Dünyayı ateşe vermekte, insanlığı toptan öldürmekte bir an tereddüt bile etmeyecek, cani yapıda insanların yönettiği İsrail. Gazze’yi bombaladı, yaktı, yıktı. Sanki bizim ocaklarımızı bombardıman etmiş gibi üzüldük, yıkıldık, ama neticede Filistinli kardeşlerimizin evleri harap oldu, şehitliği onlar tattı, onlar yaralandılar, mahvoldular.
Ağır bombardıman günlerine şöyle dönüp baktığımızda aklımızda neler kalmış diye düşününce, sıkılan dişlerimizin gıcırtıları arasında gıptayla izlediğimiz, İsrail’e “beni kızdırma ha” gibi bir mesaj içeren ALTAY tankı haberini hatırlıyorum.
Kendi mühendislerimizin, kendi teknik gücümüzü kullanarak tasarladıkları teknoloji harikası bir alet. Radara yakalanmaz, gece görüşlü, 10 metre sudan geçer, manevra kabiliyeti, ateş gücü, sürati, ağırlığı v.s. Oturduğum yerden fırlarcasına ayağa kalkıp alkışlıyordum ki, sonunda küçücük ve vurgusuz bir cümle söylendi. Duyunca yığılıp kaldım. Cümle şu:
“Üretim 2016 da…”
Tasarladıkları tanka ismini verdikleri, Çanakkale kahramanı, İstiklal Savaşı Gazisi, ömrü cephelerde savaşla geçmiş olan Fahrettin Altay Paşa, mezarından kafasını çıkarıp bu durumu görse herhalde şöyle seslenirdi:
-Torunlar! Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!. Kadirşinaslık gösterip ismimi koymuşsunuz, tamam ama, ben aptal biri miyim ki, bana bunu yaptınız? 4 sene sonra imal edeceğiniz bir silahı nasıl bu günden teşhir edersiniz? Bu akıllı işi olabilir mi? Caydırmayı düşündüğünüz düşmanlarınıza şunu demiş olmuyor musunuz: “Bakın biz böyle bir silah geliştiriyoruz. Özellikleri böyle, böyle, böyle! Korkmayın, hemen üretmeyeceğiz. 4 seneniz var, tedbirinizi alın!” Ben hayatta iken birileri böyle yapsa onlara hadlerini bildirirdim! Siz ne yapmak istiyorsunuz?..
Altay Paşa böyle dese haksız mı sayılırdı?
Madem böyle önemli bir silah geliştirdin, zor tarafını bitirdin, bütün gücünü ortaya koyar imal ederdin, ilk partini Silahlı Kuvvetlere devir ve teslimini yaparken bu haberi herkesle paylaşırdın ki, dosta güven versin, düşmanı da caydırsın! Bunu birilerine prestij kazandırsın diye 4 sene önceden yaparsan Fahrettin Paşa’yı haklı çıkarırsın.
İtirazı duyar gibiyim:
-Yüzlerce tankın imal edilmesi küçük bir olay mı? Şu kadar sermaye, bu kadar kapasite ve şunu şunu gerektiriyor…
Haklısınız belki ama, ben daha çok haklıyım:
Sermayesi, imkanları, kapasiteleri sıfırlanmış topraklarda yeni filizlenmiş bir Türkiye düşünün. 1927 yılında Kayseri’de jeneratörlerin ürettiği enerji ile çalışan bir imalathanede başlayan uçak üretimi, Eskişehir’de ve İstanbul’da dev fabrikalara dönüşmüş, dünyanın en modern uçaklarından yüzlercesi imal edilmiş, içeride ve dışarıda pazarlanmış olduğunu biliyor muydunuz? 10-15 yıl gibi kısa bir sürede uçak sanayiinde dünyada söz sahibi olduğumuzu biliyor muydunuz?
Ne oldu? Atatürk öldü, koşarak gittiler bu fabrikaların kapısına kilitler vurdular. Atatürkçülüğün gerçeğini böylece katledip sadece şapkaya ve kıyafete indirgediler, onu da Anayasaya yazdılar. 50 yıldır kıyafet ve şapka dayatması ile vakit harcadılar. Rahmetli Erbakan’ın kurduğu “Tusaş” ın engelleme oyunları, yine Rahmetli Özal’ın kurduğu “Savaşan Şahin” aldatmacaları başarı (!) ile oynandı, bugün hala kendi uçağımızı yapmayı hayal bile edemiyoruz. İmkan meselesi, altyapı meselesi, sermaye meselesi diye milleti oyalayıp duruyorlar.
