MÜSİAD Başkanı'nın Türkiye için hayali

4 yıllık görev süresinin dolmasına sayılı günler kalan MÜSİAD'ın Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan Haber7'nin konuğu oldu. Vardan, geçmişi ve bugünü Haber7 için değerlendirdi.

MÜSİAD Başkanı'nın Türkiye için hayali

2008 yılında üyelerinin tamamının oyunu alarak Müstakil Sanayici İşadamları Derneği MÜSİAD'ın başkanlık koltuğuna oturan ve 4 yıllık başarılarla dolu görev süresinin ardından 28 Nisan'da yapılacak olağan genel kurulda seçilecek olan yeni başkana görevi devretmeye hazırlanan Ömer Cihad Vardan, şu sıralar yeni yeni yüzleşmeye başladığımız ve Türkiye'yi hem siyasi hem de ekonomik anlamda geriye götüren 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını, Türkiye'nin geldiğini noktayı, 4 yıllık görev süresinde yaptıklarını ve genel olarak ülke ekonomisini Haber7 Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan, Yayın Koordinatörü Osman Ateşli, Kurumsal İletişim Sorumlusu Mustafa Özbek ve  Ekonomi Editörü Kenan Biter'in de bulunduğu kahvaltıda değerlendi.

28 Şubat'ın en çok ülke ekonomisine zarar verdiği konuşuluyor. Siz o süreci yaşamış MÜSİAD üyesi bir işadamı olarak; ekonomiye zararları hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu olayla ilgili tabi bu günlerde artık birçok şey ortaya dökülmeye başladı. Önümüzdeki günlerde belki daha çok detaylı, gizli kalmış bilgilerin ortaya çıktığını da göreceğiz diye ümit ediyorum. Tabi şu an soruşturma süreci devam ediyor. Nereye varacağını tahmin etmemekle beraber, belki hani 'Ergenekon'da olduğu gibi bu konu deşildikçe şu an tutuklananlarla ilgili soruşturma devam ettikçe, belki çok daha ilerilere ulaşabilir. O gün failleri meçhul olan olayların bugün netleştirilmesi söz konusu olabilir bunları hep beraber göreceğiz.

Tabi bizim arzumuz bir daha 28 Şubat’lar yaşanmasın, bir daha 12 Eylül’ler yaşanmasın. Türkiye demokratik olarak her insanın hak ve hürriyetinin en geniş manada temsil edildiği, fakat bunu verirken tabi sizin hakkınızın da benim hakkımın başladığı sınırda bittiğinin de bilinciyle veya benim için sizinki geçerli aynı şekilde. Türkiye için böyle bir ortamın oluşması hayalindeyiz.

28 Şubat dönemi çok sıkıntılı bir dönemdi. Geriye dönüp baktığımızda tabi çok örneği var herkes bunu değişik boyutlarda yaşadı. Öğrenciler farklı boyutlarda yaşadı, öğrencilerin içinde kız öğrenciler, başörtülü öğrenciler çok farklı boyutlarda yaşadılar. Öğretmenler keza onların içinde dindar olanlar da çok farklı boyutlarda yaşadılar. Yine silahlı kuvvetler personelinde de aynı şekilde; onlar bulundukları kurumlardan itilmek, atılmak durumunda kaldılar, hatta silahlı kuvvetlerden çıkartılan birçok kişinin başka yerde iş yapmasına dahi müsaade edilemeyecek boyutlarda durumların ortaya çıktığını hatırlıyoruz. Bu insanlar insan değiller miydi?, Bunların bir ailesi yok muydu?, Bunlar ne yiyeceklerdi ne içeceklerdi yani biliyorsunuz bunların içinde bazıları maalesef hayatlarına bile son vermek durumunda kaldılar. Yani öncelikle bir sosyal depresyon oldu onu düşünmek lazım.

Onun haricinde bu işin tabi ekonomik boyutu 2001’lerde yaşadığımız krize kadar devam etti ki; krizin sebeplerinden birini de bu olarak değerlendirebiliriz rahatlıkla. Yani MÜSİAD üyeleri burada çok sıkıntılar çektiler... MÜSİAD üyeleri gibi dindar kesimin üyeleri de burada çok sıkıntı çekti. Bunların bazı gazetelerde boy boy isimleri verilerek özellikle askeri tesislerde bu ürünlerin kullanılmayacağı şeklinde haberler çıktı. Ne kadar belirli bir süre sonra bunlar yalanlanmış dahi olsa silahlı kuvvetler tarafından, tabi ki gereken tesir o gün yapılmıştı. Böyle ayrımcılıklar yapıldı. Bu da fişlemenin başka bir boyutuydu. O kişilerden mal alıp verilmedi, iş verilmedi gibi böyle birçok olaylar yaşandı.

Hatta bizim MÜSİAD üyelerinin o zaman bir araya gelip birlikte kurmuş oldukları bir sigorta şirketleri vardı “Dost Sigorta” diye. Bunların amacı ne olacak, işte yok efendim bunlar bir araya gelip daha sonra şirket yoluyla irticai faaliyetlerden hükümeti devirmek falan filan gibi bazı gerekçelerle, Nuh Mete Yüksel tarafından sorgulamaya alındılar ve hatta bazı arkadaşlarımız gece saat 2’lerde 3’lerde çilingir marifetiyle evlerden alınmak suretiyle, bu tür tacizlerle karşı karşıya kaldılar. Ne oldu tabi sonucunda bakıyorsunuz; 2-3 sene devam eden mahkemelerin sonucunda hiç bir şey bulunamadı, zaten işadamı şirket kurdu diye mahkemeye mi alırsın yani var mı böyle bir şey...

Fakat bunların hepsi yıldırma operasyonlarıydı, bezdirme operasyonlarıydı. Bir şekilde bu kesimin büyümesini, ilerlemesini arzu etmedikleri alenen ortadaydı ve bunlara karşı yapılmış olan çalışmalardı. Ve büyük bir açıklıkla görülüyor ki dış kaynaklı. Bunların birçok ayakları da var tabi... Olaya buradan baktığınızda, bunların harekete geçmiş olduğu bir şey olarak görüyorsunuz. Ama sonucunda insan üzülerek o günleri hatırlıyor. Çünkü kişi başı milli gelir o zamanlar 3.000 dolara ulaşmışken 2.000 dolarlara tekrar düşmüş oldu. Ülke banka hortumlamaları neticesinde o gün itibari ile 50-60 milyar dolarını kaybediyor, hortumlanıyor. Fakat bu gün bile biz üzerinden 15 sene geçmiş vaziyette, 15 sene sonra bile bunun faizlerini ödemekle karşı karşıya kalıyoruz. Bu inanılmaz bir şey, ekonomik de depresyon aslında.

Devamı Sayfa 2'de...

Haber7

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209