Dünya Bankası'nın 2012 yılı ''Küresel Ekonomik Görünüm Raporu''nda, 2011 yılında yüzde 2,7 büyüyen küresel ekonominin 2012 yılında yavaşlayarak yüzde 2,5, 2013 yılında ise yüzde 3,1 büyüyeceği tahmin edildi. Dünya Bankası, Haziran 2011'de yayımladığı raporunda, küresel ekonominin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 3,6 büyüyeceğini öngörmüştü.
Bu yıl yüzde 5,4 ve gelecek yıl yüzde 6 büyümesi beklenen gelişmekte olan ülkeler, 2012 yılında yüzde 1,4 ve 2013 yılında yüzde 2 büyümesi beklenen yüksek gelirli ülkelerden daha iyi büyüme performansı sergilemeyi sürdürecek. Daha önceki tahminlere göre, gelişmekte olan ülkelerin bu yıl yüzde 6,2, gelecek yıl yüzde 6,3, yüksek gelirli ülkelerin bu yıl 2,7, gelecek yıl da yüzde 2,6 büyümesi bekleniyordu.
Avro Bölgesi'nin bu yıl yüzde 0,3 daralacağını tahmin eden Dünya Bankası, dünyanın en büyük ekonomisi ABD'nin bu yıl için büyüme tahminini yüzde 2,9'dan yüzde 2,2'ye ve gelecek yıl için ise yüzde 2,7'den yüzde 2,4'e çekti. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin'in bu yıl yüzde 8,4 ve 2013 yılında yüzde 8,3 büyüyeceği tahmin ediliyor.
Dünya Bankası, küresel ekonominin özellikle Avro Bölgesi'ndeki borç krizinin yanı sıra Hindistan, Brezilya ve diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümelerinin yavaşlaması nedeniyle yüksek belirsizlik taşıdığını, küresel büyümenin bundan olumsuz etkileneceği uyarasında bulundu.
Gelişmekte olan ülkelerin 2008 yılındaki küresel ekonomik krizle karşılaştırıldığında daha ciddi olabilecek şoklara hazır olması gerektiğine dikkati çeken Dünya Bankası, bir çok Avrupa ülkesinin finansal piyasalardan fon sağlayamaması durumunda koşulların kötüleşebileceğinin altını çizdi.
Dünya ekonomisinin önemli aşağı yönlü riskler ve kırılganlıklarla çok zorlu bir döneme girdiği belirtilen raporda, Avrupa'nın resesyona girdiğinin görüldüğü, Brezilya, Hindistan, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye gibi önemli gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin kısmen iç politikadaki sıkılaştırmayla yavaşladığı vurgulandı.
IMF kaynaklarını artırmak istiyor
Uluslararası Para Fonu (IMF), kötüleşen finansal krizi hafifletmeye yardımcı olmak için kaynaklarını 500 milyar dolar artırmayı amaçladığını bildirdi.
IMF, Avro Bölgesi borç krizine karşı küresel ekonomiyi korumak için kaynaklarını 500 milyar dolar artırmayı hedeflediğini, gelecek yıllarda ülkelerin, 1 trilyon dolar kadar krediye ihtiyaç duyacağının tahmin edildiğini açıkladı.
Avrupa ülkelerinin IMF'ye söz verdiği 200 milyar dolarlık kaynağın, Fon'un artırmayı beklediği toplam 500 milyar doların içinde bulunduğu belirten IMF, son iki yılda kaynaklarının üçte birini Avro Bölgesi ülkelerinin kurtarma paketleri için ayırırken, ekonomik koşulların kötüleşmesi nedeniyle Avrupa dışındaki ülkelerin daha fazla yardıma ihtiyacı olacağından endişe ediliyor.
ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü Kara Alaimo, IMF'ye ek kaynak sağlama niyetlerinin olmadığını bildirdi.
Alaimo, ''Uluslararası ortaklarımıza IMF'ye daha fazla para verme niyetimiz olmadığını söyledik. IMF'nin Avrupa'da önemli rol oynayabileceğini düşünmeye devam ediyoruz, ancak yalnızca söz konusu ülkelerin kendi çabalarını tamamlamak için'' dedi.
