DEVLET YETKİLİLERİN AHLAKİ YOZLAŞMAYA DUYARSIZLIKLARI
Devlet yetkililerinin toplumdaki ahlaki yozlaşmaya duyarsızlıkları, her gün yeni bir rezalet haberini gündemimize taşımaya sebep olmaktadır. Son olarak İstanbul Devlet Tiyatroları'nda sözde sanat adına ama gerçekte ahlak dışı sapık ilişkilerin propagandasını taşıyan pespaye bir oyunu sahnelendi. Devlet yetkilileri ve hükümetin, yaşanan bu rezalete sessiz ve kayıtsız kalışlarını üzüntü ve kaygıyla izlemekteyiz.
En az maddi kalkınma kadar üzerinde durulması gereken manevi kalkınmanın hükümet eliyle her şekliyle teşvik edilmesi beklenmektedir ama tüm olumsuz şartlara ve saldırılara rağmen ayakta tutmaya çalıştığımız ahlaki değerlerimize, televizyon dizileri, yazılı ve görsel medya araçları ile halkın parasıyla finanse edilen devlet tiyatroları tarafından cüretkâr ve aleni saldırıların ortaya konulmasını kabul edilemez buluyor ve yetkilileri göreve davet ediyoruz.
MEDRESELERİN MANEVİ ŞAHSİYETİNE YAPILAN HAKARETLER
Geçmişte ilim irfan yuvası olan ve nice âlimler ve münevver şahsiyetler yetiştirmiş olan ancak şimdilerde sadece mimari yapısıyla aylakta duran medreselerimiz kasıtlı olarak hedef seçilmektedirler. Mardin Zinciriye Medresesi cafe ve bar olarak kullanılmasına müsaade edilerek ayyaşlara mekân haline getirilmesi, fısk ve fücura yuva yapılması Kasımiye Medresesi'nde yapılan rezalette olduğu gibi, İslami ve ahlaki değerlerimizin tahribatına yönelik sistemli bir çalışmanın varlığını ortaya koymaktadır.
Aynı zamanda manevi değerleri korumakla da yükümlü bulunan hükümeti; halkın İslami değerlerine yönelen ve toplumun ifsadına kaynaklık teşkil eden bu tür saldırı ve tehditleri bertaraf etmeye, bu konuda gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.
KÜRT MESELESİ
Kürt meselesinin çözümü ile bölge sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerinin müzakeresi kapsamında başbakan yardımcısı Beşir ATALAY’ın Diyarbakır'da gerçekleştirdiği toplantıya dar bir çevrenin davet edilerek toplumun önemli bir bölümünün temsilcileri olan farklı görüş ve kanaat sahibi çok sayıda kişi ve kurumun görmezden gelinmesini doğru bulmuyoruz.
Toplumsal sorunların, toplumu oluşturan bütün kesimlerin görüşü alınmak suretiyle ve ortak akılla çözülebileceğinin bilinciyle hareket edilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.
KÜRTÇE HUTBE
Geçtiğimiz hafta bazı camilerde Kürtçe hutbe okunması uygulamasına başlanmasını geç kalınmış da olsa olumlu ve hayırlı bir adım olarak görüyor ve destekliyoruz.
Allah’ın ayetlerinden olan dillerimizi hayatın her alanında sınırlama olmaksızın kullanabilmenin küçük de olsa bir gelişmesi olarak gördüğümüz bu adımın kapsamının genişletilmesini ve bununla beraber imam ve müftü atamalarında da mezhep ayırımı yapılmaksızın cami cemaati ve yöre halkının tabi olduğu mezhebe mensubiyetin dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz.
KABİRLERİ GİZLENEN İSLAM ÂLİMLERİNİN MAKBERLERİ
Bediüzzaman Said-i Nursi’nin kabrinin yerine işaret olarak değerlendirilebilecek bir takım arşiv belgelerinin kamuoyuna yansımasından sonra bu yönde bir gelişme yaşanması umudu tekrar yeşermiştir.
Parti olarak programımızda da yer verdiğimiz üzere Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı, İstiklal Mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır.
