DERİN MUAMMA. TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ Mİ?
Hukuk; insanlık tarihi boyunca tek bir amaca odaklananların savunduğu kavramdır.
Her insan doğuştan eşittir.
Yani çaba; din, dil, ırk, renk, cins, statü, ayırmaksızın herkesin eşit olduğu anlayışını yerleştirmek ve güç ve yetki sahibi siyasi iktidarı, hukuk kuralları ile denetlenebilir hale getirmek, bunun içinde yargı bağımsızlığı ile hukuk devletinin işlerlik kazandırmak olmuştur.
Bazı insanlar soyluluk, bazı insanlar konum, bazıları servet, bazıları taşıdığı sıfat nedeniyle diğer insanlardan ayrıcalık peşinde olmuştur.
Savcılık; MİT müsteşar ve yardımcılarının ifadeye çağırdı. yakalama kararı çıkardı. Soruşturmayı yapan savcı, görevden alındı.
Bazıları; MİT üzerinden iktidara yönelik bir operasyon yürütüldüğüne inanırken, yine de düğmeye kimin ve neden bastığını öğrenmek istiyor. Ancak,derin muamma devam ediyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter’daki açıklamada: Dosyanın savcıdan alınması AKP yargısının ne kadar tarafsız ve bağımsız olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Dokunan yanmaya devam ediyor. AKP adalete bir düğüm daha atmıştır. Bu AKP'nin yargısıdır diyorduk bizi eleştiriyorlardı. Bir kez daha haklılığımız ortaya çıkmıştır. CHP'li belediyelerde çalışanlar, öğrenciler, gazeteciler tutuklanınca yargı bağımsız oluyor AKP'ye dokununca savcıya el çektiriliyor. Bu olay AKP yargısının, Özel Yetkili Mahkemelerin meşruiyetini tamamen ortadan kaldırmıştır. Tutuklama kararları meşruiyetini yitirmiştir, diyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ne diyor: Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge olağanüstü bir dönemden geçmektedir. Bölgemiz hiçbir zaman bu kadar sıcak ortam içinde olmadı… İşte böyle bir ortamda kanunlarla kurumlara verilen yetkiler var. Kurumlar kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getirirlerken, bu görevleri yerine getirmelerinden dolayı suçlanırken çok dikkatli olunması gerekir. Dolayısıyla bu konular ve bütün bunların yaşanması bugün Türkiye için biraz talihsizlik ve üzücüdür.
Özel yetkili savcıların, MİT müsteşarı ve 4 eski MİT görevlisine yönelik operasyonda hükümetle de restleşme içine girmeleri sonucu, kriz yasama organı tarafından çözülecek mi?
MİT yasasında değişiklik önerisi yapıldı. Bir maddelik teklifte; 1 Kasım 1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet istihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kanunu'nun 26. Maddesi ‘Soruşturma İzni' başlığıyla şu şekilde değiştiriliyor: “MİT mensuplarının veya Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 2571 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250'nci maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakan'ın iznine bağlıdır.
Oysa; Müsteşar şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılıyorsa, 250'nci maddede sayan katalog suçlar kapsamında bir soruşturma yürütülüyor demektir ki, bu durumda izin verme şartı yoktur.
250'nci maddedeki tek istisna; Yargılaması Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'da yapılacaktır. Eski Genelkurmay Başkanı hakkında Özel Yetkili Savcılık ve mahkemede yürütüldü. Oysa o soruşturmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, kovuşturma aşamasında da Yüce Divan'ın yetkili olması gerekirdi ama uygulama bu şekilde olmadı.
Müsteşar Özel Yetkili Savcı'nın davetine icabet etmezse iki ihtimal var. Birincisi, savcı, müsteşar hakkında yakalama kararı çıkartır. O zaman ne olur, bir düşünün. İkinci ihtimal ise en az birincisi kadar vahimdir: Müsteşar ifade vermeye gitmez ve hiçbir şey olmaz. Bu ihtimal gerçekleşirse yargı büsbütün yok olur. Zaten şimdi var mı yok mu belli değil ama bu tartışmayla tamamen yok olur. Bu yüzden gitmemezlik yapmamalıdır.
MİT yetkilileri; kendilerine Başbakan tarafından verilen görevi yapmışlardır. Ama, onların kanuna uygun olduğu gibi kanunsuz görevi kabul etmek gibi bir sorumlulukları vardır.
MİT yetkililerinin; hukuka, anayasaya, yasalara saygılı olup olmadıkları, hukukun o kurumda da geçerli olup olmadığı ifade verip vermelerine bağlıdır.
Aksi halde; MİT için hukuk kuralları işlemez gibi bir sonuç çıkar ki Hukuk devleti’nde, demokrasi’de, böyle bir şeyi kabul etmek ve anlamak mümkün değildir.
Demokrasinin ve kanun önünde eşitliğin olduğu bir ülkede kişiye özel düzenleme yapılamaz.
SİVİL HABER