Biz Suriye’de iç savaşın başladığı günden bu yana bu kürsüden her hafta uyarı yaparken altını çize çize belirttik. Başbakan diyor ya, sessiz kaldılar. Yahu sen bilmiyor olabilirsin, dünya kadar danışmanınız var maaş alıyor. BDP, HDP ne demiş, Suriye’deki hangi katliama sessiz kalmış
Siz Suriye’de mezhepçilik yaptınız. Buradan TIR’lar dolusu silah gönderdiniz, kime gönderdiniz, halklara mı gönderdiniz, ÖSO adı altında kümelenmiş radikallere mi gönderdiniz? Gönderdiğiniz yardımlar silahlar çetelerin El Nusra’nın eline geçiyor dedik, bunun belgeleri var. Sınırdan geçiş yapıyor izin vermeyin dedik. Biz size Suriye’de olup bitene sessiz kalın mı dedik, bu barbar çetelere sessiz kalmayın dedik. Bunlar Antalya’da Urfa’da Antep’te toplantı yapıyorlar. Bu radikal unsurlar Türkiye’yi lojistik üs olarak kullanıyorlar. Türkiye’yi aktarma istasyonu olarak kullanıp Suriye’ye gidiyorlar, bunu durdurun dedik.
Durdurmadınız, beslediğiniz çetelerden iki şey istiyordunuz. Bir Esad’ karşı savaşın, Kürtlerin statü elde etmesine izin vermeyin. Bunları iki buçuk yıl size anlattık. Bu yanlışlar gelip sizi vurabilir dedik. Bugün pohpohladığınız çetelerin ahlakı yok. Bugün sizin yarın başkasının tetikçisi bunlar. Afganistan’da Pakistan’da yaptılar. Sınırlarımızda yapıyorlar. Aynı hatayı yapmayın dedik.
Kobani 30 günlük mevzu değil ki. Başbakan, görüşmemizde şunu söylüyor bize. Siz bizi IŞİD yanlısı gibi gösterdiniz. Siz New York’a BM toplantısına gittiğinizde bütün dünya ülkeleri IŞİD’i desteklediğinizi söyledi. Bütün dünyayı tek tek biz mi söyledik. Zannediyor musunuz ki sizin yaptığınız gizli kaldı da, biz söyleyince. Zannediyorsunuz ki IŞİD’e giden TIR’lardan hiçbirinin haberi yok. Bütün dünya biliyor sizin haberiniz yok. Uluslararası yardımlar, silah ve lojistik yardımlar Türkiye üzerinden gönderildi. Koordinasyonunu Türkiye yaptı.
Peki Suriye’de bu hatalar yapılırken Suriye’de iç savaşın büyümesine sizler benzin taşırken içerde de çözüm süreci barış arayışı başladı. En azından buna denk bu gelecek kurgusuna denk bir Suriye politikası oluşturun dedik. bunların hepsi İmralı’da sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde masadaki tartışma konusu. Bugün diyorlar ya Kobani ayrı Rojova ayrı süreç ayrı. Rojova ayrı demediniz, konuştuk. Bunların hepsi tartışıldı. 30 gün öncesine kadar süreç ayrı Rojova ayrı demediniz, bunlar masadaydı. Birbiriyle bağlantılı olduğunu, kollektif bir güven duygusunun gelişmesinin önemini Türkiye ile PYD’nin ilişki kurmasının önemini konuştuk, bazı adımlar attınız. Sonuç alınamadı ayrı bir şey ama siz şu ayrı bu ayrı demediniz.
Kürtler düşman değil, orada Rojova’da yaşayan Arabı, Ermenisi Süryanisi düşman değil, o bölgeyi dost bir ittifak gücü olarak görün ilişkiye geçin dedik. Ama el atından bütün o silahların Nusra’ya gitmesini engellemediniz. İlk defa Kobani’de Rojova’da savaş olmuyor ki, iki yıldır saldırıyor. Bütün bu olup bitenleri bu ülkenin yurttaşı izliyor. Kürdü izliyor, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye soruyorlar bize. Bunun yaratacağı kırılmayı 30 gündür değil iki yıldır anlatıyoruz. İkna etmeye çalışıyoruz. Fakat kalın kalın kitaplar yazmışlar ya zannediyorlar ki her şeyi onlar biliyorlar. Hayat sizin yazdığınız kitaplardaki gibi değil. hiç kitapta olmayan dersleri bu bölgenin halkları bu bölgenin halkları bütün siyasetçilere verecek güçtedir.
