“Zulüm varsa yargı bunu araştırmasın mı ?”
Savcılık iddiasına göre, Mehmet Doğan isimli kişinin önderliğindeki bir Nurcu İslami grup, Gülen Cemaati’in yönlendirmesi ile “Tahşiyeciler” takma ismiyle silahlı bir örgüt olarak lanse edilmiş ve Cemaat’e bağlı polisler tarafından sahte delillerle mahkûm edilmişti. Gülerce bu konu hakkında sorgulandığını söyledi ve şunları ifade etti;
“6 Nisan 2009’da sayın Fethullah Gülen, Hercul.org sitesinde yayınlanan bir sohbet yapmış. Bu sohbetin 4 gün sonrasında da ben, 10 Nisan 2009 tarihinde Zaman gazetesindeki köşemde “Gülen neden uyarıyor?” isimli başlıkla bir yazı yazmışım. Şimdi savcının yürüttüğü soruşturma bu Tahşiye denilen grupla ilgili… Şimdi bunun aydınlatılması lazım. Neden ? Çünkü bu insanların, bu tırnak içinde “tezgâhın” arkasından evlerine baskın yapılmış, el bombası bulunmuş, el bombasının üstünde polislerin parmak izi çıkmış. Şu anda bunlar 17 ay mahkûmiyet almışlar ve hapse girmişler. Şimdi ortada suçsuz insanlara bir zulüm varsa yargı bunu araştırmasın mı ? Ha sizinle ilgili tarafı ben orada kesinlikle söyledim; böyle bir tezgâhın içinde olmam kesinlikle mümkün değil. Varsa resmiyette dedim en büyük kutsallarım üzerine yemin edeyim. Ben bu yazıyı yazarken hiç kimseden bir talimat, emir, ima almadım… Ama insan kendisini biliyor. Ben böyle bir şey yapmadım. Zaten ifademde de “yapılan bütün suçlamaları reddediyorum” dedim”
“Ekrem Bey olayı basın özgürlüğü tarafına çekiyor”
Gülerce ortada bir haksızlık olma ihtimali olduğunu ve Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasını basın özgürlüğüne saldırı gibi göstermeye çalıştığını şu sözlerle iddia etti;
“Peşinen söyleyeyim, Zaman gazetesindeki arkadaşlar, Ekrem Bey olayı demokrasi, basın özgürlüğü tarafına çekiyor ama ortada hukuki bir mesele var. Evvela bunu anlamamız lazım. Ben eğer bu işin içinde bulunmuşsam hukuki meselede benim gazetecilik kimliğimin öne çıkartılması doğru değil. Var mıyım yok muyum bu işin içerisinde. Şimdi önemli olan şu; bu sohbetin arkasından Samanyolu’da Tek Türkiye’de, Karanlık Kurul’daki konuşmalar, arkasından bu Gönültaş’ın yazsısı, Zaman gazetesinde çıkan yazı, Hüseyin Gülerce’nin yazısı, Ahmet Şahin’in yazısı, bunların hepsi bir araya getirildiğinde sanki bir tezgah kurulmuş, alnı secde gören insanların üzerine gidilmesi için bir hazırlık yapılmış, bir kumpas kurulmuş gibi bir şey var… Böyle bir tezgah varsa, şimdi kimi soruyorsanız, bana anlatılanlarla, eldeki delillerle bir tezgah olma ihtimali var. Tezgahtır diyemem. Niye diyemem; bu yargılamanın sonucunda çıkacak. Çünkü yargıya müdahale edemem."
“Kimse gösteri, şov yapmasın”
Gülerce, göz altılar sonrası Gülen Cemaati’nin yargıyı etki altında bırakmak istediğini de öne sürdü;
“Başkaları da yargıya müdahale etmesinler. İşin içerisine basın özgürlüğünü katarak veyahut da gösteri yaparak, veyahut da Türkiye çok ciddi bir dönemin içinden geçerken şov yaparak kimse meseleyi başka tarafa çekmesin. Hakikatin ortaya çıkması önemli. Bunu da şunun için ısrarla vurguluyorum; ben de o hatayı yaptım maalesef. Ergenekon ve Balyoz davalarında böyle bir havaya girildi. Şimdi bakın kendileri de o arkadaşların Ahmet Şık’tan özür diliyorlar. Bir havaya girip de meseleyi başka tarafa çekip de hakikatin ortaya çıkmasını kimse engellememeli. Bırakalım yargı işini yapsın. Şu anda mesele başka bir kutuplaşmaya götürülüyor mesele. Başka bir yere götürülüyor. Benimle ilgili ifadenin aslı buydu.”
“Gülen’in İran takıntısı var”
Hüseyin Gülerce ifadesinin alınmasının uzun sürdüğünü, çünkü kendisine İran konusunda da sorular sorulduğunu söyledi. Bu konuda da Gülen Cemaati ve onun lideri Fethullah Gülen’i eleştirdi,
“O konu benim takip ettiğim bir şey değil. Bugüne kadar İran ile ilgili mevzuda ben Cemaat’in tavrını eleştirmek istiyorum. Fırsat oldu ifademde onu da söyledim. Şimdi bakın arkadaşlar, bir takıntı görüyorum Cemaat’te. Sayın Gülen başta olmak üzere bir İran takıntısı var. Öyle ki bazı insanları, bazı hükümet üyelerini hatta bakanları, hatta Başbakan’ı, sayın Cumhurbaşkanı’nı zan altında bırakmak için bir muta nikahı, bir İran yönlendirmesi gündeme getiriliyor. Ben bunu hazmedemiyorum. Gücüme gidiyor. Türkiye 5 bin yıllık bir devlete sahip. Yav Türkiye İran’ın oyuncağı mı ? Bakanlarına, milletvekillerine, genel müdürlerine, bürokratlarına bir muta nikahı kıydırarak Türkiye’yi İran mı yönetiyor ? Bu kadar olmaz. Türkiye’de İran dahil her ülkenin hesabı vardır. İstihbaratı vardır. Ama bunların hepsini bir kenara bırakıp, sadece Türkiye’yi İran şu yollarla yönetiyor demek ve Türkiye’yi yöneten insanları küçümsemek, Türk devletini böyle başkalarının oyuncağı olacak bir devletmiş gibi göstermek beni rahatsız ediyor.”
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 15 Aralık 2014, 23:21