Millet ve Adalet Partisi'nin il başkanları toplantısı Ankara Rixos Oteli'nde gerçekleştirildi. Burada gazetecilere açıklamada bulunan İdris Naim Şahin, "Ülkemizde gün olmuyor ki anormallikler yaşanmasın hafta olmuyor ki yanmasın, hele hiçbir ay yok ki anormal akıl dışı, hukuk dışı, ahlak dışı bir gelişme yaşanmasın. Bazen bu gelişmeler öyle oluyor ki ülkemiz insanı ile sınırla kalmayıp çevre ülkelerin komşu olduğumuz, yer aldığımız kıtaları, insanlarını da ilgilendirir nitelikte oluyor." dedi.
14 Aralık'ta da bir değişik gelişmenin yaşandığını belirten Şahin, "Hukuk adına yaşadık ama baştan aşağıya usul yönünden esas yönünden hukuksuzluk içeren bir gelişmeyi yaşadık. Sanatçılar, oyuncular, gazeteciler ve güvenlik görevlileri, polis şefleri olmak üzere farklı kesimlerden farklı mesleklerden insanlar bir araya getirilerek adeta yakın tarihte yaşadığımız Muharrem ayının aşuresini hatırlatırcasına bir insan çeşitliliği oluşan bir hukuk aşuresini yaşadık. Aşure benzetmesi aşureye haksızlık olur ama anlaşılması için bu benzetmeyi yaptım." diye konuştu.
'USULDEN BAŞLASAK ELDE KALIYOR, ESASA GİRSEK AYAKTA KALAN BİR HUKUK GARABETİ'
Şahin, operasyonları şöyle değerlendirdi: "Hukuk esasına geçilmeden usul yönünden katledildi. Hukuk, usul yönünden rafa kaldırıldı, usule alternatif yeni usuller icat edildi. Alternatif kelimesinin günümüzde daha bir enteresan karşılığı var; paralel. Paralelli usulle icat edildi Türkiye'de. Mesela şüphe kavramı içinde bulunduğumuz yılın başından Aralık ayına kadar, 12 Aralık'a kadar kuvvetli şüphe üzerine inşa edilmişti. Çünkü bu dönemde çok kuvvetli delillerle yargılanan birileri vardı ama o birileri sıradan birileri değildi. Ülkeyi yönetenlerin yakınları ve yakınındakilerden oluşuyordu. Onun için onlara ayrı bir şüpheli muamelesi yapılmalıydı. Dolayısıyla onlar sözüm ona kuvvetli şüphenin bulunamaması oyunuyla senaryosuyla beraat ettirildiler. Ama hemen ardından 12 Aralık'ta onaylanarak yürürlüğe giden ceza usul kanunu değişikliği ile bu kez şüphe kriterinde makul şüphe gibi bir indirim yapıldı. Sanki yıl sonu tenzilatı yılbaşı tenzilatı gibi şüphede indirim yapıldı. Makul şüphe meselesi tamamen artık yargılama vizyonundan kalkmış, gündeminden çıkmış kişilerden sonra yargılanmak istenen kişiler için icat edilmiş bir hukuk garabeti. Bu kapsamda 12 saat geçmeden üzerinden birileri makul şüphe yaklaşımıyla apar topar yargılanmaya başladı. Usulden başlasak elde kalıyor, esasa girsek ayakta kalan bir hukuk garabeti. Dünyaya hukukun usulü ve esası yönünden mahcup ve rezil duruma düştüğümüz gibi esasında suçladığımız insanların işleri, karakterleri, geçmişi, günü ve çevresi itibariyle yapanların dahi inanmadığı çok açık belli olan ama yapma zorunda oldukları bir garabeti daha yaşadık, yaşamaktayız."
