Açılış konuşmalarını MMG Genel Başkanı Avni Çebi ve İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Tanyolaç’ın yaptığı panele, öğrenciler ve madencilik sektörü üyeleri yoğun ilgi gösterdi.
Prof. Dr. Ataç Başçetin: “Bir kıtanın sahip olduğu kadar, maden çeşitliliğine sahibiz”
Konuşmasına madenlerin insan hayatındaki yerini ve kullanım alanlarını belirterek başlayan Prof. Dr. Ataç Başçetin, doğal kaynakların, insan ve toplum yaşamında önemli ve vazgeçilmez bir yere sahip olduğunu vurguladı. Ekonomik kalkınmayı ve buna bağlı gelişmişlik seviyesini yükseltmek için madenlere gereksinim duyulduğunun da altını çizen Başçetin, “Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman ilk önce ağır sanayide gelişip daha sonra zamanla gelişmişlik düzeyini arttırmışlardır. Sanayinin kullanılan araç gereç ya da hammadde bakımından olmazsa olmazı madenlerdir. Yaşamı fonksiyonel hâle getiren araç ve gereçlerin büyük bir kısmı madenlerden sağlanmaktadır.” dedi. Başçetin ayrıca sunumunda gösterdiği resimler ile günlük hayatta kullandığımız eşyalar ve araçlarla bunlarda kullanılan maden çeşitlerini gösterdi.
Jeolojik yapısının bir sonucu olarak, ülkemiz önemli sayıda maden çeşitliliğine sahip ve maden kaynakları yönünden zengin bir ülke olduğunu söyleyen Başçetin, maden rezervlerimizin gerek Türkiye yüzölçümüne gerekse nüfusa oranla kıyaslandığında diğer ülkelerden daha şanslı olduğumuzu kaydetti. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit maden ve mineral bulunmaktadır. Ülkemiz madencilik sektöründe 60 farklı maden ve mineralin üretiminin yapıldığının bilgisini veren Başçetin; “MTA verilerine göre, dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla 28’inci sırada yer alan ülkemiz, maden çeşitliliği açısından ise 10’uncu sırada bulunmaktadır. Madenler genel olarak; Endüstriyel Hammaddeler, Metalik Madenler, Enerji Hammaddeleri, Doğal Taşlar olarak gruplandırılır. Dünya endüstriyel ham madde rezervlerinin % 2,5’i; kömür rezervlerinin % 1’i; jeotermal potansiyelinin % 0,8’i ve metalik maden rezervlerinin % 0,4’ü ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin % 72’sini oluşturan bor mineralleri almaktadır.” diye konuştu.
Mehmet Üzer: “MTA 2 adet araştırma gemisi alacak. Artık elalemin gemisiyle araştırma yapılmaya mecbur kalmayacağız”
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürü Mehmet Üzer, “Dünya Maden Aramaları” konulu sunumunda, ağırlıklı olarak maden aramacılığında kullanılan yöntemlerden bahsetti. Madenlerin aranması ve bulunması sürecinin, yüksek risk taşıyan ve masraflı bir süreç olduğunu dile getiren Üzer, arama çalışmalarından, ekonomik değerlendirme aşamasına kadar olan bu süreçte, değişik pek çok mühendislik dallarının (jeoloji, jeofizik, maden, kimya, harita vb. ) çalışmalar yapması gerektiğine dikkat çekti. Üzer ayrıca Maden arama değerlendirme çalışmalarının, jeolojik araştırmalar, sondaj çalışmaları, kimyasal-mineralojik-teknolojik testler ve fizibilite çalışmalarını kapsayan uzun ve pahalı işlemler olduğunu vurguladı.
Gelişmiş sanayi ülkelerinin çoğunda madencilik sektörünün ekonomik kalkınmayı başlatan öncü sektör olduğunu belirten Üzer, “Özellikle savunma sanayinin temel hammaddelerini sağlayan madencilik dalları, ülkeler için stratejik öneme sahiptir. Madencilik, birim sermaye başına en yüksek katma değer yaratan, sanayi ve hizmet sektörlerine göre daha fazla istihdam sağlayan bir yatırım alanıdır. Halen işletilen maden yataklarının hızla tükeniyor olması, gömülü bulunan zenginliklerin ortaya çıkarılmasını zorunlu kılmıştır. Tarihsel olarak sanayileşme madencilik üretimindeki gelişme ile paralel olmuştur. Madencilik diğer sanayilerle doğrudan ilişkili katma değer sağlayan lokomotif sektörlerden biridir. Maden ve madenciliğe dayalı sanayilerin ABD ekonomisi içindeki payı %16'dır. Rusya’nın 318 milyar $'ı bulan toplam ihracatının yaklaşık %80'i madencilikten kaynaklanmaktadır. Ülkemizin toplam maden ihracatı yıllık yaklaşık 3.8 milyar $'dır. Maden ve madenciliğe dayalı sanayilerimizin ekonomiye katkısı ise yaklaşık 35-40 milyar $'dır.” dedi. Üzer ayrıca MTA olarak 2 adet araştırma gemisi alınacağını ve araştırmalar yapabilmek için yabancı gemilere mecburiyet duyulmayacağının da müjdesini verdi.
