Herkesin başbakanı olma sorumluluğu taşıyan Erdoğan’a ne oldu böyle? Milyonların gönlünü böylesine hoyratça hançerlemenin, yürekleri paramparça etmenin yanlışlığını kendisine anlatacak, söyleyebilecek kimse kalmadı mı?
Diyanet toplantısında kendisini dinlerken dondum kaldım. Bu topraklarda böylesi hiç olmadı. Dikkat ediniz, toplantı Diyanet’e ait. Orada Diyanet İşleri Başkanı da konuştu. Onun ne söylediğini hiçbir gazetede okumadık. Demek ki, siyaset, dinin önüne geçmiş. Ama beni asıl yaralayan, âlim insanların da bulunduğu o toplantıda kimseden itiraz gelmedi. Bir tek kişi, “Başbakan ne diyor Allah aşkına…” deyip o salonu terk etmedi. Tam tersine göze girmek, “biz sendeniz” demek için alkışlayanlar, evet alkışlayanlar oldu. Utandım, ezildim. İçim yandı, boğazım düğümlendi. Müslümanlığımıza ne oldu böyle, insanlığımıza, onurumuza ne oldu böyle? Bir âlimi, milyonları harekete geçirerek milletimizi yeniden ayağa kaldıran, tavsiyeleri ile “bitti artık” denilen Anadolu insanını dünyalara yönlendiren, cihan devleti mazlumlarına yeniden gönülleri fetih heyecanı yükleyen bir çilekeş insana bu yapılır mı? O toplantıdakilerin yüzde 90’ının daha dün öve öve bitiremediği bir gönüller sultanına, herkesin gözü önünde, bir canlı yayında böylesine ağır hakaretler nasıl böyle peş peşe sıralanabilir?
Başbakan sadece Muhterem Hocaefendi’ye hakaret etmedi. Sadece onu incitmedi. Onu seven milyonlara hakaret etti, milyonları incitti. Bir gönül yıkmanın bedeli ağır iken, milyonların gönlünü yıkmanın bedeli ağır olmaz mı? Böylesine bir tavır Gayretullah’a dokunmaz mı? Bundan korkmak gerekmez mi?
Ülkemiz zaten kutuplaşmanın anaforuna doğru itiliyor. Birbirine tutunması, gönül bağlarını kuvvetlendirmesi gereken insanları da ayırırsanız, Türkiye’nin istikrarı bundan en büyük zararı görmez mi?
Bir de şu, “ilmi, efsunlama vasıtası yapma” meselesi var. Eğer Hocaefendi’nin insanları efsunlamasından söz ediliyorsa efsunlananlar içinde neredeyse AK Parti yönetiminin, milletvekillerinin tamamı var. Hizmet Hareketi’ni en iyi anlatanlar başta Sayın Arınç, onlar oldular. Bu mu efsunlanma? Ama soru bu değil. Soru şu: Dün âlim, dün gönül sultanı, hizmet kahramanı diye alkışladığınız insan, bugün birden nasıl “sahte veli” oluyor? Dün gerçek âlim dediğiniz, bugün neden “âlim müsveddesi” oluyor?
Başbakan Erdoğan’ın bu insafsız yaklaşımı, bu tahkir edici, öfkeli sözleri Türkiye Cumhuriyeti başbakanına hiç yakışmadı. Başbakan ve çevresi, “hükümet-cemaat meselesi” sürecini çok kötü yönetiyor. Erzurumlu İçişleri Bakanı, Erzurum’da, kraldan fazla kralcı davranıyor. Erzurum’da Erzurum’un evladı Hocaefendi’ye hakaret etmek bayağı bir kin, intikam tortusu gerektirir…
Hizmet insanları, asla kin ve nefret çukuruna düşmemelidir. Biz Hocaefendi’den, “dostluğa dost, düşmanlığa düşmanız” tavsiyesi ile yola koyulduk. Daha kötü durumlarla, daha ağır hakaretlerle, iftiralarla, dışlamalarla karşı karşıya kalabiliriz. (Lütfen bunları müneccimlik saymayın. Çünkü bir insan hem mümin, hem müneccim olmaz. Geleceği ancak Allah bilir. Mümine müneccimlik yakıştırması da bühtan olur, vefanın ve dostluğun bağlarını da koparır atar…) En ağır şartlarda, nefes almanın zorlaştığı atmosferde bile biz üslup güzelliğimizi koruyalım.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 29 Ocak 2014, 11:08