'BİR ŞÜPHE UCUBESİ İLE BU HUKUK SİSTEMİNİN İŞLETİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL'
Şahin, kuvvetli şüpheden kurtarılıp makul şüphe kriteriyle derdest edilen, yakalanan gazeteciler, fikir adamları, sanatçılar, polisler için geçerli olması gereken kuralı ise şöyle açıkladı: "Kuvvetli şüphenin bulunmadığı bulunamadığı şüpheliler için makul şüphenin hiçbir zaman uygulanamaması lazım. Hiçbir zaman ceza hukukundaki düzenlemeler hem usul hem esas itibariyle sanığın lehine olanlar uygulanmak gerekliliğini bilmekte ve okumaktayız. Şüphelinin aleyhine olan kuvvetli şüpheden makul şüpheye usul kanunun dönüştürülmüş olması bu kişilerin şüphe derecesinin azaltılmış olması itibariyle aleyhlerine bir gelişmedir. Aleyhteki gelişme geçmişteki olay itibariyle hiç uygulanamaz. İddia edilen olay tarihleri 2008-2010 arası bundan 5 yıl önceki olaylar için bugün için kanunda değişiklikler yaparak ben senden şüphelendim, tam şüphelenmedim ama biraz şüphelendim, tam şüphelenmedim ama yarım şüphelendim çeyrek şüphelendim dercesine hukukla yapanların kendileri ile alay edercesine bir şüphe ucubesi ile bu hukuk sisteminin işletilmesi mümkün değil."
TUTUKLANAN POLİSLER BU VATANIN KAHRAMAN EVLATLARI
14 Aralık'ta gözaltına alınan polisler için de kefil olduğunu belirten İdris Naim Şahin, "Tufan Ergüder, Yurt Atayün, Yakup Saygılı, Nazmi Ardıç, Yasin Topçu ve diğerleri. Onlarca yüzlerce. Bu vatanın kahraman evlatları. Ben çok azını tanırım, bu olaylardan sonra tanıdım. Görevim itibariyle çok azını tanırım. Ama ne yaptıklarından az çok haberim vardır. Hepsi güvenerek çalıştığım insanlardır ve hepsinin altına o gün de imza attım bugün 10 tane imza atıyorum. 100 tane imza atıyorum." diye kaydetti.
'HAŞHAŞİ DİYEBİLMEK İÇİN HAPHAPİ OLMAK GEREKİR'
Şahin son olarak şu ifadeleri kullandı: "Yapılan, edilen tamamen siyaset üzerinden bir hukuk darbesidir. Hukuk darbesinden başka bir şey değildir. İlla darbenin tankla tüfeklerle yapılmasına gerek yok. Darbenin işgallerle, yağmalarla yapılmasına gerek yok. Elinde kalem olan, kitap olan, diğer elinde yerine göre gül olan, dilinde Allah'ın adından başka bir zikir olmayan kalbinde emr-i bil maruf nehy-i anil münkerden başka bir prensip ve ilke olmayan insanları örgüt olarak kabul etmek suretiyle o insanlar üzerinde bu şekilde operasyonlar geliştirmek ve bundan da tatmin yoluna gitmek normal bir hal değildir. Bu bir cinnet halidir. Bu bir hastalıklı haldir. Burada akıl hastalığı vardır, beden hastalığı vardır, psikolojik rahatsızlıklar vardır. Bunun da az çok işaretlerini biliyoruz. Çünkü ruhsal sıkıntılarını kalp kasvetlerini giderebilmek için ve bedeni rahatsızlıklarını giderebilmek için sıkça hap aldıklarını belli kişilerin bilmekteyiz. Bu normaldir ama burada cesaret hapı da alınıyor. Ve bu haplarla sözüm ona kahramanca işler yapılıyor. Ama ne yapıldığının farkında değiller. Hap deyince şunu da söylemek istiyorum. Hani bir haşhaşilik uyduruldu ya, hakaret maksatlı. Burada demek lazım ki bunlar da galiba haphapiler. Haşhaşi diyebilmek için durup dururken, Hasan Sabbah dönemine gidip günümüze yorum getirme, günümüz insanını o günün insanıyla eşdeğer duruma getirmeye gidebilmek için normal insanının ötesinde bir özelliğe sahip olmak lazım. O da herhalde hap alarak olur. Haşhaşi diyebilmek için haphapi olmak gerekir."
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 21 Aralık 2014, 01:50