Dr. Orhan Yılmaz: “Öz sermayesi 1,1 Milyar dolar olan bir kuruluş, 40 Milyon Dolar’a satılabilir mi?”
Eti Maden Genel Müdürü Dr. Orhan Yılmaz yaptığı sunumda bor madeni ve kullanımı ile ilgili kamuoyunda dolaşan spekülasyonlara cevap verdi. Kamuoyunda doğru kabul edilen yanlışlar adı altında slâyt gösterisinde yer verdiği ibarelerle, Eti Maden’in 40 milyon ABD$ ile yabancı bir firmaya satılacağı iddialarına açıklık getiren Yılmaz, Bor’un yurt dışına ham olarak satılıp, işlenmiş olarak geri alındığı şeklindeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını belirtti. Eti Maden’in bor’u ham olarak satmadığının altını çizen Yılmaz, “Eti Maden’in öz sermayesi 2011 yılı itibariyle 1,1 milyar TL’ye ulaşmış durumdadır. Bu boyutta bir kuruluşun 40 milyon dolara satılması mümkün olabilir mi?” dedi.
Ticari olarak tüketilen bor minerallerinin %90’ının dört mineralden oluştuğunu vurgulayan Yılmaz, bunlar arasında en çok kullanılan ve önemlisinin kolemanit ve tinkal olduğunu belirterek, Türkiye’nin en büyük kolemanit rezervlerine sahip olduğu bilgisini verdi. Cam, seramik, deterjan ve tarım olmak üzere bor’un kullanıldığı alanlardan bazılarını örnekleyen Yılmaz, “Cam elyaf sektöründe bor ürünleri tüketimi Çin ve ABD’de yoğunlaşmıştır. Çin tekstil tipi cam elyaf, ABD ise izolasyon tipi cam elyaf üretiminde öncü durumundadır.” dedi.
Eti Maden İşletmeleri ürün portföyü ve üretim yerleri hakkında da bilgiler veren Yılmaz, Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü, Emet Bor İşletme Müdürlüğü, Kırka Bor İşletme Müdürlüğü, Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğü örneklerini vererek, hangi çeşit bor türleri ile ilgili faaliyetler gösterdiklerini söyledi. Eti Maden’in Türk Ekonomisi’ndeki yerini de aktaran Yılmaz, Daha önce IMF’den para gelecekmi diye beklendiğini fakat günümüzde hazineye Eti Maden olarak 500 milyon Dolar para bıraktıklarını belirtti. Yılmaz sözlerine şöyle devam etti; “ Eti Maden İşletmeleri, 500 Büyük Kuruluş sıralamasında 2009 yılında 56.sırada iken 2010 yılında 43.sıraya yükselmiştir. İstanbul Sanayi Odası (İSO) ‘Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’ çalışmasında ‘karlılıkta’ 6. sırada yer almıştır.”
Prof. Dr. Ali Osman Öncel: “ Üretim sahasındaki heyelanlara dikkat edilmeli”
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel, “Güvenli Madencilik İşletimi, Jeofizik Tabanlı Risk Yönetimi” konulu sunumunda, bu kapsamda madenciliği ele aldı. Üretim sahasındaki risk faktörlerini irdeleyen Öncel, bunlar arasında özellikle heyelanlara dikkat edilmesi gerektiğini ve çalışma sahasında ki gizli ve açık kırık sistemlerini, Çatlak sistemlerinin büyüme ve gelişmesini tetikleyen, çok yüzeyde ki yer altı su seviyelerini ve bölgesel tektonik gerilmeleri tetikleyici faktörler olarak açıkladı.
Madenciliğe bağlı olarak yapay depremlere de değinen Prof. Dr. Öncel, yapay depremlerin gerçekleştirilebilmesi için günlük olarak üretim sahasında çalışma yönüne bağlı olarak yapay gerilmenin yönünün, derinliğinin ve büyüklüğünün belirlemesinin ve yerin içinde ki gözenek basıncında ki değişimlere ve üretim sahasında ki yüklemelere bağlı olarak gelişecek yapay gerilme değişimleriyle ilişkilendirilmesinin gereğinden bahsetti. Öncel, düşük riskli maden işletmeciği ile ilgili; “Veriler tomografik ters çözüm yöntemiyle incelenmektedir. Kuyuların civarında ki kayaçların hız yapısı ve yapay gerilme azalımları daha iyi belirterek, Maden ocağı sahasında ki heterojenlik değişimleri ve kırılma olabilecek yapay gerilme büyüklükleri ve yerleri önceden belirlenebilir.” diye konuştu.
SİVİL HABER