Milli Görüş akımının tırmanışa geçtiği 1990’lı yıllarda iş adamlarımızın seslerini duyurmaları, milletimizin hak ettiği düzenin kurulabilmesi için organize olmalarını, bunun için de dernekler kurmalarını istiyordu. Benim de çok defa bulunduğum özel sohbetlerinde, işadamlarımıza böyle derneklerin kurulması talimatını verirken önem sırasına göre, açılımını da ifade ederek iki hedef gösteriyordu:
1-Arzuladığımız ve hepimizin milletçe kurtuluşumuzu gerçekleştirecek Milli Görüş’ün güçlenmesi için organize bir şekilde gayret göstermeleri.
2-Yıllardır ezilen, darmadağınık olan, sömürülen, önü kesilen ve sesi kısılan iş adamlarımızın, güçlü derneklerle dayanışarak, Türkiye’nin iş pastasından hak ettikleri payları helalinden almaları.
Milli Görüş Lideri’nin bu bu işaret ve cesaretlendirmeleri üzerine, iki tane dernek ortaya çıktı. İkisinin de kuruluşu ve teşkilatlanması aşamasında, hem Mali Müşavir mesleğimden dolayı, hem de teşkilatçılık tecrübelerimle görev aldım, emek saffettim, ter akıttım. Bunların ilki Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği, MÜSİAD’dır.
Müsiad’da kuruluş ve tırmanma aşamasında, yukarıda açıklanan iki temel hedefi de gözeten çalışmalar yapıldı. Ama ne zaman ki, Lider’in referans ve yönlendirmeleri ile gayret gösterip, yeterli üye ve özkaynağa kavuştular, ilk hedefi önce ikinci sıraya aldılar. Sonra da maalesef teşkilat olarak ağızlarına bile almayı sakıncalı gördüler. Hele 28 Şubat sürecinde neredeyse Lider’i suçlayıcı tavırlar sergilediler. Daha sonra ise, nasıl para kazanabilir izin hesapları arasında kuruluş hedeflerinin ilkini tamamen unuttular. Üyelerinin çoğu biliyor olsalar bile, şimdiki yönetimleri bu süreci belki hatırlamazlar.
Lider bütün bunları görüyor, ama yine de engin hoşgörüsü ile düzeleceğini umarak susmayı tercih ediyordu. Baktı ki beklemek beyhudedir. İkincisinin kuruluşu için talimat veriyordu. Bu sefer para kazanma hırsını törpülemiş, Milli Görüş teşkilatları içinde yetişmiş, güvenilir olduğunu düşündüğü kişilere görev veriyordu. Öyle ya sütten ağzı yanmıştı ki, yoğurdu üfleyerek yemesi gerekiyordu. Bu sefer de Anadolu Aslanları İşadamları Derneği, ASKON doğuyordu. İlk yıllardaki faaliyetlerini ve Milli Görüş için neler yaptıklarını anlatmak bu yazının hacmini aşar. Dediğim gibi ilk zamanlarda yönetimde ben de görev yapmıştım.
Geçtiğimiz günlerde ASKON’un 8.Olağan Genel Kurulu yapıldı. Yukarıda önem sırasına göre saydığımız iki tane ana gayenin, ilk sıradaki olanı unutulup gitmiş diyemem. Ama kendilerine gelip, hallerinin muhasebelerini yapmaları ve açılarını düzeltmeleri tavsiyesi ile bu yazıyı yazıyorum. Çünkü başlangıçtaki bir derecelik yön hataları, ilerledikçe telafisi imkânsız hedef sapmaları ile sonuçlanacaktır.
Kısa kısa söyleyeceğim:
Genel kurul salonunda, asıl kurucu olan Lider Erbakan’ı veya ilkelerini hatırlatan en küçük bir söz veya resim yoktu.
Hakkaniyet Hattı sloganının içini dolduracağı düşünülerek hazırlanan sine vizyonda, derebeyleri, gladyatörler, Hint racaları, ya da Buda tapıcıları arzı endam ettirilmiş, Lider’e layık görülen ise saniyenin bilmem kaçta biri süresi içinde soluk bir karesinin geçirilmesi olmuştur.
Milli Görüş içinde yetişmiş “Koca” koca adamlar, büyük büyük sözlerle konuşmalar yaptılar ama asıl birinci ilkeyi çağrıştıran, ya da Lider’i hatırlatan tek cümle kurmadılar.
Üç beş kuruş dünyalık topladığını düşünüp, bunu da kendi bilgi, beceri ve maharetine yorup, Lider’i arkadan hançerlemeye teşebbüs edenlerden bazıları divana aday gösterilebildiler.
Söz uzamasın diye ödül ve plaket dağıtımı konusuna girmiyorum.
