Tiyatro kongreden haftalar önce başladı. 2010 yılında ilk defa muhalif bir liste çıkarmış ve mevcut yönetimin yazarlarla alakası olmayan faaliyetleri dolayısıyla eleştirilerde bulunmuştuk. Koyduğumuz liste 35 oy almış ve 87 oy alan diğer liste kazanmıştı. Fakat ortada açık biçimde bir hile vardı ve mevcut yönetim üye olmayanlara oy kullandırarak kazanmışlardı.
Yapılan bu açık hile üzerine Cafer Vayni kongreyi mahkemeye taşımış ve 2 yılı aşkın süren bir yargılama sonucunda 87 oy alan ekibe oy kullananların yarıdan fazlasının üye olmadığı halde oy kullandıkları mahkeme kararıyla belirlenmiş ve o kongre iptal olmuştu.
2012 yılında yapılan kongreye de aynı ekibin içinde bulunduğu bir grup talip olduğu için kongreye katılmama kararı almıştım. Fakat beraber hareket ettiğimiz arkadaşlar Muzaffer Doğan yönetimindeki listeyi destekleyelim kararı almışlardı. Bende onlara “siz katılıp destekleyin, ama ben Muzaffer Doğan’a ve yanındakilere oy vermem. Sebebi ise Muzaffer Doğan 2010 yılındaki kongrede çoğunluğun sağlanamadığı için bir sonraki haftaya kalan kongrede bizim listede olmasına rağmen bir hafta sonraki kongrede karşı listeden yer almıştı ve ben bunun ahlaki bir şey olmadığına inandığım için 2012 kongresine gitmemiştim.
2012 kongresini benim katılmamama rağmen Cafer Vayni başkanlığındaki beraber hareket ettiğimiz arkadaşlar desteklemiş ve Muzaffer Doğan önderliğindeki liste kazanmıştı. Arkadaşlar Muzaffer Doğan yönetimindeki TYB’nin çok şeyler yapacağına inanıyorlardı. Ben ise aksini düşündüğüm için gidip oy vermemiştim. Belli bir müddet Muzaffer Doğan yönetiminde faaliyetsizliklerine (!) devam eden yönetim Muzaffer Doğan ile “EBEDİ ŞEF-ÖLENE KADAR BAŞKAN” olmayı kendisine ilke edinmiş olarak kabul eden Mehmet Doğan arasındaki kavgaya kadar sürdü. Bizzat Muzaffer Doğan’ın, Ben, Cafer Vayni ve Süleyman Doğan’ın yanında anlattığına göre Mehmet Doğan’ın Muzaffer Doğan’ı arayarak “Cafer Vayni’nin kuyruğuna takıldın, gidiyorsun. Böyle devam edersen seni başkanlıkta yaşatmam. İstifa et git” dediğini aktardı. Bu tür söylemlere çok sinirlenen Muzaffer Doğan Mehmet Doğan’a “Kuyruk sensin. Şerefsizlik yapma. Ben kimsenin kuyruğuna takılmam” dediğini aktardı. Bunun üzerine Mehmet Doğan’ın telefonu yüzüne kapattığını aktaran Muzaffer Doğan yeniden arayarak “Şerefsiz sensin, namussuz sensin vs.vs.” şeklinde ağır sözler söylediğini bizlere aktardı.
TYB İstanbul yönetiminin Muzaffer Doğan’dan istifa etmesini istediğini, ancak Doğan’ın buna karşı çıktığını bizzat kendisi bize aktardı. Olayın geçtiği akşam istifa meselesini bizlerle istişare eden Muzaffer Doğan asla istifa etmeyeceğini beyan etti. Bizde istifa etmemesi gerektiğini, yanında olduğumuzu belirttik. Akşam böyle karar almamıza rağmen iki gün sonra Muzaffer Doğan’ın istifa ettiğini gazetede yer alan küçük bir haberde gördük. Telefonla arayıp “Niçin istifa ettin?” diye sorduğumda hiçte geçerli olmayan mazeretler ileri sürmüştü. Ancak yönetimde olan bir arkadaşım Muzaffer Doğan’ın istifa etmemesi halinde BİT’lerin bazı şirketlerinin yönetim kurullarından aldığı huzur haklarının kesilmesiyle tehdit edildiğini ve bu sebeple istifa ettiğini bize aktarmıştı. Hatta Muzaffer Doğan o gün bize kendi yönetimdeki arkadaşlarının kendisinden Ankara’nın emriyle karar defterlerini sakladıklarını, kendisini çalıştıramaz hale getirdiklerini de söylemişti.
