Olaydan iki gün sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,'Türkiye'nin yapılacak istişareler sonrası nasıl bir karar alacağını ve atacağı adımı salı günkü grup toplantısında Başbakan Erdoğan açıklayacak' demişti. Bu açıklamanın ardından gözler, Türkiye'nin hamlesinin ne olacağı konusunda Erdoğan'a çevrildi.
Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında beklenen açıklamayı yaptı.Dünya televizyonları Başbakan'ın açıklamasını canlı yayınladı. Erdoğan, ''Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir, o kadar kahredicidir'' dedi.
12 Haziran'dan bu yana yurt içinde ve yurt dışında önemli gelişmeler yaşandığını belirten Erdoğan, Meksika ve Brezilya'ya yaptığı ziyaretleri ve yaptığı görüşmeleri anlattı. Binlerce kilometre ötede ilişkileri güçlendirmek, geleceğe yönelik projelerin alt yapısını oluşturmak için temaslarda bulunurken, 19 Haziran'da Hakkari'den 8 askerin şehit olduğu haberini aldıklarını dile getiren Erdoğan, saldırı sonrasında icra edilen operasyonlarda 31 teröristin etkisiz hale getirildiğini söyledi. Bu gayretleri sebebiyle güvenlik güçlerine şükranlarını ifade eden Erdoğan, umutların yeşerdiği her dönemde terör örgütünün karanlık yüzünü göstererek, çözüm süreçlerini sabote ettiğini vurguladı.
Etkinliği zayıflayan ve sıkışıklık yaşayan terör örgütünün tek çareyi bu tür intihar saldırısı ve bu tür eylemlerde gördüğünü kaydeden Erdoğan, ''Kayıp vereceğini bile bile gençleri ölüme gönderiyor, adeta uçura sürüklüyor'' dedi.
Geçen hafta içinde şehit verilen asker ve polisler için Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, yakınlarına ve millete de başsağlığı dileklerini iletti.
''Uluslararası sularda vuruldu''
Yaşanan olaylar sebebiyle Brezilya'daki programı iptal edip ülkeye dönmeye karar verdiklerini ve dönüş yolunda bir acı haber daha aldıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bildiğiniz gibi 22 Haziran 2012 tarihinde Suriye'nin 13 deniz mili açığında, Doğu Akdeniz'in uluslararası hava sahasında bir F4 askeri uçağımıza saldırı düzenlendi. Uçağımız Lazkiye'nin 8 deniz mili açıklarında Suriye kara sularına düştü. Altını çizerek söylüyorum; Suriye kara sularında uçağımız vurulmammıştır. Uluslararası sularda vurulmuştur. Vurulduktan sonra uçağımız Suriye sularına düşmüştür, bunun bilinmesi lazım. Bunu saptırma gayreti içerisinde olan, ağırlıklı olarak içeride, kısmen de dışarıda bazı mahfiller var. Bu menfur saldırının hemen ardından pilotlarımıza yönelik başlattığımız arama kurtarma çalışmalarını dört bir koldan büyük hassasiyetle sürdürüyoruz. Bir kez daha pilotlarımızın ailelerine sabır ve metanet diliyorum. Elbette önceliğimiz pilotlarımızı bulabilmek, evlatlarımıza sağ salim kavuşabilmektir.''
İslam coğrafyasına, bölge ülkelerine ve tüm dünyaya bazı önemli hatırlatmaları tekraren ve altını çizerek yapmak istediğine dikkati çeken Erdoğan, ''Aziz milletimizle birlikte bölgemizde dost, akraba ve kardeş halkların dikkatini bu hususlara özellikle çekmek istiyorum'' diye konuştu.
2002 yılında görevi devraldıklarında Türkiye'nin mevcut sorunlarını çok boyutlu bir bakış açısıyla çözebileceklerini gördüklerini belirten Erdoğan, ekonominin, sosyal kalkınmanın ve dış politikanın iç içe geçmiş alanlar olduğunu ve bu alanların birbirini doğrudan etkilediğini gördüklerini anlattı.
Erdoğan, dış politikada pasif bir ülkenin ekonomisinin büyüyemeyeceğine işaret ederek, ''Demokratikleşme hamleleriyle desteklenmediği sürece sosyal kalkınmada hedeflere ulaşılamaz. Özetle; ekonomi, dış politika, demokratikleşme, sosyal kalkınma birbiriyle kenetlenmiş, birbirini doğrudan etkileyen alanlardır. Biz 9.5 yıl boyunca hep bu anlayışla hareket ettik'' şeklinde konuştu.
