TBMM Başkanı Çiçek'e fahri doktora ünvanı

Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, TBMM Başkanı Çiçek'e, ''kamu yönetimi ve siyaset alanındaki başarılı çalışmaları''ndan dolayı fahri doktora unvanı verdi.

TBMM Başkanı Çiçek'e fahri doktora ünvanı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Biz, toplum olarak bir kısım sorunların çözümünde çok kestirme yol ve yöntem bulmada çok maharetimiz var. Konuyu kanunla çözüyoruz. TBMM kanun fabrikasına döndü bir ülkede bu kadar kanun çıkması iyi bir şey değildir'' dedi.

Törende siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çiçek, siyasi yaşamından kesitler aktararak, Kastamonu'ya görevli olarak yaptığı bir ziyarette yaşadıklarını anlattı.

Kastamonu'da ülke meselelerini konuştukları bir ortamda, ''yaşlı, aksakallı, güngörmüş, geçirmiş bir insanın, 'efendi esas mesele gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemektir'' sözünü kullandığını, kendisinin de daha sonra bu sözü sık sık kullandığını ifade eden Çiçek, şunları söyledi:

''Bana göre, siyaset gömleğin ilk düğmesini, doğru iliklemektir. Bunu doğru iliklemezsek ondan sonraki düğmelerde düzen tutturamazsınız, yaka bir tarafa paça bir tarafa gider. Şimdi siyasette de her konu için düğme farklıdır ama böyle bir yaklaşımda siyasetin ilk düğmesini şöyle anlıyorum ben; uzlaşma da bunlardan bir tanesi. Siyaset bir rekabettir, siyaset bir husumet değildir ama günümüz tartışmalarına bakarsanız adeta bir kan davası hiddetinde ve şiddetinde bir siyaset sürdürülüyor. Bunun da bu ülkeye çok fazla bir faydası olmaz. Bunu söylemek gibi bir sorumluluğum var. Dolayısıyla, siyaseti rekabet olarak millete hizmet üretmek, milletin işlerini görme, milletimize, devletimize en büyük ve en iyi noktaya getirme noktasında bir çaba, bir gayret içinde olmamız gerekiyor. Buna tek başına bizim gücümüz yetmez. O zaman güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Rekabet ederseniz, bu imkan olabilir, kalite gelir. Ama husumet içinde siyaset yapılırsa bu toplumu huzursuz eder. Bu siyasetin getireceği ne vardır diye baktığımızda, son yüzyıl içinde çaba, gayret bunlara biraz da ışık tutacaktır.''

-''Siyaset çözümün parçası olmaktır''-

Siyasetin, çözümün parçası olmak anlamına geldiğini dile getiren Çiçek, ''Siyaset çözümün parçası olmaktır, sorunun parçası değil. Ben böyle anlarım. Ortada bir sorun var bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Eğer çok bencil bir tavırla konumunuzu düşünerek, 'acaba şöyle olursa şöyle mi olur, bu olursa böyle mi olur' tarzında derseniz, Türkiye, bu olaylar sebebiyle çok sıkıntıya girer.'' diye konuştu.

Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Görevde bulunduğum geriye dönük 10 yıllık süreçte altına en az 20 misal koyarım. Sorunun parçası olmakla, çözümün parçası olmak arasındaki tercihe zorlanan siyasetçi, çözümden yana olmalıdır. Kendi popülaritesini ikinci plana atmalıdır. Eğer böyle yapılmazsa, o zaman bir anayasa fırlatıldığında Türkiye'nin üzerine nasıl gelindiğini yaşamış bir toplum, bu söylediğimi çok daha iyi anlayacaktır.

Özellikle bunu söylememin sebebi şu; geriye dönük 10 yıllık süre içinde daha aktif siyasetin bu boyutunda görev yaptığım sürede, zaman zaman kurumlar arasında sıkıntılar oldu, çekişmeler oldu, bu sıkıntıların ekonomik, sosyal, siyasi hayatımıza yansımaması adına birilerinin bir şey yapması gerekiyordu.

