Bangladeş’te neler oluyor?
Güneydoğu Asya’da bulunan Bangladeş, 161 milyonluk nüfusuyla dünyanın üçüncü büyük müslüman ülkesi.
Nüfusun yüzde 90'ı Müslüman, yüzde 9'u Hindu. Müslümanların çok azı Şii mezhebine bağlı. Ülke Hindistan'dan ayrıldığı 1947'den 1971 yılına kadar Doğu Pakistan olarak adlanıyordu. 1971 yılında Pakistan'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Bangladeş aynı zamanda dünyanın en yoksul ülkelerinden de biri. Ülkede kişi başı milli gelir yaklaşık 700 dolar. BM 2010 İnsani Kalkınma Raporuna göre ülke nüfusunun yüzde 76.54'ü
günlük 2 doların altında yaşıyor. Bir çok nehir ve su yollarıyla birlikte doğalgaz yataklarına da sahip olan Bangladeş'in ekonomik olarak dünyanın gerisinde kalmasının en önemli nedeni, iç siyasi karışıklıklar ve dışa bağımlılıktır. Özellikle 1971 yılında Pakistan'dan ayrılmasında teşvik edici rol üstlenen Hindistan bu ülke üzerinde büyük tasarruflara sahiptir. Nüfusun sadece yüzde 9'unu oluşturan Hinduların Bangladeş'in 64
kentinin 40'ında valilik koltuğunda oturması, bu etkiyi en çarpıcı şekilde gözler önüne sermektedir. Hindistan Bangladeş üzerindeki gücünü hem siyasi hem de ekonomik alanda kendi lehine kullanmaktadır. Örneğin
Bangladeş'in nehirlerinden biri olan Barak nehri üzerinde kurmaya çalıştığı Tipaimuk barajı “SIPHRO” (Sinlung İndigenous People Human Rights Organization) adlı bir Hindistanlı grup tarafından yayınlanan raporda ağır eleştiriler almıştır. Raporda şu ifadelere yer verilmektedir “163 metre yüksekliğindeki baraj, 275 km kare içindeki bütün arazileri, kanalları ve Surma ve Khusiryara nehirlerini kurutacak, o bölgedeki bütün hayvan üretim çiftlikleri, balıkçılık ve ormanlık alanlar, çöl haline gelecek ve Monipur bölgesinde en az 60 bin kişinin evlerini terk etmesine neden olacaktır.
Hindistan’ın bu ülke üzerindeki etkisini gösteren bir başka konu ise iki ülke arasındaki sınır sorununda kendisini göstermektedir. Son 10 yılda sınır ihlali yapan 1000 Bangladeşli yargılanmadan öldürülmüştür. Uluslararası insan hakları örgütlerinin bile tepkisini çeken konu ne yazık ki Şeyh Hasina liderliğindeki Bangladeş hükümeti tarafından Hindistan ile olan siyasi ilişkilerin bozulmaması için gözardı edilmiştir.
2008'den beri ülkeyi yöneten Avami Partisi ve lideri Şeyh Hasina, hem ekonomik hem de siyasal alandaki başarısızlığı nedeniyle ülkeyi büyük bir kaosun ortasına sürüklemiştir. Anamuhalefet lideri Halide Ziya 19 Kasım
2012’deki son mitinginde ülkenin içine düştüğü durumu “Avami Partisi; kıtlık, her türlü terörizm, cinayetler, yağmacılık, yolsuzluklar ve insanların perişan olduğu kritik bir süreç demektir” diye özetlemiştir. Ziya bu hafta yaptığı açıklamada ise iktidara karşı büyük bir kampanya başlatacaklarını söylemiştir.
Zaten ekonomik ve siyasi zorluklarla mücadele eden Bangladeş halkı şimdi de Başbakan Hasina’nın yeni bir uygulamasıyla kaotik bir sürece sürüklenmektedir. Toplumun en saygın siyasi ve dini muhalefet partisi olan Cemaat-ı İslami’nin lider kadrosu 2010 yılından beri gerçek dışı suçlamalarla tutuklu olarak yargılanmakta ve haklarında idam cezası istenmektedir. Mahkeme iddianamesinde suçları, 1971 yılında Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılması sırasında, tecavüz ve cinayet olarak lanse edilse de asıl hedef, bu ayrılığa karşı çıktıkları için cezalandırılmak istenmeleridir. Ülkede yargı siyasallaşmıştır. Başbakan Hasina, Cemaat-ı İslami liderlerinin iki ay içinde idam edileceklerini söyleyerek yargı sürecinin nasıl bu siyasal durumunu gözler önüne sermiştir.