Uçak sanayinde böyle, araba sanayinde böyle, gemide böyle, demiryollarında böyle, silahta böyle, tankta, topta böyle…
Türkiye’nin kaymağı hala dışarıdaki sömürgeciler tarafından yenmekte. Mali imkansızlık mı diyorsunuz, dinleyin:
1985 tarihinde bir kanunla bir fon kuruldu: SSDF (Savunma Sanayi Destekleme Fonu) İşçisinden memuruna, çifçisinden sanayicisine, ev hanımından emeklisine kadar, bütün bir millet fona katkı yapmaya başladı. Hem de mecburen. Ödenen vergilerin yüzde bilmem kaçı kadar da bu fona kesildi. Milyarlarca dolar değerinde paralar birikti. Savunma sanayiinin kurulabilmesi için. Ne oldu bu paralara?
Ne olacak 2005 den itibaren bu paralar alınan borçların faizine harcandı. Doğru bir tabirle rantiyecinin dişinin koğuğuna yetmedi bile. 10 yılda iç ve dış rantiyeciye faiz adı altında ödenen para 500 milyarı geçmiş. Bütün fonlar, bütün yedekler, bütün sanayi tesisleri, gelir getiren kaynaklar, borç faizine verilmiş yetmemiş. Şimdi de ormanlar ve topraklar satılıyor ki, ödedikçe miktarı artan faizler gününde ödenebilsin. Borç miktarı ise her gün artmakta, trilyon dolara doğru tırmanmakta.
Fahrettin Altay Paşam!
Sen sadece senin isminin verildiği, tankın imalinde ve teşhirindeki garabeti gördün. Daha neler neler var bir bilsen!
Paşam, İsrail’in ve ABD’nin desteklediği terör örgütü ile olan mücadelemizde, istihbarat ve gözetleme hizmetlerimizi trilyonlarımızı cebe atarak, bu iki ülke yapıyor? Hem dostumuz hem de düşmanımız olarak. Dostumuz, çünkü model ortağımız. Düşmanımız, çünkü terör örgütünün destekçisi.
Paşam, ülkemizin sınırlarını korumak ABD ye ve NATO’ya havale edilmiş, bela paratönerleri ve patriot bataryaları daha bilmem neler, bize dayatılıyor. Öyle bir dayatma ki, yetkililerimizin bile sonradan haberleri oluyor. Meclis’e bile haber vermeye gerek görmeksizin bu tesislerde çalışacak diye yabancı askeri güçler ülkemize yığılıyor.
Paşam “stratejik ortaklığımızı model ortaklığa” çıkardığımız dostumuz ABD’nin İsrail’e desteği ile kardeşlerimiz toptan şehit edilirken, ortağımıza bir şey diyemediğimizden, ilgili bakanlarımız ancak ağlamakla yetinmek zorunda kalıyorlar. Ağladıkça katliamın boyutları büyüyor.
Paşam, savunma sanayiimizi emanet ettiğimiz yetkililerimiz, yeni borçlar alıp onların faizlerini ödeyebilmek için varımızı yoğumuzu masaya sürmekle meşguller. Üstelik de milleti, borcumuz olmadığı gibi 5 buçuk milyar IMF ye borç veriyoruz diye oyalayarak. Dağlar gibi borcumuz olduğunu gizleyerek.
Paşam, yetkililerimize “Kamu Tek Hesabı”nı bile 11 yıldır hayata geçirttirmiyorlar. Sömürecekleri faiz miktarı düşmesin diye.
Paşam, Merhum Erbakan Hocamızın başlattığı sanayi hamlesini, yerli ve yabancı sömürgeciler hesabına engellediler, üretime geçmiş olanları peşkeş çektiler ve umutlarımızı kuruttular.
Fahrettin Altay Paşam! Dertliyiz, yaralıyız, ezilmişiz, bari sen bunlarla meşgul olma da, mezarında rahat uyu. ALTAY tankı mı? Paşam daha 4 sene var, sen de bizim gibi erken heyecanlandın. 4 seneye kadar kim öle, kim kala!
Evet, savunma sanayiimizi savunabilecek olan var mı, buyursun!
BÜYÜK PEŞKEŞ
Peşkeş çekilmiş yüzlerce milyar dolar,
Gözlerimize yaş yerine kan dolar.
Ekrem Şama