'BDP, KCK yapılanması içinde' itirafı

Prof. Dr. Mehmet Özcan'ın 'Terörün Matruşkası: KCK' kitabı çıkarken, kitapta terö örgütünün şifreleri ve bağlantıları deşifre ediliyor. Kitapta BDP'li Demirtaş'ın bir itirafı da var.

'BDP, KCK yapılanması içinde' itirafı

Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özcan'ın "Terörün Matruşkası: KCK" adlı çalışması Hayat Yayınları'ndan çıktı.

Kitabına hukukun, terörle mücadeleye etkisini ele alarak başlayan Özcan, kısa bir Kürt sorunu tahlilinden sonra bu sorunun PKK sorunu olup olmadığı konusuna değiniyor. Ardından PKK'nın şehir yapılanması KCK hakkında bilgiler verirken Demokratik Toplum Kongresi yapılanmasını da değerlendiriyor. KCK'nın 'yasal bir oluşum' mu yoksa bir 'terör örgütü' mü sorusunu da yanıtlayan Özcan, kitabında KCK'nın Kürt halkının iradesini esir aldığını belirtiyor.

KCK operasyonları hakkında da detaylı bilgiler veren yazar, bu yapılanmayı matruşkaya benzetiyor ve "Ama şirin Rus matruşkası değil bir terör matruşkasıdır" diyor.

KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER

Demirtaş'ın itirafı

BDP'li siyasilerin bizzat kendi ifadelerine göre, KCK yapılanması içinde BDP de bulunmaktadır. KCK ile BDP ilişkisini BDP milletvekili Aysel Tuğluk net bir şekilde ortaya koymaktadır. Tuğluk; "ÖCALAN/KCK/PKK/DTK birlikteliğinden bahsetmek, herkesin bildiği bir sırrı ifşa etmekten başka bir anlama gelmeyecektir. ÖCALAN ne kadar BDP'nin içindeyse BDP de bir o kadar DTK'nın hatta KCK'nın içindedir."

Selahattin Demirtaş ise, 4 Ekim 2011 günü İstanbul'daki KCK operasyonundan sonra, "KCK operasyonları adı altında parti meclisi üyemiz, belediye başkanımız, bütün parti çalışanlarımız tutuklanıyor. KCK buysa KCK genel başkanı ben oluyorum." diyerek, KCK ile BDP arasındaki ilişkiyi itiraf etmiştir.(sf.7)

Bölgenin fiili egemeni: ABD

ABD küresel terör sorunu olarak temelde el-Kaide terör sorununu merkeze alarak diğer terör sorunlarını ikinci plana itmektedir. Bunun ötesinde geçmiş yıllarda olduğu gibi bizatihi PKK terör örgütüne bazen açık bazen kapalı destek vermekten çekinmemiştir. PKK terör örgütü Kuzey Irak'ta varlığını devam ettiriyor ve her türlü lojistik üssü olarak Kandil ve civarını kullanıyor. Bu önemli bölgenin özellikle hava sahasının kontrolünü ise uzun yıllardır ABD güçleri yapıyor. ABD bir nevi Kuzey Irak'ın fiili egemeni durumunda. Bu nedenle Kuzey Irak'taki PKK varlığına karşı bölgenin "egemeni" ABD'nin desteğini almak çok önemli.(sf.20-21)

Açılım sürecinde anlaşma sağlanamadı

Devletin açılımdan anladığı ile PKK'nın açılımdan anladığı farklı şeylerdi. Devlet açılım ile Kürt sorununa çözümler ararken, örgüt "Bakınız devlet burayı terk etti, bize bıraktı, AB sürecinde yerel yönetimler güçlenecek ve buraların patronu bundan sonra biziz." diyerek halkın üzerinde baskıyı artırdı. Demokratik açılım sürecinde devletin geri çekilmesi ile birlikte bölgede psikolojik üstünlük sağlayan örgüt bir yandan şehirleri bombalar ile doldururken diğer taraftan da bu bombaları kullanacak elemanları yetiştirerek KCK yapılanmasını gerçekleştirmiş oldu. Açılım sürecinde devlet ile örgüt en üst düzeyde görüştüler; ama tencere hiçbir zaman kapağını bulamadı.(sf.27)