Bu davada Cemaat-ı İslami’nin üst düzey 10 lideri yargılanmaktadır. Ancak Bangladeş halkı, özellikle en üst düzey dört lider; Prof. Gulam Azam, Genel Başkanı Mevlana Mutiurrahman Nimazi, Genel Başkanı Yardımcısı Allame Delvar Hüseyin Sayidi ve Genel Sekreteri Ali İhsan Muhammed Mücahid’in idam edileceği endişesi duymaktadır. Aralarında 2001-2006 yıllarındaki koalisyon hükümetinde bakanlık görevlerinde de bulunmuş bu siyasi figürlerin idam edilecek olması, ülkeyi bir halk ayaklanmasına ve siyasi belirsizliğe itme riski taşımaktadır.
Cemaat-ı İslami’nin 10 milyon üyeli gençlik hareketi Cotra Şibir, bu idamlara sessiz kalmayacakların açıklayarak sokak gösterileri organize etmektedir. Ancak son günlerde teşkilat üyesi 4 bin kişi tutuklanmıştır.
Prof. Gulam Azam
Profesör Gulam Azam Bangladeşin saygın siyasi ve dini liderlerinden biridir. Bugün 90 yaşında olan Gulam Azam, Bangladeş Cemaat-ı İslami hareketinin kurucu genel başkanıdır ve bu görevi 31 yıl boyunca
sürdürmüştür. Pakistan ve Bangladeş’in tek devlet olduğu yıllarda sivil siyaset için çalışmış, General Eyüp Han’ın askeri yönetimine karşı Bangladeş’in kurucusu Mucib ur Rahman ile birlikte hareket etmiştir. Ülkenin resmi dilinin kabul edilmesi konusunda önemli bir rol oynamıştır. İki ülkenin ayrılması sırasında buna karşı çıkmış, etrafı Hindistan’la çevrili bir Bangladeş’in başarılı olamayacağını söylemiş ve sürekli birleşik Pakistan çağrısı yapmıştır. Gençlik yıllarında da bir çok siyasi ve gençlik teşkilatının kuruluşunu gerçekleştirmiştir. 2000 yılında aktif siyaseti bırakan Ghulam Azam, hayatını kaleme aldığı “Yaşadıklarım” adlı biyografiyi yayınlamıştır.
Azam İslam, siyaset, din ve tarih ile ilgili konular hakkında 70’ten fazla kitapçık ve kitap yazmıştır. Kitaplarından bir kısmı İngilizceye de çevrilmiştir. Bazıları şunlardır. Bangladeş ve Cemaat-ı İslami, Siyer-i Nebi, Kuran’ı Kolay Anlamak, Politika : Peygamberin Hayatı, Bangladeş Politika, Demokrasi Hareketi ve Cemaat-ı Islaami, Bangladeş ve Cemaat-i Islaami Geleceği, Benim Bangladeş’im.
Mevlana Mutiurrahman Nizami
2001 yılından bu yana Bangladeş Cemaat-ı İslami partisinin Genel Başkanıdır. Ülkenin ve İslam dünyasının yakından tanıdığı büyük İslam alimidir. 1991’de çok partili sisteme geçildikten sonraki ilk seçimde millet vekili olarak parlamentoya girdi ve kendi partisinin grup başkanlığını yapti. 2001’deki koalisyon hükümetinde önce Ziraat Bakanlığı, sonra da Endüstri Bakanlığı görevini yürüttü. Bu dönemde islami eğitim sisteminin
kurumsallaşması konusunda önemli adımlar attı. Pek çok vakıf, dernek, cami, medrese, yetimhane, akademi ve külliyenin kurucu üyesi olan Nizami, ülke çapında dürüstlüğün ve fedakarlığın sembolüdür. Bunun yanısıra ilmi alında ürettiği 19 eseri yayınlanmıştır. Bunların arasında “Terbiye-i- Nefs”, “İslami hareket ve tesŞkilatlanma”, “Allaha yakalaşmanın yöntemleri”, “İslami devrim nasıl gerçekleşir” gibi eserler vardır. Bunun dışında bir çok haftalık gazete ve dergide, bilim sanat teknoloji ve sosyo politik yazıları yayınlanmaktadır.
