Bu rakama kayıtdışının dahil olmadığına dikkat çeken Bakan Çelik, Türkiye’de 2002 yılında iş kazası sayısının 72 bin, meslek hastalığı sayısının 601 iken bu rakamın 2010 yılında 62 bin iş kazası ve 544 meslek hastalığı olarak gerçekleştiğini belirtti.
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen “Türkiye’de İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi” (İSGİP) ve “İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Müdürlüğü (İSGÜM) Bölge Laboratuvarlarının Güçlendirilmesi” (İSGLABTEK) Projeleri Kapanış Konferansı Ankara’da düzenlendi. “İnşaat”, “Metal” ve “Madencilik” sektörlerini kapsayan proje kapsamında düzenlenen Konferansa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yanı sıra AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi, Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanı Muhsin Altun, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer ve AAM Genel Müdürü Brigitte John-Reiter da katıldı.
-DÜNYADA HER YIL 2.3 MİLYON İNSAN İŞ KAZASI SONUCU HAYATINI KAYBEDİYOR-
Konferansta konuşan Bakan Çelik, projelerin amacının öncelikli olarak iş sağlığı ve güvenliği bilinci oluşturmak olduğunu söyledi. Sanayi devrimi ile birlikte dünyada her alanda olduğu gibi çalışma hayatı ile ilgilide hızlı bir değişin yaşandığını ve yaşanmaya devam ettiğini söyleyen Bakan Çelik, değişen çalışma ortamının çalışanların karşılaştığı riskleri de artırdığını belirtti.
Gıdadan inşaata, sanayiden madenlere kadar her sektörde ürünün kalitesi kadar hangi koşullarda ve nasıl üretildiğinin, üretimi yapanların muhtemel risk durumlarının da önem kazandığını belirten Bakan Çelik, bu çerçevede iş sağlığı ve güvenliği konusunun çalışma hayatında gündeme geldiğini dile getirdi.
Bakan Çelik, dünyada 3 milyar iş gücü olduğunu ve bu iş gücünün her gün 1 milyonunun iş kazasıyla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyada her yıl 2.3 milyon insan iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybetmektedir. Yani bir başka tanımlamayla Moğolistan kadar, Kuveyt kadar ve Letonya, Makedonya kadar bir nüfus her yıl hayatını kaybetmektedir. Yani bir devlet iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli önlemler alınmadığı için bu devlet büyüklüğündeki insan toplulukları hayatlarını kaybediyor. Bu tablo korkunç bir tablo tabi ki. Hiçbir maddi kaygı bu tabloyu tolere edemez. İnsan hayatına da eş tutulamaz. Tutulmamalıdır. İş kazası ve meslek hastalıklarının insan kaybının yanında bir de dünya ekonomisine maliyeti var. Tabiî ki insan hayatı söz konusu olunca burada maddi kayıplar tabiî ki önem arz etmiyor ama netice itibariyle bahsettiğimiz endüstriyel ilişkilerde çalışanların sağlığının yanında bir verim elde etme ve kalkınmaya dönük olduğu için bu çabalar ekonomik olarak bakıldığından da 600 milyar dolardan 2.4 trilyon dolara kadar varan ve 170 ülkenin GSMH’ndan daha büyük kayıpların gerçekleştiğini görüyoruz.”
Konuşmasının içerisinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü de hatırlatan Bakan Çelik, “İnsanı yaşat ki çalışma hayatı da yaşasın ekonomilerde yaşasın. İnsanı yaşatmadıktan sonra çalışma hayatının varlığından da ekonominin varlığından da bahsetmek mümkün değildir. Maddi kayıplar yerine konur ama insan kaybının telafisinin olmadığını hepimiz biliyoruz” diye konuştu.
-TÜRKİYE’DE MEYDANA GELEN İŞ KAZASI SAYISI AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDEN ORTALAMA 6 KAT DAHA FAZLA-
İş sağlığı ve güvenliği konusunda Türkiye açısından bazı pozitif gelişmeler olmasına rağmen tablonun çok iç açıcı olmadığını söyleyen Bakan Çelik, “Kayıtlar çerçevesinde ifade ediyorum. Mutlaka bu rakamların ötesinde kayıtdışılıkta söz konusu. Hergün 172 iş kazası, 4 ölüm ve 6 sürekli iş göremezlik durumu ile karşı karşıyayız. 1990 yılından bugüne baktığımızda iş kazalarında ve meslek hastalıklarında azalma olmasına rağmen halen hedeflerimize ulaşma konusunda, hedeflerimizin çok uzağında olduğumuzu da belirtmek istiyorum. 2002 yılında iş kazası sayısı Türkiye’de 72 bin, meslek hastalığı sayısı 601, 2010 yılında 62 bin iş kazası 544 meslek hastalığı sayısı tespit edildi. 90’dan bugüne bir gerileme var. Ama geneliyle mukayese ettiğimiz zaman yüz bin işçide ölüm oranı 16.8’den 14.5’e gerilemiş ancak Avrupa Birliği ülkeleri ile mukayese ettiğimizde 15 AB ülke ortalamasının 2.5 olduğu dikkate alınırsa bizim 14.5 ile mukayesenin nasıl bir tablo ortaya koyduğunu görmemiz gerekiyor” dedi.
-İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YASASININ KISA SÜREDE MECLİS’TEN GEÇECEĞİNE İNANIYORUM-
İş Sağlığı Güvenliği Yasası’nın çıkarılması ve uygulamaya konması ile ilgili bir irade ortaya koyduklarını söyleyen Bakan Çelik, bu yasanın şuanda Meclis’e sunulduğunu söyledi. Bütün çalışanları kapsayan bir düzenlemeyi yasalaştırmak için parlamentoya gönderdiklerini ifade eden Bakan Çelik, “Kısa süre içerisinde parlamentodan geçeceğini de inanıyorum.