PKK, devletin hatalarını iyi kullandı

Cumhuriyet dönemi ve özellikle 1990'lı yıllarda devletin yapmış olduğu hatalar ile büyüyen Kürt sorunu, zamanla örgütün en önemli propaganda aracı haline gelmiş ve örgüt devletin yapmış olduğu hataları çok iyi kullanarak taban kazanmıştır. Devlet içinde birileri bilerek ya da bilmeyerek sürekli terör örgütüne oksijen pompalamaya devam etmiştir. PKK'nın ilk yıllarındaki "cansuyunun" da devlet içindeki belirli gruplar tarafından verildiği gerçeğini görebilirsek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.(sf.31)

Şiddeti dışlamayan bir yapılanma

KCK kent teröristidir derken kullandığım temel veriler KCK'nın sözleşmesi, KCK iddianamesi ve gerçek hayatın içindeki karelerdir. Bu mantık örgüsü içinde yaptığım değerlendirmeler sonucunda KCK'nın şiddet kullandığını söylüyorum. Bunu yaparken masa başında değil, alanı gezerek somut olay ve olguları görerek yazıyorum. Kürt siyasal hareketini topyekûn terörist olarak değil, KCK'yı eylemleri neticesinde, şiddeti dışlamayan varlığından yola çıkarak, KCK'nın bir terör yapılanması olduğu tespitini yapıyorum.(sf.35)

Kamplarda kabul edilen 46 maddelik anayasa

KCK Sistemi; Abdullah Öcalan'ın yakalanması neticesinde, emir ve direktifleri ile oluşturulan, kırsal terörü kentsel teröre dönüştürmek, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde "özerklikten bağımsızlığa" geçişi hedefleyen ve PKK'yı dağdan şehre indirme planıdır. Nihai amaç; Türkiye dâhil dört ülkede önce bir kısım kültürel ve kimlik haklarıyla "demokratik özerklik" kazanmak, daha sonra ise "Demokratik Konfederalizm" ilan ederek dört parçalı Konfederal Kürdistan kurmaktır. 16- 22 Mayıs 2007 tarihinde; Kuzey Irak'taki terör örgütü kamplarında kabul edilen kırk altı maddelik KCK sözleşmesi, bir devlet anayasası şeklindedir. KCK Sistemi daha önce ilan edilen Koma Komalen Kürdistan (KKK) sistemiyle aynıdır.(sf.63)

"Türk-Kürt çatışması"na zemin oluşturan eylemler

KCK/TM sorumluları, örgüt kamplarında Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi örgütün üst yöneticileri ve KCK/TM Genel Sorumlusu Sabri Ok ile zaman zaman yüz yüze görüşerek bizzat talimat almaktadır.(Ö) Çeşitli sivil toplum kuruluşları içerisine girmiş sorumlu düzeydeki şahıslar aracılığıyla faaliyetlerini yürüten KCK/TM üyeleri, Doğu/Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iller başta olmak üzere ülke genelinde organize ettikleri çok sayıda eylemde, örgüt yandaşlarını, güvenlik güçleri ve vatandaşlar ile karşı karşıya getirmek istemiş, "Türk-Kürt çatışması" için zemin oluşturmaya çalışmıştır.(sf.68-69)

