Başbakan OrbánViktor'un İstanbul'a özel uçağından iner inmez ayağının tozuyla İstiklal caddesindeki Macar Kültür Merkezinin açılışındaki yaptığı konuşmasında; '' Yol hazırlıklarını yaparken, cevabını aldım kafamdaki sorumun. Ben 13 yıl önce İstanbul'daydım. Başbakan farklı bir siyasi konumdaydı . Şehrin yüzü de bugünkünden çok farklıydı . Türkiye son on seneyi her alanda büyük bir başarıyla geçirdi. Küreselleşmeyle başa çıkabilen az ülke var. Ama Türkiye başarıyla bu süreci geçirdi. Gelişme gözle görülüyor'' dedi. Konuya böyle bir giriş yapalım.
Son yıllarda Cumhuriyet döneminin en güçlü Macaristan Türkiye ikili ilişkilerine şahit olmaktayız.
Bu yıl içerisinde Başbakan Recep Tayyib Erdoğan’ın Macaristan Budapeşte'ye yaptığı resmi ziyaretler, aynı zamanda 17-18 Aralık tarihindeki ViktorOrbán’ın Türkiye’ye İstanbul ve Ankara'ya yaptığı iki günlük 27 saatlik ziyaretlerde samimiyet, içtenlik ve dostluk atmosferi hakimdi. İki ülkenin en üst yetkilileri hiç olmadığı kadar yakın ve samimi bir tavır sergilediler. İlişkilerin azami derecede geliştirilmesi adına iyi niyetlerini göstermekle kalmadılar, bu konuda devlet olarak da atılması gereken tüm adımları attılar. Bunlardan bazıları iş adamlarımıza yönelik Macar tarafının vize muafiyeti hatta uzun yıllar için oturum vizesi verilmesi anlaşmasıydı. Bu bir AB ( Schengen ) Şengen ülkesinin Avrupa Birliği müktesabatına göre üçüncü bir ülkeye vize konusunda verebileceği en üst tavizdi. Macar Hükümetinin de AB üyesi ülkeler dışında sadece Türkiye için verdiği bir tavizdi. Bu Macar Hükümetinin Türkiye ile olan ilişkilere verdiği değer açısından çok önem arz etmektedir.
Şunu da göz ardı etmemek lazım ki, Ak Parti Hükümetinin son 11 yıldır Türkiye'yi bölgesel güç, bölgesel aktör hatta global aktör haline yükseltmesi dış politikada ülkemizi ekonomik ve siyasi cazibe konumuna getirmiştir. Bu durum uzun aralıktan sonra Türkiye'yi ziyarete gelenlere değişen, gelişen yeni Türkiye'nin farkını hissettiriyor. AK Parti Hükümetinin son yıllarda izlediği başarılı dış politika birçok ülkenin yüzünü Türkiye’ye çevirmesinde önemli paya sahiptir. Yine Hükümetimizin izlediği başarılı ekonomik, sosyal ve dış politikalar Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirmiştir.
Macar Başbakanı ViktorOrbán’ın Türkiye de birkaç söylevi var ki, iş dünyasında hem de Türkiye’nin dış politika stratejisinde dikkate alınmasında önem arz etmektedir. Başbakan Orbán ‘’Macaristan’ı sadece bir ülkeden ibaret görmeyiniz. Batı Avrupa'nın bir bölgesi olarak görünüz. Türkiye'de yanlış bir kanı var Macaristan 10 milyon nüfusu olan bir ülke olarak görülmekte. Bu çok yanlış bir görüş. Takdir edersiniz ki, Macaristan AB üyesi ve Schengen birliğine dahildir. Birlik içinde sınırlar yoktur bölgeler vardır. Macaristan’a yapılacak yatırımlar hem Orta Avrupa, hem Batı Avrupa hem de Doğu Avrupa'ya yapılmış gibidir . Çünkü Macaristan’a yapılacak yatırımların pazarı 10 milyonluk bir nüfus değil 500 milyonluk bir nüfus göz önünde tutularak yapılmalıdır.’’
