Fotoğraf : Hüseyin Dayıoğlu
Video : Mitht Ödemir
Haber : Sivil Haber GaZetesi
SANAT ALEMİNDE DE BİR BAŞKA AÇIYLA HABER YAPILDI.
//sanatalemi.net/haber.asp?ID=925
Birlikte Söz Söylemek Kültürümüzü Yaşatır
Şair, tiyatro ve sinema sanatçısı İbrahim Kalkan, “Fatih Sohbetleri”nde yaptığı konuşmada, kültür ve sanat politikamız hakkındaki görüşlerini açıkladı.
Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) ile Ağaç Kültür Merkezi’nin birlikte düzenlediği Fatih Sohbetleri’nde konuşan tiyatrocu ve yazar İbrahim Kalkan, “İnanmayanlar, inanmadıkları kanun ve kurallar koyarak ve inanmadıkları kanun ve kuralları yürüterek kimliksiz bir kültür oluşturdu. Birlikte hareket edebilirsek, inandığımızı gerçekleştirebilirsek bu sorunları çözebiliriz.” dedi.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) ve Ağaç Kültür Merkezi’nin işbirliği ile gerçekleşen ve Ağaç Kültür Merkezi çatısında dördüncü buluşmasını gerçekleştiren Fatih Sohbetleri, bu hafta tiyatrocu, yazar ve şair İbrahim Kalkan’ı ağırladı. ESKADER yönetiminden Erol Mermer’in idare ettiği toplantıda “Kültür ve Sanat Politikamız” ekseninde bir konuşma yapan Kalkan, ferdî olandan millî olana kadar kültür yapımızda süregelen değişimleri değerlendirerek toplum olarak anata bakışımızda ve kültür algımızdaki sorunları değerlendirdi ve çok yönlü işlenen meselelere dair dinleyiciler de görüş ve soruları ile katkıda bulundu.
“BİR KÜLTÜR POLİTİKAMIZ YOK”
Açılış konuşmasını yapan sinemacı ve senarist Erol Mermer, İbrahim Kalkan hakkında kısa bilgiler aktararak dinleyicileri aydınlattı. Bütün çağlar boyunca yaşanılanların kültüre dahil olduğunu belirten Mermer, kültürün bu uzun süreçte gelişen, süre gelen ve geliştiren bir tarafı olduğunu belirtti. “Kendi sanatımız ve kültürümüzle ilgili sorunlarımız çok. Ama buna yönelik politikamız ne olmalı sorusuna cevap aramamız gerekiyor” diyen Mermer, sorunların tespitinin ardından çözüm bulunmasının önemli bir katkı sağlayacağını söyledi.
Öncelikle kültür ve sanat politikamızın varlığının sorgulanmasını gerektiğini dile getiren İbrahim Kalkan, ferdî olarak mevcut olmadığı gibi, devletin de uzun yıllardan bu yana böyle bir politika oluşturamadığına dikkat çekti. Kültürümüzün kendine has özellikleri olduğunu vurgulayan Kalkan, bilhassa sıra ve saygı ile ilgili toplumda kendiliğinden oluşmuş kuralların artık uygulanmadığını, “Bana dokunmayan bin yaşasın” zihniyetinin hâkim olduğunu, bu durumun bizi felakete taşıdığını ifade etti. Kültür hayatımızın yayıncısından müzik yapımcısına toplumun geleneğine olan bütün yaklaşımlara dek vahim bir görünüm sergilediğini dile getiren İbrahim Kalkan, geçmişte musiki üstadlarının dahi bitkiler konusunda derin bilgi sahibi olarak bu alana katkı sağladıklarını, bugün için bunun erişilmez bir durum olduğunun altını çizdi ve Mehmet Âkif’ten başlayarak büyük edebiyatçılarımıza yabancılaşmamızla ilgili vurgusunu şu sözlerle yaptı:
“Âkif’in şiirlerinin bugün sadeleştirilerek yeni nesle sunulması çok üzücü. Bizim onun diline ulaşmamız gerekirken onun dilini bertaraf etmemiz, hem ona hem kendimize hakarettir. Ecdadın kelimelerinden bihaberiz. Onlar 900 bin kelime biliyordu. Bugünkü münevverlerimiz 300-400 kelime ile hayatlarını sürdürüyor. Nedim, Bakî, Fuzûlî ve çağdaşımız sayılabilecek Yahya Kemal’in dahi şiirini anlayamaz duruma geldik. Ben şiir yazdığımda dedem de, torunum da anlayabilmeli. Neden olmuyor? Biz ise birbirimizle konuşurken anlaşabilmeli, derdimizi anlatabilmeliyiz. Ama öyle görünüyor ki bizim derdimiz bile yok artık.”