Allame Delvar Hüseyin Sayidi Cemaat-ı İslaminin özellikle eğitim programlarında halk üzerinde etkili olan bir hatiptir. Bangladeş Cemaat-ı
İslami Merkez Yürütme Komitesi üyesi ve Genel Başkan Yardımcısıdır. 1975 yılında Muciburrahman rejimi sırasında tutuklandı ve hapse gönderildi. Mucip hanedanı yıkılıncaya kadar da içerde yattı. Bir çok ülkede kuran içerikli vaazlar veriyordu. Kraliyek ialesinin konuğu olarak her yıl nac için Suudi Arabista’ın davetlisi olarak bu ülkeye gidiyor. Bugüne kadar 30 kitap yazdı. Bazı zkitapları İngilizceye tercüme edilmiştir. 1991, 1996 ve 2001, seçimlerde milletvekili seçildi. 1996 parlamentoda Cemaati Meclis grup lideri oldu ve daha güçlü bir rol oynadı.
Ülkenin bir çok yerinde tefsir dersleri verdi. Bir çok yeni kuruluşun hayata geçirilmesinde rol oynadı. Bugün de Bangladeş İslam Vakfı’nın hayat boyu üyesidir.
Ali İhsan Muhammed Mücahid
Bangladeş’in en saygın din alimlerinden merhum Mevlana Abdul Ali Pharidpuri’nin oğludur. Gençlik yıllarından itibaren Bangladeş’te İslami davet çalışmalarında bulundu. Dawah teşkilatının başkanlığını yaptı. 1983 yılında Cemaat-ı İslami’nin Dakka il başkanı ve sonrasında da 1998 yılında Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi. Ali İhsan Mücahit ülke içindeki sosyal çalışmalarıyla tanınmaktadır.
Ali İhsan Muhammed Mücahid
Bangladeş’in en saygın din alimlerinden merhum Mevlana Abdul Ali Pharidpuri’nin oğludur. Gençlik yıllarından itibaren Bangladeş’te İslami davet çalışmalarında bulundu. Dawah teşkilatının başkanlığını yaptı. 1983 yılında Cemaat-ı İslami’nin Dakka il başkanı ve sonrasında da 1998 yılında Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi. Ali İhsan Mücahit ülke içindeki sosyal çalışmalarıyla tanınmaktadır.
Camiler, medreseler, okullar, yetimhaneler kurdu. Bangladeş Publications isimli media kuruluşunun başkanlığı ve haftalık İngilizce gazete The Rising Sun’ın editörlüğünü yaptı. Kaleme aldığı bir çok eser vardır. Bunlar arasında Bugünün islam ve müslümanları, Dünyadaki İslami hareketler ve Cemaat-ı islami’nin Süreci, Adalet ve İnsaf, Türkiye gezi hatirasi vs. Mücahit 2001-2006 yılları arasında Sosyal Refah Bakanlığı görevini sürdürdü.
Bangladeş’te yaşanan son gelişmeler:
Asrın en büyük yalanı olarak nitelendirilen, komşu ülkenin salt emperyal zihninden beslenen bu mahkeme üzerinden ülkemiz muhtemelen iç savaşa doğru itilmektedir. Kurtuluş savaşımızı temel alarak mevcut halkı ikiye bölme ve bunun neticesinde iç savaşın zemini hazırlanmaya çalışılmaktadır. Salt karalamanın sonucunda halkın bir kısmına ‘sizler Bangladeşli değilsiniz’ diyerek doğrudan iftira edilmektedir. Halbuki bu nesil özgür Bangladeş’te doğdu ve yaşamaktadır.
Uluslar arası hukuk standardına uyum sağlamayan, epeyce tartışılan ve bütün gözlemciler tarafından adil yargılama konusundaki eksikliklerden dolayı eleştirilen bu mahkeme geçen ayın son haftada Mevlana Ebul Kelam Azada idam kararı duyurdu ve geçen hafta da yine Cemaat-i İslami’nin merkezi yönetim kurulu üyesi olan Abdul Kadir Molla’yi
hayat boyu hapis cezası duyuruldu. Gelecek Çarşamba 14/2/2013 tarihinde Cemaat-i İslaminin genel başkan yardımcısı, büyük ulemalardan Mevlana Delvar Husain Sayde beyin karar günüdür. Belirtmek gerekir, Allame Sayde yalnız Cemaat-i İslami’nin lideri değil aynı zamanda bangladeşin önde gelen büyük ulemalarındandı. Bu nedenle, onun yargılamanın tarafsız olmaması takdir de ülkede büyük bir kaosun patlak verilebileceğini şimdiden gündem oluşturmuştur.
Halı hazırda iktidarda bulunan siyasi parti i(Awami Partisi), bütün muhalif görüşlere fiziki baskı yapmaya devam etmektedir. Halkın sesi olmaya çalışan medya kuruluşlarına yönelik baskı en tepe’ ye çıkmıştır. Bu iktidar döneminde etkin 24 gazeteci-yazar öldürülmüştür. Çeşitli gazete ve tv kanallarına yasaklamalar getirilmiştir.
