Türkiye, üniter yapısı ve parlamenter demokrasisi ile güçlüdür. Bu yapısını muhafaza ederek güçlenmeye devam edebilir.
Başkanlık sistemi ve federasyon Türkiye’yi parçalanma aşamasına getirebilecek son derece tehlikeli bir modeldir.
Bir ülkede sistem değişikliği yapılacağı zaman kişilere göre değil, 10-20-30 yıl ileriye dönük olarak hareket edilmelidir. Halka değer veren makul şahısların her zaman yönetimde olmayabileceği, ileride yönetim el değiştirdiğinde neler yaşanabileceği düşünülerek karar alınmalıdır.
Başkanlık sistemi, dünya derin devletinin Türkiye’yi açmaza sürüklemek ve parçalamak için dayattığı bir modeldir.
Ve Başkanlık, derin yapılanmaların, arka plandan devleti yönetmek isteyenlerin fayda sağlayacağı bir sistemdir.
Başkanlık Sistemi tehlikelidir, çünkü:
Başkanlık Sistemi Otoriter Rejimlere Zemin Hazırlar
Başkanlık sistemi denildiğinde ilk akla gelen ülkelerden biri ABD’dir. Ancak bu sistemi uygulayan diğer ülkelere bakıldığında ilginç bir tablo ile karşılaşılır:
Orta ve Güney Amerika ülkelerinin büyük kısmı, Kenya, Tanzanya, Uganda, Sudan, Nijerya, Zambiya, Sierra Leone gibi bazı Afrika ülkeleri, İran, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Afganistan gibi ülkeler Başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.
Bu örneklerin bir çoğunda görüldüğü gibi, Başkanlık sistemiyle birlikte, anti-demokratik uygulamalar ve otoriter rejime kaymalar gelir.
Özellikle Latin Amerika ve 3. dünya ülkelerindeki başkanlık sistemi denemeleri diktatörlüklere ve askeri rejimlere dönüşmüştür.
Çünkü;
Başkanlık sisteminin en riskli yönlerinden biri görev süresi sona erinceye kadar herhangi bir hukuki ve demokratik müdahalede bulunma imkanının çok sınırlı olmasıdır.
Salt çoğunlukla seçilen, güçlü yetkilere sahip bir başkan, halkın tasvip etmediği, akla, mantığa ve vicdana aykırı ya da keyfi politikalar izlese dahi görev süresi tamamlanana kadar başta kalır. Parlamenter sistemde olduğu gibi güvenoyu oylamasıyla bir başkanın görevine son verilmesi ya da soru önergeleri tarzı denetim sistemleriyle denetlenmesi ve hukuken hesap sorulması söz konusu değildir. Bu durum toplumsal gerilimler ve hatta kırılmalarla neticelenir. İstikrarsızlık ve çalkantılar hakim olur.
Ya despot yönetimler halkı acımasızca ezer ya da sözde halkı koruma adına askeri müdahaleler gündeme gelir.
Başkanlık Sistemi Darbeleri Engellemez, Tam Tersine Kolaylaştırır
Başkanlık sisteminin savunanlar sistemin darbeleri engellediğini iddia ederler. Oysa fiiliyatta durum tam tersidir. Ortadoğu gibi demokrasinin tüm kurumlara yerleşmediği coğrafyalarda, Başkanı iktidardan devirmek için sıkça kullanılan yöntemlerden biri askeri darbelerdir. Yarı Başkanlık sistemini uygulayan Mısır örneğinde olduğu gibi...
Eğer Mısır’da parlamenter sistem olsaydı en fazla hükümet düşer ve olay Mursi ve iktidar partisi açısından daha küçük kayıplarla sonuçlanırdı. Daha da önemlisi Mısır halkı bu kadar derin acılar yaşamaz, bu kadar can kaybı olmazdı.
Başkanlık Sistemi Federasyonu Getirir, Federasyon da Parçalanmayı
Türkiye 30 yılı aşkın süredir Güneydoğu’da bir komünist kalkışma ile mücadele etmektedir. PKK’nın amacı bölgede önce özerklik elde etmek, sonra bağımsız Komünist Kürdistan kurmak sonra da bu Proletarya diktatörlüğü ile tüm Türkiye’yi ve bölgeyi ele geçirmektir.
İşte bu sebeple Öcalan ve PKK, Başkanlık sistemini savunmaktadır. Çünkü özerklik elde edebilmelerinin en kısa yolu federasyondur, Başkanlık sistemi de federasyonu getirmektedir.
