Başbakan Erdoğan'ın omuz verdiği Subaşı'nın naaşı Fatih Camii haziresine defnedildi.
Fatih Camii'nde ikindi vakti kılınan cenaze namazına Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın katıldı.
İbrahim Subaşı'nın oğlu Hüsrev Subaşı cenaze namazı öncesi taziyeleri kabul etti. Namazda Başbakan Erdoğan ve beraberindekiler en önde saf tuttu. Subaşı'nın tabutunun üzerine Kâbe'den getirilen örtü serildi. Cenaze namazı ve duaların ardından helallik istendi. Başbakan Erdoğan ve beraberindekilerin omuz verdiği Subaşı'nın cenazesi, Bakanlar Kurulu kararı ile Fatih Camii haziresine defnedildi.
ERDOĞAN'IN YETİŞMESİNDE ROLÜ VAR
İbrahim Subaşı, 1926'da Tokat'ın Niksar ilçesinde dünyaya geldi. İslami ilimleri kendi beldesinde Dursun Gümen hocadan aldıktan sonra 1953 yılında İstanbul'a gelen Subaşı, zamanın din alimlerinden Ömer Nasuhi Bilmen, Bekir Haki Efendi, Ermenekli Saffet Efendi ve Abdurrahman Güzelyazıcı'dan uzun yıllar ilim öğrendi.
Sırasıyla İsmailağa, Haydar Kaptanpaşa, Beyoğlu Kamer Hatun, Kasımpaşa Büyük camilerinde imam-hatiplik yapan Subaşı, Bursa'nın Karacabey ve İstanbul'un Şile ilçesinden sonra uzun yıllar İstanbul'un Fatih ilçesinde vaizlik ve müftü vekilliklerinde bulundu. İbrahim Subaşı, 1982 yılında emekli oldu.
Aralarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile diyanet ve üniversite camiasından çok sayıda akademisyen ve din adamının da yetişmesinde rol oynayan Subaşı, bilinmeyen birçok eserin gün ışığına çıkarılmasına yardımcı oldu, geleneksel sanatların gelişmesine destek verdi.
İSTANBUL BEYEFENDİSİYDİ
Vefat eden İstanbul'un eski vaizlerinden İbrahim Subaşı'nın oğlu Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüsrev Subaşı, babasının hem ilmi derinliği, hem de vakarlığıyla eski Osmanlı kültürünün derinliğini ve ciddiyetini temsil eden neslin son temsilcisi olduğunu söyledi.
Subaşı, babası için Fatih Camisi'nde düzenlenen cenaze töreninde AA muhabirine yaptığı açıklamada, babasının, İstanbul'un eski nesil "hoca efendiler" zincirinin son temsilcilerinden olduğunu belirtti. "Osmanlı bakiyesi ilim adamı sınıfı"ndan çok fazla kimsenin kalmadığını ifade eden Subaşı, babasının hoca değil, hoca efendi olarak anıldığını, hem ilmi derinliği, hem de vakarlığıyla eski Osmanlı kültürünün derinliğini ve ciddiyetini temsil eden neslin son temsilcisi olduğunu anlattı.
OSMANLI KÜLTÜRÜYLE YETİŞTİ
Subaşı, babasının, klasik Osmanlı dini kültürünün yeni nesillere aktarılmasında köprü şahsiyetlerden biri olarak bilindiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Babam olarak değil, bir Türk aydını olarak bakıyorum, o çehreler artık kalmadı. Kendisi, 30 yıla yakın imamlık ve vaizlik yaptı. Fatih Camisi'nde 25 yıla yakın cuma ve bayram vaazları verdi. Babam laf oyununa kaçmaz, ilmi çizgiden gider, kaynaklara göre konuşur, iyiyi, doğruyu ve güzeli anlatırdı. İstanbul'da vaaz vermek için gitmediği cami kalmamıştır. Sevilen bir insandı. Tek başına bir sevgi ve bilgi abidesiydi.
Fevkalade pozitifti, nüktedandı, ilmi ve bilgiyi dikte ederek değil, severek nakleden bir insandı. Çok toleranslı ve hoşgörülüydü, tam bir ilim adamıydı. Çok insanlar yetiştirdi. Düşüncesi, ölene kadar vaaz kürsüsünü, mihrabı bırakmamaktı. 'Biz eskilerden böyle gördük' derdi. Fakat vaazın ortasında ülser ve gastrit sancısı bastırınca emekli olmak zorunda kaldı."
Hüsrev Subaşı, babasının emekli olduktan sonra da tek aşkının kitap olduğunu, eşinin adına açtığı Dersaadet Kitabevi'nde değişik mesleklerden gelen talebelerine İslami ilimleri öğretmeye çalıştığını anlattı.
Kitabevinin çeşitli fakültelerde araştırma yapanların uğrak yeri olduğunu, gelenlerin bir kaynağı sormak istedikleri zaman babasından mutlaka bir cevap aldıklarını kaydeden Subaşı, babasının pek çok bilinmeyen yazma eserin çevirisini yaptığını söyledi.
TALEBELERİ ARASINDA ERDOĞAN DA VARDI
Babasının bulunmaz bir insan olduğunu dile getiren Subaşı, "Gönül, sohbet, ilim adamıydı" dedi. Babasının talebeleri arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yanı sıra dekan, profesör, milletvekili gibi önemli görevlere gelen kişiler bulunduğunu belirten Subaşı, babasının karşılık gözetmeden sürekli veren bir kişi olduğunu vurguladı.
Subaşı, "Babanız buraya gömülmeyi kendisi mi arzu etmişti?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Ölüm konusunu, nereye defnedilmek istediğini daha önce hiç aramızda konuşmamıştık. Buraya gömülmesinin mümkün olup olmadığını düşündük. Çünkü bu caminin kürsüsünde 20-30 yıla yakın emeği var. Herhalde hakkıydı. Bu kültürel vicdanımla talep ettim. 'Acaba böyle bir şansımız olur mu?' diye... Sayın Başbakan uygun gördüler herhalde ki, Bakanlar Kurulu bu konuda karar verdi. Böylece Fatih haziresinde, çok sevdiği Osmanlı'nın ilim sınıfıyla beraber oldu. Eminim ki, o şu anda çok mutlu."
"Tabutun başındaki sarığın manası nedir?" sorusu üzerine Hüsrev Subaşı, "Şu nedenle sarık konuldu; ilmi derinlikleri olan, hoca efendi pozisyonuna gelen zatlar için usuldür. Kendisi de ömür boyu sarık taşıdı, öyle hizmet etti. Örtü de Kabe muhabbetini simgeler" dedi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR
Hüsrev Subaşı, cenaze töreninde yaptığı konuşmada da babasının çok değerli insanlar yetiştirdiğini belirterek, "İbrahim Subaşı'ya babam olarak değil, bir Müslüman Türk aydını olarak baktığım zaman artık o neslin kalmadığını, zincirin son halkası olduğunu söyleyebiliriz" dedi.
İbrahim Subaşı'nın Fatih Camisi haziresine defni konusunu açtığı Başbakan Erdoğan'ın büyük bir kadirşinaslık örneği gösterdiğini ve Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldığını anlatan Subaşı, ailesi adına Başbakan Erdoğan'a teşekkür etti.