Muzaffer Doğan’ın istifasının ardından (Bizzat Muzaffer Doğan’ın nitelendirmesiyle beyan edeyim) “Ankara güdümlü TYB İstanbul yönetimi” geçici olarak Mahmut Bıyıklı’yı başkan seçmiş ve nihayet başta tiyatro olarak nitelendiğim 2014 yılı kongresine kadar olan süreç başlamıştı.
2010 yılında alternatif liste çıkardığımız arkadaşlarımız bir araya gelerek bu kongrede de yeni bir liste ile seçime girebileceğimizi oturup tartıştık ve karara bağladık.
Kongrenin 28 Aralık 2013 tarihinde yapılacağını adeta bir istihbaratçı(!) gibi takip ederek öğrendik. İstihbaratçı(!) diyorum çünkü Mahmut Bıyıklı yönetimindeki TYB İstanbul yönetimi kongre gününü kimseye haber vermemişlerdi. 28 Aralık 2013 tarihinde çoğunluk sağlanamayacağını bildiğimiz için o gün beraber hareket ettiğimiz arkadaşlar kongreye gitmedik ve haliyle kongre bir hafta sonraya kaldı.
Bu hafta içerisinde mail ve telefon yoluyla birkaç kez birkaç arkadaşımız yönetimden mevcut üye listesini talep ettik. Bu mailler mail listemizde mevcuttur. Ancak Mahmut Bıyıklı yönetimi üye listesini biz üyelerden gizleyerek vermedi. Vermeme sebepleri bizim alternatif bir liste çıkaracağımızı biliyor olmasıydı. Yasal olmasını rağmen hazirun listesi ne askıya çıkartıldı, ne liste kimseye gösterildi ne de internette üye yazarların adayların isimleri var. Muhalif olay üye yazarlar üyelikten çıkartılıyor ancak kimsenin haberi yok. Ancak seçim zamanı gelenler üyelikten çıkarıldıklarını görüyorlar. Onlardan ikisi de kamuoyunun yakından tanıdığı Vefa Lisesi eski müdürü şimdi Kavram Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yard.Doç.Dr.Sakin Öner ve Güzin Osmancık.
Mahmut Bıyık ve Hüseyin Öztürk, Muzaffer Doğan’ı bizimle görüşmeye gönderdiler. Görüşmede Muzaffer Doğan mevcut yönetimin Hüseyin Öztürk başkanlığında eski yönetimle birlikte bir liste çıkaracaklarını, bizim onlarla işbirliği yapmamızı teklif etti. Teklifleri de şuydu; önce Hüseyin Öztürk başkan olsun Süleyman Doğan yardımcısı. Gelecek seçimde de Süleyman Doğan başkan olsun Hüseyin Öztürk yardımcı. Zaten olay başkan seçim yapılmadan belirlenmiş. Seçim ise onun kılıfı olmuş oluyor. Bundan dolayı biz buna karşı çıktık. Yine de arkadaşlarımız mevcut yönetimle bir araya gelebileceklerini berttiler. Ben buna da karşı çıktığım için o toplantıya gitmedim. Toplantıda Hüseyin Öztürk’ün başkan seçilmesi halinde belediyeden geniş imkânlar elde edilebileceği bu sebeple bizlerin Hüseyin Öztürk’ü desteklememizi istemişler. Ancak bizler belediyeden gelen paralarla varlığını sürdüren bir TYB değil, yazarların şahsiyetleriyle oluşturulmuş bir yönetim istediğimizi belirterek ayrı bir liste ile seçime girme kararı aldığımız için bu tekliflerini reddettik.
