Mehmet Altun'un kitap kritiği
Birey olmanın temel mantığı, insanın toplum içinde ve toplumla birlikte var olabilmesiyle açıklanır. Bir başka ifadeyle; birey topluma rağmen anlam üretemez. Zira bireyden bahsetmenin bütün mantığı, onu anlamlı kılacak daha geniş, daha karmaşık ilişkilerin olduğu toplumsallıkla mümkündür. Bu hep böyle olmuştur.
Oysa internetin keşfi, sadece iletişim tarihinde büyük kırılmalar yaratan, makro ilişkilerin mikro düzeylerde ve tekil katılımlarla düzenlenmesine yer açan bir devrim olmadı. Aynı zamanda toplumsal olanın daha moleküler güçler karşısında erimesine ve bununla birlikte istendiği zaman küresel ölçüde yeni tip ilişki ağlarının örülmesine, yeni tip örgütlenmelerin oluşmasına da olanak sağladı.
Uygarlık tarihinin Neolitik Devrim ve Sanayi Devrimi sonrasının en büyük üçüncü devrimi olarak tanımlayabileceğimiz İnternet Devrimi, hayatın bütün katmanlarına etki edip, topyekun yerel ve evrensel ilişkilerin yeniden düzenlenmesine de sebep oldu. Bu süreç, tanımları değiştirirken yeni tip bir bireyi de yarattı. Bahsi geçen bu yeni bireyin bütün evrelerini, bu devrim sürecinde nasıl bir değişimden geçtiğini, sınırların birey tarafından nasıl anlamsızlaştırıldığını derinliğine işleyen çalışmalar da yapıldı. Bu yazımızda bu çalışmalardan birinden; 'sanal toplumda birey olmak' meselesini ya da sanal çağın yarattığı bireyi anlatan bir eserden bahsetmek istiyorum.
Ben Agger, çağdaş sosyoloji ve toplum üzerine yaptığı bu çalışmayı, yazdığı diğer kitaplardan ziyade, verdiği derslerden oluşturduğunu vurguluyor.
Yazara göre ders verdiği öğrencilerinin kendisinden daha fazla uzmanlaştığı konulardır bunlar! Zira onlar, ''lerin ilk kuşağıdırlar.
Ben Agger, Sosyoloji ve beşeri bilimler derslerinde kullanılması tasarlanan Sanal Benlik'i, benlik, teori ve kültür konularına ilişkin bir kavram olarak tanımlıyor. Ona göre 'Sanallık, benlik ile toplum ve disiplinler arasındaki engelleri kaldırmaktadır. Bunun bir üst tarafı ve bir alt tarafı bulunur. Yapısalcı ve entelektüel farklılaşma, kimliği ve kalıcılığı ortaya çıkarmaktadır.' Bununla birlikte 'ne yazık ki, postmodernistler arasında kötü bir kelime olan ve Hegelcilerin totalite (bütünlük) olarak kullandıkları, disiplinler arası bilgiye olan gereksinim giderek daha çok artmaktadır.' Bu nedenle güncel kalabilmek için, sosyolojinin kapılarını dışarından gelen entelektüel etkilere açması gerekmektedir.'
Sosyolojiyi oluşturan konular hakkında, meslektaşlarıyla giderek daha fazla anlaşmazlığa düştüğünün altını çizen Agger, 'Onlar sosyolojiyi bir araştırma yöntemi, bir bulgular bütünü, öneriler varsayımı olarak görüyorlar.
Ben sosyolojiyi insan yaşamlarının, anlatıldığında özgürleştiren öyküsü olarak görüyorum. Ama bu sadece yaşamöyküsü ya da özyaşamöyküsü değildir; benlik ile sosyal yapıyı yaratıcı bir biçimde ilişkilendiren kavramsal bir çalışmadır.
İnsan yaşamını gökten düşercesine değil de; çalışan, etkileşimde bulunan ve söylem üreten insanlar tarafından sürekli olarak yapılandırılan daha büyük sosyal güçlerden oluşan koşullar içinde anlamaktır. Bugün söylemin önemli bir bileşeni internet kullanımıdır' diyor.
()
Haber Kaynağı : Haber7.com