Saadet Partisi Fatih İlçe Gençlik Kolları, Sultan 2.Abdülhamit’in Çemberlitaş’taki kabri başında anma programı düzenledi. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duanın ardından Fatih İlçe Gençlik Kolları Başkanı İbrahim Bakşiş basın açıklamasında bulundu. Saadet Partisi Fatih İlçe Başkanı Muzaffer Serenli ve İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı İsmail Acar’ın da katıldığı anma toplantısına çok sayıda vatandaş ilgi gösterdi. Programında 54.Hükümetin Başbakanı Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’da yâd edildi.
İşte Fatih İlçe Gençlik Kolları Başkanı İbrahim Bakşiş’in okuduğu basın açıklaması:
Bugün burada, 99. İslam Halifesi ve 34. Osmanlı Padişahı cennet mekan Sultan 2. Abdülhamid Han’ı, vefatının 95. yıldönümünde kabri başında dua ve rahmetle anmak, davası için verdiği mücadeleyi tebrik ve teyit etmek, kendisini gerçek manada anlamaya çalışmak amacıyla bulunmaktayız.
Onlar ki dört kıtaya dinimizi, bayrağımızı, adaleti ve şefkati götürdüler. Gittikleri yerlere savaş, çatışma, kaos ve işkence değil; barış, huzur ve saadet götürdüler. Bu muhteşem neslin torunları olduğumuz için ne kadar övünsek azdır. İşte o neslin en güzide örneklerinden Sultan 2. Abdülhamid Han’ın bugün huzurundayız.
Sultan 2.Abdülhamid Han, yüzyılın tam ve gerçek olarak keşfedemediği bir siyasetçi ve devlet adamı idi. Hayatını inancı uğruna adamış bir insan, şefkatli bir baba, halkını; din, dil, ırk ayrımı gözetmeden seven ve huzurunun temin için mücadele eden, dış siyasette ise devletlerarası dengeyi, ülkesinin menfaati doğrultusunda en iyi şekilde temin eden gerçek bir strateji dehasıdır. Yüksek maneviyatı, nezaketi, devlet adamlığı dehasıyla Osmanlı devletinin son dönemine damgasını vuran yüce bir şahsiyettir.
Ancak son zamanlarda ırkçı emperyalizmin işbirlikçileri tarafından dedemiz Osmanlı'yı itibarsızlaştırma çabaları gerek devlet eliyle gerekse de yazılı ve görsel basın aracılığıyla sistemli ve maksatlı olarak yürütülmektedir.
Eğitime, sağlığa ve bilime büyük önem veren Sultan, bu amaçla, Osmanlı'nın Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde kalan toprakları üzerinde 5 bin eğitim kurumu yaptırmıştır. Günümüzde halen kullanılmakta olan birçok okul ve kurumlar O’nun döneminin eserlerindendir.
Memlekette çok büyük imar ve eğitim faaliyetleri başlatarak, çoğu şahsi parasından karşılanan cami, mescit, mektep, medrese, hastane, çeşme, köprü ve imarethane yaptırdı. Bu eserlerin tamamı 1552 adet olarak kayda geçmiştir. Ayrıca ülkenin dört bir yanını demiryollarıyla döşetmiştir.
O’nun ileri görüşlülüğü sayesinde, döneminde eleştirilmesine rağmen, Çanakkale’de yerleştirdiği toplar savaşın en kritik anlarında savaşın bizim lehimize dönmesinde nasıl tesir ettiğini biliyoruz.
Sultan 2. Abdülhamid Han, bugün Ortadoğu’da yaşanan dramı ve çözümsüzlüğü, bundan tam bir asır önce görmüş ve tek başına eşsiz bir mücadele örneği göstermiştir. Ortaya koyduğu mücadelenin, iktidarının sonunu getirebileceğini çok iyi biliyordu. Ama O’nun kaygısı tahtı değil, milleti ve milletinin selametiydi. Bedeli ne olursa olsun, taviz vermeden mücadelesini sürdürdü.
O dönemde Yahudiler, Theodor Herzl ile Abdülhamid’e Osmanlı’nın tüm borçlarının ödenmesi karşılığında Filistin’de toprak isteklerini iletmişlerdi. Osmanlı’nın ve Sultan’ın çok sıkıntılı dönemine rastlamasına rağmen Sultan bu talep karşısında; “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime emanettir.” diyerek kaya gibi sert bir cevap vermiş ve huzuruna gelen heyeti kovmuştur.
Bugün 2. Abdulhamid Han'ın ve Necmettin Erbakan'ın yolundan gittiğini söyleyenler, bizlere emanet bu İslam topraklarını haçlı sürülerinin kuruluş olan NATO toprağı ilan etmişlerdir.
