Suyun içinde uyanmak...

Suyun içinde uyanmak...

İsveç’deki bir yardım kuruluşu, geçtiğimiz yıl Lübnan Bekaa Vadii’sinde yer alan mülteci kamplarındaki çadırların seviyesinin alçak olması ve suların çadırlara dolması sebebiyle, çocukların suyun içinde yatmak zorunda kaldıklarını, bu durumun çocuklarda ciddi rahatsızlıklara sebep olduğunu söyledi. Myanmar’da da mülteci kampları alçak seviyede olduğu için her sene muson yağmurlarında sele kapılıp ölenler oluyor. Tabi ki bu mültecilerin yaşadığı dramın sadece bir yönü. SMDK'nın raporunda, Suriye’de her 12 dakikada bir kişi yaşamını yitirdiği, her 10 saatte bir kişinin hapishanelerde maruz kaldığı işkence nedeniyle hayatını kaybettiği, her 10 saatte bir kişinin açlıktan, her 8,5 saatte bir kişinin ise soğuktan donarak öldüğü kaydedildi.

Yaşanan zulmün boyutlarını anlayabilmek için kıyas yapmak gerçekten önemli. Şimdi sanki bir bilim kurgu filiminde olduğunuzu varsayalım; Bir gece sıcacık yatağınızda yatıp, ertesi günü gözünüzü açtığınızda, bambaşka bir yerde, bambaşka insanların arasında, bambaşka bir hayatın içinde kendinizi bulduğunuzu düşünün. Ertesi günü, uyanabilmek için kurduğunuz saatin sesi ile değil de bomba sesiyle yataktan fırladığınızı, doğup büyüdüğünüz şehrin yerle yeksan olduğunu, annenizin, kızkardeşinizin tecavüze uğradığını, tüm akrabalarınızın sevdiklerinizin bir bir öldürüldüğünü düşünün. Bu vatanda doğdum, bu vatanda ölmek isterim dediğiniz yerlerde, taş üstünde taşın kalmadığı, adeta birer mezarlığı andırdığını düşünün. Hatta belki siz de 12. dakikada sonra, yukarıda verdiğim istatistiklerdeki gibi, yaşanan iç savaşta ruhunu teslim edecek kişilerden birisiniz. Belki de sizi de alıp hapishaneye atacaklar, bir sonraki 10. saatte işkenceyle ölen kişi siz olacaksınız. Eğer işkenceyle ölmemişseniz açlıktan ölen ya da donarak ölen kişilerin içinde anılacaksınız. Ölü sayısını fazlalığından kayıt tutmayı bıraktıkları için belki de isminiz hiç anılmayacak…

Aslında bu anlattıklarıma hayali bir senaryo olarak bakmamalısınız. Şu an mülteci hayatı yaşayan bir çok insanın da zamanında bizim gibi bir hayatı, evi, çevresi, işi yok muydu? Bugün onlara ise yarın da size olabilir. Benzer bir duruma siz de düşebilirsiniz. Böyle bir durumda "bana ne" deyip çekilmek, zorda kalana yardımcı olmamak ahlaka ve vicdana uymaz. Bunun için tek çare bir an önce İslam birliğini istememiz bu uğurda gayret göstermemizdir. Tekrar hatırlatıyorum. “Bugün onlara ise yarın size...”
YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209