"BUDİST TİBET'İN MÜSLÜMAN TÜRKLERİ: SALARLAR” Temasına Yer Verildi

İLESAM Cumartesilerinde bu hafta "BUDİST TİBET'İN MÜSLÜMAN TÜRKLERİ: SALARLAR” Temasına Yer Verildi

Her cumartesi günü üyelerini buluşturmaya devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği, birbirinden değişik, dikkat çekici konu ve konuklarını özenle seçmeye devam ediyor. Söyleşinin yanı sıra edebiyata, sanata, şiire, kültüre de kucak açıyor.

Takvimler 23. 03 .2013 tarihini gösterirken Dr. Gülsün Mehmet’i konuk etmekten mutluluk duydu İLESAM Kültür Evi.

Mehmet, “Budist Tibet'in Müslüman Türkleri: Salarlar” hakkında geçmişten günümüze, dünden bugüne ulaşan bilgileri katılımcılar ile paylaştı.


İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız işlenecek konunun içeriğine yönelik yaptığı kısa konuşmanın ardından Dr. Gülsün Mehmet’i kürsüye davet etti.

Gülsün Mehmet konu ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Sarı Uygurlar Budist, Salarlar Sünni-Müslüman, Hanefi, Nakşi bir topluluktur. Salarların hayatında din çok önemlidir. Her köyde bir camileri vardır. Nakşi geleneği halen devam etmektedir. Tibetli yada Çinli Müslüman kadınlarla evlenirler. Doğan ilk çocuk iki dilli olur. Türkçe’nin yapısından farklı olan özellikler, o dilin içine girer.

Salar okulu yoktur yaşadıkları bölgede. 35 yaş üzeri akıcı bir şekilde Salarca konuşur. 60 yaş üstü (özellikle bayanlar) Salarca konuşurlar. Çocuklar ise bilmez. Şöyle de ifade edebiliriz; nüfusun yaklaşık üçte biri Türkmence'ye yakın bir Türk dili olan Salarca'yı, bir kısmı ise Tibet dilini ve hemen hemen hepsi devlet dili olan Çince'yi konuşur. Salarca'nın iki lehçesi mevcut olup biri Tibet dili ve Çince'den etkilenmiş, diğeri Uygurca ve Kazakça'dan etkilenmiştir. Salarlar günümüzde Latin alfabesini kullanma isteği içerisindedirler.
 

Otonom statülerini nasıl aldıklarına gelirsek Moğol ve Tibetlerle beraber hareket ederler.

Çin Halk Cumhuriyetinin sınırları içinde yaşayan Salarlar, 54 milli azınlık arasında yer alırlar. Yazılı milli dilleri yoktur. Şu an için milli dile sahip olmayan Salarlar türlü işlevlere sahip dillik üretimlerini sözlü gelenekle yaşatıp sonraki kuşaklara sözlü olarak aktarırlar. Böylece, dini, ahlaki, tarihi veriler diğer kuşaklara taşınabilirken sosyo-kültürel ve eğlence gibi işlevleri de icra edebilmektedir. Yazı dili olmayan topluluklarda toplumsal belleğin canlı tutulmasında geleneksel törenlerin, sözlü kültüre ait üretimlerin öneli bir yere sahip olduğu görülür.

Sağış ve Orıh, söz Salar edebiyatında iki yaygın türdür. Kadınlar tarafından söylenen sağışlar, bir tür ağıttır ve düğünlerde söylenir. Belli bir kafiyeye sahiptir ve türkü formatındadır. Orıh ise düğün töreninin son aşamasında icra edilen, Salarlar’ın göç hikayesinin canlandırıldığı deve oyunuyla birleştirilen methiye, pendname içerikli bir üretimdir. Dini, tarihi, etnik bileşenler içeren didaktik bir türdür Orıh.Tanrı insanları kavim kavim yaratmıştır. Onlar da birbirleriyle mücadele etmişler ve güçlü olan ayakta kalmıştır. Müslüman coğrafyada bu durum mevcut. Kardeşlik, insanlık dünyanın gerçekleri var, süreçler var.” diyerek konuşmasını tamamladı.
 

Dr. Gülsün Mehmet konu hakkında katılımcılarla karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak kendisine yöneltilen soruları cevapladı ve dinleyicilerden gelen katkıları da dinledi. 

İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız ise “ Elbette bireysel farklılıklar mevcuttur. Okuma yazma bilmeseniz bile dinlediklerinizden, duyduklarınızdan, gördüklerinizden feyiz alabilirsiniz. Bazı kelimeler dilimize girdikten sonra sanatçılar tarafından eserlerde kullanıldığında, artık bizim olmuş, demektir.” dedi.
 
**

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” sözünü de hatırlatan İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, katılımlarından dolayı Dr. Gülsün Mehmet’e bir Teşekkür Belgesi takdim etti.

Birbirinden değerli şairlerin kendi sesleri ile yorumladıkları değişik temalar içeren şiirlerle devam eden etkinliğin ikinci ayağını oluşturan “Şiir Dinletisi” Mahir Ünat tarafından yönetildi.

İstanbul, martı, hasret, Çanakkale Şehitleri, kağıt, hayıflanış, vefasızlık, Türklük bilinci, hayal etmek, zaman, ağlayan kayalar, Atatürk, gönül meclisi, saç üstünde ekmek, aşk, özlem temalı şiirler güne farklılık kattı.
 
**
21.03.1973 yılında kaybettiğimiz değerli halk ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu ölümünün 40.yılında, gönül dostlarının kalplerinden süzülen adına yazılmış şiirlerle ve şiirleriyle anıldı. Şatıroğlu’nun “Son Şiiri”ne Ertuğrul Yılmaz ses oldu.


SON ŞİİRİ


Selam saygı hepinize
Gelmez yola gidiyorum
Ne şehire ne de köye
Gelmez yola gidiyorum

Gemi bekliyor limanda
Gideceğim bir ummanda
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum

Eşim dostum yavrularım
İşte benim sonbaharım
Veysel karanlık yollarım
Gelmez yola gidiyorum 

Aşık Veysel Şatıroğlu

Fevzi Gökalp, Suna Güvel, Niyazi Bali, Sibel Unur Özdemir, Necati Özdenkoş, Tuncer Ulusoy, Orhan Vergili, Nevzat Doğanay, Ozan Esnafi, Ozan Dudai, Ertuğrul Yılmaz, Arzu Kök, Mahir Ünat, Elifçe, Kemal Çakır, Ali Haydar Karahacıoğlu, Güllü Karanfil, Muhammed Tüneloğlu, Feyzullah Seçkin, Ertuğrul Yılmaz ve Rıfat Kaya etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

**

Her söyleşi farklı bir açıdan bakmak demektir hayata. İşte bu anlayış doğrultusunda her cumartesi günü değişik bir konuşmacıyla buluşturuyor İLESAM Genel Merkezi üyesi olsun-olmasın tüm konuklarını. Özenle seçilmiş konu çeşitliliği arasında edebiyatı, sanatı, konuşarak, kültür yelpazesinin içinde pek çok konuya değinerek, şiirlere hayat vererek şiir seven yüreklerde ses olmaya devam ediyor İLESAM Cumartesileri.

HABER METNİ ve FOTOĞRAFLAR : Sibel UNUR ÖZDEMİR 

YAYINA HAZIRLAYAN : NUR ERSEN

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209