Bu çok doğru ve yerinde bir tespit. Türkiye'de yanlış bir algı var. Macaristan’ı 10 milyon nüfusa sahip bir pazar olarak görüyoruz. Bu algının düzeltilmesinde yarar görüyorum. Macaristan jeopolitik konumu gereği Batı Avrupa ile Balkanlar'ın arasında bir köprü ve geçiş bölgesidir. Bir nev’i bizim Avrupaya açılan bir kapımız gibidir. Macarlar, Batı’nın kendisinden sayıp - kabul ettiği ve bize karşı da en dost, en yakın ülke ve millettir. Dış politika ve ortak kültür geçmişimiz açısından da önemli bir müttefiktir. Bu durum sadece siyasi değil kültürel ve halklar arasındaki ilişkiler bazında da böyledir. Bunun önemli bir göstergesi de Türkiye de 1917-1918 yıllarında açılan ve daha sonra kapanan Macar Kültür merkezinin 100 yıl sonra bugün yeniden açılmasıdır.
Balassi Macar Kültür Evini ViktorOrbán'ın Türkiye ziyareti vesilesiyle Ankara'da değil de İstanbul'da açması ayrı bir önem taşıyor. 19 Ülkede bulunan Balassi Enstitüsünün 20.si İstanbul'da açıldı. Bu durum ilişkilerin samimiyet derecesinin güçlülüğünün ölçülmesinde bize katkı sağlayan önemli bir veridir.
Macar Hükümet Başkanı’nın 180 kişilik kalabalık bir resmi ve işadamı heyeti ile ülkemizi ziyaret etmesi iki ülke ekonomik ilişkilerine verdiği önemi göstermektedir. Kendi ifadesiyle gönüllerinde 2020’ye kadar iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin 5 milyar ABD Dolarına çıkarma hedefi yatmaktadır. Bu konuda iki ülke arasındaki tüm işbirliği anlaşmaları imzalanmış olup, her iki ülke yatırımcılarının adımları beklenmektedir. Ben özellikle bir konuya vurgu yapmak istiyorum. Macaristan'da iktidarda bulunun Orbán Hükümeti ile Ak Parti hükümeti gerek iktidarları öncesindeki ülkelerinin içinde bulunduğu ekonomik bunalımların , gerek seçmenlerinin profilleri ,gerekse merkez sağ hükümeti olmaları hatta iki Başbakan’ın kişiliklerinin dahi benzerlikler arz etmesinin büyük bir şans ve imkan olduğu kanısındayım. Türkiye 2002 seçimleri öncesi, Macaristan’da 2010 seçimlerinde aynı ekonomik krizin etkisindeydi. Her iki partide parlementonun büyük bir çoğunluğunu arkalarına alarak tek parti hükümeti kurmuştur. İki ülke politikaları arasında da yer yer paralellikler görülmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki; güçlü ve tek başına gelen hükümetler siyasi istikrar demektir. Bu da aynı zamanda ekonomik istikrar demektir. Yatırımcı önünü görebilmek, süreklilik, güven ister.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin kurulmasına dair ortak siyasi bildiri imzalandı
Macar Başbakanı’nın bir demecinde de ifade ettiği Macaristan'daki krizin Türk yatırımcıları açısından önemli bir fırsat olduğu açıklamasıydı. Gerçekten de Macaristan'da gerek gayrimenkul, sanayi yatırımları gerekse diğer yatırım kalemleri şu anda uygun ve kolay ulaşılabilir olup oldukçada caziptir . Belki bir kaç yıl sonra bu fırsatlar ele geçmeyebilir. İşadamlarımızın bu konuyu değerlendirmelerini şiddetle önemsiyorum.
Sonuç olarak iki ülke arasındaki bu dostane ve samimi ilişkilere şahit olmaktan menmuniyetimi ifade etmek istiyorum. Önümüzde tüm atlyapısı hazır olan Avrupa'nın merkezinde bir pazar var. Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda ve vize muafiyeti girişimlerinde her zaman desteğini aldığımız AB üyesi dost bir ülke var. İki ülke ilişkilerinin zirveye çıkarılmasında bunun için tüm adımları atmış olan Hükümetlerimiz ve iradeli Başbakanları var. Bundan sonrası ticari aktörlerin yapacağı atılımlarla şekillenecektir. Kardeş şehir ilişkilerinin ve üniversiteler arası işbirliklerinin de güçlenerek devam ettiğine şahit oluyoruz. Ben şahsen konulan hedefin uzak olmadığı kanısındayım.
Türkiye ve Macaristan arasında birinci gün İstanbul'da 14, ikinci gün Ankara'da 15 anlaşma imzalandı.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin kurulmasına dair ortak siyasi bildiri başta olmak üzere enerji, kültür, eğitim, ulaştırma, ormancılık, su işleri, çevre ve medya alanlarında toplam 29 anlaşma imzalandı.
