Adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları, gücün ve şartların etkisiyle değişen bir karakter taşımaz. Çünkü “kâinatın özü insan, insanın özü ise onurudur”. Onuru koruma adına yapılacak tek şey, ilkeleri esas almaktır! Bu esası dikkate almayanların zamanla değişmesi, ilkesizlik yüzünden toplumun kutuplaşması ve gerilimlerin sürekli artması konunun önemini göstermek için yeterlidir.
Ülkemizde yaşanan en büyük sıkıntı, yanlış tutumların peşinen kabul edilmesidir. Gücün üstün tutulmasıyla beslenen bu süreç, hem sağlıklı tedbirler alınmasını engelliyor, hem de zaman kaybına yol açıyor. Ve hazırlıksız yakalanmak için adeta her şey hazır(lanıyor)! Hazırlıksız yakalanmak istemeyenler bilmelidir ki, bu ülkenin asıl meselesi, terör, paralel ya da Ergenekon değil, “işbirlikçi”liktir.
İlkesiz siyasetin yol açtığı “duygusal bir kopuş”, farklı kesimlerin bir arada yaşamaları için gerekli olan “buluşma alanları”nı yok etmektedir. Bu aşamaya nasıl gelindi? Şöyle ki; içi boşaltılmış bir “çözüm süreci”, içi doldurulamamış bir “akil adamlar” süreciyle geçiştirildi. Ekonomideki yanlışlar, yeni dengesizlikler oluşturarak istikrarsızlığı beslediği halde istikrarı korumaktan dem vuruldu. “Herkes kendi işine baksın” tarzıyla işleyen bir dış politika “dışlanma politikası”na dönüştü. Kısacası, yanlışlıkları masaya yatırmaktan kaç(ın)anlar “değerli yalnızlık”lara alışmaya başladı. Aslında yalnızlaştırılan milletimiz oldu, çünkü algı yönetiminin kurbanı olmaktan kurtulamadı.
Görüyoruz ki, algı yönetimini bırakmadan, taraftar anlayışını bir kenara koymadan, iktidar da, muhalefet de sadece milletin aklıyla dalga geçmeye devam eder. Dün savunduğu açıklamaların bugün arkasında duramaz! Dün çalıştıklarıyla bugün kavga eder, dün sorun olarak görülen ve siyasi malzeme yapılan her konu bugün çark edilen bir görünüm arz eder. Öyleyse, anlık tepkilerle nereye sürüklendiğimizi görmeli, taraftar anlayışıyla olaylara yaklaşmayı sonlandırmalıyız. “Oy veren bir kukla” değilsek, “yok artık” demeli ve bir alternatifin olduğunu irademizle ortaya çıkarmalıyız.
Bu irade ve bu gayret, en temel insan haklarının, siyasi güç hesapları için feda edildiği, kuvveti üstün tutan bir avuç arasında pazarlık konusu yapıldığı bu olumsuz şartlarda “ilkeli olmak”tan beslenebilir. Ümidi temsil ve teşvik etmek adına ilkeli olmak, yapılacak hazırlığın en önemli bir göstergesidir. Sadece ilkeli olanların ayakta kalacağı yeni döneme hazırlananlar bilirler ki; güçlü olmak adına en büyük adım; alternatif olabilmektir. Çünkü yüzünü güneşe döndüğünde, gölgeler hep arkanda kalacak!
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 25 Mart 2015, 11:04