Egemen otoriter ağa baba tavırları siyaset yapılamayacağını görmediniz mi hala? Suriye’deki bölgedeki süreçteki hatalarınız bunları hala ispatlayamamışsa yazdığınız kalın kitapların hiçbir anlamı yok. Kendi yazdığınız derinlikte boğulmak üzeresiniz.
Birlikte yaşamın ne kadar önemli olduğunu, süreçte hızlı adımların ne kadar önemli olduğunu sürekli anlatıyor, mesaj gönderiyor, yapmazsak bölge karışacak diyor. Ama sonra Apo tehdit etti diye yalaka medyasına manşet attırıyor. Niye tek birini ciddiye almıyorsunuz? Saatlerce imralı’da ankara’da konuştuğumuz çocuk oyuncağı mı? Halk bunu izliyor, oyalamalarınızı aldatmalarınızı kandırmalarınızı izliyor. Sadece sizin yönetebildiğiniz aldatabildiğiniz bir kamuoyu yok. İşte bu kamuoyu olup bitenleri yüreğinde hisseden kamuoyu olarak günü gelir bütün siyasetçilere hesap sorar. Kandıramadığınız aldatamadığınız kamuoyudur.
Bakın Suriye’de biz bütün halklara kapı açtık, ayrımsız herkesi destekledik diyorlar. Keşke öyle olsaydı teşekkür ederdik. Kürdün Arap’ın kendinize yakınını desteklediniz. Siyasi düşüncesine baktınız. Size hizmet ediyor mu etmiyor mu ona baktınız. Gerçekten kadim bir halk olarak Kürt halkı Ortadoğu’da bizim kardeşimizdir diyemediniz. Şu parti kardeşimiz, şu parti düşmanımızdır dediniz. İçeride yaptığınız politikayı Suriye’de uygulamaya çalıştınız. Suriye bizim iç meselemizdir dediniz. Gazze Bosna Somali bizim iç işimizdir dediniz, biz oraya müdahale etmeyeceğiz de nereye edeceğiz dediniz. Eskimiş başbakanınız bağıra çağıra gelip bunları anlattı.
Ne zamana kadar? Kobani’ye kadar. Kobani nereden bizim iç işimiz oluyor dediler. Yahu sen Diyarbakır’la Bosna’nın alakasını kurdun Kobani’nin nasıl kuramıyorsun ya? Somali’de
Fakat Kobani’de yaşayan öz kardeşimizdir ya, amcamızdır, annemizdir ya. Aynı soyadı taşıyoruz aileler olarak. Bak senin o itiraz ettiğiniz anlaşmayla bir sabah uyanınca saçma sapan sınırla bölünmüş halktan bahsediyoruz ya. Kobani iç işi değilse o zaman biz Türkiye’de yaşamıyor demektir. Benim öz kardeşim tecavüzcü barbar ordusunun tehdit altındayken orası bizim iç işimiz değil diyorsa sende bizim hükümetimiz değilsin. Sende bizim hükümetimiz olamazsın.