4 Ocak 2014 tarihindeki kongre günü nihayet gelip çattı.
Ankara’da 36 yıllık bir saltanat kuran Mehmet Doğan ve 20 yıldan beri üye olan Ahmet Fidan ikilisi İstanbul’daki kongrede de yeni bir tiyatro sahneye koydular. Daha baştan kongre divan başkanı seçiminde tam bir usulsüzlük yapılarak alternatif kongre divan adaylarını oylama yaptırmadan Ahmet Fidan’ı kongreye divan başkanı olarak seçtiler. Hâlbuki Ahmet Fidan Cafer Vayni tarafından açılan davada hüküm yemiş şaibeli biriydi ve böyle bir kongrede divan başkanı olması tam bir skandaldı. Bu durumu bir tutanakla tespit altına aldık.
Bizler tarafından divan başkanlığı için teklif edilen Ali Nar, Mehmet Doğan’ın sözlü saldırılarına maruz kaldı. Kürsüde bir saate yakın konuşarak katılanları adeta uyutan Mehmet Doğan agresif konuşmaları ile tepki topladı.
İşin ilginç yanı da, TYB Genel başkanı Ulvi Yavuz kongreye katılmasına rağmen ona söz verilmemiş olması ve onun yerine Mehmet Doğan’ın konuşma yapmasıydı. Bu durum Süleyman Doğan tarafından, “Genel Başkan burada dururken her seferinde şeref başkanı Mehmet Doğan’ın konuşması şık değildir. Türkiye yazarlar birliği Mehmet Doğan ve Ahmet Fidan ikilisinden ibaret değildir. Kendisi ahlak dersi veriyor ancak ağabeysi yerinde Ali Nar hocamızı azarlıyor. Böyle mi onursal başkanlık yapılır?” şeklinde dile getirildi.
Kongrede ikinci sürpriz ise ihraç edilen üyeler hakkında yaşandı. Elliden fazla üye kimseye haber verilmeden ihraç edilmişti. Yerine de adeta “BİNDİRİLMİŞ KITALAR” gibi yeni üyeler seçilmişti. Kongre öncesinde hukuksuz ve habersiz olarak ihraç edilenlerden biri de 2010 yılında başkan adayı olarak gösterdiğimiz Cafer Vayni idi. Hukuksuz olarak ihraç edilen üyelerle ilgili divan başkanlığına verdiğimiz 15’er imzalı 3 önerge divan başkanı Ahmet Fidan tarafından işleme konulmadı. Hâlbuki kongreye katılan üyelerin 10’da 1’i kadar üyenin (11 üye) verdiği önergeleri gündeme almamak hukuksuz bir davranıştı ve tüzüğe de aykırıydı. Fakat baştan beri hukuksuzluğu kendilerine ilke edinenler burada da aynı aymazlığı işlemişlerdi. Bunun tüzüğe aykırı olduğunu ve hukuksuzluk işlediklerini defalarca gündeme getirmemize rağmen yine de önergeler işlem konulmadı.
Kongrede Mehmet Doğan ve Mahmut Bıyıklı tarafından yapılan konuşmalarda da Cafer Vayni adeta günah keçisi gibi saldırılara maruz kaldı. Kendileri çalıp kendileri söyledikleri üç beş programı ballandıra ballandıra anlatan Mahmut Bıyıklı konuşmalarında Cafer Vayni’ye hakaretler yağdırdı. Bu haksız saldırılara cevap vermek isteyen Cafer Vayni’ye ise söz hakkı verilmedi. Bu durum Cafer Vayni tarafından protesto edildi. Mikrofonu eline alan Cafer Vayni, Ahmet Fidan’ın yaptığı yolsuzluklar sebebiyle mahkûm olduğunu ve böyle bir kongrede divan başkanlığı yapamayacağın beyan etti. Ahmet Fidan’ın bir kongre divan başkanından çok taraf, kasıtlı ve baskıcı bir tavır sergilemesi ise kongreyi kavganın eşiğinden döndürdü ve çok ciddi bir gerginlik yaşandı. Bu aradan Muzaffer Doğan’ın Cafer Vayni’ye karşı takındığı seviyesiz tavır ise herkes tarafından tepkiyle karşılandı.