OTOBÜS FİRMALARI VE NAMAZ MOLASI
Çeşitli vesilelerle gündeme gelen ve kamuoyunun haklı tepkisine sebep olan bazı otobüs firmalarının kasıtlı bir biçimde namaz için mola vermemeleri, hatta bu haklı talepte bulunan yolculara hakaret ve istihza içeren tavırlar sergilemelerini ibadet ve seyahat etme özgürlüğüne saldırı olarak değerlendirmekteyiz. Bu engelleme ve saldırıların sonlanması için seyahat edenlerin ibadetlerini sorunsuz bir şekilde yerine getirebilmelerini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Kişiyi din ve ibadet özgürlüğü ile seyahat etme özgürlüğü arasında seçim yapmaya zorlayan bu tür davranışlar ifşa ve protesto edilmelidir. İbadet özgürlüğüne saldırıda bulunan ve engelleyen firma ve mallarına boykot uygulanmalıdır.
YARGI VE ADALET
Yargı siteminin çarpıklıkları ve açmazlarıyla adalet yerine zulüm dağıtma aracına dönüştüğü, sözde kutsal devlet anlayışının tahkim edilmesi uğruna birçok masum insanın ağır cezalara çarptırıldığı bilinen bir gerçek iken bu kez üst düzey bir yargı mensubu olan Danıştay Başkanı'nın itiraf niteliği taşıyan açıklamaları, yargı sisteminin içinde bulunduğu içler acısı durumu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Adaletin devasa binalar, görkemli saraylar yapmakla sağlanamayacağı ortadayken, 2010 yılında yapılan referandum sonucu yeniden dizayn edilen başta Anayasa Mahkemesi ve HSYK olmak üzere icra makamında bulunanların sorumluluk kendilerinde değilmiş gibi bir tavır içine girmelerini, hatta muhalefetteymiş gibi şikâyet etmelerini anlamak mümkün değildir. Kısacası bu acı tablonun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.
TSK VE DİSİPLİNSİZLİK
Genelkurmay başkanlığı tarafından kamuoyu ile paylaşılan rakamlara göre; zorunlu askerlik kapsamında silâhaltına alınan gençlerimizden, bizzat ordu mensupları tarafından öldürülenler ile intihar ettiği ileri sürülenlerin sayısının, çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısından belirgin bir biçimde fazla olması; ordunun mevcut yapısının, disiplin anlayışının ve zorunlu askerlik uygulamasının bir kez daha sorgulanması ve değiştirilmesi gerektiğini göstermektedir.
HDK'LİLERE YAPILAN IRKÇI SALDIRILAR
Geçtiğimiz günlerde siyasi çalışmalar kapsamında Sinop ve Samsun'da HDK'lilere yapılan ve toplumsal barışa ve huzura zarar verecek nitelikteki saldırıları kınıyoruz. Sinop, Samsun ve son olarak Hatay ilinde sergilenen düşmanlığı körükleyici bu türden provokatif eylemleri, devletin yıllardan beri uyguladığı yanlış politikalarının bir sonucu ve ırkçı yaklaşımların birer yansıması olarak görüyoruz. Bu nedenle ırkçılıktan nemalanan tüm kesimlerin bir an önce bu olaylardan ders almalarını ve bu yanlış politikalarını terk etmelerini tembihliyoruz.
KORUCULUK SİSTEMİ
Kürt bölgelerinde yıllardır uygulanan ve zaman içerisinde başta can ve mal güvenliği olmak üzere sosyal ve ekonomik birçok alanda tahribatlara yol açan koruculuk sisteminin yeni mağduriyetlere sebebiyet verilmeden lağvedilmesi gerekirken, sayısı binlerle ifade edilen yeni koruculuk kadrosu açılmış ve alımlar gerçekleştirilmiştir. Bu yönde bir istihdam alanı oluşturulması, yanlış uygulamalarda ısrar edildiğini ve güvenlik eksenli yaklaşımın devam ettiğini göstermektedir.
SURİYE SINIRINDAKİ GERGİNLİK
Suriye sınırında yaşanan patlamalar, askeri birliklerin sınıra sevk edilmesi, muhtemel saldırılara karşı tedbir almak gerekçesi ileri sürülerek kimyasal ve biyolojik silahlara karşı koruma sağlayan teçhizat alınması; Türkiye ile Suriye arasında gerginliğin arttığı, atılan adımların ülkeyi Suriye ile bir savaş durumuna getirdiği konusundaki endişelerin artmasına sebep olmaktadır.
Esed rejiminin baskısı ve zulmü altında kalan mazlum Suriye halkına yapılan insani yardıma devam edilmeli ancak ülkeyi Suriye ile savaşın eşiğine getirecek adımlardan özenle kaçınılmalıdır.
HÜR DAVA PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
SİVİL HABER