Sen Suruç’taki Urfa’daki Kürt’ten vergi almıyor musun? Silah tank top almıyor musun? Alıyorsun. Peki onlara ne yapıyorsun? El Nusra’ya IŞİD’e ulaştıracak şekilde döndürüp dolaştırıyorsun, Kobani benim iç işimiz değil diyorsun. Kürdün öfkesi budur işte. İki yıldır insanlar bunu izliyor. Sen sadece 15 gün önce IŞİD terör örgütüdür diyebildin BM’de zorlamayla söyleyebildin. İki yıldır asla tehdittir diyemedin. Ama PYD tehdittir dedin Rojova tehdittir dedin. Şimdi öyle bir noktaya geldin ki, aynı masada olduğun kişiler benim için IŞİD’le aynıdır dedin. Aynıysa iki yıldır niye görüşüyorsun? İki yıldır çözüm adına bu kadar zahmeti bu heyetler niye çekiyor? İmralı’ya iki yıldır niye,
“IŞİD’LE AYNIYSAK, NİYE ÇÖZÜM ARIYORSUN”
IŞİD’le aynıysak, niye çözüm arıyorsun? Niye kendini bizi yoruyorsun? IŞİD müzakere yapılacak bir örgüt değil. Vahşet örgütüyle neyi konuşacaksın? PKK gerçekten öyle olsa konuşmaman lazım. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak altı defadır ateşkes görüşmeleri yapıyorsun, iki yıldır müzakere aşamasına gelmiştir. Ama çıkıp IŞİD’le aynıdır diyorsun. Nasıl dağdan indireceksin peki? Çağrı yapmak üzeresin dağdan gelin diye. Halk aptal değil sizler işte verdiğiniz bu gazla halkı aptal yerine koya koya öfkeyi büyüttünüz. Bu noktaya getiren HDP değil, sizsiniz, sizin politikalarınız yanlışlarıdır.
Bu kadar hatanın üstüne bir doğru yapalım diye çaba sarf ettik. Kobani IŞİD’in eline geçerse hem orada barbarlık yaşanacak, hem Türkiye destek gitmesine izin vermediği için hükümet sorumlu olacak, vicdanı onurlu olan herkesin büyük bir kırılma yaşamasıyla karşılaşacağız ve içerideki süreç tümden bitecek. Oluşacak güvensizlikte süreci yürütmek imkansız hale gelecek. Bütün bu kaygılarla biz hükümetle diyalog yürüttük.
Aldığımız karşılık şuydu. Biz dememiş miydik, öyle yapmıştınız başınıza bunlar gelir. Aşağı yukarı tavır bu. Yapılan bir iyilik, kapı açıldı iki yüz bin kişi içeri alındı. Bunu da yüzümüze çarpa çarpa anlatmaya çalıştılar. Asla itidali elden bırakmadık bu kişisel bir hırs meselesi değil dedik.
“SENİN ANLAYACAĞIN DİLDEN ANLATAYIM”
Hepimizin felaketi olacak farkında değiller biz yine de gidelim. Önemini zaruretini anlatmaya çalışalım, halen anlamamışlar. Biraz önce milliyetçi muhalefet lideri gücünüz yetiyorsa gidin IŞİD’e karşı savaşın diyor. Hala anlamamış. Senin anlayacağın dilden anlatayım. Türk ordusu orada gitsin IŞİD’e karşı savaşsın demedik.
“ONLARI ORADA TÜKÜRÜĞÜMÜZDE BOĞARIZ DEDİK”
IŞİD’e karşı savaşmak için on binlerce gencimiz var, onları orada tükürüğümüzde boğarız dedik, buna izin vermediler buna. Buna izin vermiyorlar. Yalvaracak bir konuma gelmişiz, 100 yıllık sorunun çözümünden bahsediyoruz.
“SİZE YALVARAN ALÇAK OLSUN SİZİN GİBİ OLSUN”
Ermeninin, Süryaninin, Ezidinin, Şii’nin çözüm arayışından söz ediyoruz. Size yalvaran alçak olsun sizin gibi olsun. IŞİD’in karşısında bugüne kadar asla boyun eğmedik. Bütün kaygımız korkumuz IŞİD’in kobani’yi düşürmesi karşılığında ortaya çıkacak reaksiyondur. Biz halklarımızın göreceği zarardan korktuk.