TYB İstanbul şube kongresinde açık biçimde yılların üyelerine zulüm yapılıyordu. Elliden fazla kendilerine muhalif olduğuna hükmettikleri yazar kimseye haber verilmeden ihraç edildiği gibi 2010 kongresinde hazirun listesinde olan 20’den fazla yazar da 2014 kongresindeki listeye yazılmamıştı. Yani tam anlamıyla bir tiyatro oynanıyordu.
Kongrede Mehmet Doğan’ın saldırgan ve terbiye sınırlarını aşan tutum ve davranışları ise oldukça can sıktı. Daha önce Muzaffer Doğan’a sarf ettiği “Cafer’in kuyruğu oldun” sözünü bu kez Süleyman Doğan’a söyledi. Bende buna tepki koyarak “esas kuyruk sizsiniz. Ankara’da Bizans oyunları sergiliyorsunuz. 40 yıldır yönetime çöreklendiniz. Bir de utanmadan insanlara kuyruk oldunuz diyorsunuz” diye tepkimi söyledim. Süleyman Doğan’da söz alarak Mehmet Doğan’ın yaptığı terbiyesiz yaftalamaya “Cafer benim doktora öğrencim. Ne demek kuyruğuna takıldın. Size yakıştıramadım.” şeklinde tokat gibi bir cevap verdi.
Konuşmasının devamında Süleyman Doğan şunları dile getirdi:
“Cafer Vayni’nin kalleşçe ihraç edilmesini kınıyorum. Aynı şekilde yine zulümle üyeliklerine son verilen üyelerimize yapılanları da kınıyorum. Burada ne hikmetse hep ahbap çavuş ilişkileri dönmektedir. Mesela benim onlarca kitabım olmasına rağmen hiçbir faaliyete çağrılmadım. Yine mesela benim kardeşim üyemiz olmasına ve şiir kitapları değişik yerlerde çok tutulmasına rağmen o da hiçbir faaliyete dâhil edilmedi. Hep aynı çevre ve hep aynı insanlar etrafında dönen bir zihniyet var. Divan seçilirken haksızlık yapılıyor. Ali Nar gibi seksen yaşındaki bir üyemize açık biçimde hakaret ediliyor. Bunlar ne ahlaka ne de insanlığa sığar.”
Süleyman Doğan’ın konuşmasının ardından yapılan yönetim ve denetim raporları hakkında yapılan açıklamalar ise tam anlamıyla bir rezaletti. 2 yılın gelir ve giderleri hakkında hiçbir açıklama yapılmadı. Bu durum haliyle üyeler arasında protestoya sebep oldu ve onlarca üye yönetim ve denetim raporlarının ibrasına oy vermedi.
Faaliyet raporu hakkında söz alarak kısa bir konuşma yaparak şunları söyledim:
“Muhterem Yazar Arkadaşlarım
1994 yılından beri TYB üyesiyim. Ancak şu ana kadar bir üye olarak hiçbir zaman bir istişareye çağrılmadım. Eminim ki buradaki yazar arkadaşlarımda benim gibidir. Ne hikmetse TYB kongreleri 2010 yılına kadar hep arka odalarda birkaç kişi arasında yapıldı. Mesela bizi bir kongreye çağırmışlardı. Geldiğimizde ortada kongre falan yoktu. O dönemler başkan olan Ahmet Kot’a “kongre için çağırdınız, ne oldu?” dediğimde “Biz arka odada hallettik” demişti. Bunun üzerine Vakit gazetesinde “TYB’nin Kongresi” isimli bir yazı kaleme alarak durumu tenkit etmiştim.