Birileri bir şey yaparken, kim ne söylerse söylesin, soruna kenardan bakmak yerine çözümün bir parçası olmak, bir noktası olmak, bir virgülü olmak zannediyorum doğru bir yoldur. Türkiye, siyasetçiyi içinden geçtiği süreçte de böyle sıkıntılarla, böyle süreçlerle karşı karşıya bırakıyor. Gömleğin ilk düğmesi siyasette çözümün parçası olmaktır bana göre. Bu manada da Türkiye'de her gün neredeyse böyle bir tercih yapmak gibi, karşı karşıya kaldığımız durumlar oluyor. Söylenecek çok şey var. söylemek istediklerimi söylemekte zorlanıyorum.''

-''TBMM kanun fabrikasına döndü''-

Toplum olarak, sorunların çözümünde kestirme yol ve yöntem bulmada maharetli olduğumuzu ifade eden Çiçek, şunları söyledi:

''Biz, toplum olarak bir kısım sorunların çözümünde çok kestirme yol ve yöntem bulmada çok maharetimiz var. Konuyu kanunla çözüyoruz. TBMM kanun fabrikasına döndü bir ülkede bu kadar kanun çıkması iyi bir şey değildir. Çok net ifade ediyorum bu kadar çok kanun çıkarmaya gerek yok. İkincisi her ihtilafı yargı yoluyla çözmeye çalışıyoruz ya da çözdüğümüzü zannediyoruz.

Ben daha evvel yaptığım bir konuşmada şunu söylemiştim. Demokratik toplum aslında geniş bir ailedir, her sorunu mahkemede çözmek kanunla çözmek yerine demokrasi ile sabır ile hoşgörü ile saygı ve açık görüşlülükle çözmek çok daha kalıcı çözmektir.

Kanun çıkararak çözdüğünüzü zannediğiniz bir kısım sorunların daha büyük bir çapta bir süre sonra karşınıza çıktığını ben kendi hayatımda çokça gördüm bu konuda da kendi hayatımdan birçok misal veririm. Biraz sabırlı olup, biraz birbirimizi anlayabilseydik, biraz diyalog biraz karşılıklı görüşme deneyebilseydik, daha kalıcı bir çözüme o sorunları kavuşturabilirdik. Zannediyorum, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemek diyorsanız düğmelerden bir tanesi de budur. Her konuyu kestirme çözmek yerine, ki çözmüş olmuyoruz, daha kalıcı çözüme kafa yormak icap ediyor.''

Siyasetin tecrübe ile yapılan bir iş olduğunu ancak siyasetin bilgisini öğrenmek gerektiğini ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kabul etmek gerekir ki, ülkenin sorunları biraz daha karmaşık biraz daha geçmişe göre farklı. O zaman bugünün sorunlarını dünün bilgisiyle çözme imkanımız yok. Bugünün sorunları için yeni bilgilere, yeni yöntemlere, yeni yöneliş, anlayışlara ihtiyaç vardır. Demokrasinin kalitesi de buradan geçiyor. Neticede bu bilgiyi edinecek olanlar siyaset insanlardır. Siyaset yapan insanlar, toplumsal talepleri sisteme yansıtan ayna rolünü görürler. Toplumumuzun yeteri kadar fark edemediği şudur; en kolay hırpalanan, en kolay yerin dibine batırılan, en ağır suçlarla itham edilen siyaset kesimidir. Siyaset kesimi bunu hak etmiyor. Evet bu tür ithamlara zaman zaman sebebiyet veriyoruz. Ama siyasetçi dediğimiz insanlar, bu işi yapanlar toplumsal gerçeği sisteme yansıtan ayna rolünü ifa ediyorsa, aynayı ortadan kaldırıp kırıp dökünce gerçek ortadan kalmıyor. Talebe de dikkat etmek lazım, aynaya da dikkat etmek lazım. ikisini birleştirerek Türkiye'de sağlıklı demokratik bir yapıyı kuralım. Siyaset olmadan, siyasetçi olmadan bu görevleri kim yapacak, kaldı ki her işe siyasetçinin koştuğu, görevle ilgisi olsun ya da olmasın vatandaşın yegane hacet kapısı siyasetçi ise bunu da bu kadar alaşağı etmemek, bunu da bu kadar ayak altına vermemek lazım. Toplum bu duyarlılık içinde olmalı. Siyaset yapan insanlar olarak da işin bu noktaya gelmesine yardımcı olmamız gerekir diye düşünüyorum.''

