"YENİ Türkiye'yi kurmak için sivil toplum düzeyinde çalışan Gülen Cemaati ve iktidardaki AKP dikkatli olduklarında dünyaya model olabilecekken yine kendilerinden kaynaklanacak büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirler.
Bu tehlikeyi sloganlaştırmadan tarafsız anlatabilmek ve diyeceğime sağlam bir temel oluşturmak için biraz dolambaçlı bir yok izleyeceğim bugün. Umarım sabredersiniz de sonuna kadar dikkatli okursunuz bu yazıyı, çünkü bugün Türkiye'nin karşı karşıya kalmakta olduğu en önemli sorun hakkında düşünmeye bir çağrı bu.
Başta Amerika olmak üzere Batı ülkeleri büyük bir kriz içindeler ve bu krizi aşabilmek için model arıyorlar.
Ekonomik krizi aşmak için model aramakta olan Amerika'ya, yolu, Gülen Cemaati'nin oluşturduğu sistem ve Türkiye gösterebilir.
Batı'dan birçok uzmanın cemaate ilgi gösterip anlamaya çalışmasının ve bu konuda kongreler, konferanslar düzelenmesinin temelinde bu acil arayış da rol oynuyor olabilir.
Konuyu kafalarda netleştirmek için bir örnekten yola çıkayım. Krizi nasıl aşarız sorusuna cevap arayan önde gelen beyinlerden bir tanesi olan Jeffrey Sachs Medeniyetin Bedeli (The Price of Civilization) adını verdiği kitabın ilk sayfasının ilk cümlesinde şöyle diyor:
"Amerika'nın ekonomik krizinin temelinde ahlaki bir kriz yatmaktadır."
Evet bu çok önemli bir cümle ve aslında konuyla ilgili düşünen her insan da bunu söylüyor temelde.
Sistemden ve toplumdan ahlakın çıkmasıyla ve para kazanmak için yaşanmaya başlandığında ve daha çok kazanmak ihtirası insanın gözünü kararttığı zaman ve o insan fazla kazanamayanlara ve fakirlere karşı sorumluluklarını unuttukça o toplum içten içe çürümeye başlıyor.
Batı medeniyetinin çöküşünün temel nedeni bu. Tespit böyle olunca çıkış yolu da belli oluyor, daha ahlaklı daha eşitlikçi olan ve güçsüz insanları daha fazla düşünen bir ekonomik model oluşturmak gerekiyor.
TÜRKİYE'NİN MODELİ
Şimdi bütün arayışlar bunun nasıl sağlanacağına ve model oluşturma gayretlerine yönelinmiş durumda Batı'da.
Çok uzun yıllar boyunca bu Batı sisteminin içinde yer almış ve şu anda bir ideolojik kopuş yaşamakta olan Türkiye'nin yakaladığı çok önemli bir avantaj var.
Bunu da Gülen Cemaati'nin çalışmaları sağlıyor.
İnançlı ve dindar insanların çalışarak zengin olmaları ve ama bu kazandıkları paranın bir bölümünü gönüllü bağışlarla hayır işlerine yönlendirmeleri modelin ana ruhunu oluşturuyor.
Aslında bu Batı'nın aramakta olduğu ve bir zamanlar bilip uyguladığı ama sonra unuttuğu bir model.
İşin ilginç yanı Batı'da çıkış yolunu arayan her beyin yazdığı yazıda bu modeli anlatıyor ama ismini koyamıyor henüz.
Gözü kararmış para hırsının sembolü olarak görülen Wall Street'ı işgal hareketinin de aslında arzu ettiği böyle bir sistem.
Türkiye'yi global düzeyde ön plana çıkaran ve ona bir model oluşturma konumu veren şans iktidarında AKP gibi inançlı ve dindar insanlara fırsat eşitliği ve kapitalist olma şansını veren bir parti olması ve sivil toplum düzeyinde de Gülen Cemaati gibi inançlı insanlar para kazanırken, Gülen Cemaati'nin de zenginleşirken meselenin ahlaki boyutlarını da unutmama yolunu gösteren bir hareket olmasıdır.
ANADOLU DEVRİMİ
Benim cemaatle temaslarımda gördüğüm bu işleyen modelin insana hem kişisel yaşamında hem de toplumsal boyutlarıyla son derece tatminkâr bir yaşam sağladığıdır. İnsanın para kazanırken ve zenginleşirken o parasının bir bölümüyle kendisi gibi şanslı olmayan insanlara da yardım ettiğini düşünmesi ve bunu bilmesi hem kapitalist ekonomik modele büyük bir dinamizm sağlıyor hem de Batı'da unutulduğu için imparatorlukların çökmesine neden olan ahlakı da sistemin içine sokuyor.