Avrupa'nın problemlerini çözecek kapasitesi bulunduğuna işaret eden Alaimo, IMF'nin Avro Bölgesi'nde etkin bir koruma duvarının yerine geçemeyeceği uyarısında bulundu.
Japonya hükümeti, Japonya'nın borçlu Avrupa ülkelerine yardım etmek ve piyasaların istikrara kavuşması için IMF'ye daha fazla kredi sağlamaya hazır olduğunu, ancak bunun söz konusu ülkelerin krizin üstesinden gelmek için daha fazla çaba göstermelerine bağlı olduğunu bildirdi.
Fonun gerekli kaynağı elde edebilmek için özellikle Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi gelişmekte olan üyelerinden yardım talep edeceği belirtiliyor.
Avrupa
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, istihdam sorununa çözüm bulmak için sendika liderleri ve işadamlarının katıldığı toplantıda, ''Fransa'da ekonomik durum Avrupa'da olduğu gibi çok vahim. Durum acil'' dedi.
Toplantıda, işsizliği düşürmek ve büyümeyi desteklemek için 430 milyon avroluk istihdam paketi önerdiğini söyleyen Sarkzoy, Fransa'nın asıl rakibinin Almanya olduğunu, Fransa'da işçilik maliyetlerinin 2000 ve 2009 yılları arasında yüzde 20 arttığını, Almanya'da ise bu oranın yüzde 7 olduğunu kaydetti.
Avro Grubu Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker, Avro Bölgesi'nin resesyonun eşiğinde olduğunu, büyümeyi destekleyici yollar bulunması gerektiğini bildirdi.
Avro Bölgesi'nin teknik olarak resesyonun eşiğinde olduğunu ifade eden Juncker, ''Mali konsolidasyonun alternatif tanımayan bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Kamu maliyemizi sağlamlaştırmalıyız, ancak aynı zamanda Avrupa'nın gerçek bir büyüme politikasına kendini adamasının önemine dikkat çekilmesi gerekiyor'' diye konuştu.
AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, Avrupalı liderlerin Avro Bölgesi'nde bütçe disiplinini güçlendirmeye yönelik yeni bir anlaşmaya varmasının ay sonunu bulacağını, bu anlaşmanın da Mart ayı başında imzalanabileceğini kaydetti.
Finansal istikrarın Avro Bölgesi ve AB için kilit unsur olduğunu, bu temel amaca bir gecede ulaşılamayacağını, krizin üstesinden gelmek için çaba talep edileceğini vurgulayan Van Rompuy, Avrupalıların büyümeye ve yeni işlerin yaratılmasına yeniden odaklanması gerektiğine işaret etti.
Bu arada Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi, bankaların ve diğer finansal şirketlerin risk değerlendirmelerini sadece kredi derecelendirme kuruluşlarının fikirlerine dayandırmayı durdurması gerektiğini söyledi.
Draghi, Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, ''Hiçbir zaman kredi notlarına ilişkin değerlendirme yapmayacağım, ancak birinin bu kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinin piyasalar, düzenleyiciler ve yatırımcılar için ne kadar önemli olduğunu sorması gerekiyor'' dedi.
Yatırımcıların, kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerine, kendi analizlerinin yanı sıra sadece bir bilgi kırıntısı olarak muamele etmesi gerektiğini vurgulayan Draghi, büyük çapta piyasaların bu kredi notu değişimleri beklentisi içinde olduğunu ve bu beklentileri fiyatlandırdığını, kredi notları değerlendirmesi olmadan hareket etmeyi ya da en azından kredibiliteyi değerlendirmeyi öğrenmek gerektiğini ifade etti.
ECB Yönetim Kurulu Üyesi Ewald Nowotny, ECB'nin, tahvil alım programına (SPM) alternatif çözümler araştırdıklarını, tartışmaların, SMP olmaksızın yapılabilecek bir noktadan uzak olmadığını vurguladı.
Avro Bölgesi'ndeki borç krizine çözüm üretmek üzere ECB'nin rolünün artırılmasına bir kez daha karşı çıkan Nowotny, ''Avrupa Birliği (AB) anlaşmalarına ve bankanın statüsüne göre ECB, para politikasının merkezinde yer alıyor, ancak tek ekonomik aktör değil. İyi bir ekonomi politikası ortaya çıkarabilmek için mali ve para politikaları arasında işbirliği gerekli'' diye konuştu.