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Eğer yeni bir sayfa açılacaksa, yeni bir anayasa yapılacaksa, Türkiye modernleşmesini daha ileri bir noktaya götürecek, cumhuriyetini demokrasisini ve bunların kazanımlarını daha kalıcı kılacaksa, yapması gereken şey çok zor bir şey belki kendisinin haklı olduğu kadar başkasının da haklı olabileceğini kabul etmektir'' dedi.

Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi, TBMM Başkanı Çiçek'e, ''kamu yönetimi ve siyaset alanındaki başarılı çalışmaları''ndan dolayı fahri doktora unvanı verdi.

Konuşmasında siyaset zor bir iş olduğuna işaret eden Çiçek, ''Hele hele alt yapısı olan bir siyaset yapacaksanız. Bu çok daha zor bir iş. Belli zorlukları belli sıkıntıları daha baştan kabullenmek gerek. Çünkü siyasetin bilinmeyeni çok, bileşeni çoktur, değişkeni de çoktur'' dedi.

Çiçek, şöyle konuştu:

''Bütün bunların içinde doğru bir hedef ve çizgi doğru bir yöntem tayin etmek bu bizim yakın siyasi tarihiminde üzerinde en fazla durmamız gereken bir konu olarak düşünüyorum. Özellikle Türkiye'de en uzun süreli parti CHP. Onun dışındaki partilerimizin pek fazla ömrü olmadı. 57 tane yanılmıyorsam siyasi parti kapatıldı. Türkiye, sadece ideolojik fay hattı üzerinde bir ülke değil. Belki ondan çok daha derin zaman zaman belki ondan çok daha kırık zaman zaman siyasi fay hatları üzerindedir. Böylesine kırık, böylesine dipten sıkıntılı bir coğrafyada, bir yapı üzerinde sağlıklı, kalıcı bir siyasi yapı oluşturmak ve hedef ortaya koymakta da ciddi ölçüde zorluk vardır. Bu siyasetin başka bir zorluğudur. Particilik anlamında siyasi hayatın çeyrek yüzyılı geçti ama siyaseti ülke sorunlarıyla ilgilenmek olarak, çözüm aramak, bu işin içinde bulunmak, siyasette hele hele yatay geçiş değil, dikey çıkış yapmak istiyorsanız bu manada, bizim üniversite yıllarımız tam da bu işlerle uğraştığımız yıllardır. 68 kuşağı deniliyor. Biz üniversiteye okumak üzere girdik, ama girdiğimizde üniversitelerde tam da fikir çatışmalarının, soğuk savaşların, kamplaşmaların en yaygın, en yoğun olduğu bir döneme denk geldik. Dolayısıyla eğer siyaseti buradan başlatacaksak, neredeyse yarım yüzyıldır biz ülke meseleleriyle uğraşıp duruyoruz. Bu süre zarfında siyasette ikbali gördüm, eğer TBMM Başkanlığı ikbal ise bunu gördüm. Siyaset kahır çekmekse onu da gördüm... İkbal da gördük, kahır da çektik, çekmeye devam ediyoruz. Milletimize helal olsun.

Siyaset fay hattı üzerinde olunca, özellikle etik değerlerin göz ardı edildiğini, suçlamaların, gerilimlerin bir siyaset yöntemi haline geldiği ortamda siyaset yapmanın çok daha zor olduğunu dile getiren Çiçek, ''Sorumluluk taşıyorsanız olayların bir görünen, bir de görünmeyen yönü var. Çağımızda bilgi edinme imkanları arttı. Yaşadığımız, gördüğümüz bir çok olayın bir de arka planı vardır'' dedi.