Türkiye bugün inançlı bir ekonomi kurmak yolundadır, Anadolu kaplanları diye adlandırılan yeni kapitalistlerin başarılarının temelinde de bu yatmaktadır ve siyasetinden kültürüne, sporuna kadar her alana bu Anadolu devrimi damgasını vurmaktadır.
Türkiye iyi yoldadır ve modelinin temeli de sağlam gözükmektedir, ancak dikkat edilmediği takdirde yine aynı modelden kaynaklanabilecek bir büyük tehlike de bizi beklemektedir.
İŞTE TEHLİKE
Para kazanan ve zenginleşen yeni burjuva sınıfı bir süre sonra unutkan olabilmektedir. Kendisini tanımlayan yeni sistemin temelinde yer alan ahlakı bırakabilmektedir. Yani başka insanları da düşünmek ve onlara gönüllü yardımlarda bulunmaktan oluşan ahlak boyutu ihmal edildikçe kurulan modelin çökmesi ve beraberinde ülkeyi de sürükleme tehlikesi vardır.
Bu tehlikeye devamlı dikkat çeken çok önemli bir düşünür var. İhsan Eliaçık kitaplarıyla konferanslarıyla "İslam ve kapitalizm" ve zenginleşmenin Müslümanlar sorunsalıyla devamlı mücadele ediyor ve kavramları tanımlamaya çalışıyor.
Kuran'ın yorumunda oldukça komünist olan İhsan Eliaçık, komünist ruha sahip ayetler de olduğunu söylüyor ve İslam'ın gerçekten de fakir insanların ezilenlerin dini olduğunu ve sistemin yapması gerekenin fakir insanların düzeyini yukarı çekerken zenginlerin de durumunu aşağıya çekip bir noktada eşitliğin sağlanması olduğunu söylüyor.
İHSAN ELİAÇIK HAKLI AMA...
Bunun son derece popüler bir slogan olduğunu söylemek ve bu gerçeği görmek gerekiyor. Benim gibi Marksist gelenekten gelen insanlara da son derece hitap eden bu din yorumu çok taraftar bulabiliyor ama bence şu anda cemaaatin sürdürdüğü modelin daha pratik geçerliliği var.
Çünkü İhsan Eliaçık'ın yaptığı öneri komünist olduğunu söyleyen sistemlerin karşı karşıya kaldığı tuzaklara düşmek tehlikesini taşıyor. Özetle fakiri yukarı çekerken zengini aşağıya çekip eşitlik sağlamaya çalışan sistem bunu yapmaya çalışırken sistemi tamamen durdurabiliyor ve sistemi dinamizmden tamamen yoksun kılıp çökertebiliyor.
Çok kısa süre önce koskoca Sovyetler Birliği de bundan çöktü, reel sosyalizm de bu yüzden model olmayı başaramadı.
Kapitalist sistemin ekonomiye dinamizm, yaratıcılık sağlayan yanlarını tutarken ahlaki boyutu da unutmamak gidilecek tek doğru yön gibi görülüyor. Bunu Gülen Cemaati'nin gönüllü bağış sistemi şu an yapıyor gibi gözüküyor.
En büyük tehlike bu ahlakı unutma eğiliminin yaygınlaşması ve bu tür insanların öne çıkmalardır. Buna AKP de cemaat de dikkat etmeliler ve ahlaki boyutu unutup ön plana çıkmaya başlayan zenginlere prim vermemeliler. Toplumda bu konuda büyük bir duyarlılık da var bu da Türkiye'nin başka bir şansını oluşturuyor. "Cipiyle lüks semtlerde dolaşmaya başlayan başörtülü kadın" söylemi ve eleştirisi çok geniş kesimde yansımasını buldu. Meselenin ahlaki boyutunu da unutmadan para kazanan ailelerin başörtülü kadınlarının cipine atlayıp gezmelerinin bir sakıncası yok ama AKP de cemaat de o ahlak boyutunun ihmal edilmemesini sağlamalılar.
Bu ihmal edildiği takdirde hem toplumda büyük bir çatlama yaşanabilir hem de Türkiye'nin dünyaya bir model olma hayalinin sonu erken gelir.
Şu anda doğru yolda olmamızı sağlayan ve bu model olma hayalinin gerçekleşmesinde en büyük şans hem iktidarın AKP'de olmasıdır hem de Gülen Cemaati'nin sivil toplumun gönüllerinde kabul görmesidir.
HABERTÜRK
Haber Kaynağı : Haber7.com