Erbakan; Siyonizmin Alnına Zeval Mührünü Basan Komutan

Erbakan Hocanın önderliğindeki Milli Görüş hareketi, İslam ümmetini ölüm ve esarete mahkûm etmeye kalkan Siyonizmin alnına zeval mührünü basmıştı artık.

Erbakan; Siyonizmin Alnına Zeval Mührünü Basan Komutan
 Erbakan Hocanın önderliğindeki Milli Görüş hareketi, İslam ümmetini ölüm ve esarete mahkûm etmeye kalkanSiyonizm’in alnına “zeval mührü”nü basmıştı artık. Bunun içindir ki Millî Gazete’nin de parolası olan, “Hak geldi batıl zail oldu, batıl zail olmaya mahkûmdur” ayeti Milli Görüş hareketinde mücessem olarak tezahür etmişti.

Nureddin Şirin

 

Tarih boyu süregelen hak ile batıl, zalim ile mazlum savaşında değişmeyen şer ekseninin adıdır Siyonizm. Bazıları Siyonizm’i modern yüz yılın politik bir projesi olarak tanımlasa da, Erbakan Hoca, “Siyonizm 5700 yıllık bir mikroptur” diyerek bu şer eksenini en güzel bir şekilde tarif etmiştir.

Tarih boyu Hakk’a ve hak ehline karşı her türlü saldırının merkezinde olan Siyonizm, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında, İslam dünyasının baştanbaşa işgal edilmesinde, Müslümanların tüm varlığının ayaklar altına alınmasında, mukaddesatımızın çiğnenmesinde baş sorumlu düşmandır.

Allah Tebareke ve Teala, Siyonizm’in bu temel karakterini, “İnsanlar arasında müminlere karşı en şiddetli düşman olarak Yahudileri görürsün” ayeti ile bilinçlerimize yerleştirirken, bizleri bu azgın düşman karşısında sürekli müteyakkız kılmakta, bu şer ekseninin saldırı, tuzak ve komplolarına karşı gaflete düşmememiz için uyarmaktadır. Bu cihetle siyonizme karşı mücadele, peygamberlerin ve son peygamber Hz. Resul-i Ekrem’in mücadelesidir aynı zamanda.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılıp dünya Müslümanlarının birlik ve dirliğinin dağılması, sığınaksız, korunaksız ve dayanıksız kalması nasıl tarihin en büyük felaketlerinden biri ise,  Osmanlı engelinin kaldırılmasıyla “Nil’den Fırat’a büyük İsrail” hedefine doğru yürüyen Siyonistlerin 1948 yılında Filistin toprakları üzerinde “İsrail” adlı bir işgal ve terör rejimini kurması da tarihimizin en büyük felaketlerinden biri olmuştur; onun için buna “Nekbe” denmiştir.

Siyonistler, Batılı emperyalistlerin desteğiyle “Büyük İsrail” projesini tamamlamak için 1967 savaşında birleşik Arap ordularını bozguna uğratmış, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu Kudüs’ü işgal etmiş ve böylelikle İslam ümmetinin kalbine zehirli hançerini saplamıştı. Müslümanların karşılaştığı bu tarihi felaketlerin devamında ise 1969 yılında Mescid-i Aksa ateşe verilmişti…

Bu Siyonist azgınlık ve saldırıların böylesine devam etmesinin en büyük sebebi de, önlerinde duracak bir İslam gücünün kalmaması, Müslümanların birlik içinde bu Siyonistleri İslam yurdundan söküp atacak bir harekete sahip olmamaları idi…

Tüm bu felaketlerin ardı sıra gelmesiyle, artık İslam ümmetinin alın yazısının esaret ve ölüm olduğu, bir daha ayağa kalkmalarının, kendi nizam ve medeniyetlerini inşa etmelerinin, İslam bayrağı altında özgürce ve şereflice yaşamalarının mümkün olmadığı inancının zihinlere kazındığı, geleceği ilişkin umutların ve güvenlerin dağıldığı bir dönemde, tarihin bu meşum akışını tersine çevirecek bir güneş doğmuştu.

Putların ve putlaşanların kararttığı Mekke cahiliyesinin o kapkaranlık döneminde, Hz. Resul-i Ekrem’in yükselttiği tevhid meşalesi, zulmetin sultasına nasıl son vermeye başladıysa, 1969 yılında İslam ümmetinin yeniden dirilişinin en güzel bir örneği olarak merhum Erbakan Hocanın önderliğinde başlatılan Milli Görüş hareketi de, küresel Siyonizm’in karanlığını bütünüyle dağıtacak Rahmani bir şafaktı…

