Sivil Haber

Bozdağ ve Eroğlu 12 Eylül Davası'nı yorumladı

SİYASET

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 12 Eylül Davası'na ilişkin değerlendirmede bulundu.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 12 Eylül Davası'na ilişkin, ''Dün 'Anayasa değişikliğine hayır' demekte hayrı görenler, bugün 'evet' diyenlerin ortaya çıkardığı hukuki sonuç olarak devam eden yargılamaya müdahale ettiler'' dedi.

Bozdağ, 12 Eylül Davası ile ilgili AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, muhalefet partilerinin, anayasa değişikliği sırasında, geçici 15. maddenin değişiklik teklifi içerisinde yer almasını eleştirdiklerini anımsattı.

Muhalefet partilerinin, meydan meydan gezerek, ''12 Eylül Darbesi'ni yapanların yargılanması mümkün değil. AK Parti sizi aldatıyor, Sayın Başbakan sizi aldatıyor'' şeklinde beyanlarda bulunduklarını belirten Bozdağ, anayasa değişikliğinin kabulünün ardından Cumhuriyet savcılarının iddianame hazırlaması ve mahkemenin iddianameyi kabulüyle 4 Nisan'da ilk duruşmanın yapılmasının son derece önemli gelişmeler olduğunu dile getirdi.

Gelinen noktanın, söz konusu propagandayı yapanların milleti aldattığının ispatı olduğunu savunan Bozdağ, şöyle devam etti:

''Çünkü darbeyi yapanlar hakkında iddianame var, yargılama devam ediyor. Esasında bizi aldatanların kim olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. 'Anayasa değişikliğine hayır' diyen herkesin ve her kesimin, davaya müdahil olmak için kuyruğa girdiğini de görüyoruz. Hepsi müdahale talebinde bulundu. CHP de MHP de başkaları da müdahale talebinde bulundu. Ben bunları hayırlı bir gelişme olarak görüyorum. Dün 'Anayasa değişikliğine hayır' demekte hayrı görenler bugün 'evet' diyenlerin ortaya çıkardığı hukuki sonuç olarak devam eden yargılamaya müdahale ettiler. Esasen hayrın hayır da değil de evet de olduğunu, bu müdahaleleriyle itiraf etmiş oldular daha doğrusu. Bunu önemli gelişme olarak görüyorum.''

-''Darbelerle iktidar devri tarih olmuştur''-

Darbe yapanların, ülkenin bütün imkan ve yetkilerini ellerinde toplasalar da gün gelip yargının huzuruna çıkıp hesap vereceğine dikkati çeken Bozdağ, bunu muhalefet partileri ve diğer bütün kesimlerin görmesi gerektiğini ifade etti.

Bozdağ, hukuk dışı, yasa dışı yol ve yöntemlerle iktidarın el değiştirdiği dönemlerin, artık tarihin tozlu rafları arasına kaldırıldığını söyledi.

Bundan sonra iktidarların, ancak seçimle, milletin oyuyla el değiştireceğine dikkati çeken Bozdağ, şöyle konuştu:

''Bu herkes için önemli bir mesajdır. Bundan sonra iktidar arayışı içinde olanlar hukuk ve demokrasi dışı güçlerle işbirliği yerine, milletle işbirliği yapmalıdır. Milletti ikna ederek, iktidarı sandıkta alma yolunu tercih etmeleri gerekir. Bu zorlu bir yoldur. Darbelerle iktidar olmak veya darbelerin yedeğinde iktidar olmayı alışkanlık haline getiren siyasal anlayışlara, zihniyetlere sahip olanlar için zorlu bir dönem başlıyor. Çünkü artık darbelerle iktidar devri tarih olmuştur. Bundan sonra milletin iradesiyle iktidar devri kalıcı olarak varlığını sürdürecektir.''

-Süleyman Demirel'in tavrı-

Bekir Bozdağ, Süleyman Demirel'in davaya müdahil olmayacağı yönündeki haberlere de değinerek, 12 Eylül Darbesi'nin doğrudan muhatabının bizzat Demirel'in başkanlığındaki hükümet olduğunu ifade etti.

