Bahçeli, AK Parti'yi yolsuzlukla vurdu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin hedefinde AK Parti iktidarı vardı. Bahçeli konuşmasının önemli bir bölümünü AK Parti'nin MHP'li yerel yönetimleri üzerinde baskı uyguladığı iddiasına ayırdı ve hükümete ağır sözlerle yüklendi:

Bahçeli, AK Parti'yi yolsuzlukla vurdu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında milletvekillerine seslendi. MHP'li belediyelerin depremin ardından yardım faaliyetlerine de katıldığını anlatan Bahçeli, Manisa Belediye Başkanı'nın çalışmalarını ilgiyle izlediğini ve bu çalışmalara yönelik AK Parti'den gelen eleştirilere de iğneleyici yanıtlar verdi.

HÜKÜMETE DENİZ FENERİ GÖNDERMESİ

''Hükümetin çok konuşan ve gözünden yaşları hiç eksik olmayan bir bakanının, belediyemizin üç yılda yaptığı hizmetleri küçümseyen, önemsizleştiren tavırları, şüphesiz Manisalı kardeşlerim nezdinde itibar görmeyecektir. Bizim ziyaretimizden hemen sonra apar topar Manisa'ya gelerek, gıybet ve bühtanda ne kadar maharet sahibi bir şahsiyet olduğunu ispat eden bu siyaset meddahının, Manisa belediyemizle değil Deniz Feneri'nin sebep olduğu yolsuzluk batağıyla uğraşması kendisi açısından gayet yerinde olacaktır.

Başbakan'ın, onbirinci ayın onbirinde ülkemizin dört bir tarafında gerçekleştirdiği sanal yüzonbir tesisin açılış sayısına ulaşılmadıysa da belediyelerimizin gerçekçi, ayakları yere basan ve umut tacirliğine prim vermeyen çalışmaları bizim için onur vesilesi olmuştur. Hızını alamayan bazı AKP'li bakanların, tıpkı Başbakanları gibi, oturdukları yerden açılışlara devam edecekleri ve sırada da 98 tesisin bulunduğu anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan ve arkadaşları; bırakın hayal pazarlamacılığına, ipe sapa gelmez vaatlere devam etsinler.''

Bahçeli, grup konuşmasının devamında da AK Parti'ye yönelik ağır eleştirilerde bulundu:

AK PARTİ BELEDİYELERİMİZE HÜCUM EDİYOR

Üzülerek söylemeliyim ki belediyelerimiz bu kadar olumlu manzaraya rağmen imkansızlıklarla ve iktidar baskısıyla cebelleşerek ayakta durmaktadır. MHP'li belediyeler AKP'nin hücumuna uğramaktadır. Takdir edersiniz ki bu tablo Türk milletinin tercihine, kararına açıkça saygısızlık ve hakarettir. Zannedersiniz ki, Türkiye AKP tarafından işgal edilmiş ve bundan dolayı AKP dışındaki her kesim düşman muamelesine tabi tutulmuştur. Nitekim, MHP'li belediyeler çalıştıkça AKP rahatsız olmaktadır. MHP'li belediyeler hizmet yarışında arayı açtıkça AKP iktidar silahını ahlaksızca üzerimize çevirmektedir.

MHP'li belediyeler yörelerini eserlerle buluşturdukça AKP kıvranmaktadır. Bundan dolayı partili belediyelerimiz zulüm ve iftira oklarının hedefindedir. Ismarlama şikayetlerin, mesnetsiz ihbarların, hayali suç isnatlarının ve uydurma iddiaların odağındadır. Belediyelerimiz ilerledikçe; düzmece raporlar tanzim eden işbirlikçi, tetikçi ve köhnemiş AKP müfettişleri iftiralarla karşılarına çıkmaktadır. Organize suç teşekkülü varmış gibi belediyelerimize baskınlar düzenlenmekte, gözaltılar ve tutuklamalar hayâsızca yapılmaktadır.'

MHP'YE ÇAMUR ATILIYOR

AKP, kendi yönetimi altında bulunan ve yolsuzluk çukuruna düşmüş belediyeleri görmezden gelirken hiç vicdanı dahi sızlamamaktadır. Başbakan Erdoğan'ın yanaşmalarını, yakınlarını ve yandaşlarını koruyan yönetimi, MHP'nin duruşuna, varlığına ve elde ettiği başarılara küstahça tahammülsüzdür. Gözler kör, kulaklar sağır ve sezgiler kurumuştur. 

