CHP Çanakkale İl Başkanlığını ziyaret eden Günaydın, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanması konusunda görüşlerinin sorulması üzerine ''Dün gece geç saatlerde meydana gelmiş bir olay. Partimizin yetkili kurumları şu anda parti tavrını belirlemek için gayret ediyorlar, çalışıyorlar. Biz de onlara telefon trafiği ile katılıyoruz. Partiden ilk resmi açıklama gelecek, ondan sonra da bu alanda konuşacağız'' diye konuştu.
Gökhan Günaydın burada yaptığı konuşmada ise, CHP'nin 534 belediyesinin bulunduğunu, bunlardan 4'nün büyükşehir, 11'inin il, 176'sının ilçe belediyesi, geriye kalan 344'nün de belde belediyesi olduğunu söyledi.
Belediyelerinin, cumhuriyet tarihinin gördüğü en sıkıntılı çalışma dönemi ile karşı karşıya bulunduğunu öne süren Günaydın, şöyle konuştu:
''İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesi 19 katrilyon liradır. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde, Ankara Büyükşehir Belediyesinde Kayseri'de, Elazığ'da artık gizlenemeyen yolsuzluk hikayeleri ortadadır, buralara bir mülkiye müfettişi, bir vergi denetmeni gönderilmezken, örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesinde, 82 kişi görev yapmaktadır. Mülkiye müfettişi, vergi denetmeni, özel yetkili savcının görevlendirdiği bilirkişi gibi adlar altında... İzmir Büyükşehir Belediyesinin, '20 tane soğuk sandviç yapımını' soruşturma konusu yapmaktadırlar. Sadece İzmir değil, Türkiye'deki bütün belediyelerimiz bu soruşturma kıskacı altındadırlar.
Çok açık söylüyoruz. Telefonlarımızı dinlemeye devam edin. Bizlere müfettiş göndermeye devam edin. CHP'nin kadroları, bu baskıların altından kalkacaktır. Bu baskıları yedikçe daha fazla çalışma azmi içerisinde olacaktır. Şunu unutmayın, tarihin çarkları geri dönecek, burada tetikçilik yapan o müfettişlerden de hesap soracağız. Bizlerin üzerinde müfettiş varken, ihalelerle yolsuzluklarla dünyayı götüren AKP'li belediyelerden de hesap soracağız. Bunu Türkiye görecek.''
-''Kaz Dağları'ndaki altın arama çalışmaları''-
Günaydın, bir gazetecinin ''Kaz Dağları'nda altın arama çalışmaları yapılıyor. Partinizi bu konudaki görüşü nedir'' sorusunu şöyle cevaplandırdı:
''Kaz Dağları'nda, dünyanın o en büyük ekolojik yapısını ortadan kaldırarak, biyo çeşitliliğini ortadan kaldırarak, çıkarttığınız altının yüzde kaçı yurt içinde kalıyor, yüzde kaçı yurt dışına gidiyor. Eğer işleme sürecinde de yönetmeliğin, yasanın gerektirdiği işleme uyarsanız, yüzde 98'i yurt dışına çıkartılıyor.
Dünyanın en güzel ekolojik yapısını tahrip ediyorsunuz, çıkardığınız altının yüzde 98'ini yurt dışına transfer ediyorsunuz. O halde Türkiye'nin burada yararı ne oluyor? Bu soruya hepimizin cevap araması gerekiyor.
Eğer bu altın madeni Türkiye'nin iktisadi yapısını son derece destekleyecek bir cevhere sahipse ve çıkartığımız altını biz ulusumuzun, ülkemizin ortak yararı için kullanabiliyorsak, o zaman çevresel değerlerimizi kısa süreli tahrip edip, sonra yeniden onaracak sistemlerin peşine düşeriz. Ancak çıkartılan altının yüzde 98'i yurt dışına gidiyorsa, oradaki köylüye bir kaç yıl o madende ırgat olarak çalışmaktan başka hiçbir iş kalmıyorsa ve altın madenciliğinin bütün çevre tahribatı bizim ekolojimize uzun yıllar zarar verecek şekilde bizim ülkemizde kalıyorsa, azıcık vicdanı olan, azıcık yurtsever olan herkese buradan sesleniyorum; o halde bu faaliyetin Türkiye'ye ne gibi bir yararı var. Yoksa yabancı şirketler ve onlarla işbirliği içerisinde olan yerli firmaların kişisel çıkarları için mi gayret ediliyor. Bize Kaz Dağları yalnızca emanettir. Biz o dağları, ormanları ve suları kirletmeden yeni kuşaklara aktarmakla görevliyiz.''
Haber Kaynağı : Haber7.com