Dünyaca ünlü ekonomist Daron Acemoğlu, Türk ekonomisinin şu anda yaratıcılık, farklı sektörlerde yatırım ve ihracat gibi ''gayet sağlıklı temellere dayandığını'' ama bu ekonomik gelişmelerin devamı için ''siyasi kurumlaşmanın daha da kuvvetlenmesi'' gerektiğini söyledi.
Ekonomi profesörü Acemoğlu ile bilim adamı ve ekonomist James Robinson'un yeni kitabı ''Güç, Refah ve Yoksulluğun kaynağı: Neden Ülkeler Kaybeder? (The Origins of Power, Prosperity and Poverty: Why Nations Fail?)'' yayımlandı.
Acemoğlu ve Robinson, kitapta, neden bazı ülkeler refah içinde yaşarken diğerlerinin yoksulluk çektiğini sadece coğrafik, kültürel veya liderlerin karakterleri gibi nedenlere bağlamıyor. Kitapta, sürdürülebilir başarılı bir ekonomiye sahip olmanın, ülkelerin ekonomi ve siyaset alanındaki ''kapsayıcı'' veya ''dışlayıcı'' kurumların varlığına bağlı olduğu anlatılıyor.
Sürdürülebilir ekonomik başarının sırrı
Acemoğlu ve Robinson'a göre, serbest pazarın olduğu, teşvik, yatırım ve yatıcılığın desteklendiği, teknolojik gelişme ve eğitime önem verilen, siyasi alanda da halka karşı sorumlu hükümetler ile siyasi özgürlüklerin bulunduğu ülkeler, daha ''kapsayıcı'' siyasi ve ekonomik kurumlara sahip. Buna karşın, ekonomi ve siyasetin belirli kesimlerin elinde toplandığı, pazarda ve siyasi alanda kısıtlamaların olduğu ülkelerin siyasi ve ekonomik kurumları ise daha ''dışlayıcı'' özellikler taşıyor.
Yazarların teorisine göre, ancak kurumlarının ''kapsayıcı''lığını artıran ülkeler, sadece kısa vadede değil, uzun vadede başarılı ve sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olabilir. Ekonomik ve siyasi kurumları ''dışlayıcı'' özellik taşıyan ülkeler ise belirli bir zaman diliminde ekonomik büyüme kaydetse bile uzun vadede başarısız olur.
Kitapta, tamamen ''dışlayıcı'' kurumlara sahip ülke olarak SSCB, ''kapsayıcı'' kurumları içinde barındıran ülke olarak ABD örnek gösteriliyor. Ama ABD'de ülkedeki elit kesimlerin, siyaset üzerindeki etkisinin, siyasi alanda ''kapsayıcılığın'' gelişmesinde en büyük tehlikeyi oluşturduğuna işaret ediliyor.
Acemoğlu'na göre Çin ise her ne kadar ekonomik alanda kurumlarını kısmen ''kapsayıcı'' olarak değiştirmeye çalışsa da siyasi alanda kurumsal yapı hala rejimden dolayı tamamen ''dışlayıcı''. Dolayısıyla, eğer Çin aynı ''dışlayıcı'' siyasi kurumlara sahip olmaya devam ederse, birkaç on yıl sonra ekonomik büyümesi buharlaşacak.
Türkiye için durum nedir?
Acemoğlu, kitabındaki tezlere göre, Türk ekonomisinin durumunu da değerlendirdi.
Türkiye'nin kitapta ele aldıkları fikirlerin çok iyi uygulanabileceği bir ülke olduğunu belirten Acemoğlu, şu anda Türkiye'nin ''dışlayıcı'' kurumlardan ''kapsayıcı'' kurumlara doğru yol aldığını söyledi.
''Türkiye'de ekonomi çok açıldı, ekonomideki özgürlükler çok arttı'' diyen Acemoğlu, ''Ekonomi alanında Türkiye'de bakıldığında 'kapsayıcı/açık kurumların' son 50-60 yılda gelişmeye başlayan kurumlar olduğunu ve bunların iyi yönlerinin görüldüğünü'' söyledi.
Bundan 30 yıl önce Türkiye ekonomisi denildiğinde, sadece İstanbul çevresinde birkaç tane büyük şirket bulunduğunu ve rekabetten uzak bir yapıya sahip olunduğunu anlatan Acemoğlu, ''Bugün Türk ekonomisi birkaç holdingden veya bir tek İstanbul'dan enerji almıyor. Bunlar ekonomik kurumların daha açık, kapsayıcı gelişmesi anlamına geliyor'' dedi.
Bu gelişmeleri çok olumlu değerlendirdiğini belirten Acemoğlu, ''Türkiye'de hem yaratıcılık hem yatırım hem de değişik sektörlere enerji getirmek konusunda ekonomik durum bundan 10-20 yıl öncesine göre çok daha sağlıklı durumda. Ama bu ekonomik gelişmeler siyasi bir ilerleme olmazsa geriye gidebilir. Bu da bizim için önemli bir tehlike. Bunun olmaması için siyasi kurumlaşmanın daha da kuvvetlenmesi lazım'' diye konuştu.
Acemoğlu, Türk ekonomisinin geleceğine ilişkin soru üzerine de ''Tabi geleceği bilmek mümkün değil, ama şu anda Türk ekonomisinin temelinde gayet sağlıklı etmenler var: Yaratıcılık, farklı sektörlerde yatırım, ihracat gibi. Ama bunun devam etmesi için Türkiye'nin açılmaya devam etmesi gerekiyor. Türkiye'nin önünde aynı Çin'in önündeki gibi seçimler olacak, eğer burada yanlış seçimler yaparsa da bu açılımı geri götürmeye başlar, bu da ekonomik potansiyele zarar verir'' dedi.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde kürsüsü bulunan Acemoğlu, dünyanın en fazla atıf yapılan ilk 10 kişisi arasında yer alıyor. 2005'te ''John Bates Clark'' ödülünü kazanan Acemoğlu'nun adı geleceğin Nobel ödülü alacak kişileri arasında geçiyor.
Haber Kaynağı : Haber7.com