-Yumruk sıktık-

Üniversite yıllarında, siyaseti ''yumruk sıkmak'' olarak anladıklarını kaydeden Çiçek, şunları söyledi:

''Ömrümün bir kısmı sağ yumruğumu sıkmakla geçti. Karşımızda da sol yumruğunu sıkanlar vardı. Sağ yumruk, sol yumruk. Sonra baktık ki iki yumruğu kaldıranlar da kaldırtanlar da başkaları... Sorumluluk taşıyıp devlette görev başı yapmaya başlayınca neden bu yola gittik. Burada rahmetle anmam lazım ben siyasetin yumruk sıkmak değil, el sıkmak olduğunu Rahmetli Özal'dan öğrendim, o günden beri el sıkmaya çalışıyorum.

İşte uzlaşma dediğimiz de budur. Öteki bir çıkar yol olsaydı, ömrümün bir kısmında bu bir itiraf olarak da kabul edilebilir, bayağı yumruk sıktık, kuvvetli de sıktık ama hiçbir sorunu çözemedik. Sorunu çözemediğimiz gibi, bizi belki cahil de bıraktılar. Bizi Türkiye gerçeklerinden de kopuk bıraktılar. Ama ne zaman ki o insanla tanıştım, farklı fikirlerde, farklı düşüncede olanlarla birlikte ideolojik tartışmalar yerine gücümüzü, enerjimizi, bilgimizi bir havuzda toplayıp sorunu birlikte çözme gibi bir imkanı ben 1983'den itibaren bulmaya başladım. Bugün geldiğim nokta 1983 evveli ile tam tersi olan bir noktadır. Bu da taşıdığımız tecrübelerden. Peki bu neden böyle oluyor diye baktığımda onun da sebebini şöyle görüyorum. Kullandığımız zaman milletin zamanı, harcadığımız para, koltuk milletin. Kullandığımız yetki de millete ait. Dolayısıyla millete ait yetkileri kullanırken bir şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Bir ideolojik çatışmaların içinden geldiğimiz için olaylara hep ideolojik açıdan baktık. Benim fikirlerim, düşüncelerim yanlışsa değiştiririm. En azından kabili münakaşa fikirlerdir. Bir siyaset adamı için en zayıf noktanın ideolojik körlük olduğunu düşünüyorum. Olaylara ideolojiler açısından bakmanın getirdiği sıkıntılar olarak görüyorum, yaşadıklarımızı. Siyaset adamı elbette belli bir ideali var. Nedir o ideal derseniz şu ideoloji, bu ideolojiden ziyade benim idealim, benim ideolojim ben bu millete mensubum, böyle bir millete mensup olmaktan dolayı da Allah'a hamd ediyorum. Bu millet büyük ve güçlü bir millet, büyük zaferleri kazanmış tertemiz kültürü olan bir millet. Böyle bir millete mensup olmak, bizim için bir iftihar vesilesidir. Bunu her yerde söylemeliyiz.''

-''Modernleşme çabası''-

Modernleşmenin yaşandığı toplumlarda ki Türkiye'nin uzun yıllardan beri sosyolojik olarak bu çabanın içinde olduğunu anlatan Çiçek, ''modernleşmenin olduğu yerde itişip kakışmalar olur, suçlamalar olur, gelenek ile yenilik arasında dozajı zaman zaman her olaya göre artan ya da eksilen bir kısım suçlamalar olur ama bunu belli bir çerçevede tutmak lazım'' dedi.

Okuduğu bir analizdeki bilgileri paylaşmak istediğini belirten Çiçek, ''Günümüzde de tartışmaların son derece sert, 'keşke böyle olmasa' diyebileceğimiz bir dozajda yürüdüğü için, seyrettiği için belki bu tecrübelerden istifade ederiz diye düşünüyorum. Çünkü siyasetin yol haritasını tecrübe belirler'' diye konuştu.

