(S.O.S) yal Medya Alarmı!
Kimliksiz kişilerin sanal ortamlarda kimlik edinmek için (ancak sanal ortamlarda bir kimliğe bürünebilirler; çünkü buralarda sürekli bir diyalog halinde olmazlar) devamlı birilerinin onayını beklemelerinin yanı sıra yazısızlaştırılan, yazıldığında da yazı yazmayı bilmeyenlerin, jest ve mimiklerinin adeta parmaklarının ucundaymışçasına, birbirleriyle sanal bir iletişim şekli kuranların vatanı olan post modern medyanın ''nimet'' gibi algılanan birkaç faydasından bahsetmek yerine, sosyal medya konusunda sıkıntılı gördüğüm birkaç konuya değineceğim bu yazımda.
İletişim çağında yaşadığımız bir gerçek. Bu gerçek kadar başka bir gerçek de var ki, iletişim kavramını daha çok, hayatımıza her gün bir yeni modeli eklenen teknolojik aletler için kullanıyoruz. Yani aslında iletişim çağında değil de, sürekli geliştirilen teknolojik aletler çağının zirvelerinde yaşıyoruz demeliyiz. Çünkü iletişim demek, konuşmak hatta düzgün konuşmak demek, anlamlı konuşmak demek ve konuşulanı da anlamak demek. Düzgün konuşmak, eğer insan olduğumuz gerçeğini de unutmaz isek edepli konuşmak demek, argo konuşmamak, sevgi, saygı çerçevesinde konuşmak demek, bir beyefendiye yakışır gibi konuşmak demek, bir hanımefendiye yakışır gibi konuşmak demektir. İletişim demek görmek, işitmek, koklamak demek, hissetmek demektir bazen de. İletişim, değer katmak demektir insanlığa, toplumun değerlerinden ve insanlığın kazanımlarından faydalanmaktır ve bunları da paylaşmaktır başkalarıyla. Aksi taktirde bunun adı kötü iletişimden de öte iletişimsizlik olur.
Sosyal ağcıların oltasına takılan, teknolojiyi takip edebilen kapasitedeki kişilerin, hem sosyalite olarak, hem de entelektüel anlamda kendilerine bir şey katamamış olmaları ve bu dolayısıyla kültürel yönden eksik olmaları çok üzücü bir tezatlıktır. Öyle ki, geçenlerde iphone' la facebook' tan arkadaşlarıyla fotoğraflarını paylaşan üniversiteye hazırlıktaki bir gence çarpım tablosundan basitçe bir soru sorduğumda bilemedi ve bunun için kendisine sitem ettiğimde ise ''Ben sözelciyim ama'' gibi acınası bir bahaneyle hemen savunmaya geçiverdi.
Gün içerisinde kendisine artı bir şeyler katmaktan aciz, boş yere çokça zaman harcadığının farkında bile olmadan, saatlerce bilgisayarın başından kalkmayıp, zamanını abuk sabuk ''trend'' oyunlarla ve sırf ego tatmini olsun diye, içindeki tüketim canavarını doyurmak için, o alışveriş sitesinden bu alışveriş sitesine bakınıp, kısa vadeli, hatta gündelik lüzumsuz ürünlere saldırıp, markada indirim çılgınlığını teknolojiyle elde etmek hazzını alamadığında da, içindeki canavarın dışarı çıktığı her halinden belli olan ergen tiplerin ‘’iletişim konusunda son noktaya gelmeleri’’ huzursuz bireyler toplumu olma konusunda da zirve yaptığımız gerçeğiyle karşı karşıya bırakıyor bizi.
Her şeyin doğalını, organiğini tercih edip, iletişimin gdi ’ lisini (Genetiği Değiştirilmiş İletişim) kullanan bizlerin bu vahim durumu, yine bizlerden doğacak olan ''sanal bir neslin'' olması gereken insan ilişkileri konusunda içler acısı bir duruma düşeceklerini gözler önüne sermiyor mu sizce de?
Ey siz iletişim uzmanları (!)
Yoksa bu gerçeği şimdiden görmek için yeterli teknolojik seviyeye ulaşamadınız mı hâlâ?
Bir başka yazımızda görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.
Yafes ŞEKER