Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya “Faizleri düşür.” çıkışını ilk yaptığı 16 Ocak’ta 2,30 TL olan dolar, tartışmanın alevlenmesiyle birlikte geçen hafta 2,5270 TL’yi gördü. Kurda 1,5 ayda yaşanan 22 kuruşluk tırmanış, özel sektörü olumsuz etkiliyor. 16 Ocak’ta 910,8 milyar TL olan toplam dış borç, 998 milyara çıkarken, özel sektörün döviz borcu ise 632,5’ten 693 milyar liraya ulaştı. Buna karşılık dolardaki tırmanış döviz lobisine yaradı. Bankalardaki 155 milyar dolarlık döviz tevdiat hesabının 86 milyarının dolar cinsinden olduğu dikkate alındığında kur farkından yaklaşık 19 milyar TL’lik kazanç sağladılar.
Türkiye 2001 yılından bu yana bol likidite kaynaklı süreçten olabildiğince olumlu etkilenmiş, dolar lira karşısında uzun bir süre 1,1 lira ve 1,6 lira aralığında hareket etmesi ve güçlü lira sayesinde GSYH 820 milyar dolara kadar yükselmişti. 2008 küresel kriz öncesi 1 dolar 1,15 seviyesini bile görmüştü. Sonra yavaş yavaş yükselişe geçen dolar 2013 başlarından itibaren özellikle not artışı sonrası birdenbire yükselişe geçti. Son iki yılda yüzde 45-50 civarında yükselerek 2,53 lirayı gördü. Dünyada petrol ve doğalgaz fiyatları düşmesine karşın dolardaki yükseliş halkın alım gücünü olumsuz etkiledi. Türkiye’de dolardan kaynaklanan enflasyon kronik bir hastalık. Zira ithalatı seven bir ülkeyiz. Uzun yıllardır çok ucuz olan elektronik eşya dahil doların kısa sürede şok biçimde artması enflasyon açısından olumsuz bir gelişme. Dolar, enflasyon ve faiz ilişkisi incelendiğinde dolardaki yükselişin daha ağır bastığı görülecektir.
Türkiye’nin şu an iç borç ve dış borç toplamı 600 milyar dolara yakın ve bunun önemli kısmı dış borç. Faizler şu an 7,50 düzeyinde, yani enflasyon oranı ile neredeyse başa baş durumda. Türkiye’de benzer ülkelere göre faizler söylenenin aksine oldukça düşük. Rusya, enflasyonun çok üstünde faiz veriyor. Arjantin, Brezilya ve gelişmekte olan piyasalarda çok daha yüksek faizler var. 3 trilyon doların üzerinde bir rezerve sahip Çin bile yüzde 1,5 enflasyon oranına sahipken yüzde 5 civarında bir faize katlanıyor.
Konjonktür doların değer kazandığı ve paranın gelişmekte olan ülkeleri terk etmeye başladığı bir süreç içinde olması Merkez Bankası’nı temkinli olmaya itiyor. Bu yüzden geçen yıl dolar 2,4 liraya kadar tırmandığı günlerde Merkez Bankası olağanüstü toplanarak faizleri yüzde 4,5’ten yüzde 10’a çekti. Yüksek bir artış belki tartışılabilirdi ama mevcut düşük faizler sebebiyle sıcak paraya ihtiyacı olan Türkiye ani bir şok yaşayabilirdi. Döviz tevdiat hesapları da son üç dört yılda ani bir zıplama ile hızla yükselerek 150-200 milyar liradan 382 milyar liraya yükselmiş durumda. Bu hesaplarda 85 milyar 996 milyon dolarlık hesap bulunuyor.
Türkiye için tehlike dolardaki artışa rağmen dış ticaretin olumsuz etkilenmesi, özel sektör borçlarının tahammül edilmez noktaya erişmesi, enflasyonun dolardaki artışla yakından ilgisi ve yakın zamanda açıklanacak büyüme rakamlarını olumsuz etkilemesi. 2002’den bu zamana kadar dolar bazında ölçülen değerleri sürekli bir büyüme gösteren Türkiye’nin dolar bazında milli gelirinin düşüşe geçmesi. Ekonomideki ana taşlarla oynanmasa dolardaki yükseliş bu derece korkutucu olmazdı. Ama 2001 yılında sistemi sağlamlaştıran bağımsız kurulların 2001 öncesine döndürülme çabası ve bugüne kadar ekonomiyi iyi idare eden bürokrat ve bakanların hırpalanması yabancı yatırımcılar için de bir güven kaybına yol açabilir.
