Ersin Çelik'in röportajı
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türkiye’den dönüşünde Haber 7’ye çok önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiyeli öğrenciler ve Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu ‘Akademi Kıbrıs Gelişim Platformu’nun etkinlikleri çerçevesinde davetli olarak bulunduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tüm gözler Türkiye’de bulunan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ndaydı.
Bilindiği üzere Eroğlu, kritik 1 Temmuz tarihinden once BM Genel Sekreteri Banki Moon’a Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin katılacağı bir toplantı önermişti. Türkiye ziyareti esnasında bu konuyla ilgili olarak Moon ile görüşen Eroğlu’nun aldığı yanıt ve vereceği mesajlar çok önemliydi…
Hem bu önemli konu ve hem de Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı devralacağı 1 Temmuz sonrasında, stratejisinin ne olduğu öğrenmek için Türkiye dönüşünde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile konuştuk.
Ercan Havaalanı’nda yaptığı basın açıklamasından sonra Haber 7’nin sorularını yanıtlayan Eroğlu, Kıbrıs konusunda açık ve bir tavır ortaya koydu. Görüşmeler süresince hep itidalli açıklamalarda bulunan Eroğlu artık son dönemece gelindiğini vurguladı.
Eroğlu, Kıbrıs Sorununun çözümü için yapılan görüşmeler, KKTC’nin adının Kıbrıs Türk Devleti olarak değiştirileceği iddiası ve İslam Konferansı Teşkilatı ile ilgili konularda daha önce hiç dile getirmediği açıklamalarda bulundu.
İslam Konferansına üye ülkelerin pratik adımlar atmasının artık zamanı geldiğini; Kıbrıslı Türklerin hoşuna gidecek sözler sarf etmenin artık yeterli olmadığını icraatların gerçekleştirilmesi ile ancak Kıbrıslı Türklere yardımcı olunabileceğini ilk kez açık bir dille vurguladı.
Eroğlu'na yönelttiğimiz soruların yanıtlarını başlıklar halinde sunuyoruz...
RUMLAR BAN Kİ-MUN’U ETKİLEDİ
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a yazmış olduğum bir mektup vardı. Bu mektupta 3 garantör ülke ve Rum kesiminin yer alacağı bir toplantı önermiştim. Beşli toplantıda, gerek yönetim güç paylaşımı gerekse mülkiyet konularının halledilmesi için gerekli esnekliği göstereceğimi belirtmiştim. Mektupta ayrıca önerimin beşli zirvenin gerçekleşmesi halinde geçerli olacağını da vurgulamıştım.
Fakat bugün Sayın Genel Sekreter, anladığım kadarıyla, Rum tarafının beşli zirveye olan isteksizliğini dikkate alarak, davet ettiği takdirde Rumların gelmeyecekleri ortaya çıktıktan sonra, böyle bir zirveyi çağırmaktan vazgeçmiştir. Rum tarafının toplantıya karşı isteksizliği Genel Sekreteri etkilemiştir.
MÜZAKERELERİN BUNDAN SONRAKİ SEYRİ NE OLACAK?
Hristofyas ile gerçekleştirdiğim son toplantının ardından, bu toplantının “son ikili toplantı olacağını” vurgulamıştım. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Kıbrıs özel danışmanı Alexander Downer 27 Nisan’da benden randevu talep etmişti. Downer ve heyeti ile yapacağım görüşmeden sonra, görüşmelerin seyri nasıl olacağı konusunda bir karara varmış olacağız. Rumlar “nasılsa çözüme ulaşılmayacak” düşüncesiyle yan gelip yatmaktadır. Biz ise kendi çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bu yüzden de sayın Downer’i gelişiyle yapacağımız görüşmelerin sonrasında ortaya koyacağımız tavır, Kıbrıs konusunda yapacağımız müzakerelerin de geleceği bakımından önemli olacaktır.
1 TEMMUZ’DAN SONRA GÖRÜŞMEK ANLAMSIZ
1 Temmuz’dan sonra zaten görüşmenin hiçbir anlamı yok. Sayın Genel Sekreter de 1 Temmuz’dan sonra yapılacak toplantıdan bir sonuç alınmasını beklemediğini söylemişti. 1 Temmuz’la beraber Güney’de Cumhurbaşkanlığı başlayacak. Şimdiden başladı hatta. Bugünlerde daha da yoğunlaşacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı kampanyası devam ederken Hristofyas ile ona destek verenlerin esnemesi ve bizimle bir anlaşmaya varması mümkün değil. Onun için de boşuna zaman kaybetmiş oluruz.