Kardeşiz diye, bin yıllık kardeşlik teranesi altında yaptığınız hakaretlerden tehditlerden utandık. Ortada bir ayıp varsa budur işte. Ülkenin cumhurbaşkanı olmuş adamın konuşmalarına bir bakın. Kobani’de çağrı yaptığımız akşam, merkez yürütme kurulumuz toplantı halindeydi. Bir acil imdat çağrısı geldi oradan. Mürşitpınar sınırı kapısına birkaç metre kaldı. O sınır kapısını almak üzereler acil desteğe ihtiyacımız var dediler.
“İMDAT ÇAĞRISI GELDİ”
İki şey yaptık. Halkımızdan yardım destek istedik, iki hükümetle temasa geçtik. Mürşitpınar’da IŞİD kapıyı ele geçirmek üzere, halkımız sokağa çıksın IŞİD’i protesto etsin, koalisyonun uçakları hem vurmuyor, hem de hükümet duyarsız kalıyor teşhir etsin dedik. Hükümetle de irtibata geçtik, atılacak ne adım varsa bu gece atılsın istedik. Yarın Kobani diye bir şey olmayabilir, konuşacak bir şey kalmayabilir. Bu imdat çağrısına yapmamız gereken şekilde, onurlu bir partinin yapacağı en onurlu tutumu gösterdik, halkımızla birlikte sokağa çıktık. Hala o çağrının arkasındayız. O çağrıyla birlikte bütün dünya ayağa kalkınca koalisyon ordusu vurmaya başladı. 40 ülke bir araya gelmişler Kürtler orada kaybetsin diye izliyor.
“TEK BİR HAKARET, TEHDİT, TEK BİR ŞİDDET ÇAĞRIMIZ OLDU MU?”
Kobani düşmeyecek, yardımı yapıyoruz diyenleri de teşhir etmek istedik. Yaptığınız şu kadarcık yardım için bile burun kıvırmadık teşekkür ettik. Görüşmeler olumludur dedik, çözeceğiz dedik. Bunları yapmadık mı? Tek bir hakaret, tehdit, tek bir şiddet çağrımız oldu mu? Bütün bu süre zarfında açıklamalarımızı izlediniz. Ne yaptık? Çözüm olsun diye muhalefet iktidar el ele verelim diye yapmamız gereken ne fedakarlık varsa sonuna kadar yaptık.
“HER HALKIN SABRI TAHAMMÜLÜ BİR YERE KADARDIR”
Biz bunları yaptık diye katil olduk iki yüzlü olduk, iki yıldır bu iki yüzlülüğü yapanlar ülkenin sahibi oldular. Biz düşman olduk, bunlar vatansever oldu bu kana eli bulaşmış olanlar hümanist oldu. Her halkın sabrı tahammülü bir yere kadardır. Siz emirle talimatla kadrolarınıza iş yaptırabilirsiniz. Bağırıp çağırınca etrafınızdakiler titreyebilir. Biz onlardan değiliz, bunu anlamadınız mı hala, bunu öğrenmediniz mi?
“ÖLÜMDEN ÖTE KÖY VAR MI?”
Ölümden öte köy var mı? Ölümlerin en acısını yaşattınız. Neyle tehdit ediyorsunuz bizi neyle? Dersim’i yaktınız Maraş’ı faili meçhul cinayetleri KCK operasyonlarına varıncaya kadar. Ne kaldı, boyun eğdik mi? Çözüm barış olsun dedik, masaya oturalım dedik. Ne kaldı uygulamadığınız? Kime nasıl bedel ödeteceksiniz? Ölümden öte köy yoktur, her birimizin canı Allah’ın emriyle halkımıza bin defa kurban olur.
“VURUN KIRIN ÖLDÜRÜN ÇAĞRISINI NE YAPTIK NE ÖRGÜTLEDİK”
Bakın ısrarla açıklamalarımızda belirttik. Vurun kırın öldürün çağrısını ne yaptık ne örgütledik. Bütün arkadaşlarımız gösteriler demokratik zeminde gerçekleşsin diye o akşam sahalara dağıldılar. Yüzbinlerce milyonlarca insan sokaklara indi. Nereden başladı, kim tetikledi, kusura bakmayın, efendim bilmeniz lazımmış. MİT var, genelkurmay istihbarat var, jandarma istihbarat var. Senin haberin yoksa benim haberim nasıl olacak?
