Hüseyin Kansu kimdir?
Bosna’da savaş başladığında Refah Partisi İstanbul İl Yönetim Kurulu’nda idi. Bizim İstanbul’da Mali İşlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı olduğumuz bu dönemlerde, onun da Tanıtmadan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı olması dolayısıyla çok yakın mücadele beraberliğimiz vardı.
Kendisi Boşnak kökenli bir kardeşimiz olduğundan, savaş boyunca Bosna ile kuracağımız ilişki, yardım akışı, bilgi akışı, mültecilere sahip çıkma gibi konularda bizim Bosna köprümüz görevini yapmıştır.
O dönemde Kansu, yanında birileri ile geldiğinde anlardık ki bu bir savaş mağduru Bosnalı’dır. Allah ne verdiyse kardeşane paylaştığımızdan, günde beş vakit ceplerimiz boşalırdı.
Savaşın tamamen Haçlılık ruhuyla başlatıldığını, katliamların tecavüzlerin ve halka baskıların asıl müsebbiplerinin Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği olduğunu o bize haber veriyordu ki, sonradan bu bilgiler tarafımızdan da doğrulanmıştır.
1995 seçimleri ile onu TBMM'ne milletvekili olarak göndermiştik. Fazilet partisi döneminde de tekrar seçilmişti.
Saadet Partisi Kurucu Üyesi ve Erbakan Hocamızın sadık bir takipçisi iken, bir gecede ne olduysa, sabahleyin kuruculuktan istifa ederek, ayrılıkçı guruba katıldığında en büyük şoku ona en yakın olan ve ailece de emeklerim geçtiğinden, ben yaşadım. Gidenlere kızmakla beraber ona daha çok içerlemiş, o günden bu güne de bir temas kurmamak suretiyle kırgınlığımı kendisine ve herkese belli etmiştim.
Akparti’nin girdiği ilk seçimlerde o da milletvekili olduğuna göre, SP’den bu sözü alarak ayrılmış olduğunu böylece anlamıştık.
Bu seyahatimizde, Bosna’dan döneceğimiz gün kendisi ile bir cami kapısında karşılaştık. Yanında o günlerde Bosna Konsolosluğunda müşavir olarak çalışmış bulunan tanıdığımız bir arkadaş daha vardı. Selamlaştık el sıkıştık. Müsait bir yerde 5-10 dakika oturmamız halinde Bosna’da olanları bize anlatacağını ısrarla söylüyordu. Ben de daha önce bildiğimiz gerçekleri bir kere daha teyit etmesini sağlamak amacıyla ayaküstü şu soruyu sordum:
-Hüseyin Kansu, burada olan katliam, tecavüz ve savaş suçlarının tamamının arkasında Haçlı ruhu ile kurulmuş ve halen bu ruhla hareket eden BM, Avrupa Birliği ve NATO organizatör olarak bulunmaktadır. Bu tespitim doğru mudur?
Şu cevabı verdi:
-Elbette doğrudur ve tam isabetli bir cümledir.
Dedim ki :
-Bir cümlem daha var. Bosna’da her şey bitmiş değildir. Şimdi daha büyük tehlikelere gebedir. Çözüm İslam Birliği’nin kurulmasında yatmaktadır. Bu cümle de doğru mudur?
Evet, doğrudur da, İslam Birliği’ni kim ne zaman nasıl kuracaktır? Kurulana kadar Bosna tehlikeye maruz kalırsa ne olacaktır?
Sadece gülerek mukabele ettim ve:
-Bu cümleleri sizden duymam bana yeter.
Dedim ve ayrıldık.
5-10 dakikalık görüşmeyi kabul etseydim bana ne anlatabilirdi ki?
Şu sorularıma verecek bir cevabı bulunabilir miydi?
-Hatırlıyor musun Hüseyin Kansu, savaş içindeki bir Bosnalı Müslüman varını yoğunu satmış elde ettiği 500 Mark parayı senin vasıtanla bize göndermiş ve "bizim bu felaketten kurtulmamızı ve güvenliğimizi sağlayacak olan dünya üzerinde bir tek Milli Görüş ve onun lideri Erbakan’dır. Bu parayı onun teşkilatına benden bir yardım olarak verin!" diye haber göndermişti. Bu 500’lük banknotu çerçeveletmiş ve hikâyesini uzun müddet herkese anlatıyor ve yardım topluyorduk. Hüseyin Kansu, Milli Görüş hareketinin içinde ve lideri Erbakan ile beraber iken ne oldu da, bir gecede 180 derece dönüp ayrılıp gittin? Milletvekilliği bu kadar önemli miydi?
-Hüseyin Kansu, "biz Haçlı Medeniyeti ile beraber olacağız" diye önceden ilan etmiş bir hareketin içine girdin. O Haçlı ruhu değil miydi Bosna’yı harap eden? Halen bu kanaatin de devam ettiğine göre Bunu nasıl yapabildin?
-Hüseyin Kansu, Bosna’yı harap edip yüz binlerce Müslüman’ın katliamından sorumlu BM ve NATO bir başka İslam ülkesi olan Afganistan’a katliam yapmaya giderken, milletvekili olduğun TBMM’nde buna nasıl onay verdin? Sizin onayınız istenmemişse Haçlı’nın gittiği yerlerde Müslüman katliamı yapma geleneğinin olduğunu yaşayarak bilen sen, Tayyip Erdoğan’ı, Abdullah Gül’ü ve diğer bakanları uyardın mı? Sesin çıktı mı? Bu konuda Haçlı’ya verilen destekler her yıl bütçe kanunu ile önüne geldiğinde, hangisine ret oyu kullandın? Hangi platformda bu işin yanlışlığını dile getirdin? Uyarmadığına, dile getirmediğine, ret oyu da vermediğine göre, Afganistan’da aynı Haçlı’nın yaptığı ve halen yapmakta bulunduğu sayısı milyonlara ulaşan katliamların sorumlularından biri de sen değil misin?