Yıllarca kongreler hep böyle sürdüğü ve ekip hiç değişmediği için 2010 yılındaki kongreye alternatif bir liste çıkardık. Ancak burada da hile yapılarak elliden fazla üye olmayan kişiye oy kullandırılarak kongre kazanılmıştı. Ne yazık ki bu yönetim TYB’nin mahkeme kapılarında sürünmesine sebep olmuştu. 2012 kongresinden sonra da aynı tas aynı hamam devam edip gitti. Kongrede Başkan seçilen Muzaffer Doğan Mehmet Doğan’ın tehditleri sonucu başkanlığı bıraktı. Mahmut Bıyıklı TYB’de rant olmadığını söyledi. Rant zadece para değildir ki! Bilindiği üzere “Masa, Kasa, Nisa” yani para, kadın ve makam da ciddi rant kapılarıdır. Koltuğun esiri olanlar makam altında ezilmişlerdir. Koltuk önemlidir. Mesela yazdığım bir hicivde şöyle demiştim: (Mahmut Bıyıklı’ya uyarlayarak okuyorum)
Dinsizi dindar eyledin
Donsuzlara don peyledin
Ya şu Mahmut’u neyledin
Bre koltuk sen neymişsin.
Yanına yaklaşan kişi
Kazık atmak oldu işi
Yok etti kardeş kardeşi
Bre koltuk sen neymişsin
Şeytan kimyasından mısın
Hırslar dünyasından mısın
Nefsin hülyasından mısın
Bre koltuk sen neymişsin
Dilerdim ki seçilen yönetimler üyelerle istişare toplantıları yapsın.
Dilerdim ki TYB ülkenin meseleleri hakkında önemli raporlar hazırlasın.
Dilerdim ki üyelerimize yönelik ve üye yazarların kitaplarından oluşan bir yazarlar kütüphanemiz olsun.
Dilerdim ki yönetim sık sık dile getirdikleri demokrasinin D’sine uygun hareket etsinler.
Ama heyhattt!
Mahmut Bıyıklı’ya bir yıl önce “yazarlarla neden istişare etmiyorsunuz? Neden yazarlarla bir toplantı yapmıyorsunuz?” Dediğimde bir ay sonra yapacağım demişti. 1 yıl geçti, hala ses yok.
Bizim için muhalif diyorlar. Allah’tan korkun. Bir kongrede liste çıkarmak muhaliflik midir? Siz kendinizi bu kurumun sahibi mi zannediyorsunuz ki, sizin yaptığınız zulümlere karşı çıkanlar muhalif olsun?
Mahmut Bıyıklı arkadaşların suizan ettiklerinden dem vurdu. Suizan eden kadar ettirende suçludur. Siz şeffaf olun kimse sizin hakkınızda suizan etmesin.”
Epeyce gergin geçen kongrede nihayet seçime geçildi. Seçimin gizli oy açık oy sayımı ile yapılması kararlaştırıldı. Ancak ne kadar hazindir ki bu bile gerçekleşmedi ve üyeler kimi seçeceklerini adeta açık oy usulüyle yapmak zorunda kaldı. Bu durum bile tek başına kongreyi yöneten divanın beceriksizliğini ortaya koymaya yeterdi.
Seçim bitti, bizzat benimde içinde bulunduğum bir heyet tarafından oylar tasnif edildi ve Hüseyin Öztürk yönetimindeki liste 82 oy, Süleyman Doğan yönetimindeki liste ise 30 oy aldı.
Ancak işin garip tarafı divan başkanı Ahmet Fidan kongre bitmesine rağmen yeni bir hukuksuzluğa daha imza atmaya çalıştı. Ankara kongresi için 64 delegenin oylanmasını istedi. Hâlbuki başta tespit edilen kongrede yapılacaklar listesinde delege seçimi maddesi yoktu. Buna hepimiz itiraz ettik ve liste oylanmadı. Ama eminim ki bunca hukuksuzluklara ve tüzüğe aykırı hareket eden Ahmet Fidan bunu oyladığına dair bir tutanak tutmuştur. Bunu ilerleyen süreçte göreceğiz. Her türlü hukuki haklarımızı şimdilik saklı tutuyoruz.