Öldürülen iki ünlü gazeteci, SAGAR ve RUNİ.
İnsan hakları ihlalleri da korkunç bir şekilde sınırları aşmış durumda. Bu hükümetin son 39 ayında yaklaşık 16 bin kişi öldürülmüştür. Yani bu her gün ortalama 15ten fazla kişi hayatını kaybediyor demektir. Bu süreç içerisinde yaklaşık 3 bin kişi kaçırılmıştır. Siyasi Temel hak ve hürriyetler üzerinde sessizce baskı uygulanmaktadır. Mevcut iktidar barışçıl protesto ve gösterilere polis gücü kullanarak engel olmaktadır. Hatta gösterilerde halka acımasızca ateş açmaktadır.
Son iki hafta içerisinde 8 üniversite öğrencisi sadece polis ve yerel kiralık katiller kullanılarak öldürülmüştür.
Belirtmek gerekir ki, öldürülen bu öğrenciler İslami Chhatrashibir’in (Cemaat-i İslami’nin öğrenci hareketinin ismidir) üyeleridir. Abu Taher İmran isimli İslami Chhatrashibir’in mensup öğrenciyi polis doğrudan kafasına ateş açarak öldürdü. Aynı gün Bagura şehrindeki gösterilerde polis tarafından ateş açıldığında 10 öğrenci ağır yaralandı.
Abu Taher İMRAN
Diğer bir İslami Chhatrashibir’in mensubu Abid bin İslam polis tarafından öldürüldükten sonra gözlerini vahşice
oyuldu.
Abib bin İSLAM
Her türlü devlet mekanizmaları kullanılarak muhaliflere karşı bir nevi dikta rejimi devam ettirilmektedir. Üst düzey bürökratler dahi bu hükümetin zülmüne maaruz kalmaktadırlar.
Her geçen gün baskı ve zülüm artıyor:
Media kuruluşlar bu hükümetin kabadayı davranışın karşı karşıya kalmaktadır. İktidar partisinin aleyhine her hangi bir eleştiri dahi haber yapıldığı zaman fevri baskı uygulanılıyor. Halı hazırda doğru-dürüst haber ve milli istikrarını bozmaya çalışanlara karşı bütün zorluklara rağmen yazmaya devam eden ‘AMARDESH’ gazetesini dün iktidar parti
(Awami partisi) mensuplar tarafından ülkenin çeşitli yerlerde satılmaya izin verilmedi. Hatta bazı yerlerde ‘AMARDESH’, ‘NAYADİGANTA’ ve ‘SANGRAM’ gazetelere ateş yakarak bir bayram kutlaması şeklinde faşistçe ateşe verildi. Bir çok bölgede bu gazetelerin satışı yasak kılındı.
Bazı özel şirketlere Cemaat-i İslami partisinin mensupların şirketi diyerek kapatılma tehditte bulunuyor. Bu bağlamında bangladeşin en büyük özel bankasi olan İslami bank Bangladeşin bir çok bankamatik ATMlere ateş verildi.
Yasal bir siyasi parti ve mecliste yer almasına rağmen Cemaati İslaminin liderlerin evlerde Awami partisinin mensuplar tarafından saldırılar düzenlemektedir.
Hapiste olan Cemaati İslaminin liderlerin ailelere yönelik her türlü baskı uygulanmaktadır. Yalan dolan iftiralarda bulunup liderlerin aile fertlerine gözaltına alınmaktadır.
Örneğin dün 11/2/2013 tarihinde Allame sayde’nin tek oğluna hiç sebep göstermeden öğrenci evinden arkadaşlarla birlikte tutuklamıştır. Belirmek gerekir, Allame sayde’nin büyük oğlu üç ay önce babasının mahkeme sırasında kalp kırızı geçirerek vefat etmiştir.
Örneğin dün 11/2/2013 tarihinde Allame sayde’nin tek oğluna hiç sebep göstermeden öğrenci evinden arkadaşlarla birlikte tutuklamıştır. Belirmek gerekir, Allame sayde’nin büyük oğlu üç ay önce babasının mahkeme sırasında kalp kırızı geçirerek vefat etmiştir.
Bangladeş’te yaşanan gelişmeler sadece iç dinamiklerle kalmayacak dış bölgesel ve küresel dinamikleri de harekete geçirecektir. Bangladeş’teki bu krizin önüne geçilmediği takdirde olaylar sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayacaktır. Söz konusu kriz, ülke içinde bir iç savaşa dönüşebileceği gibi, aynen Suriye krizinde olduğu üzere bölge ülkelerini de etkileyebilir ve bölgesel bir savaşı tetikleyebilir.
