“Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz
Paydos bundan böyle köleliğe, aylaklığa
Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe, yaşamın sundukları
İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden
Bu ekmek ve gül türküleri
Ve yineliyoruz hep bir ağızdan
"Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!"
James Oppenheim
Amerika’nın Massachusetts eyaletinde 1912 Ocağında başlayan bir grevde kadın dokuma işçileri var güçleriyle “Ekmek istiyoruz, gül de!” diye haykırıyorlardı. Bu talebin üzerinden yüz yıl geçti. Kadınların haykırışı, işsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik daha kitleselleşerek sürmekte. Ülkemizde de yüz binlerce kadın yine çocuğuna bir lokma ekmek bulmanın, eğitimini gerçekleştirmenin ya da bir iş bulmasını sağlamanın derdinde. Yüz binlercesi örgütsüz, sendikasız, sosyal güvencesiz, ağır işlerde çalışmakta ya da işten çıkarılmış olmanın sarsıntısıyla baş etmeye uğraşmakta.
Çocukları için çöpte yemek arayan, artıkları toplamak için semt pazarlarının akşam saatlerini bekleyenlerin sayısı ise belli değil. Sayısı belli olmayan kadın guruplarından diğeri ise, erken evlilik, çok eşlilik, imam nikahı, berdel, kuma, başlık parası, namus ve töre kıskacında yaşayanlar .
AVM’lerin ve rezidansların gölgesinde çoğalan fuhuş, taciz, tecavüz ve şiddete, Özgecanımızla zirve yapan, “Kadına şiddete son”, “Kadın cinayetlerine dur” feryatlarına, 3,5 milyon çocuk gelinin çığlıklarına ise kulaklar tıkalı. Kadınların ikinci sınıf bir yurttaş olarak eşitsizliğin ve cinsiyet ayrımcılığının en ağırına maruz kalıyor olmasının açıklaması ise “fıtrat” sözcüğünde gizli.
Laik ve demokratik bir ülkede barış içinde, insana yakışan koşullarda yaşamak isteyen kadınlar, ülkelerini çözülme sürecine taşıyan olaylara ve aydınlık gelecek umutlarının yok edilişine tanıklık etmekten yorgun düştü.Son on yılda şiddet yüzde bin dört yüz arttı. Bu ülkede her gün bir kadın öldürülüyor. AKP’nin kendisini ülkenin efendisi sanarak kadınları hedef alan, hiçbir kural, hiçbir yasa tanımayan, vicdanlara sığmayan ve her biri kara bir leke olarak tarihe geçen uygulamalarının hesabı mutlaka sorulacaktır.
Cinsiyet eşitliğini, “cinsiyet adaleti” denen muğlak bir kavrama dönüştürüp sadece kadınlarla erkekleri değil, tüm toplumu ayrıştıran bu iktidarı, tarihin çöplüğüne kadınlar yolculayacaktır. Ve her şeye rağmen Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü kadınlı bir gelecek projesi hayata geçirilecektir. Bağımsızlık, ulusal onur, hayat hakkı, eşitlik, barış, adalet ve özgürlükleri için direnen tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Saygılarımla.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 08 Mart 2015, 02:19