2009 yılı başında Genelkurmay Başkanlığı'nın ‘irticayla mücadele için yeni bir eylem planı hazırladığı' iddiaları gündemi sarsmıştı. Taraf Gazetesi, 12 Haziran 2009'da ‘AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşetiyle belgenin detaylarını yayınladı. İddiaya göre, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı' Genelkurmay Harekât Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmıştı. Altında ise Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek'in imzası vardı. Belge, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Üsteğmen ve avukat Serdar Öztürk'ün bürosundan ele geçirilmişti. Plan tamamen ‘AK Parti hükümeti' ve ‘Fethullah Gülen Cemaati' başta olmak üzere mütedeyyin kesimi hedef alıyordu. Hükümet ‘şeriatı getirmek istemekle', Fethullah Gülen ise AKP’ye destek olmakla suçlanıyordu. Eylem planında “Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu ‘Silahlı Terör Örgütü’, ‘Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü’, (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.” deniyordu.
Belge ortaya çıktıktan sonra Genelkurmay Başkanlığı, aynı gün Askeri Savcılığa ‘soruşturma emri' verdi. Bu arada, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, 17 Haziran'da Dursun Çiçek'i ifadesini almak için adliyeye çağırdı. Savcılık ayrıca Jandarma, Emniyet, TÜBİTAK ve Adli Tıp'tan da belgeyle ilgili rapor istedi. Jandarma Kriminal raporunda, ‘belgedeki imza ile Çiçek'in mukayese imzaları arasında genel şekilleri yönünden benzerlik olduğu' aktarıldı. Adli Tıp, ‘belgedeki imzayla Albay Çiçek'in mukayese imzaları arasında biçimsel olarak benzerlik saptandığını' rapor etti. TÜBİTAK, ‘belgenin orijinalinde bulunmayan unsurların belgeye sonradan eklendiğine ilişkin olağan dışı bir görüntüye rastlanmadığını' açıkladı. Son olarak Emniyet Kriminal, ‘imzanın Albay Çiçek'in elinin mahsulü' olduğunu belirtti.
BELGEYİ GÖRMEDEN KANAAT AÇIKLANDI
Askeri savcılık, soruşturmasında Jandarma, Emniyet, Adli Tıp ve TÜBİTAK gibi kurumların skandal belgeyle ilgili hazırladığı raporu görmezden geldi ve ‘kovuşturmaya gerek olmadığına' kanaat getirdi. ‘Görevsizlik' kararı verdiğini 24 Haziran'da raporuyla birlikte duyurdu. Süreç içerisinde Dursun Çiçek’in başka belgelere attığı imzalar da gündeme geldi. Ancak Çiçek'in, askeri savcılıkta verdiği ifadenin altına attığı imzanın o güne kadar kullanageldiği imzadan farklı olması tartışmalara sebep oldu. Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 26 Haziran’da düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında, askeri savcılığın kararını savundu. ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı ‘kağıt parçası' olarak tanımladı. “Bugün biz bu kağıt parçasının birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.
EMEKLİ GENERAL: BELGE OCAK 2009’DA HAZIRLANDI
İsminin yazılmasını istemeyen emekli bir orgeneral 15 Haziran'da Taraf'a konuştu. General, belgeyi doğruluyordu. Buna göre, skandal planın hazırlanmasına ocak ayında başlanmış, şubat ve martta raporlar üst birimlere sunulmuştu. Nisanda ise rapora son şekli verilmişti. Cuntaya dikkat çeken general şöyle diyordu: “Kara Kuvvetleri komutanı iken İlker Başbuğ'u iki kez bu ekiple ilgili uyardım. Yanlış işler yaptıklarını söyledim. Başbuğ da ‘Müsaade etmem' dedi. Albayın masum olduğuna inanıyorum. O verilen emre uymuştur.”
İMZAYI NEDEN DEĞİŞTİRDİN?
Dursun Çiçek'in askeri savcılıkta verdiği imza, eylem planının altındakinden çok farklıydı. Yine askeri savcıya verdiği ilk ifadesinde “Yeni imzamı üç yıl önce kullanmaya başladım.” diyecekti. 2 Temmuz 2010’da Ergenekon davasında verdiği ifadesinde ise, “Ben imza özürlüyüm, imza güvenliğimi arttırmak için askeri savcılığın bilgisi dâhilinde 12 Haziran 2009'daki ifademde imzamı değiştirdim.” ifadelerini kullandı.