-Hüseyin Kansu, BM teşkilatı Irak’ta illa kimyasal ve nükleer silah var, diye yeni katliamlar yapmak için bahaneler uydururken, sen neden arkadaşlarını uyarmadın, “bunlara güvenilmez, bunlar katliam yapmak için bahane arıyorlar” diye? Türkiye, BM’deki oylamalarda Irak’a girme kararları alınırken hep olumlu oy kullandığında, sen nerelerdeydin damdan düşmüş biri olarak? Neden hükümeti uyarmadın?
-Haçlı ruhunun çağdaş temsilcisi ABD’nin, Irak’a tecavüz etmesine destek amacıyla TBMM’ne gelen tezkereye neden olumlu oy verdin?
-Olurumu Ekrem, ben red oyu verenlerin arasındaydım, diyecek olursan, tezkereden sonra, aynı yılın Eylül ayında tezkere hükümlerini de aşan destekler Haçlı’ya verilip resmi gazetede yayınlanırken, senin hiç mi haberin olmadı? Havaalanlarımız, limanlarımız, demiryollarımız, hava koridorlarımız Haçlı tarafından yolgeçen hanına döndürülürken, sen hangi uyarı görevini, hangi platformda, hangi makalede veya hangi konferansında yaptın! Neden yeri göğü inleterek milletin vekili olduğunu göstermedin? Hâlbuki Haçlı’yı en iyi tanıyan sendin. Parti disiplini milyonlarca Müslüman’ın canından daha mı değerli bir mefhumdu? Yüzbinlerce iffetli kadına kıza tecavüz edilmesi, senin parti disiplini anlayışına mı takıldı? Neden senden tık çıkmadı?
-Haçlı bizim askerlerimizin başına çuval geçirip aşağılarken sen nerdeydin Hüseyin Kansu?
-Haçlı askerlerine dua dâhil her türlü destek verilirken, senden bir tek cümlecik duyuldu mu? Haçlı mağduru Boşnak kardeşlerimiz Müslüman’dı da Afganlı Iraklı kardeşlerimiz gâvur muydu? Bu hesapları nasıl vereceksin? Allah’a olan hesapların sana ait, ama mağdur ve mağdure Müslümanlar hesap günü senin yakana yapışmayacaklar mı?
-Liderimin bin bir zahmetle kurduğu ve İslam Birliği’nin çekirdeği olan D-8 in önü kesilirken siz ne işle meşguldünüz? O İslam Birliği ki, Bosna’nın da, diğer İslam ülkelerinin de muhtemel Haçlı ve Siyonist tecavüzlerinden korunmasının yegâne formülü idi. Halen de öyle olduğunu bu karşılaşmamızda sana teyit ettirdiğime göre, bu konuda ne gibi çalışmalar yaptın, Hüseyin Kansu?
-Bosna’yı ve diğer İslam ülkelerini mahveden Haçlı zihniyeti olduğunu en iyi bilen sen olduğuna göre, bu zihniyetin bir kuruluşu olan Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye onur kırıcı bir şekilde Türkiye’yi kapıda nöbete dikerlerken sen nerdeydin? Neden “kasabın kapısındaki koyun gibi bekletiliyoruz” diye kıyametleri koparmadın?
Daha sorayım mı?
-Sen, TBMM'den ayrıldıktan sonra, Anadolu’nun Haçlı silahları ile doldurulması, mezhep savaşları çıkarmak için hamle üstüne hamle yapan Haçlı Siyonist’in melanetleri, kardeş Libya’nın yerle bir edilmesi ve ülkemizin dostlarından ve sıkıştığımız zamanlarda bize büyük destekler vermiş bulunan Kaddafi’nin linç edilmesi, İslam ve Peygamber düşmanlarının NATO’nun başına hükümetin onayı ile getirilmesi, sonra da süresinin uzatılması, günde beş öğün Haçlı’ya danışılarak politikaların belirlenmesi ve daha neler neler gerçekleşirken, sen hangi platformda bunun yanlışlığını dile getirdin?
Hangi makalen yayınlandı da biz görmedik?
-Hüseyin Kansu sen bana 10-15 dakikada ne anlatacaktın? Bu sorulara cevabın var mıydı? Bosna’daki olanları anlatacak idiysen, sonradan yaptığın bu icraatlar "gaflet-dalalet-ihanet" kelimelerinin hangisiyle sıfatlandırılabilir? İslam Birliği’ni engelleyenlerle beraber olduğuna göre, Bosna davasına hizmet mi ettin, ihanet mi ettin, bunun cevabı var mı? Bu duruma göre Bosna’dan aldığın onur belgelerini iade etmeyi düşünür müsün? Bu ümmet seni destekledi ve bir yerlere getirdi. Destek derken neyi kastettiğimi en iyi sen bilirsin. Peki, sen bu ümmet için ne yaptın? Helallik alabilecek misin?
-Hüseyin Kansu, davayı milletvekilliğine değişip gittin diye en çok sana içerlemiştim. Ben Bosna’ya ilk defa geliyorum ve her şeyi yerinde gördüm. Şimdi sana daha çok kızıyorum.
SİVİL HABER