Erbakan Hocanın önderliğindeki Milli Görüş hareketi, İslam ümmetini ölüm ve esarete mahkum etmeye kalkan Siyonizm’in anlına “zeval mührü”nü basmıştı artık. Bunun içindir ki Millî Gazete’nin de parolası olan “Hak geldi batıl zail oldu, batıl zail olmaya mahkumdur” ayeti Milli Görüş hareketinde mücessem olarak tezahür etmişti. Batılı emperyalistlerinin de desteğini arkasına almış Siyonist rejim, “Nil’den Fırat’a büyük İsrail” hesabıyla yola çıkmışken, “Doğu’dan Batı’ya büyük İslam ümmeti” şiarıyla yola çıkan bir hareketle yüzleşmişti artık. Tarih sayfaları İslam ümmetine sürekli acı, kan, ölüm ve katliam dolu felaketleri yazarken, Milli Görüş hareketinin ortaya çıkmasıyla birlikte, tarihin öbür sayfaları da siyonizmin bitiş sürecinin kesitlerini not ediyordu. Erbakan Hocanın siyasete girmesinin en büyük anlamı da buydu. Çünkü, ilahi mukadderat, vaadinde hiçbir hilaf bulunmayan yüce Allah’ın müminler için vaad ettiği o özgürlük ve kurtuluş günlerinin, yeryüzünde Allah’ın salih kullarının eliyle gerçekleşeceğini de yazmıştı.

Erbakan Hocanın önderliğindeki bu hareket, hedefinin merkezine siyonizmi koymakla sadece işgal altındaki Filistin topraklarının, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünü değil, yeryüzü coğrafyasındaki bütün mazlum Müslümanların kurtuluşunu, dağılan İslam ümmetinin omuz omuza vererek yeniden ayağa kalkmasını, Müslüman halkların ellerine ve ayaklarına vurulan esaret zincirlerini kırıp atarak İslam bayrağı altında büyük İslam ümmetini yeniden inşa etmeyi koymuştu.

Bu büyük hedef şüphesiz ki peygamberi bir misyondu. Hz. Resul-i Ekrem’in mazlum ümmetinin öne eğilen başını doğrultmak, bu ümmetin üzerine çöken zulüm ve şirk bulutlarını dağıtmak, ümmetimizi nurun ve onurun kutlu şafaklarında özgür ve aydınlık günlere ulaştırmak da, ancak Peygambere varis olma liyakatindeki önderlerin başarabileceği bir işti.

Bizler küresel Siyonizm’le mücadele etmeyi Erbakan Hocanın bu Muhammedi kürsüsünden öğrendik. Bu kürsü Medine’deki Resulüllah’ın kürsüsüydü. Bu kürsü şehidlerin efendisi Hz. Hamza’nın, Kudüs Fatihi Hz. Ömer’in kürsüsüydü. Bu kürsü cihat ve özgürlük kürsüsüydü. Bu kürsü Kur’an müjdelerinin yüreklere kazındığı, ölü bedenlere ve kalplere can ve hayat veren bir kürsüydü…

Onun içindir ki Siyonizm bütün işbirlikçileriyle, bütün tuzak ve komplolarıyla sürekli olarak bu kürsüyü yıkmaya, bu sesi kısmaya ve bu davayı durdurmaya çalıştı. Siyonizm ile Erbakan Hoca arasındaki denklem gerçekte, Nemrud ile İbrahim, Firavun ile Musa, Ebu Leheb ile Hz. Resul-i Ekrem arasındaki karşıtlık denklemiydi. Nemrud ve Firavun’lar, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’ler tarihte hak davanın önderlerine karşı nasıl azgınlaşmışlarsa, zamanın Firavun ve Nemrud’ları, Siyonizm suretinde Erbakan Hocanın karşısına çıkıp öylesine azgınlaştılar.

Milli Görüş hareketini durdurabilmek ve Erbakan Hocayı etkisizleştirilmek için ortayla konulan tüm saldırı ve komplolar, gerçekte Firavun ve Nemrud’ların kendi zamanlarında yaptıklarının günümüzdeki bir yansımasıydı. Ancak yakın tarih göstermiştir ki, tarihin akışı Erbakan Hocanın gösterdiği yönde hızlıca ilerlemektedir. Ölümüne hükmedilen İslam ümmeti dalgalanmakta, işgal altındaki Filistin toprakları her geçen siyonizme mezar olmaktadır.

Bizler bugün bu Siyonizm mikrobunun tarih sahnesinden silinmeye başladığını nasıl büyük bir coşku ile izliyorsak, aynı şekilde bu zafer ve izzet dolu günlerin hazırlayıcısı olan merhum Erbakan Hocamıza sevgi ve sadakatimizi de bir o kadar derinleştiriyoruz.

Erbakan Hoca ile özgür Kudüs doğru orantılıdır; Erbakan Hocaya ne kadar yakın duruyorsak, özgür Kudüs’e de o kadar yakınız demektir. Erbakan Hoca sönmeyen bir kandil misali İslam ümmetini sürekli aydınlatacak, bu kutlu kavga nihai zaferine kadar yoluna devam edecek, Allah’ın izniyle, Siyonizm belası tamamen ortadan kalkıp İslam ümmeti yeniden dünya nizamını tesis edecektir.

Zafer ve müjdenin adı Erbakan hocaya binler kere selam olsun.

//www.milligazete.com.tr/haber/Erbakan_Siyonizmin_Alnina_Zeval_Muhrunu_Basan_Komutan/355285#.VP619fmsX-U

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 10 Mart 2015, 11:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209