Faiz lobisi ‘kaçak saray’ etrafında kümelenenler
Ahmet Kenan Tanrıkulu (MHP Genel Başkan Yardımcısı): Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarının toplumun bazı kesimlerini beklentiye itmesi, birtakım kuşkular uyandırıyor. Neden bu kadar kur ile oynanıyor? Bunun ülkeye ne yararı var? Faizi düşürmek isteyenler gösterge faizini son 1 ayda 2 puandan fazla artırdı. Faiz lobisi, ‘kaçak sarayda’ oturanlar etrafında kümelenmiş bir grup işadamı ve onlarla birlikte hareket eden bazı ekonomi yönetimindeki bakanlardır. Onların her konuşması ve her davranışı Merkez Bankası’na vurdukları her yumruk, gösterge tahvil faizinin hızla yükselmesine sebep oldu. Böylelikle yüzde 7 küsur seviyelerinde giden gösterge faizi 9’a çıktı.
Ayakkabı kutusunda dövizi olan kâr edecek
Faik Öztrak (CHP Genel Başkan Yardımcısı): Doların yükselmesinden dövizi olan, bankada döviz mevduatı olanlar kârlı çıktı. Kimin dövizi varsa, kimin banka hesabında, kimin ayakkabı kutularında döviz varsa onlar kârlı çıkacaktır. Döviz ile borcu olanlar, cebinde TL’yi tutanlar zararlı çıkacak. Dövizle yatırım yapan müteahhitler kârlı çıkarken, bu projelere para ödeyecek Türk halkı zarar edecek. Vergileri TL olarak toplayan devlet, projelere daha fazla TL ödeyeceği için diğer harcamaların payını azaltmak durumunda kaldı. Her durumda halk döviz artışından zararlı çıktı.
Kim ne dedi?>>
Spekülatif yabancı sermayeye avantaj sağlanıyor
Bartu Soral (BM Kalkınma Programı Türkiye eski Müdürü): Artan döviz kurundan zarar gören, ilk önce üretim sektörü yani reel sektör olur. Artan döviz kuru borcu katlayacaktır. Reel sektör zarar yazdıkça da yatırımlarını, harcamalarını durdurur. Bunun sonucunda işçi ücretleri düşer ve işten çıkarmalar başlar. Dolayısıyla da döviz artışı, en çok vatandaşı olumsuz etkiler. Döviz artışından kâr eden taraf ise elinde dolar bulunduran spekülatif sermaye yani faiz lobisi diye isimlendirilen ama aslında o doğru bir tanımlama değildir. Aslında finansal oyunlardan para kazanan spekülatör kâr eder bu işten. Bugün ‘faizi indirin’ diye uluorta konuşmak hem hane halkına hem yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı sermayeye ülkede yangın var mesajını vermektir. Buna rağmen yapılan açıklamadan çıkan sonuç ise şu: Demek ki dolar tutan spekülatif yabancı sermayeye avantaj sağlanmak isteniyor. Bir de incelemelerime göre ülkede konut fazlası var. Bu stoku faiz indirerek eritmek ve yıllardır inşaat üzerine döndürdüğünüz ekonomiyi tekrar canlandırır mıyım isteğiyle Cumhurbaşkanı bunları söylüyor.
Merkez’in enflasyon hesabını şaşırtacak
Seyfettin Gürsel (Ekonomi Profesörü): Kimlerin elinde döviz stoku olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Ama artan döviz kurundan zenginler ya da döviz rezervi olan şirketler zarar görmezler, tam tersine avantajları olur. Ama makro açıdan değerlendirirsek döviz artınca enflasyon da artar. Yüzde 10’luk bir TL değer kaybı yaklaşık 1,5 puan enflasyonu artırıyor. Kur sepetine baktığım zaman TL’nin değer kaybı son iki ayda aşağı yukarı yüzde 7’yi buldu. Bu da 1 puana yakın enflasyonu artırır. Bu da Merkez Bankası’nın hesabını şaşırtacak.
Dolar milyoneri siyasetçi kârlı çıkacak
Mehmet Altan (İktisat Profesörü): Öncelikle Merkez Bankası ile olan çekişmeden dolayı yaşanan döviz artışından bütün Türkiye zarar görür. Bu artıştan fayda sağlayan taraf ise dolar milyoneri olan siyasetçiler olur. Bu kadar dışa bağımlı bir ülkede doların, üstelik de böyle suni bir nedenle yükselmesinin ne reel sektöre ne vatandaşa hiç kimseye bir faydası yok. Buna rağmen bu şekilde davranmalarının nedeni ise iktisat bilmemeleridir. İktisat bilimine ihanet ettiğin zaman bunda artık bir mantık aramamak lazım. FATİH ÇELİK, SELÇUK KAPUCİ İSTANBUL, ANKARA
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 03 Mart 2015, 16:15