''Hiç kimse Türkiye'nin içine kapanmasını öneremez''
Hiç kimsenin Türkiye'nin içine kapanmasını, küresel meselelere kayıtsız kalmasını, yanıbaşında olanları seyretmesini, Türkiye'nin tribünde kalmasını, sahaya hiç inmemesini öneremeyeceğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu idareyi maslahat anlayışı bizim yakın tarihimizde zaman zaman siyasete ve iktidara egemen olmuştur. Ama böyle dönemlerde Türkiye hiçbir alanda ilerleme kaydetmemiş, içine kapanmış, hiç bir sorununa da çözüm üretememiştir. Türkiye merkezinde bulunduğu çok geniş coğrafyada akraba, kardeş halklarla aynı lisanı, aynı gönül dilini konuşan bir ülkedir. Komşularına, akrabalarına, kardeşlerine sırtını dönen bir ülkenin onların sevincine, onların kederine kayıtsız kalan bir ülkenin, özellikle de Türkiye'nin bu coğrafyada büyümesi, ilerlemesi, kalkınması ve süreçlere dahil olması asla ve asla söz konusu olamaz.''
2002 yılında Türkiye'nin dış ticaret hacminin 88 milyar dolar seviyesinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bugün rakamın 376 milyar dolara ulaştığını ve 9 yılda 4 kattan fazla artış kaydettiğini söyledi. Türkiye'nin turizmde, uluslararası yatırımlarda yaptığı uluslararası yardımlarda tarihi başarılara imza attığını kaydeden Erdoğan, ''Bütün bu başarılar, Türkiye'nin aktif, barışçı, sağduyulu, vakur, soğukkanlı dış politikasının bir eseridir'' dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin sanal bariyerleri, psikolojik engelleri tek tek aşmış, ulaşabildiği her ülkeye ve halka ulaştığını ve oralara sadece barış ve dayanışma mesajlarını taşıdığını anlattı.
''Türkiye'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur''
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin hiçbir ülkenin ve hiçbir komşusunun toprağında gözü yoktur ve olmayacaktır. Türkiye hiçbir ülkenin iç işlerine karışmamıştır ve karışmayacaktır. Türkiye, komşularının her alanda kendisinden emin olacağı bir ülkedir. Türkiye'nin dostluğu son derece değerlidir. Arkasına Türkiye'nin dostluğunu alan her ülke bilsin ki onun sırtı sağlamdır, o emniyet içindedir, güvenlik içindedir.
Biz komşularımızın coğrafi konumlarıyla, yeraltı yerüstü zenginlikleriyle, özellikle de zaaflarıyla, zayıf yanlarıyla hiçbir zaman ilgilenmedik ve ilgilenmeyiz. Bizim için önemli olan komşuluk, dostluk, akrabalık hukukudur. Bizim için önemli olan sadece ve sadece kardeşlik hukukudur. Biz tüm halklar için barışı, adaleti, huzur ve esenliği savunuyoruz. Hiç kimse bizi yanlış anlamasın. Bu millet yeri gelmiş Saraybosna için, Mostar için, Kosova için yüreğini ortaya koymuştur.
Bu millet yeri gelmiş, Kabil için, Bağdat için, Basra için, Samarra, Kufe, Erbil, Musul, Kerkük, Halepçe için yüreğini ortaya koymuştur. Bugün Filistin dediğimizde, Kudüs, Ramallah, Nablus, Gazze dediğimizde bir hesabın içinde değiliz, tam tersine sadece yüreğimizdekini söylüyoruz. Bugün Şam dediğimizde, Halep dediğimizde, Hama, Humus dediğimizde bir hesabın peşinden değil, kanı akan, kanı akıtılan kardeşlerimizin ardından haykırıyoruz.''
''Türkiye'nin gazabı şiddetlidir, kahredicidir''
Türkiye her komşusunun, her kardeşinin kendisinden emin olacağı bir ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir o kadar kahredicidir. Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bizim vakur, soğukkanlı tavrımız birilerini aldatmasın. Sağduyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın. Ben burada hamasetin diliyle konuşmuyorum, ben burada tarihimden aldığım güçle, ecdadımdan aldığım ilham ve mirasla konuşuyorum. Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti tarihin akışını değiştirmiş bir millettir. Bu sözlerimi hamaset olarak görenler, önce kendilerine sonra bu milletin tarihine baksınlar'' şeklinde konuştu.
''Yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz''
''Burada da kimseye tarih dersi verecek değilim. Biz tarihi yaparız. Onu kimin yazacağına, kimin okuyacağına, kimin ondan ders alacağına karışmayız'' diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
''Türkiye'nin büyümesinden rahatsızlık duyanlar var. Türkiye'nin küresel ekonomik kriz karşısında sapasağlam duruşundan ciddi rahatsızlık duyanlar var. Türkiye'nin kardeşleriyle kucaklaşmasından, Türkiye'nin 100 yıllık hasreti sona erdirmesinden rahatsızlık duyanlar var. Bu rahatsız çevrelerin Türkiye'ye yönelik terörü desteklediklerini, bölgedeki bazı kukla yönetimleri Türkiye'ye karşı kışkırttıklarını çok iyi biliyoruz ve görüyoruz. Büyüyen, güçlenen, etkinliği artan bir TÜrkiye bu bölge için bir risk değil, bir talihtir, bir fırsattır.
Güçlü bir Türkiye'den rahatsızlık duyan çevreler de karşılarında nasıl bir devlet olduğunu iyi anlasınlar ve adımlarını ona göre atsınlar. Bu coğrafyadaki her oyunu halklara, masum insanlara kasteden her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye var gücüyle mücadele edecektir. Bölgede kadastro mühendisliği yapılmasına, Türkiye asla göz yummayacaktır. Biz büyük Türkiye'den rahatsızlık duyan çevrelerin teşaronluğunu yapan, tetikçiliğini yapan kanlı terör örgütüne karşı tek bir geri adım atmadan mücadele vereceğimiz gibi, Türkiye'ye hasmane tutum sergileyen çevrelere karşı da şunu söylüyorum; yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz.''
''Bu son olay Esed yönetiminin Türkiye'ye açık tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son olaydan sonra artık yeni bir aşamaya geçildiğini belirterek, ''Bu son olay, Esed yönetiminin kendi halkıyla birlikte Türkiye'ye, Türkiye'nin güvenliğine açık ve yakın tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur'' dedi.
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, Suriye tarafından düşürülen askeri uçakla ilgili değerlendirmelerde bulundu. 22 Haziran günü askeri uçağın düşürülmesi konusunda bazı hususları hem Türkiye hem de dünya kamuoyuna ifade etmek durumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
'Uçağımızın Suriye karasularında değil, Doğu Akdeniz'de, Suriye'nin 13 deniz mili açığında uluslararası sularda saldırıya uğradığı kesindir ve tarafımızca belgelenmiştir. Uçağımız radarlarımızın tespitine yönelik, önceden planlanmış ve başka hiçbir bölge ülkesine yönelik olmayan bir test görevini tek başına, silahsız ve tanımlanma sistemi açık olarak yapmaktaydı. Uçağımız Suriye karasularına yanlışlıkla ve çok kısa bir süre için girmiştir. Bu ihlal derhal pilotlarımıza bildirilmiştir, pilotlarımız da hava sahasından çıkmıştır. Uçağımız saldırıya uğradığı yer ve zaman diliminin ihlalle hiçbir ilgisi yoktur.
Kamuoyunda teknik detaylara haiz olmayanlar tarafından uçağımızın Suriye karasularını neden ihlali ettiği sorulmakta ve sorgulanmaktadır. Dünyanın her ülkesinde, her sınırda böyle kısa süreli ihlaller yaşanabilmektedir. 1 Ocak 2012 tarihinden bugüne kadar, farklı ülkelerin askeri uçakları tarafından Türkiye hava sahası 114 kez ihlal edilmiştir. Türkiye'nin hava sahası, 114 kez ihlal edilmiştir. 5 kez de Suriye helikopterleri hava sahamızı ihlal etmiştir. Bunlar kısa süreli ihlallerdir ve gerekli uyarılar yapılmıştır. Yerleşik uygulama ve angajman usullerine göre, ülkelerine hava sahasına izinsiz giren yabancı veya tanımlanamayan araçlara radarla keşif, uçakla irtibat kurulması, pilotun uyarılması, cevap alınamıyorsa gözle tespit ve önleme uçuşu yapılması gibi unsurlar var. Suriye makamları tarafından bunların hiçbiri yapılmamıştır. Uçağımız bir yanlışlık, bir hata sonucu değil, tamamen kastı mahsusayla, hasmane bir tutumla hedef alınmıştır.''
Erdoğan, Suriye yönetiminin ve yetkililerin gereke olayın hemen ardından, gerekse sonraki süreçlerde ortaya koydukları tavrın uzağın kastı mahsusayla, hasmane tutumla vurulduğunun en bariz delili olduğunu kaydederek, ''Olayın ardından Suriye makamları ve onlarla yapılan telsiz görüşmeleri, çok enteresan arama kurtarma çalışmaları sırasında Casa tipi uçağımıza yapılan taciz ateşi, takınılan tavır, yapılan propaganda aynı şekilde bu saldırıda kasıt olduğunun ispatıdır'' dedi.
SİVİL HABER