''Tecrübe ve tecrübe-i bilgi. Bizim toplumumuz kadar da tecrübeyi gözardı eden, özellikle siyasetçiler arasında, kendi yaşamadığı sürece başkasının yaşadıklarından ders çıkarmayan bir siyaset zümresi var Türkiye'de'' diyen Çiçek, şöyle devam etti:

''Kendim de bu işin içerisinde olarak ifade ediyorum. 1950 öncesi CHP hükümetlerinde İçişleri Bakanlığı yapmış Mehmet Emin Erişirgil, bir gün diyor; 'Karaköy'den Kadıköy'e gidiyorum vapurla. O zaman malum köprüler yok. Karşıdan karşıya ulaşım vapurla oluyor. Elimde Mehmet Akif'in Safahat kitabı var. Orada vapurda hiç tanımadığım birisi geldi bana yaklaştı, dedi ki, bula bula bu softayı mı buldun, dedi. Sonra altına not düşüyor diyor ki; benim zamanımda, benim yaşadığım dönemde her mektepli tabiri- ona ait- 'züppe', her genç için de yaşlının adı 'softa' demek... Ki, bir dönem züppe ile softa arasında Türkiye bir itişip kakışma yaşadı. Sonra çok partili hayat, ilerici gerici sağcı-solcu...

Tam da benim üniversiteye girdiğim yıllarda Türkiye'yi Amerika'ya uşak etmek isteyenlerle, Türkiye'yi Rusya'ya satmak, peşkeş çekmek isteyenler arasında inanılmaz bir kavga... Bir orta yolu bulan yok. Bizi orta bir noktaya davet eden yok. Herkesin vatanseverliğinden karşılıklı şüphe... Sonuçta 5000'e yakın insan hayatını kaybediyor dönemde... Kitapla, defterle gittiğimiz üniversiteye önce koltuğumuzun altında 40-50 cm'lik keser sapı, balta sapı, sopalar, onlar yetmedi kırık dökük de olsa piyasadan da bulunsa tabancalar, onlar da yetmedi bir süre sopa, uzun menzilli silahlara varıncaya kadar. Türkiye bunları yaşadı. O günden beri halen Türkiye'de bu itham geleneği devam ediyor.

Türkiye'nin siyaset tarihi bir suçlamaların tarihidir. Bu suçlamalar bize çok şey kaybettiriyor, bizi yoruyor, enerjimizi tükettiriyor. Birbirimizi anlamaya, belli bir noktada güç birliği yapmaya, işbirliği yapmaya engel teşkil ediyor. O nedenle söylemek istediğim şey şu ki, yüzyıllık bu geleceği terk etmemiz gerekiyor. Eğer yeni bir sayfa açılacaksa, yeni bir anayasa yapılacaksa, Türkiye modernleşmesini daha ileri bir noktaya götürecek, cumhuriyetini, demokrasisini ve bunların kazanımlarını daha kalıcı kılacaksa, yapması gereken şey çok zor bir şey belki, kendisinin haklı olduğu kadar başkasının da haklı olabileceğini kabul etmektir.

Elbette, şu, şu, şu gerekçelerle benim söylediklerim doğrudur. Ama 'karşı tarafın da söylediklerinin dikkate alınması gereken yanları vardır, üzerinde düşünülmesi gereken yanları vardır' tarzındaki bir siyasi olgunluğa hepimizin erişmesi gerekiyor. O zaman Türkiye bugün karşılaştıkları sorunların, yaşadıklarının çok önemli bir kısmını yaşamadan aşabilir.''

-Törenden notlar-

Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan da konuşmasında, Cemil Çiçek'i uzun yıllardır takip ettiklerini ve siyasetin ''Cemil Ağabeyi'' olarak hafızalarda yer ettiğini söyledi. Ayhan, unvanın hayırlı olması dileğinde bulundu.

Bu arada TBMM Başkanı Çiçek, törenin yapılacağı üniversiteye gelmeden önce isminin Hasan Koç olduğu öğrenilen bir öğrenci slogan attı. Güvenlik görevlileri öğrenciyi uzaklaştırırken, tören sırasında ise dışarda bir grup öğrencinin Atatürk'ün Gençliğe hitabesini okuduktan sonra dağıldıkları bildirildi.

Törene, TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, Çiçek'in eşi Gülten Çiçek, bazı milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209