Hükümet TÜSİAD'ı dinleseydi nasıl batmıştı?

TÜSİAD 4+4+4 eğitim sistemine karşı çıktı. Erdoğan da rest çekti. TÜSİAD, özellikle ekonomik konularda yıllardır öneriler yapıyor. Peki ya AK Parti bunları kabul etseydi...

Hükümet TÜSİAD'ı dinleseydi nasıl batmıştı?

Süleyman Yaşar'ın köşe yazısı

Dün Başbakan Erdoğan, AK Parti GrupToplantısı'nda "kusura bakma TÜSİAD senin dediğin olmayacak" diyerek, statükocu işadamlarına, haksız eleştiriler yapmamalarını önerdi. Niye? Çünkü TÜSİAD nedense AK Parti hükümetlerinin iyi uygulamalarını da haksız yere sürekli eleştiriyor. Bu haksız eleştirilerin bazılarını hemen sıralayalım...

TÜSİ- AD kamu bütçe açığı yokken ve kamu borç yükü düşürülmüşken yersiz eleştirilerle Hükümeti IMF ile anlaşmaya zorladı. Eğer Hükümet TÜSİAD'ı dinleyip IMF ile anlaşma imzalasaydı şimdi kamu bütçesi IMF'den alınan borç nedeniyle gereksiz borç yüküyle karşılaşacak ve IMF'nin yarattığı ahlaki zafiyetten dolayı yeni IMF anlaşmaları yapmak zorunda kalacaktı. Ve IMF hastanesinden bir türlü çıkamayacaktı. Böylece bütçesini yönetemeyen Hükümet belki de 2011 genel seçimlerini kaybedecekti.

Yine TÜSİAD demokratik bir anayasa için yapılan referandumda değişikliklere de karşı çıktı. Askeri vesayeti ve yargı vesayetini gerileten referanduma hayır dedi. Ve işadamlarının yargı kararı olmaksızın sadece bir memurun "vergi borcun var" demesiyle, gümrük kapılarından karga tulumba çevrilmesini savundu. Yargının ideolojik gerekçelerle yatırımları engellemesini destekledi.

Son günlerde de, AB'ye uyum için çıkartılan ve kayıt dışını azaltmayı amaçlayan yeni Ticaret Kanunu'nu bile açıkça savunmakta tereddüt eden bir TÜSİAD var karşımızda. Nedense şirket hortumcularına prim veren bir sessizlik içinde TÜSİAD. Oysa demokrasiyi ve şeffaflığı savunan bir işadamları derneğinin kesinlikle yeni Ticaret Kanunu'na sahip çıkması gerekiyor. Çünkü adil bir rekabet ortamının kurulması için şeffaflık şart.

Gelelim Başbakan Erdoğan'ın dün TÜSİ- AD'a verdiği cevaba... Türkiye'de ilk defa AK Parti hükümetleri eğitim harcamalarını savunma harcamalarının üzerine çıkardı. 2003'te savunma harcamaları eğitim harcamalarının üzerindeydi, Savunma Bakanlığı ödeneği 10.2 milyar lira, MEB ödeneği de 10.1 milyar liraydı. Ve savunma harcamaları toplam merkezi bütçe harcamalarının yüzde 7'sini oluşturuyordu.

2004'ten itibaren eğitim harcamaları savunma harcamalarını geçti ve 2012'de eğitim harcamaları merkezi bütçe harcamalarının yüzde 11'ine ulaşırken, savunma harcamaları yüzde 5'ine geriledi. Nedense TÜSİAD bu dönüşümü bir türlü takdir etmedi. Anlaşılan statükocu İstanbul sermayesi askeri harcamaların gerileyip eğitim harcamalarının çoğalmasından pek memnun olmadı.

Yine AK Parti hükümetleri döneminde şartlı eğitim desteğiyle ailelerin kız çocuklarını okula göndermesi karşılığı, aileye ilköğretimde 35 lira, ortaöğretimde 55 lira verilmesi, kız çocuklarının okullaşma oranını yüzde 100'e ulaştırdı. Böylece evde bedava emek olarak kullanılan kız çocukları AK Parti döneminde okula gönderildiler. Buna rağmen TÜSİAD bu önemli değişimi de görmezden geldi.

Son olarak yeni getirilen eğitim modelinde 12 yıla çıkarılacak zorunlu eğitimin sekiz yılı hatta okul öncesiyle birlikte dokuz yılı zorunlu örgün eğitim olarak tasarlanmasına rağmen, TÜSİAD'ın eğitimin geriye gideceğini ve kız çocuklarının okula gönderilmek istenmediğini ileri sürmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Ve Başbakan Erdoğan, TÜSİAD'a "kusura bakma" demek zorunda kaldı. Aslında Başbakan, on yıla yaklaşan iktidarı döneminde TÜSİAD'ı dinleseydi zaten Türkiye ekonomisi batardı; AK Parti de iktidarda kalamazdı. Çünkü TÜSİAD'ın hiçbir öngörüsü çıkmadı. Hatta TÜSİAD niye var artık o da belli değil...

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209