“BİZİ KATİL İLAN EDEMEZSİN”
Sen bu dört istihbarat örgütüne rağmen bilmiyorsan HDP nasıl bilecek? Biz miyiz sorumlusu? Madem provokasyon var, neden HDP ile el ele verip sorunu çözmedin de, sınıra gidip Kobani düştü düşüyor açıklamalarını yaptınız. Bingöl’de sizi tuzağa düşürdülerse bilelim. Ama biz sanki vurun yakın öldürün emrini vermişiz gibi bizi katil ilan edemezsin.
Roboski’nin katliam emrini veren, gezi direnişinde katliam emrini veren, mart 2006’da Diyarbakır’da katliam emrini veren, 140 çocuğu öldürme emrini veren biri olarak sen bize Türkiye’de en son katil diyecek adamsın. Tam tersi arkadaşlar, bütün arkadaşlarımız katliam ve provokasyon olmasın diye çaba sarf etti.
ÖCALAN’IN MEKTUBU
İmralı’da iki yıldır görüştüğünüz sayın Öcalan. Okuyacağım şimdi, nasıl geldi diye geyiği yapılan mesaj. Barış dilinin bir tarafı budur, bir tarafı budur. Harf harf okuyacağım
Son Kobani IŞİD kuşatmasından kaynaklanan şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız. Taraflar dar çıkar bakışlı inatlaşmaları terk etme durumundadır. Bu ortamdan çözüm sürecini hızlandırmanın yolu başarınızla orantılıdır. Hükümetten seri adımlar beklemek çok önemli ve hakkımızdır. Başta çatışma durumunda kaldığımız STK’larla diyalogla çözme yöntemi önemlidir. Bu konularda gerekli hassasiyet beklentisiyle, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle. Selamlar, Abdullah Öcalan”
“BERABER ÇALIŞALIM BU KATLİAM GİRİŞİMLERİNİ DURDURALIM DİYORDUK”
Şimdi İmralı’ya heyet göndereceksiniz, basın toplantısı için hazırlık aşamasında olacağız, hükümet şu metinde mutabıkız diyecek, provokasyonları önleyeceğiz diyecek, biz çağrı yapacağız, çaba sarf edeceğiz, Öcalan mektup yazacak. Biz katliamı önlemek için sorumluluğu alacak, bir gün geçecek aradan bu konuda mutabık kaldıklarımız çıkıp katil sizsiniz diyecek. Şu mesaj gelip açıklama yapıncaya kadar öyle demiyordunuz. Beraber çalışalım bu katliam girişimlerini durduralım diyorduk.
Çıksın inkar etsinler. Ne zaman ki bu açıklama yapıldı bizler itidal çağrısı yaptık. İşte o zaman fırsatçılık yapmaya başladılar. Üç gündür bütün medya organlarıyla cumhurbaşkanı bizzat üç miting yaparak, bizi tehdit ederek hakaret ederek, maaşlı gazetecilerine televizyoncularına talimat vererek bu süreçte sindirmeye çalışıyorlar. Olup bitenlerden HDP’yi sorumlu tutacaklar. E hani Ortadoğu’da sizden habersiz kuş uçmazdı? Bak üç günde koltuğunuzun üç ayağı sallandı. Yine bizim çabamızla bu süreci toparladık. Bu mudur karşılığı? Yapmanız gereken bu mudur? Şimdi hala tehditlerini sürdürüyor. Hesabını soracağız, bedelini ödeteceğiz. Biz buyuz böyleyiz, taleplerimiz ortada beklentilerimiz ortada. Sizden korkanlarla biat edenlerle süreci yürütecekseniz sizde çok var zaten onlardan. Biz engel mi oluyoruz? Bolca var onlardan sizde. Onlarla görüşün bakalım nasıl çözüyorsunuz?
Süreç sadece bize yarayan bir mevzu değil, Türkiye Suriyelileşmemişse bu süreç sayesindedir.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 14 Ekim 2014, 14:10