ADLİ TIP NOKTAYI KOYDU: BELGE GERÇEK
23 Ekim 2009'da belgenin orijinalinin savcıların elinde olduğu öğrenildi. Dava dosyasında yer alan bilgilere göre, Kaos Planı'nın aslı, 30 Eylül'de Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırılmıştı. Savcılar, belgenin orijinal olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu'nun kapısını çaldı. Burada yapılan incelemede de belgenin orijinal olduğu ve üzerindeki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu belirlendi.
Üç uzmanın hazırladığı ve 19 Ekim'de savcılara gönderilen raporda, ‘İnceleme konusu belge 4. sayfasında, Dursun Çiçek'e atfen atılı basit tersimli imza ile Dursun Çiçek'in basit tersimli polimorf mukayese imzaları arasında tersim tarzı, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlik saptandığından inceleme konusu belgelerdeki söz konusu imzanın Dursun Çiçek'in el ürünü olduğunun kabulu gerektiği' aktarılıyordu. Kısaca, belgedeki ıslak imza Albay Çiçek'e aitti. Ancak Çiçek'in talebi doğrultusunda belge Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu'na da gönderildi. 11 kişilik heyet tarafından incelendi. 7'ye karşı 4 oyla belgedeki imzanın Çiçek'e ait olduğu burada da tescillendi.
AKP, DAVAYA MÜDAHİL OLDU
Belgenin gerçekliğinin farkıl resmi kurumlar tarafından tescillenmesi üzerine AKP, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya müdahillik için başvuruda bulundu. Talep mahkeme heyeti tarafından kabul edildi.
BELGENİN ASLI BULUNUNCA BAŞBUĞ NE DEDİ?
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, ‘Kaos Planı' için kullandığı ‘kâğıt parçası' ifadesi günlerce tartışıldı. Zira Başbuğ, çok ciddi bir belgeyi ‘yok hükmünde' görüyordu. Ancak ilerleyen zamanda yanıldığı ortaya çıktı. Belgenin aslı bulundu. Başbuğ, 14 Mart 2010'da Milliyet Gazetesi'nden Fikret Bila'ya konuştu. Bila'yı Karargâh’ta ağırlayan Başbuğ, söz konusu belgeye neden ‘kâğıt parçası' dediğini, “Fotokopiye belge mi deseydik? Fotokopi gayet tabii ki belge değil. Yargıtay içtihadına dayanarak ‘belge değil’ dedim. Sonra ne dedim? Yeni bilgi, belge, emare çıkarsa elbette soruşturma yeniden açılır.” ifadelerini kullanacaktı.
ASKERİ SAVCI İDDİANAME HAZIRLADI, MAHKEME KABUL ETTİ
Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinde yer alan bilgi notunda, Askeri Savcılığın soruşturmayı yeniden açtığı aktarıldı. Adli Tıp Kurumu'nun imzayla ilgili hazırladığı rapor, 27 Ekim'de askeri savcılığa gönderildi. Askeri Savcı Yavuz Şentürk, iddianamesini 12 Mayıs 2010'da tamamladı. Daha önce belgeyi görmeden ‘kovuşturmaya gerek olmadığına' hükmeden savcılık makamı, bu kez sadece Dursun Çiçek'i hedefe koymuştu. Belgenin hazırlanması ve sızdırılmasından Çiçek'i sorumlu tuttu. İddianamede özetle, “İrticayla Mücadele Eylem Planı başlıklı yazıyı hazırlayarak, Dursun Çiçek'in görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği anlaşıldığından, eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu'nun (ASCK)144. maddesi delaletiyle TCK'nın 257/1'nci ve 53'ncü maddeleri uyarınca cezalandırılmalıdır…” diyordu. Genelkurmay Askeri Mahkemesi iddianameyi kabul etti ancak davanın reddine karar verdi. Zira Çiçek, aynı belgeyle ilgili olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyordu. Bu sebeple Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca açılan davanın, Ceza Muhakemesi Kanununun 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verildiği bildirildi. Ve dosya İstanbul’a gönderildi.
Kaynak: //www.zaman.com.tr/
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 30 Aralık 2014, 22:59