PKK'nın yeni stratejisi

PKK'nın 2000 yılından bu yana uygulamaya çalıştığı meşru savunma stratejisinin en önemli ayaklarından birinin Öz Savunma olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Özcan, "Öcalan'ın avukat görüşmelerinde genel çerçevesi çizilen bu konu, terör örgütünün '1 Haziran Atılımı' olarak adlandırmaktadır" diyor. Özcan şunları söylüyor: "Örgütün yeni stratejisi içerisinde 'Pasif Savunma' aşaması olarak da adlandırdığı sözde ateşkes dönemlerinde ve HPG'nin çeşitli nedenlerle ulaşamadığı yerlerde eylem yapma amacıyla kurulan ÖSB'ler daha etkin olmaktadır. ÖSB'ler, terör örgütü ve yandaş kitle içerisinden özel yöntemlerle seçilerek deşifre olmaması için ciddi eğitimden geçirilen, klasik eylem tarzlarından farklı olarak özellikle kent merkezlerinde ses getirici eylemler gerçekleştirme kapasitesine sahiptir."(sf.78-79)

Yenilginin üstü 'özerklik'le örtülüyor

Ankara'da gözaltına alınan KCK sorumlusu ve BDP Eşbaşkan Yardımcısı Nihat Oğraş'ın KCK'nın seçim ve özerklik ilanı ile ilgili talimatları da BDP'ye ilettiği ortaya çıktı. Ortaya çıkan talimatlardan, AK Parti'nin Doğu ve Güneydoğu'da oylarını artırmasının, terör örgütünü seçim stratejisini değiştirmeye zorladığı anlaşılmaktadır. Terör örgütünün, son dönemde yoğun bir şekilde dillendirdiği özerklik konusunu da, AK Parti karşısındaki yenilgisini örtmek amacıyla seçim malzemesi olarak kullandığı anlaşılmaktadır.(sf.103)

Psikolojik alan hakimiyeti

PKK'nın KCK'laşması süreci son bir hareket değil, öncesi olan bir harekettir. İkinci olarak Türkiye'nin kendi insansız hava araçlarını üreteceği ve ABD ile terör sorunuyla ilgili sürekli görüştüğü için, örgütün sınırdan geçişlerinin de tehlikeye girmesiyle Kandil'de rahatsızlıklar başladı. Değişen dünyada PKK da "dağlı ve köylü bir örgüt olmaktan çıkıp, şehirli bir yapıya" kavuşma ihtiyacı hissetti. KCK yapılanmasıyla örgüt şehir merkezlerinde ciddi bir yapılanmaya girerek "psikolojik alan hakimiyeti" kurmaya başladı.(sf.176)

BDP kurtarılmalı

Kitabın soru-cevap bölümünde Prof. DR. Mehmet Özcan, "BDP, KCK davasının neresinde duruyor sizce?" sorusuna şu yanıtı veriyor: "KCK BDP'yi kadrolarına girerek ve de her BDP'linin yanına komiser koyarak kontrol etmeye çalışıyor. Osman Baydemir'in sorgulanma görüntüleri basın yayın organlarında yer aldı. O yüzden BDP'yi KCK'dan kurtarmak gerekiyor. KCK anayasasında siyasi partiler 39. maddede düzenleniyor ve de orada geçiyor. Unutmamak gerekir ki operasyonlar tamamen mahkeme kararıyla yapılıyor ve hukuki yollarla dinleniliyor."(sf.182)

Kitlesel bir tutuklama olayı yok

İstanbul'daki KCK operasyonunda tutuklanan 96 kişiden sadece 11'inin BDP siyasetçisi olduğuna dikkat çeken Prof. Özcan, şu tespitte bulunuyor: "İstanbul'da Kürt vatandaşlarımızın sayısı 2 milyon civarında, son genel seçimlerde BDP'ye oy veren seçmen sayısı 355 bin. Toplam BDP'li seçmenlerin 100 binde 26'sı bu operasyonlarda tutuklanmış. İstanbul'daki Kürt vatandaşlarımız arasındaki oranı ise milyonda 47'dir. Bu oranlarla kitlesel bir tutuklamadan bahsedemeyiz. Siyaseti susturma olarak niteleyemeyiz."(sf.185)

Künye

Yazar: Prof. Dr. Mehmet Özcan

Türü: İnceleme araştırma

Basım tarihi: 2012

Sayfa sayısı:312

Yayınevi: Hayat Yayınları

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209