Böylece işin aslını ve kuruluş gayelerini bilenlerce “Hakkaniyet Hattı” bu şekliyle, “Hakkaniyet Yattı” şeklinde anlaşılmıştır.
Hemen ifade edeyim, bu başlangıçtaki önemsiz gibi görülebilecek bir açı sapmasıdır. Kardeşlerimize bunun düzeltilmesini tavsiye ediyorum. Çünkü birbirimize tavsiye ve ikaz görevlerimiz var.
Türkiye’nin ve İslam Dünyası’nın tek kurtuluş reçetesi olan Milli Görüş kiliminin “eriş”i ya da “argac”ı olmayıp da, salt para kazanmak, işleri büyütmek ve genişlemek için “aslan”laşacaksak, neden kurulduk? O zaman aynı kulvarda bizden önce kurulan Müsiad’ı bölmek demek olmaz mı bu durum?
Kardeşler!
Dost olduğum için acı konuşmaya hakkım var!
Sa’lebe’yi hatırlatıyorum. Müslümanlara yardım edebilmek için mal edinme talebi ile Efendimiz’den dua istedi. Kısa sürede zengin oldu. Ama ana gayeyi bir tarafa itti. Efendimizin meclislerine bile uğramaz oldu. “Sa’lebe mahvoldu!” sözlerinin muhatabı olduktan sonra zekâtlarını bile veremedi.
Biraz daha eskiye götüreyim mi sizi:
Karun!
Maddenin kimyasal ve metalürjik sırlarını Lider ve Peygamber olan Hazreti Musa’dan öğrendi. Peygamber öğütlerine uymadı, bu bilgileri para kazanmak için kullandı. Sonra zengin olmaya başladı. Kazandıkça bu maharetleri kendi marifeti saymaya başladı. O kadar çok kazandı ki, sadece hazinelerinin anahtarları eşek yükü miktarına ulaştı. Serveti arttıkça Lider’i olan Peygamber’e kuyu kazmaya çalıştı. Onu, halkın gözünden düşürmeyi ve zengin olduğu için halkı kendisi yönetmeyi ister duruma geldi. Bunu gerçekleştirebilmek için, “Lideri”ne komplo kurup, arkadan hançerlemeye kalkıştı.
Sonra mı ne oldu? Kasas Suresi’ni okuyup öğrenmek mümkün. (Ayetler: 76- 83)
Unutmayalım, gerek Sa’lebe’nin, gerekse Karun’un imanları başlangıçta bizim imanlarımızdan daha güçlü idi. Onları mahveden salih amel noksanları oldu.
Askon’un üye ve yöneticileri pırıl pırıl insanlar. Halen de öyle olduğuna inanıyorum. İçlerinden bir kardeşleri olarak ikaz ediyorum. Kasas Suresi’ndeki tarihin tekerrürü ile kendilerine yazık etmesinler. Çok para kazanmak tek gaye olup, Salih ameller ihmal edilirse, arkadan olacakları iyi hesaplamalılar. Mal ve para kazanma gayesinin tatminine imkân yoktur. Kendileri ve varisleri yönünden akıbeti iyi düşünmelidirler. Ayrıca arzulanan düzen olmadıktan sonra çok kazanmak ne işe yarayacaktır? Konu ile ilgili bir de kitap kaleme aldım âcizane:
“İnsanlar Ve Mallar” yakında çıkacak…
Liderimiz Askon’u neden kurdurmuşsa, önem sırasına göre o gayelere hizmet etmeli. Yoksa vebalinin karşılanması zordur. Bu gayeden sapmak için binbir bahane uydurulabilir. Ama bu bahaneler oluşacak vebali asla yok edemez.
Arkadaşlar ne olur kendinize gelin! “Sıdkı”nız ve sadakatiniz, Lideri ve Peygamberi’nin gösterdiği yolda, bütün malını defalarca fi sebilillah sarfeden Ebu Bekir’in sıdkı ve sadakati olsun!
HEPİMİZ DUA EDELİM
Ya İlahi, mallar da, kullar da senindir,
Mala kul olmayacak iz’anı sen indir!..
Ekrem Şama
ekremsama@hotmail.com
İŞ ADAMLARI (MIZ)
İŞ ADAMLARI (MIZ)
Sivil Haber Sivil Haber
SİYASET
Yıllarca darmadağınık kaldılar. Gelen vurdu, giden horladı. 1967 yılında Necmettin Erbakan’ın Odalar Birliği organlarına seçilmesine kadar.
Milli Görüş ve Lideri Merhum Erbakan siyasi hayatında da her fırsatta onların dertlerini dillendirdi, çareler üretip milletin ve siyasetin gündemine taşıdı. Ürettiğine haram karışmayan, kazancı helal yoldan ve yediği temiz olan iş dünyası için çabaladı.