Küresel güç denkleminin pasifik parantezinde Bangladeş ve Arakan önemli ve etkin bir parametre olarak karşımıza çıkmaktadır. Bangladeş’teki sorunu Myanmar’daki gelişmelerden bağımsız düşünmememiz gerekir. Bu iki bölge hem enerji kaynağı hem de enerji koridoru olmasından dolayı önemlidir.
Bangladeş’in stratejik konumu, bu ülkeleri Çin, Hindistan ve ABD açısından ön plana çıkartmaktadır. Çin’in, ABD’nin çevreleme politikası ve Malakka Boğazı’na yönelik planlarına karşılık geliştirdiği özel alternatif projeler, Bangladeş iç ve dış politikasını da derinden etkilemeye başlamıştır. Bangladeş iç siyaseti üzerinde yeni müdahaleler, operasyonlar söz konusudur.
Cemaati İslami partisi sadece siyasi bir hareket olmayıp aynı zamanda sosyal ve ahlaki bir hareket olması sebebi ile anahtar rol oynamaktadır. Temel toplumsal dinamikleri ihya ve inşa eden özelliğinden dolayı Cemaat-i İslami partisi tasfiye edilme durumuyla veya küresel ırkçı emperyalist güçler tarafından yeniden yapılandırılma süreciyle karşı
karşıyadır. Bildiğimiz senaryo: itibarsızlaştırma, istikrarsızlaştırma bir kez daha farklı bir coğrafyada ve farklı aktörlerle yeniden sahnelenmektedir.
BANGLADEŞ’TE ACİL ÇAĞRI:
1) Türkiye ve İslam ülkelerini süreçte daha aktif bir politika izlemelerine dönük bir çalışma yapılacak. D8 genel sekreterliğine ve büyükelçiliklerine sonuç bildirisi fakslanacak, ve randevu taleb edilecek. İKO gündemine alınması için girişimlerde bulunacağız.
2) Türkiye konuya olan desteğinden dolayı dışişleri bakanlığı nezdinde girişimde bulunulacak ve aynı zamanda Hindistan ve Çin büyük elçilikleri ziyaret edilerek krizin muhtemel sonuçları içeren dosyamız takdim edilecek.
3) Ulusal ve uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarına sonuç bildirisi fakslanacak ve ilgilenmeleri tavsiye edilecektir. STK’lar insani yardım ve diğer ihtisas konularında da destekleri alınması için gerekli çalışmalar
yapılacaktır.
4) Adil yargılama talebimizi yönelik olarak ulusal ve uluslararası medya bilgilendirilecek aynı zamanda sosyal medya yetkin kullanılacak. Sadece Türkiye medyası değil uluslararası veBangladeş medyası bilgilendirilmeli.
5) Bangladeş büyükelçiliğinden randevu alınarak bu sürecin muhtemel sonuçlarını 28 şubat tecrübelerimizi bu bölgeye samimi olarak aktarabiliriz.
6) Türkiye’nin Hindistan ve Çin ile bu süreci müzakere etmesinde ve böylece Bangladeş üzerinde bir baskı yaratmasında fayda var.
7) Bölgeye giden hukukçuların gözlem ve raporları BM, ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI HAK İHLALLERİ MAHKEMELERİNE GÖNDERİLMELİ, ULUSLARARSI BAROLAR BİRLİGİNE BU RAPOR GÖNDERİLMELİ
8) Bu dava dolayısı ile tutuklanan 10 binden fazla insanın aileleri insani yardıma muhtaç hale gelmiştir.
İnsani yardım dernek ve vakıfları bilgilendirilecek ve göreve çağrılacaktır.
9) Bu eylem planına İslami hareketler ile paylaşılmalı (Resmi ya da Gayri resmi heyetlerle çalışmalı.)
10) Bangladeş teki Muhalefet partileri ile temasa geçilerek bilgi alış verişi yapılacak ve seslerini yükseltmeleri teşvik edilecek.
11) Daha önce gözlemci statüde bölgeye giden hukukçu heyetine ilaveten uluslararası farklı siyasi görüşten hukukçu milletvekili grupları adil yargılama noktasında mahkemeye müdahil olmak için bölgeye gitmelidir.
12) Türk hükümeti Mısır hükümeti Suudi Arabistan hükümeti, Malezya, Endonezya hükümetlerine güncel bilgi notları hazırlamalı.
SİVİL HABER