Türkiye'nin yumuşak gücü (Softpower) Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİKA Macaristan'da 1,5 yıldır Zigetvar, Pecs ve Budapeşte'de ecdadyadigari Osmanlı eserlerine ciddi gayretlerle yeniden hayatiyet vermektedir. Bu hususda Macaristan'da yapılacak daha çok iş olduğunu biliyoruz.
Avrupa giderek daha zayıflıyor
Bazı Avrupa ülkelerinin büyük borç içinde olduğunu hepimiz okuyor ve biliyoruz.Marmara Üniversite'sindeki konuşmasında Orbán; "Artık Batı dünyasında bugüne kadar yaşadığımız gibi rahat yaşayamayacağız. Bundan hoşlansak da hoşlanmasak da artık kriz konjonktürel bir problem değil. Bir süre sonra düzeleceğini bekleyemeyiz. Çünkü bu artık yapısal bir sorun ve bir dönemin sonunu temsil ediyor. Global değişim aynı zamanda güç ilişkilerinin değişmesi anlamına geliyor. Artık yeni güç merkezleri oluşmuş durumda. Bunlar global süreçlerde son derece etkili. Ne yazık ki Avrupa giderek daha zayıflıyor. Artık değişimin itici gücü olma durumunda olmaktan uzak konumda. Artık herkes anlıyor ki, biz Avrupalılar bunu değiştirmek istiyoruz. AB'nin bir kriz bölgesi olmasını istemiyoruz, Avrupa olarak geride kalmak, önemimizi yitirmek istemiyoruz. Türkiye, tam tersi yönde gidiyor. Ülkenizi 13 yıl önce Başbakan olarak ziyaret etmiştim. O zamanların Türkiyesi'ni hatırlıyorum. Benim bakış açıma göre, Türkiye'nin gelişmesi muhteşem. Şu da çok açık ki Türkiye küreselleşmenin kazanan ülkelerinden biri."
Türkiye'nin gelişme hızı ancak bu kadar doğru tesbit edilebilir.
Marmara Üniversitesi Sultanahmet yerleşkesinde bizimde destek ve katkı sağladığımız üç farklı etkinlik ve anlaşmaya mutlulukla şahitlik ettik. Siyasi yaşamı boyunca yaptığı çalışmalarda Macaristan'ın ekonomik istikrarının sağlanmasına, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin kurumsallaştırılıp güçlendiririlmesine, Macaristan'ın AB ve NATO'ya üye olmasına önemli katkılarda bulunduğundan, Türkiye ile Macaristan arasındaki ilişkilerinin geliştirilmesine ve Macaristan'daki Türk kültür mirasının korunmasına önemli katkılar sağladığından dolayı Başbakan Orbán'a "fahri doktor" belgesi takdim edildi. Aynı ortamda Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ile Kaposvar Belediye Başkanı KarolySzita arasında "kardeş şehir" protokolü imzalandı.
MÜ Rektörü Prof. Dr. Zafer Gül ile Kaposvar Üniversitesi Rektörü Prof. FerencSzavai de eğitim işbirliği anlaşmasına imza koydu. Bu ve benzeri ilişkilere katkıda bulunmuş olmak gerçekten çok farklı bir duygu. Bu ilişkileri derinleştirerek sürdürürken yenilerini de ekleyeceğiz.
Elbette bu çalışma, organizasyon ve başarıların hiç biri tesadüf değil. 2002 Yılından bu yana Türkiye'yi yönetenler dünyanın gittiği yönü iyi analiz etti. Macaristan ile Türkiye arasındaki ilişkilerde doğru stratejiler belirlendi. Macaristan'ın 2,5 yıl önce İstanbul'a ticaretin içinden gelen bir Başkonsolos, 1,5 yıl önce Ankara'ya Türkiye'yi, Türkleri ve Türkçeyi iyi bilen bir Büyükelçi ataması da bu zincirlerin doğru birer halkasıdır.
Bütün bunlar bize iki ülkenin geleceğinin geçmişinden daha parlak olduğunu göstermektedir. İki ülke arasındaki bu ilişkilerin artmasında emeği geçenleri kutluyorum. Bu haklı, büyük başarıları yazmak da bizim için büyük bir görev ve mutluluktur.
Osman Şahbaz
Türk-Macar İşadamları Derneği ( TÜMİŞAD ) Başkanı
Macaristan Kayseri Fahri Konsolosu
DEİK-DTİK Avrupa Bölge Başkan Yardımcısı
SİVİL HABER