NEREDEN NEREYE
Bundan 200 yıl evvel Avrupa’nın hastalıkla boğuştuğu bir dönemde Osmanlı’da salgın hastalığın esamisinin okunmadığının Avrupalıların hayli dikkatini çektiğini ve bu nedenle Osmanlı coğrafyasında incelemelerde bulunduklarını anlatan İbrahim Kalkan, “Onlar buraya geldiler ve Osmanlı insanının cami şadırvanından hamamlara kadar günün 24 saati su ile haşır neşir olduğunu gördüler. İnsan düşünmeden edemiyor; nereden nereye” diyerek gerilediğimizin farkına varmamız gerektiğini dile getirdi.
Tek tek isimlerini sıralayarak Devlet Tiyatroları’nda 2011 yılında oynanan oyunların 16’sından sadece 3’ünün yerli yazarın eseri olduğuna dikkat çeken İbrahim Kalkan, bunun yerine 3’ünün yabancı kalanların yerli olmasının asıl dengeyi kuracağını belirtti. “Aynı çizgide olmamama rağmen Nazım Hikmet’in ve Aziz Nesin’in eserleri oynansın isterdim. Elbette gönül ister ki Necip Fazıl’ın ve Sepetçioğlu’nun oyunları da oynansın.” diyen Kalkan, eski kültürümüzden haber veren kaynak kitapları takip etmemizin de önemine değindi. Dünyanın en güzel mesleğinin tiyatro olduğunu söyleyen ve ilk tiyatro eserini yazış hikâyesini anlatan İbrahim Kalkan, “Tiyatroda, şiirde, masalda derdim şudur: Edebiyat ve tiyatromuz tekke menşelidir ve Türkçe budur demektir. Dayanışma halinde olursak bugün istediğimizi söyleyebiliriz. Sanat nezaketle davranmayı gerektirir. Bir sanatkârın ilimlerle azar azar ilişkisi bulunması gerekir” dedi.
ÇOCUKLAR BİZİM OLMAYANA MARUZ KALIYOR
Yaklaşık 5 bin tiyatro eserimiz bulunduğuna dikkat çeken İbrahim Kalkan, bu sayının çok olmasa da önemli olduğunu dile getirdi. Tiyatronun her yaştan insan ile görme duyma engelli kişilere de ulaşabilen bir sanat dalı olduğunu belirterek, her eğitim seviyesinden insana hitap ettiğini söyledi ve tiyatro sancılarımızı ve bilhassa çocuklarımızı etkisi altına alan diğer kültür sorunlarımız hakkında şunları söyledi:
“Necip Fazıl’ın oyunlarının eski sayılarak yerine Antik Yunan eserlerinin oynatıldığı tiyatro geçmişimiz oldu. Bir kültür ve sanat politikamız bulunmadığından gayri ahlaki ve Müslüman din adamını kötüleyen oyunlar öne çıktı ve seviye düşmeye devam edince insanlar tiyatroya rağbet etmemeye başladı. Hangi çizgide olursa olsun yerli oyunlar bizi anlatır. Diğer taraftan İslamî çizgideki yayıncılara bakınca da ilmî verimsizlik göze çarpıyor. İslamî roman dışında bizim tiyatromuzu, şiirimizi, matematiğimizi neşretmiyorlar. Bu elbette doğru değil. Hal böyle olunca bizim masallarımızı derleyenler, bizim tarihimizi yazanlar ‘bizden’ olamıyor ve bir kültür politikamız da gelişemiyor. Bu gelişimi sağlamak ve kültür boşluğunu engellemek için sanatın ve sanatkârın desteklenmesi gerekir. Ben bir sorumluluk aldım ve bu sorumluluğu yazdığım masalla, tiyatro eseri ile şiirle yerine getirmek zorundayım.”
SİVİL HABER