Darbeyle hükümetin düşürüldüğünü, parlamentonun kapatıldığını, Anayasa'nın rafa kaldırıldığını dile getiren Bozdağ, Demirel'in bunlardan etkilenmediğini, zarar görmediğini söylemenin hem hükümet hem parti hem de kişi olarak mümkün olmadığını söyledi.

Bozdağ, 27 Mayıs Darbesi'nde de merhum Adnan Menderes ve değerli bakanların idam sehpasına gönderildiğini belirterek, şunları kaydetti:

''12 Mart'a baktığımızda yine Demirel var, 28 Şubat'a baktığımız da yine Demirel var. Ama bu sefer Demirel farklı bir pozisyonda. Şimdi bakıyoruz yine Demirel var ama Demirel yine farklı bir pozisyonda. Onun için ben şahsen müdahale talebinde bulunmayacağını söyleyince baktım gene bir polemikle müdahale etmeyeceğini ifade ediyor. İşin doğrusu 'şaşırdım' dersem yalan olur. Çünkü Demirel milletin eli mi yoksa milletle el ele siyaset yapan birisi mi, yoksa bizim bilmediğimiz bir 'demir el' mi onu anlamamıza en azından vesile oluyor. Belli ki Sayın Demirel, darbe yapanlara karşı hesap sormak adına sembolik de olsa müdahale talebinde bulunmayınca insan düşünmeden edemiyor. Acaba Demirel bizim bildiğimiz milletin eli Demirel değil de başka bir Demirel mi sorusunu akla getiriyor. Bunu zaten milletimiz değerlendirecektir.''

-Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu-

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da bir darbenin hesabının sorulabileceğinin tüm kamuoyunda görülmesi bakımından yaşanılan sürecin çok önemli olduğunu söyledi.

Konuyu, 12 Eylül'deki referandumda gündeme getirdiklerini hatırlatan Eroğlu, ''Milletimiz bu referandumda büyük çoğunlukla 'evet' oyu kullandı ve darbecilerin yargılamasının önü açıldı. Neticeye varıp varmamasından ziyade aslolan budur'' diye konuştu.

Eroğlu, TBMM ile bütün partiler ve hükümetlerinin davaya müdahil olma şeklinde talepte bulunduğunu dile getirerek, bunun Türkiye'de artık demokrasinin oturduğunun işareti olduğunu kaydetti.

Gelişmelerin, ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' yazısının artık Meclis'te süs olarak durmadığının, o yazının gereğinin yerine getirildiğinin bir göstergesi olduğuna işaret eden Eroğlu, ''Dava neticelenir veya neticelenmez orasını bilemeyiz. Ama neticede davanın görülmekte olması her şeyin çözümüdür diye düşünüyorum'' dedi.

Gerekli mesajın tüm kitlelere verildiğine dikkati çeken Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

''Demokrasi artık sağlıklı bir şekilde işlemektedir. Bundan sonra kimsenin darbeye teşebbüs etmemesi gerekir diye düşünüyorum. Teşebbüs edemez. Çünkü bunun hesabının sorulacağını herkes biliyor. Kaldı ki darbelerden sonra biliyorsunuz Türkiye'nin ekonomisi baş aşağı gitmiştir. Darbeler bir çözüm olmamıştır. Darbeler olmasıydı belki Türkiye bugün çok daha ileri noktalara gitmiş olacaktı. 1960 Darbesi olmasaydı, Türkiye belki dünyada ilk 5'e, 6'ya, 7'ye giren bir ekonomik güce sahip olacaktı. Bakın Almanya 2. Dünya Harbi'nde yakıldı, harap oldu ama kısa zamanda, demokrasi işlediği için ayağa kalktı. Dünyanın sayılı ekonomileri arasında. Keza diğer ülkeler, Japonya... Bunlar demokrasi işleyince kısa zamanda büyük bir harbin yaralarını dahi sarıp ekonomisini tekrar düzlüğe çıkarabiliyor. Biz de bu gerçekleşmedi biliyorsunuz. Nedeni arka arkaya 10 yılda bir gelen darbeler. Neticede ekonominin kesintiye uğraması, yurt dışından bir takım yatırımcıların gelmemesi ve büyümedeki düşüşler. Bunlar, maalesef ülkenin geri kalmasına neden oldu. İnşallah bundan sonra bu dönem kapandı. Geleceğe emin adımlarla ilerleyebiliriz.''

Haber Kaynağı : Haber7.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.