İngiltere Maliye Bakanı George Osborne, Yunanistan'ın borç krizinin Avrupa'nın istikrarı için, kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) 9 Avro Bölgesi ülkesinin kredi notunu düşürmesinden daha büyük tehdit teşkil ettiğini söyledi.
Osborne, ''Avro Bölgesi'nde kredi notu düşürülmesinden ziyade, Yunanistan'ın özel sektöründeki borç krizi daha büyük bir istikrarsızlık kaynağıdır'' dedi. Avro Bölgesi'nin para biriminin arkasında durduğunun gösterilmesi gerektiğini ifade eden Osborne, ülkesinin, IMF'ye daha fazla para vermeye hazır olduğunu da kaydetti.
Almanya Ekonomi Bakanlığı, ekonominin 2012 yılı için büyüme tahminini, yüzde 1'den yüzde 0,7'ye çekti. Almanya ekonomisindeki büyümenin 2013 yılında yeniden hız kazanarak yüzde 1,6 olacağı tahmin ediliyor.
İngiltere'de ekonomik tahminlerde bulunan denetim ve danışmanlık firması Ernst & Young'a bağlı ''Item Club'' adlı düşünce kuruluşu, İngiltere'de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) geçen yılın son çeyreğinde daraldığını ve bu yılın ilk üç ayında da daralmasının beklendiğini bildirdi.
Avro Bölgesi'ndeki borç sorunu çözülse bile İngiliz ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 0,2 büyüyeceği öngörüsünde bulunan kuruluş, ülkedeki işsizlerin sayısının 300 bin kişi artacağını, böylece 3 milyona yakın kişinin işsiz olacağını tahmin etti.
Kredi derecelendirme kuruluşları
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P), Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) ''AAA'' olan uzun vadeli kredi notunu ''AA ''ya düşürdü.
EFSF Başkanı Klaus Regling, S&P'nin EFSF'nin kredi notunu indirmesiyle ilgili olarak, ''Sadece bir kredi kuruluşunun EFSF'nin kredi notunu 'AA 'ya indirmesi Fon'un 440 milyar avroluk kredi kapasitesini azaltmayacak. EFSF, İrlanda ve Portekiz'in yanı sıra Yunanistan için ikinci kurtarma paketine fon sağlamak için yeterli paraya sahip'' dedi.
Regling, ''EFSF'nin, 500 milyar avroluk Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) Temmuz 2012'de kullanıma hazır hale gelinceye kadar mevcut ve gelecekteki düzeltme programlarıyla ilgili taahhütlerini yerine getirecek yeterli araçları bulunduğunu'' ifade etti.
Japonya Maliye Bakanı Jun Azumi, S&P'nin, EFSF'nin uzun vadeli kredi notunu düşürmesine karşın fondan tahvil almaya devam edeceklerini açıkladı. Japonya'nın döviz rezervlerinin sağlam yönetimi için önemli aktif olarak değerlendirilen EFSF'nin tahvillerini satın aldıklarına dikkati çeken Azumi, EFSF'nin tahvillerinin hemen tartışma konusu yapılacağını düşünmediğini vurguladı.
Moody's, Fransa'nın ''AAA'' olan uzun vadeli kredi notunu ve ''durağan'' olan kredi notu görünümünü teyit etti.
Fransa ekonomisinin güçlü olduğunu, ancak büyüme görünümünün ''Fransız hükümetinin mali konsolidasyon planlarına'' ilişkin riskleri ortaya koyduğunu belirten kuruluş, ''bu ülkenin kredi notu görünümüne ilişkin değerlendirmeyi, AB ülkelerinin kredi notlarını gözden geçirme kapsamında 2012 yılının ilk çeyreğinde yapacağını'' kaydetti.
Fitch, Direktörü Alessandro Settepani Milano'da yaptığı konuşmada, İtalya'nın kredi notunun düşürülmesinin olası seçeneklerden biri olduğunu, ülkenin kredi notunun bu ay sonuna kadar iki kademe düşürülebileceğini söyledi.
Fitch ayrıca, Rusya'nın ''BBB'' olan uzun vadeli kredi notunu teyit etti, not görünümünü ''pozitif''ten ''durağan''a çevirdi.