MHP'li BELEDİYELERİN HAKKI GASP EDİLİYOR

MHP'li belediyelerin mali hakları gasbediliyor, en tabii ve zorunlu ihtiyaçları karşılanmıyor. İş makineleri, itfaiye araçları gibi temini gerekli ve acil olan talepler hiç ciddiye alınmamakta ve bir sonuca ulaşmamaktadır. AKP Hükümeti, MHP'li belediyelere ayrımcılığın, tarafgirliğin en acımasız salvolarıyla saldırmaktadır. Partimizi mahalli idarelerde küçük düşürmek, başarısız göstermek ve yetersiz bırakmak için AKP olmadık komplolara, tuzaklara ve eziyetlere başvurmaktadır. Şayet bu yollarla, partimizin ve belediyelerimizin milletimizin gözünden düşeceği ve gönlünden ineceği düşünülüyorsa AKP, gün gelecek yanıldığını bedel ödeyerek ve pişmanlıklar içinde inşallah görecektir. Çamur atarak yakalarındaki usulsüzlük ve hırsızlık kirinden arınacaklarını hesap eden hükümet etme zihniyetinin, kendi dışındaki herkese yönelik bu sistematik mezalimi elbet cevapsız kalmayacak ve bırakılmayacaktır.

İKTİDARIN YÜZÜ KIZARMADI

Başbakan Yardımcısı Van'daki göçükleri kaldırmak, yıkıntı altında kalanları kurtarmak, enkazda çırpınanlara el uzatmak için gelen arama kurtarma ekiplerinin, kendi potansiyelimizi görmek amacıyla bekletildiğini yüzü kızarmadan itiraf etmiştir. Şimdi bu bakan ömrü boyunca bu utancı nasıl taşıyacaktır? Vatandaşlarımız can derdindeyken, AKP kendini deneme derdine düşmüş; büyük bir acımasızlığın ve zalimliğin pençe darbeleriyle yürekleri dağlamıştır.

ŞUURSUZLUK ÖRNEĞİ

AKP'nin kendini anlatma ve ön alma hezeyanları, birinci Van depreminden sonra hasarlı ve yorulmuş binaların tespitini geciktirmiş, adeta katliam gibi bir felaket vasat bulmuştur. Üstelik Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın, 'Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Van ve Erciş en güvenilir bölgedir. Az hasarlı binalara girilebilir' tavsiyesi öngörüsüzlüğün, riskleri fark edemeyen bir şuursuzluğun bastırılamayan misalidir.

Bayram Oteli'nin çatlayan, yarılan ve yıpranan duvarları, kolonları ve yapısı biliniyorken, hangi akla hizmetle buradaki konaklamalara müsaade edilmiş ve sessiz kalınmıştır? Görev yeri olan Hakkari'ye helikopterle nakledilmek üzere gittiği Van'da, ikamet ettiği Bayram Oteli'nde enkaz altında kalarak erkenden hayata veda eden TSK mensubu Afşin Kürşat Güler'in vebali kimin üzerine olacaktır? Yalnızca görevlerini yapmak maksadıyla bölgeye gelen, ama deprem çöküntüsünün altında kalan Doğan Haber Ajansının değerli temsilcileri Sebahattin Yılmaz ile Cem Emir'in ve Japonya'dan gelen yardım gönüllülerinin hesabını kimler verecektir?

İKİNCİ VAN DEPREMİ BİR CİNAYETTİR

Özellikle yıkılan otellerle ilgili oturabilir raporu verenleri kafaya takan Başbakan, eğer asıl sorumluyu görmek isterse, en yakınında bulunan boy aynasına bakması yeterli olacaktır. Açıktır ki özellikle ikinci Van depremi bir cinayettir ve bunun faili de hiç şüpheniz olmasın ki Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Önlem almayan, hasarlı binaları görmezden gelen, yardımları ve çalışmaları bir sisteme sokamadığından kaosa ortam hazırlayan tartışmasız AKP Hükümeti'dir.

DIŞ MİSYONLARA SALDIRI

'Arap Birliği'nin 18 üyesinin oyuyla aldığı Suriye'ye yönelik ikaz ve yaptırım kararlarından sonra şerefli bayrağımızın bu ülkede yakılması, dış misyonlarımızın saldırıya uğraması ve Atatürk posterlerinin yırtılması nasıl bir aşamaya geldiğimiz konusunda hepimize bir fikir verebilecektir. Öncelikle diyebilirim ki Suriye'deki taşkınlıklar ve olaylar neticesinde bayrağımıza el uzatan şerefsizlerin bu cüretleri yanlarına bırakılmamalıdır. Suriye yönetimi Türk milletinin haysiyetiyle ve onuruyla oynamanın ne demek olacağını geçmişe bakarak anlamalı ve kendisine gelmelidir.

SORUMLUSU BİRAZ DA AK PARTİ'DİR

Ancak bunun sorumluluğu sadece bu ülkede de değildir. AKP Hükümeti tıpkı Libya muhaliflerini ağırladığı gibi, Suriyeli muhalifleri de yönlendirmekte, bu ülkenin içişlerine karışmakta ve yanan ateşi körüklemektedir. Başbakan Erdoğan, BOP'un Suriye'nin surlarını yıkması ve ABD'nin telkinlerini bu ülkeye iletme konusunda son derece azimli ve inatçıdır. Doğal olarak, Suriye AKP'nin husumet ve düşmanlık gösterilerini karşılıksız bırakmamakta, kinini ve öfkesini fırsat buldukça kusmaktadır.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209