Dikkat! Başkanlık Sistemi Öcalan ve PKK’nın Savunduğu Bir Modeldir
Öcalan: “Kürtler ibadet eder gibi demokratik özerklik üzerinde çalışmalı. Demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir” (//www.gazetevatan.com/hizini-alamadi-katalan-meclisi-istedi-324201-gundem/)
Öcalan’ın diğer bir çok açıklamasında ise Başkanlık sistemine destek verdiği, Türkiye için bu modeli istediği bilinmektedir. Tek başına bu bilgi dahi, Başkanlık sisteminin Türkiye için ne kadar tehlikeli olduğunu görmek için yeterlidir.
PKK ırkçı bir yaklaşımla, Kürdün Kürdü yönettiği özerk bir bölge kurmak istemektedir. Bu özerk bölgenin yönetim biçimi ise komünizm olacaktır. Demokratik özerklik, tüm halklara eşitli gibi süslü laflarla örtbas edilmeye çalışılan oyun Türkiye’yi parça parça etme planıdır. Güneydoğu’da bir Kürt eyaleti, Karadeniz’de bir Laz eyaleti, Akdeniz’de Türkmen eyaleti gibi saf ırka dayalı ayrımlar doğrudan bölünme demektir ve bu, asla kabul edilemez.
Türkiye Kürdü Türkü Lazı Abhazı Arabı Türkmeniyle bir ve bütündür. Her bir insanın diline dinine inancına bakılmadan birinci sınıf vatandaş olduğu, hür olduğu bir Türkiye, parçalara ayrılarak inşa edilemez. Tüm vatandaşlarının sevgi ve saygıyla birbirine bağlı olduğu, tek bayrak altında kaynaşmış, iman ruhuyla kenetlenmiş bir Türkiye güçlü olacaktır. Yani Türkiye, parçalara ayrılarak değil, üniter yapısını muhafaza ederek büyüyecektir.
Bürokratik Engellerin Aşılması İçin Başkanlık Sistemi Şart Değildir
Başkanlık sistemi olduğunda bürokratik engellerin daha kolay aşılabileceği iddiası da gerçeği yansıtmamaktadır. Hızlı hizmet kuşkusuz önemlidir, ancak toplum düzeni açısından daha önemli olan bu hizmetin denetlenebilir olmasıdır. Hız adına denetimi zayıflatmak, farklı konumlarda kontrolsüz hak sahibi olan insanlar doğuracak bu da kamu düzeninde ve adalette ciddi sorunlara sebep olacaktır.
Öte yandan Başkanlık sistemi olduğunda bürokratik kilitlenme daha sık gündeme gelebilmektedir. Türkiye gibi parlamenter sistemlerde hiçbir zaman yaşanmayan “Devletin kapanması” sorunu ABD’de yaşanabilmektedir. Hükümet ve muhalefet arasındaki herhangi bir anlaşmazlık, uzlaşı kültürü zayıfladığında, Devleti işleyemez hale getirebilmektedir. ABD gibi bir süper güç için dahi önemli bir sorun olan bu durum, kuşkusuz Türkiye gibi hem ekonomik hem demokratik olarak gelişmekte olan bir ülke için çok mühim tehlikelere zemin hazırlayacaktır.
Türkiye Üniter Yapısını ve Parlamenter Sistemini Güçlendirmelidir
Türkiye’nin daha hızlı büyümesi ve güçlenmesi için gerekli her türlü reform yapılmalıdır. Ancak bu reformların hepsi Türkiye’nin üniter yapısını korumayı esas almalıdır. Türkiye’nin birinci sınıf demokrasiye sahip olması için de gereken her türlü adım atılmalıdır. Ancak bu adımlar tüm Türkiye’yi düşünerek atılmalıdır.
Büyük Türkiye idealinin gerçekleşebilmesi için, Türkiye’nin tüm mazlumlara sahip çıkacak güce kavuşabilmesi için üniter yapısını koruyan güçlü bir ülke olması şarttır. Kendi içinde parça parça olan bir ülkenin diğer ülkeleri birleştirecek güç ve iradeye sahip olmayacağı açıktır.
İslam aleminin kardeş olarak birleştiği bir dünya için yapılması gereken, Türkiye’yi daha küçük parçalara ayıracak Başkanlık sistemini değil, adaletin, barışın, insan haklarının, sevginin, kardeşliğin, eşitliğin, demokrasinin, özgürlüğün gerçek koruyucusu olan İslam Birliği’ni savunmaktır.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 24 Ocak 2015, 14:27