Kuruluşun ülke kredi notları direktörü Charles Seville, ''Fitch'in Rusya'nın kredi notunu teyit ettiği Eylül 2011'den bu yana bu ülkede siyasi belirsizliğin arttığına ve küresel ekonominin görünümünün kötüleştiğine'' dikkati çekti.
Öte yandan Fransa Bütçe Bakanı Valerie Pecresse, S&P'nin, ülkesinin kredi notunu düşürmesinin borçlanma maliyetlerini artırmayacağını belirtti.
Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble de, S&P'nin, Avrupa'nın şimdiye kadar neler yaptığını anlamadığına inandığını, bunun yanı sıra bu kuruluşun Avrupa ülkelerinin bütçe açığının azaltılması için aldıkları önlemleri yeterince değerlendirmediğini vurguladı.
İtalya Başbakanı Mario Monti ise S&P'nin, Avro Bölgesi'nde ''yönetim eksikliği olduğunu vurguladığını'' kaydetti.
S&P, aralarında Fransa, Avusturya ve İtalya'nın da bulunduğu Avro Bölgesi'ne üye 9 ülkenin kredi notunu düşürmüştü.
ABD ve diğer
ABD'de geçen hafta işsizlik maaşı başvuruları geriledi.
Çalışma Bakanlığı, geçen hafta işsizlik maaşı başvurularının 50 bin azalarak 352 bine düştüğünü açıkladı. Böylece, işsizlik maaşı başvuruları Nisan 2008'den bu yana en düşük seviyesine indi. İşsizlik maaşındaki düşüş, istihdam piyasasının güçlendiğinin işareti olarak değerlendiriliyor.
Dört haftalık işsizlik maaşı başvuruları da 379 bine düştü. Bu, üç yılı aşkın bir süredir en düşük rakam olarak kayıtlara geçti. ABD'de işsizlik oranı yüzde 8,5 seviyesinde bulunuyor.
Çin ekonomisinde ekonomik büyüme geçen yıl yavaşladı.
Çin İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, küresel ekonomide görülen yavaşlamanın etkisiyle Çin'in GSYH'si geçen yıl yüzde 9,2 büyüdü. Ekonomi, 2010'da yüzde 10,4 büyümüştü.
Ekonomistler, Çin'in GSYH'sindeki artışın bu yıl daha da yavaşlayacağını tahmin ediyor.
Çin'de doğrudan yabancı yatırımlar, geçen yıl yüzde 9,7 artış kaydetti.
Çin Ticaret Bakanlığının verilerine göre, ülkeye gelen doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl yüzde 9,7 artarak 116 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Ülkede doğrudan yabancı yatırım miktarı 2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 17,4 artarak 105,74 milyar dolara yükselmişti.
Bu ülkeye doğrudan yabancı yatırımlardaki artışın bu yıl Avro Bölgesi'ndeki borç krizi ve ABD ekonomisinde büyümenin yavaşlayacağı beklentileriyle düşmesi bekleniyor.
Döviz piyasası
ABD dolarının, uluslararası döviz borsalarında önemli para birimleri karşısında, Pazartesi günü açılış ve Cuma günü kapanış değerleri şöyle oldu:
PARA BİRİMİ PAZARTESİ CUMA
----------- --------- ---------
Japon Yeni 76,94 76,94
İsviçre Frangı 0,9539 0,9343
Kanada Doları 1,0225 1,0129
Londra döviz piyasasında pazartesi günü 1,2665 dolardan açılan avro, cuma kapanışta 1,2931 dolara yükseldi.
Aynı borsada pazartesi günü 1,5323 dolardan açılan İngiliz sterlini ise cuma kapanışta 1,5571 dolar oldu.
New York borsasında, altının ons fiyatı salı günü 1.655,20 dolardan kapanırken, cuma günü kapanışta 1.663,70 dolara yükseldi.
ABD, Avrupa ve Asya borsaları
ABD'de dün New York Borsası'nda Dow Jones Endeksi yüzde 0,76 değer kazanarak, haftayı 12.720,48 puandan kapattı. Standard and Poor's 500 Endeksi aynı gün yüzde 0,07 artarak 1.315,38 puana çıkarken, Nasdaq Bileşik Endeksi ise yüzde 1,63 düşerek 2.786,70 puana geriledi.