ÖNEMLİ 1. NOT:
HUKUKSUZLUK DİZ BOYU
Bize göre 2014 TYB kongresinde de çok ciddi hukuksuzluklar yapılmıştır. Bunların yargıya taşıdığımızda bu kongrenin en kısa zamanda iptal edileceği kesindir. Çünkü 2010 kongresinde yaptıkları birkaç hukuksuzluk kongrenin iptaline sebep olmuştu. Bu kongrede ise o kongrenin en az on katı hukuksuzluk ve tüzüğe aykırı hareket yapıldı. Hukuksuzluk yapanlar bunun yanlarına kar kalacağını düşünüyorlarsa aldanıyorlar. Elbette kim hukuksuzluk yaptıysa cezasını çekecektir. Bu davanın takipçisi olacağımızı buradan beyan ediyoruz.
Yeni yönetim 2 yıllığına seçildi. Eminim yine değişen bir şey olmayacak. Çünkü eski yönetim çoğunluk olarak yeniden seçildi. 2016 yılında yapılacak kongrede de aynı şeyler yaşanmamasını diliyorum. Ancak hiç ümitli değilim. İnşallah ben yanılırım da Hüseyin Öztürk yönetimindeki yeni yönetim üye merkezli bir çalışma yaparak bizi utandırır.
ÖNEMLİ 2. NOT:
YAZAR SÖZÜ!
2014 kongresinde aldığımız bu netice bize şunu da öğretti: Bir hafta içinde aradığımız 75 yazar üye bize oy vereceğini beyan etmesine rağmen ne hazindir ki verdikleri sözlerde durmadılar. Hâlbuki Anadolu’da “söz namus” olarak kabul edilir. Bu durum bile TYB üyesi bazı yazarların karakterini ortaya koymaya yeter de artar diye diye düşünüyorum.
ÖNEMLİ 3. NOT:
MUZAFFER DOĞAN VAKASI!!!
Oyların tasnifi sırasında Muzaffer Doğan yanıma geldiğinde kendisine Cafer Vayni’ye yönelik ahlak dışı yaptığı agresif davranışlar için kendisine hakkımı helal etmeyeceğimiz söyledim. Mehmet Doğan ile birbirlerine bunca hakarete rağmen nasıl bir arada bulunduklarını sordum. O da Mehmet Doğan’ı kolundan tutarak yanıma getirerek “Bak bizim aramızda bir şey yok” dedi. Doğrusu ben bu durum karşısında küçük dilimi yuttum. Mehmet Doğan’ın yanında Muzaffer Doğan’a “Yahu Mehmet Doğan’la “Kuyruk sensin. Şerefsizlik yapma. Ben kimsenin kuyruğuna takılmam. Şerefsiz sensin, namussuz sensin vs.vs.” şeklinde birbirinize ağza alınmayacak hakaretler ettiğinizi sen bize söylemedin mi? Ne oldu da şimdi kanka oldunuz? Bu nasıl bir anlayış?” dedim.
ÖNEMLİ 4. NOT:
“MEHMET BASIYOR, AHMET SATIYOR”
TYB, yıllarca “YURTTA SUS, CİHANDA SUS. AL BİT’LERDEN ALACAĞINI OL SUS PUS” felsefesini ilke edindiği kanaatindeyim. Bunun sebebi de Ankara yönetiminin 40 yıldır bir hegemonya kurarak oradan elde ettikleri rantı kimseye kaptırmak istememeleridir. Sanki TYB üyesi sadece Ankara’daki birkaç kişiymiş gibi onların kitapları basılmakta, satılmakta, devletin ve belediyelerin çeşitli birimlerine pazarlanmaktadır. Bu durum birçok üye tarafından “MEHMET BASIYOR, AHMET SATIYOR” şeklinde darb-ı mesel haline dile getirilmiştir.
Selim Çoraklı
Gazeteci-Yazar
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 13 Ocak 2014, 03:36