DÜNYA ARTIK BUNU GÖRMELİ
Bütün dünyanın bunu anlaması gerekiyor; hem Birleşmiş Milletler üyesi Güney Kıbrıs hem Avrupa Birliği üyesi ve 1 Temmuz’dan dönem başkanı Güney Kıbrıs’ta bir çözüm iradesi olmadığını artık bütün dünya görmelidir. Sadece bizim çözüm irademizle bir anlaşmaya varmanın imkanı olmadığından dünyanın bu gerçeği dikkate alması gerekiyor…
AVRUPA BİRLİĞİ DE ANLASA
Bir kere Rum tarafının Kıbrıs’ta kalıcı çözümler için anlaşma yapma iradesi yok. Bunu Genel Sekreter’in görmüş olmasını temenni ederim. Görmemiş olması da mümkün değildir, çünkü bugüne kadar anlaşma isteyen, ortaya çıkan anlaşmaları gerek meclisinden gerek referandumdan geçirip, parlamentoda kabul ettiren taraf biziz. Reddeden ise Rum tarafı… Şimdi Rum tarafı statükonun devamından yarar sağlamaktadır.
"KIBRISLICA" ÇÖZÜM ANLAYIŞI
Sayın Hristofyas’ın müzakerelerde hakemliğe karşı ve ucu açık görüşmelerin devamından yana. Kıbrıs Türk tarafının ise Kıbrıslıca bir çözüm anlayışından çıkmadan, çözülmemiş konuların çözümü için üç garantör ülkenin katılımıyla, beşli toplantı düzenlenmesini arzusundaydık. Bu toplantılar devam ederken esas sorunların çözülmesi için bizim payımıza düşen bütün fedakârlıkları gösterecektik.
AB’NİN SÖZLERİ KARIN DOYURMUYOR!
Artık bizim gündemimizde ambargoların kaldırılması için çalışmalar olacaktır. Nitekim çalışmalarımız da var. Şimdi bu konuyu biraz daha yaygınlaştırarak bir çalışma temposu içerisine gireceğiz. Biz zaman zaman Brüksel’e giderek, Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle ile görüşüyoruz. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’yla konuşup ve derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Her seferinde “Görüşüyorsunuz, nasıl olsa anlaşacaksınız, ambargo da o zaman kalkacak” diyorlar. Hâlbuki Rumların anlaşmaya niyeti olmadığını anlasalar bu cevabı vermeyecekler. Ve bu sözler artık bizim karnımızı doyurmuyor. Artık daha gerçekçi hareket tarzı içine girmeleri gerekiyor.
AB'DEN ŞİKAYETÇİYİZ AMA İSLAM ÜLKELERİ UÇMUYOR!
Artık İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri Kıbrıs’taki gerçekleri görerek hareket etmeli. Bizi geçici üye olarak kabul ediyorlar, her toplantıda bizi memnun eden kararlar alıyorlar ama hiçbir karar uygulanmıyor. Artık bizimle ilgili kararların uygulanması gerekiyor. Ayrıca biz “Avrupa Birliği Kıbrıs’a ambargo uyguluyor” diyoruz ama İslam ülkelerinden Kıbrıs’a direk uçuş bile yapılmıyor. İslam ülkelerinden artık ticari ilişkilerimizin genişletilmesi ve buralardan Kıbrıs’a direk uçuşların başlatılması gerekiyor. Sayın Genel Sekreter Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bu konuda çalışmaları olduğunu biliyorum, inşallah ciddi adımlar atılır.
KKTC İSMİNDEN MEMNUNUM!
“Türk Devleti” tartışması son günlerde çıkarıldı. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ismi değişiyor, Kıbrıs Türk Devleti oluyor” diye konuşuluyor. Ben şahsen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isminden rahatsız değilim. Annan Planı çerçevesinde kurulacak federal devletin adı Kıbrıs Türk Devletiydi. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da biz “Kıbrıs Türk Devleti” olarak isimlendirilmiş bulunmaktayız. Bizim şu anda isim değişikliği gibi bir düşüncemiz yok.
B PLANI DOĞRU DEĞİL
Sık sık “B planı”mızın olup olmadığını soruyorlar. Müzakereler devam ederken “şöyle bir B planımız var” demek doğru olmaz. Yanlış yorumlanabilir. Elbette bir iş yaparken alternatifler düşünülür. Ama ben Kıbrıs müzakerelerini yürüten kişi olarak kalıcı anlaşma peşindeyim. Bu arayışlarımız ve beklentiler olmaz ise, önümüzü görmek ve geleceğimizi sağlama almak için oturup yeni bir yol haritası belirleriz.
Haber 7
Haber Kaynağı : Haber7.com