Zulüm varsa direniş de var
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yapan Eğitim Bir Sen ve Memur Sen üyeleri, kamuda başörtüsü yasağını protesto etti. 'Zulüm varsa direniş de var', 'Yasak duruyor, zulüm sürüyor', 'Sorunuma ders merkezli değil, hak merkezli yaklaş' yazılı döviz taşıyan sendika üyeleri, 'Başörtüme dokunma' yazılı büyük bir pankart açtı. Eylemciler daha sonra 'Kılık kıyafet yönetmeliği ve kamuda başörtüsüne özgürlük" konulu basın açıklaması yaptı. Grup adına açıklama yapan Huriye Dönmez, "Bu ülkeyi bizim, kadınlarımız için yaşanmaz kılan yasakların kaldırılması için toplandık. Biz gerçek anlamda özgür bir toplumda düşünce ve inançlardaki çeşitliliğin engellenmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir otoriterin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi ve çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz." dedi. Sendika üyelerinden Saadet Birol ise, "Biz eşitlikten yanayız. İnsanların kategorize edilmemesini, başarılı olması için fırsatları herekse eşit olarak sunmasını istiyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini istiyoruz. Adalet istiyoruz. Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor ve onun da insanlara eşit olarak dağıtılması gerektiğini biliyoruz ve istiyoruz. Erkeğiyle kadınıyla hep birlikte el ele bu çağ dışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü, politik çatışmaların malzemesi değildir." ifadelerini kullandı. 'Kamusal alan koca bir yalan' şeklinde slogan atan sendika üyeleri, basın açıklamasının ardından İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünden ayrıldı.
Devlet kadına şiddet uyguluyor
Dünya İnsan Hakları Günü'nde gasp edilen haklarını alabilmek için bir eylem yapan Eğitim-Bir-Sen Ankara Şube Başkanı Kadın Kolları, "Devlet, başını kapatan kadının TBMM'ne girmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi kadına şiddet uyguluyor" dediler. Ankara Güvenpark'ta yapılan eylemde basın açıklaması yapan Eğitim-Bir-Sen Ankara Şube Kadın Kolları Başkanı Nedime Süslü, seçilme, seçme, çalışma ve sosyal güvence gibi hakların da vazgeçilemez, devredilemez ve dokunulamaz haklardan olduğunu söyledi. Ülkemizde sırf inançlarından dolayı başını örten kadınların bu haklardan mahrum bırakıldığına dikkat çeken Süslü, yasakçı zihniyet olan cuntacıların halk tarafından tasfiye edildiğini, ancak aynı zihniyetin hala yönetime hâkim olduğunu söyledi. Dünya İnsan Hakları Günü'nde kadınlara hayatı yaşanmaz hale getiren yasakçı zihniyeti protesto etmek için toplandıklarını belirten Süslü, "Bugün devlet şiddet gören kadını koruyor. Ancak aynı devlet, başını kapatan kadını TBMM'ne girmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi kadına şiddet uyguluyor, kadın erkek ayrımcılığını, başı açık, kapalı ayrımcılığını bizzat kendisi yaparak kadınlarımızı ötekileştiriyor. Üniversitelerde rektörlerin dönemsel lütuflarıyla başlarını örtme haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmaları yasaklanıyor. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonu değil midir?" diye konuştu.
"Ayrımcılık istemiyoruz"
Eğitim Bir-Sen Manisa Şubesi, Manolya Meydanı'nda bir eylem düzenleyerek kamudaki başörtüsü yasağını protesto etti. Basın açıklaması okuyan Eğitim Bir-Sen Kadın Kolları Başkanı Mehtap Şirin, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istediklerini söyledi. Şirin, "Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyoruz. Adaletin de özgürlük ve bütün insan hakları gibi dağılmasının mümkün olduğunu biliyoruz. Özgürlük istiyoruz. Kamuda her alanda ve konumda, bütün mesleklerde, hiçbir istisna ileri sürülmeksizin başörtülü çalışma hakkımızı istiyoruz. Akademide, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda ve siyasette, başörtülü başı açık ayrım yapılmaksızın herkesin eşit vatandaşlık hakkını kullanmasını istiyoruz." dedi.
Eşitlik, adalet, özgürlük
Eğitim-Bir-Sen Balıkesir Şubesi Kadınlar Komisyonu Başkanı Filiz Çelik, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istediklerini söyledi. Devletin, bütün vatandaşların meşru haklarını iade etmesi gerektiğini belirten Çelik, "Özde ve sözde vatandaş ayrımına bir an önce son verilmeli. Özgürlük, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanlar en çok kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bütün kirli hesaplar, en çok onları vurmuştur. Onlarca yıldır din-siyaset, gelenek-modernlik, din-devlet gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir kalbimizin, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden, ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştı. Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak, zorunlu gördükleri çatışma için, inancımızın gereği olan başörtüsünü, daha derinlerde aklımızı, kalbimizi ve inancımızı kavgalarının ortasına atmaktan çekinmedi." dedi.
Artık yeter!
Eğitim Bir Sen İzmir Şubesi, Konak Meydanı'nda 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla, "Kamusal alan, koca bir yalan" sloganıyla basın açıklaması yaptı. Yağmur altındaki açıklamada sendika üyesi kadınlar, ellerinde çeşitli dövizlerle seslerini duyurmaya çalıştı. Başörtülü kadınlara hayatın her alanında özgürlük sağlanmasını isteyen Eğitim Bir Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Burçak Akseki, devletin herkese karşı eşit olmasını istedi. Başını inançlarından dolayı örten kesimin din ve devlet ilişkileri arasında kaldığını aktaran Akseki, geçen yıllarda üniversitelerde ikna odaları kurulduğunu, bu suretle başörtülü kızlara diz çöktürülmeye çalışıldığını söyledi. Devlet eliyle yapılan bu zulmün artık son bulmasını isteyen Burçak Akseki, "Devlet, şiddet gören kadını koruyor ancak aynı devlet, kadının başını kapatıp TBMM'ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi şiddet uyguluyor, ayrımcılık yapıyor ve ötekileştiriyor. Üniversitede rektörlerin dönemsel lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza, başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar bunu ne bize ne dünyaya ne de kendilerine izah edemez. Artık yeter! Aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz. Sayın Başbakan, 'Hiç kimse, iç düşmanlar ihdas ederek milletin hukukunu çiğneyemez. Bu ülkede artık kimse, sırtını devlete dayayıp işkence yapamaz, faili meçhullerin üzerini örtemez.' diyor. Biz de şunu soruyoruz: Bizi bu vesayetçi bürokrasinin çıkardığı yönetmeliklerle yargılamaya, ötekileştirmeye devam edecek misiniz? O yönetmelik gereği olarak başörtülüleri Meclis'ten, kamuda çalışmaktan men eden yasakları korumaya devam edecek misiniz? Devlet, hâlâ bürokratik oligarşinin mi yoksa milletin devleti mi olduğuna karar vermek zorundadır." diye konuştu.
SİVİL HABER