Dış ve iç politikada dirayetli bir hakan olan Sultan 2.Abdülhamid, Osmanlı devletini 33 yıl hiçbir savaşa sokmadan, dünya dengelerini elinde bulundurması, siyasi deha olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu arada, İttihat ve Terakki Fırkası'nın ilk hedefi 2. Abdulhamid'i tahtından indirmekti. Ancak sadece II. Meşrutiyetin ilanına muvaffak olmuşlardı. II. Meşrutiyet ile birlikte halkın Sultan Abdülhamid’e sevgisi ve bağlılığı daha da artmıştı. Bu nüfuzu ortadan kaldırmak için çeşitli kuklalar kullanan Batı, nihayetinde 31 Mart Vakasını bu memlekete yaşatmıştı. Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 Salı gününe gelen bu olay, 33 yıl boyunca "Hasta Adam"ı ayakta tutmayı başarmış büyük Padişahı tahtından etmişti.
Bizler bugün 2.. Abdulhamid Han'ı yâd etmek için buradayız ama aynı zamanda tarihten ders almak için de buradayız. Nasıl ki ırkçı emperyalizm o günkü işbirlikçileri vasıtasıyla, Osmanlı'yı parçalamış, millet ve memleket sevdalısı Sultan 2. Abdülhamid Han'ı tahtından etmiş ise bugün de yine yerli işbirlikçileri vasıtasıyla memleketimizi parçalamak istemektedirler. Millet ve memleket sevdalılarını çeşitli hile ve desiselerle iktidardan uzaklaştırmakta ya da iktidara gelmesini engellemektedir.
Sultan Abdülhamid Han, manevi yönü çok kuvvetli, dindar ve son derece şefkatliydi. Elinde fırsat varken bile düşmanlarının kanını dökmemişti. 31 Mart olaylarında devlete karşı ekseriyeti Sırp, Bulgar ve Yunanlı olan isyancı çete mensuplarının yağma ve cinayetlerine karşı çok muazzam donanımlı ordularını bile kullanmayan Sultan Abdulhamid; endişelerini dile getiren ordu komutanlarına şu anlamlı sözleri söylemiştir: ”Biz yalnızca Padişah değil, aynı zamanda bütün Müslümanların Halifesiyiz, otuz küsur senelik saltanatımızda hiç kan dökmedik, hayatımızın sonlarında Müslüman kırdırıp günaha giremeyiz. Onları Cenab-ı Hakk’a havale ediyorum.” demiştir.
Sultan Abdülhamid, en çok saldırı ve planlara maruz kalan padişahtır. Halkın sevgisine ve dirayetine rağmen sırf Müslüman kanı dökülmesin diye kendini feda etmiştir. Öyle ki meclis Abdülhamid’in tahttan indirilmesine karar vermesine rağmen fetva emini Hacı Nuri Efendi, Sultan’ın tahttan indirilmesine dini izin vermemiştir. Sultan Abdülhamid’in mücadelesinin hangi kulvarda olduğunu anlamak için onun tahttan indirilme kararını kendisine tebliğ için meclis tarafından görevlendirilip saraya giden dört kişiyi tanımak yeterlidir. Bunlardan biri Yahudi casus Emanuel Karasu’dur, ikincisi Ermeni senatör Aram efendidir, üçüncüsü Osmanlı devletine karşı silah çekmiş hain Esat Toptani Paşa’dır, dördüncüsü ise ismi birçok skandala karışan Gürcü Arif Hikmet Paşa’dır.
Abdülhamid Han, tahttan indirilmiş ama 33 yıl şan ve şerefle dolu Padişahlık görevini başarıyla ifa etmiştir. Abdülhamid’in akıllarda kalan en büyük özelliği ise çok güçlü maneviyata ve vatan sevgisine sahip olmasıydı. O sürgüne gönderildiği Selanik’te yaşlı ve hasta vaziyetteyken Balkan savaşı çıkmış ve onu İstanbul’a götürmeye gelenlerin düşmanın yaklaştığını ifade etmesine rağmen aslan gibi kükremiş ve “ ben de bir silah alır, asker evlatlarımla beraber vatanı müdafaa ederim. Ölürsem de şehit olurum” demiştir.
Sultan, 33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan 1909’da tahttan indirildi, 3 yıl Selanik'te Alatini köşkünde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'a Beylerbeyi Sarayına getirildi. 10 Şubat 1918’de de İstanbul’da vefat etti. Ama onun mücadelesi devam etmektedir. Bizlerde aynı şuur ile bugün buradayız. Bize bu ulvi değerleri unutturmaya çalışanlara Sezai Karakoç’un diliyle sesleniyoruz: “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak.”
Bu anlamlı günde, Sultan 2.Abdülhamid’i bir kez daha rahmetle anıyor, davasını savunmaya devam ettiğimizi belirtiyoruz. Aziz milletimizden tek arzumuz odur ki, onun devrinde yaşama bahtiyarlığına ermiş olmalarına rağmen onu anlayamayanlar ve onu geç anlayanlar gibi olmayalım. Onu ve onun yolundan gidenlerin tavsiyelerini çok geç olmadan anlayalım. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi: ”Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır”.
Vefatının 95. Yıldönümünde cennet mekân Sultan 2. Abdülhamid’i Han’ı bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Saygılarımızla.
İBRAHİM BAKŞİŞ
FATİH GENÇLİK KOLLARI BAŞKANI
SİVİL HABER