimizde bir mana taşıyorsak ve bunlar kutsal manalarsa artık kendimizden geçmek durumundayız. Tabii ki, insanız, cahiliz, hatalarımız var, ama hatalara meyl etmemek gerekiyor. Allah, günahlardan uzak etsin.
(Eşi Çiğdem Hanım) - Yani son dönemde üzerinde çalıştığımız Akif albümünde yaşadık pek çok şey... İnsan düşünüyor, “Yahu biz ne yapıyoruz” diyor. Dehşete kapılıyoruz. Akif’in sözünde durması konusu... Evde başka şeyler konuşulacağına bunlar konuşuluyor... Yaptığımız işten etkileniyoruz... Titrremek lazım biraz!
ARABESKİN DE KALİTELİSİ OLUR
- Siz halkın da dinlediği ama özünde entelijansiya müziği olan bir müzikle iştigal ediyorsunuz... Arabesk ilahiler bayağılaşmayı getirdi mi?
- Ben yapılan her işte kaliteli olmak gerektiğini düşünüyorum. Hangi müzik türüyle uğraşırsak uğraşalım kalitelisi de vardır, kalitesizi de... İnsan mükemmelse mükemmele layıktır. Arabesk dediğimiz müzik tarzında dahi kaliteli olan vardır kalitesiz olan vardır. Ben böyle düşünüyorum... Öyle arabesk çalışmalar vardır ki, müzikalitesi vardır, insan haz alarak dinler, ama kimisi de kalitesizdir.
Akif’ten bahsetmek ne haddimize!
- Akif albümünüz çıkıyor...
- Ah.. Akif’ten bahsetmek ne haddimize! Ama albümü konuşalım tabii...
- Akif Albümü düşüncesi nasıl doğdu?
- “Mehmet Akif Ersoy Sesleniyor-Erkan Mutlu” albümümüzün tam adı... Projenin içinde bir anda buldum kendimi... Geçen Aralık ayında Mustafa Miyasoğlu Ağabey aradı, Beykoz Belediyesi’nin düzenlediği bir panelde Akif’i anlatacağını söyleyerek benden de Akif’ten şiirler seslendirmemi istedi. Kabul ettim tabii. “Akif’ten besteler olsa iyi olur” deyince iş ciddileşti. Konuşurken arabadaydım, -ciddiyetini farkedemedim- (gülüşmeler) “Tamam hocam ne gerekiyorsa yaparız” dedim. Bir de baktım, süre kısa ve beste yapmam isteniyor. 20-25 günlük bir zaman diliminde, Safahat’la yatıp kalktık. Çanakkale bilgilerimizi tazeledik. Ellerimi açtım “Ya Rab, beni mahcub etme” dedim, çalışmaya koyuldum. Ürktüm ve korktum açıkçası...
- Neden?
- Yetiştirememekten tabii... Ama sonra dünyanın sonu olmadığının farkına vardım. Neyse ki programa kadar lütf-i ilahi ile 5 tane besteyi hazırladık, programda seslendirdik. Notaları da sahneye zor yetiştirdik... Alkış ve iltifatlar ziyadesiyle olunca sahnede “Bu besteleri ilk siz dinliyorsunuz, inşallah bütün dünyaya dinletiriz” dedim, Beykoz Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’in özel kalemi kulağıma “Erkan Bey, albüm çalışmanızı başkanımız destekleyecektir” dedi. Mart’a yetiştirelim dedik albümü, Allah’ın izniyle de yetişti. 10 tane eseri besteledik. Sanat yönetmeni eşim ve Gümüş Prodüksiyon’daki arkadaşlarla gece gündüz çalışarak yetiştirdik.
- Albümün ilginç yönleri de var sanıyorum...
- Albümün introsunda İngilizce “1915 ylında Türk milleti diğerleri tarafından bir savaşın içine çekildi. Onlar çok fakirdiler ve hiç birşeyleri yoktu. Ancak milletçe büyük bir onur ve şeref mücadelesi verdiler ve bir destan kazandılar. O zaferin adı Gallipoli Savaşıdır” diyoruz. Akif’in tam 10 şiirini seslendirdik. Albümün başında Akif’in kendi ağzından hayatını Cihat Zafer seslendirdi.
- Müzikleri nasıl yerleştirdiniz albümde?
- Her söz başka bir manayı taşıdığından besteler de farklı farklı oldu. Akif’in sözlerini ibrikten emercesine anlamaya çalıştık. Klasik Türk musikisinden nameler olduğu gibi klasik Batı müziği tarzında besteler de oldu. Rap müzik çok seviliyor, Çanakkale Şehitleri’ne adlı şiirin ortasından sonra rap sanatçısı Haluk Eren giriyor araya. Bütün besteler beni arkalarından sürüklediler. Ben sadece onlara tabi oldum.
- Çanakkale Savaşı’na ilahi bir yardım geldiğini söyleriz hep. Siz de çalışmanız sırasında...
- Kesinlikle bu böyle... Ben buna şahidim... Günlerim çok azdı ve bu albümü yapmak zorundaydım. Ne kadar çırpındıysam da iki üç gün hiç üretim yapamadığım zamanlar oldu. Bir de baktım ki yarım saat içinde bir beste çıkarttım. Bu da benim gördüğüm yardımdı. . Allah’ın yardımı olmadan hiç bir şey olmaz, ne savaş kazanılır, ne albüm çıkarılır...
()
Haber Kaynağı : Haber7.com