Amerika kıtasında ayrıca Brezilya Borsasında Bovespa Endeksi yüzde 0,62 ve Kanada Borsası yüzde 0,13 yükseldi. Arjantin Borsası'nda Merval Endeksi yüzde 0,50 ve Meksika Borsası'nda IPC Endeksi yüzde 0,79 geriledi.
Avrupa'da borsalar haftanın son işlem gününde düşüşle kapandı.
Londra Borsası'nda FTSE-100 Endeksi yüzde 0,22 değer kaybederek 5.728,55 puandan haftayı kapattı.
Frankfurt Borsası'nda Dax Endeksi yüzde 0,18 düşüşle 6.404,39 puandan ve Paris Borsası'nda Cac 40 Endeksi de yüzde 0,22 değer kaybederek 3.321,50 puandan haftayı tamamladı.
Avrupa'da ayrıca İspanya'da Madrid Borsası'nda IBEX 35 Endeksi yüzde 0,49, İtalya'da Milano Borsası yüzde 0,13, Hollanda'da Amsterdam Borsası'nda AEX Endeksi yüzde 0,05, İsveç Borsası'nda OMX 30 Endeksi yüzde 0,44 ve İsviçre'de Zürih Borsası yüzde 1,16 değer kaybetti.
Asya'da ise Japonya'da Tokyo Borsası'nda Nikkei 225 Endeksi haftayı yüzde 1,47 artarak 8.766,36 puandan kapattı.
Asya'da ayrıca Tayvan Borsası yüzde 0,15, Avustralya Borsası yüzde 0,57, Hong Kong Borsası yüzde 0,84, Güney Kore Borsası yüzde 1,82,Hindistan Borsası'nda BSE Sensex 30 Endeksi yüzde 0,12, Çin'de Şanghay Borsasında SE Composite endeksi yüzde 15 ve Singapur Borsası yüzde 1,36 değer kazandı.
Endonezya Borsası ise yüzde 0,36 ve Tayland Borsası yüzde 0,03 geriledi.
Petrol piyasası
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), küresel petrol talebinin bu yıl büyümeye devam edeceğini bildirdi.
OPEC'in Ocak 2012 aylık petrol piyasası raporunda, geçen yıl yüzde 0,9 oranında artan küresel petrol talebinin Avro Bölgesi krizi ve diğer ekonomik sorunlara rağmen bu yıl günlük 1,1 milyon varil artacağı tahmininde bulunuldu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinin geçen yıla göre daha az petrol tüketmesinin beklendiği belirtilen raporda, OECD bölgesi dışındaki ülkelerin petrol talebinin ise günlük 1 milyon varilden fazla artacağı öngörüldü.
OPEC, bu yıl OPEC üyelerinin petrolüne olan talebin geçen yıla göre değişmeyerek günlük 31 milyon varile ulaşmasını beklediğini de kaydetti.
Suudi Arabistan'ın, petrolün varil fiyatının 100 dolar olmasını makul buluyor.
Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan'ın Petrol Bakanı Ale El Naimi, CNN'e verdiği demeçte, ''Petrolün varil fiyatını istikrara kavuşturabilmeyi ve 100 dolar seviyesinde tutmayı temenni ediyor ve umuyoruz. Üreticiler ve tüketiciler için ortalama 100 dolarda muktedir olursak, dünya ekonomisinin daha iyi biçimleneceğini umuyorum'' dedi.
Riyad yönetimi, en son petrolün varil fiyatının 75 dolar olmasından yana olduğunu açıkladığı Kasım 2008'den bu yana bu konuda görüş bildirmiyordu.
ABD ham petrolünün Şubat ayı teslimi varil fiyatı haftayı 98,33 dolardan ve Londra Brent tipi ham petrolün Şubat ayı teslimi varil fiyatı da 111,55 dolardan tamamladı.
ABD Batı Teksas tipi ham petrolünün Şubat ayı teslimi varil fiyatı dün haftanın son işlem gününde 2,21 dolar düşerek 98,33 dolar, Londra Brent tipi ham petrolün Mart ayı teslimi varil fiyatı ise haftanın son işlem gününde 1,69 dolar azalışla 111,55 dolar oldu.
Haber Kaynağı : Haber7.com