Bugüne kadar İş Kanunu bünyesinde 8-10 maddeden ibaret bir iş sağlığı güvenliği düzenlemesi çerçevesinde bu çalışmaları sürdürdük. Bundan dolayı kanuni düzenlemelerden sadece İş Kanunu’na tabi çalışanlar yararlanabilmektedir. Mevcut mevzuat bildiğiniz gibi 50’nin üzerinde işçi çalıştıran iş yerleri için İş Sağlığı Güvenliği ve İş yeri hekimi ile ilgili bir düzenleme içeriyor. 50’nin altında çalışanlara baktığımız zaman işçi olarak yüzde 62’sini oluşturuyor. İş yeri olarakta yüzde 98’ini oluşturuyor. Yüzde 98 işyerinden iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlem alma mevzuatımız açısından yok diyebiliriz. Diğer açıdan yüzde 62 çalışan bu kapsamın dışında olduğu dikkate alınırsa üzerimizdeki sorumluluğun ne kadar önemli olduğunu görme açısından önem arzediyor” dedi.
Yeni hazırlanan Yasa kapsamında tüm çalışanları içine alan bir iş sağlığı güvenliği mevzuatının Meclis’e taşındığını dile getiren Bakan Çelik, bu düzenlemenin AB ve ILO normlarına uygun bir düzenleme olduğunu söyledi. Çelik, düzenleme kapsamında iş kazaları ve meslek hastalıkları bildirimlerinin sadece SGK’ya yapılarak tek bildirime geçilmesinin esas alındığını ve sağlık kuruluşlarına bildirim zorunluluğu getirildiğini belirtti. Çelik şunları kaydetti:
“Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak temel bir insan hakkıdır. Bir insanın hayatı milyarlarca dolarlık üretimden ihracattan daha değerlidir. Bundan hiç şüphe yok. Güvenlik bilincini kültürel ilişkilerin vazgeçilmez unsuru haline getirmek durumundayız. Kaza olduktan sonra ah vah etmek hep yaptığımız şey. Hep karşılaştığımız bir durum. Kaza geliyorum demez. Ama bir de bakmışsınız ki kaza sizi bulmuş, gelir. O halde devlet olarak kuralları koymak ve denetlemek bizim görevimiz. İşte şuanda yaptığımız bu. İşveren kuralları uygulamak durumundadır, işçi ise kurallara uyarak bu sürece katkı sağlamak durumundadır.”
-PROJE KAPSAMINDA MADEN, METAL VE İNŞAAT SEKTÖRLERİ ELE ALINDI-
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, İSGİP-İSGLABTEK projelerinin 3 sektör üzerinde odaklandığını söyledi. Bu sektörlerin “metal”, “maden” ve “inşaat” olduğunu söyleyen Özer, dünyanın bütün ülkelerinde bu sektörlerin meydana gelen iş kazalarında ilk sıraları aldığını belirtti.
Proje kapsamında 10 il seçildiğini söyleyen Özer, 116 işyerine yaygınlaştırma çalışması yapıldığını ve bin 500 işyerinin de uygulama alanı olarak belirlendiğini söyledi.
Özer ayrıca, mühendislik fakültelerinde okuyan öğrencilerin iş hayatına atılmadan önce iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmeleri amacıyla bir günlük eğitime alınacaklarını duyurdu. Bu projeyi İŞKUR aracılığıyla yürüttüklerini söyleyen Özer, bu projeyi kısa sürede hayata geçireceklerini ifade etti. Özer, bir diğer projelerinin de 5 bin mühendislik fakültesi mezununa iş güvenliği kursları vererek bunları iş güvenliği uzmanı olarak değerlendirmek olduğunu söyledi.
-PROJE 3 AMACA YÖNELDİ-
AAM Genel Müdürü Brigitte John-Reiter ise, hayata geçirilen projenin amacının Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesi olduğunu söyledi. 3 sektörün ele alındığı projenin 3 ana amacının bulunduğunu söyleyen Reiter, bunların iş sağlığı ve güvenliğini bir üst seviyeye çıkarmak, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının kapasitesini artırmak ve sosyal taraflar ile kurumlar arası farkındalığı artırmak olduğunu söyledi.
Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanı Muhsin Altun da çalışanların emeğinin alnının teri kurumadan ödenmesinin önemliliğine dikkat çekerek, proje kapsamında çalışanların ücretlerinin zamanında ödenmesinin öncelikleri arasında yer aldığını dile getirdi.
-AB TÜRKİYE’YE YILDA 700 MİLYON EUROLUK DESTEK SAĞLIYOR-
AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi ise, Avrupa Birliği’nin 2020 stratejisinin ana hedeflerinden birinin güvenli iş sağlığı ortamı yaratmak olduğunu söyledi. AB ülkelerine genel olarak bakıldığında iş kazalarının yüzde 90’ının KOBİ’lerde meydana geldiğini söyleyen Varadi, AB’nin 2012’de iş kazalarını 4’te 1 oranında azaltma hedefi bulunduğunu dile getirdi. AB’nin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının sıkı tedbirler içermesinin AB ülkelerinin rekabet gücünü de artırdığına dikkat çeken Varadi, AB’nin Türkiye’ye her yıl 700 milyon euro destek verdiğini, bu desteğin 21 milyon euroluk kısmının ise iş sağlığı ve güvenliği alanı ile ilgili kaynak olduğunu söyledi.
ANKA
Haber Kaynağı : Haber7.com