Bu irade kendisini gazetelere verdirdiği reklamda sağlam irade olarak tarif edi
CHP Sözcüsü Prof. Dr. Koç, "Millet egemenliğini temsil eden TBMM'nin dün geceki iradesine, yolsuzlukları aklayın, paraları sıfırlayın talimatını veren irade dün gece el koydu. Bu irade kendisini gazetelere verdirdiği reklamda sağlam irade olarak tarif ediyordu. Bu sağlam irade değil, bu korkak bir irade, bu kaçak bir irade, bu kirli bir irade" dedi.
-" 50 AKP milletvekili kendini Türkiye'ye paralı reklamlarla sağlam irade diye satmaya çalışan iradeyi delik deşik etmiştir. Sağlam irade delik deşik olmuştur. Aynı Suriye sınırı gibi kevgire dönmüştür. Kendisini sağlam irade diye gazetelerde reklam ettiren kaçak sarayın sakini aslında bir kaçak iradeymiş."
-"Cumhurbaşbakan'a rağmen, nöbetçi Başbakan'a rağmen AKP milletvekillerinin bir bölümü 4 bakana karşı tavır almıştır. Bu açıktır. Bu sonuçlarla AKP gemisinin çoktan su almaya başladığı, AKP'nin artık kaybetmekte olan bir yapı olduğu dün gece bizzat tescil edilmiştir."
-"Bu yolsuzluk ve rüşvet dalgası bu AKP koalisyonunu dağıtacaktır. Bu oylama bunun bir göstergesidir. Nöbetçi Başbakan ve abisinin gayretlerine rağmen bu sonuç ortadadır. AKP kaybetmiştir. 4 bakan bu kararla ömür boyu bu yolsuzluk ve rüşvet iddialarına mahkum edilmişlerdir. 4 bakanın aklanması imkanı AKP'nin bizzat kendisi tarafından ortadan kaldırılmıştır. 4 bakanın boynuna bu lanet halkaları bizzat AKP tarafından levha olarak asılmıştır. Artık kendi milletvekillerinin vicdanında bile yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla mahkum olan bir AKP çatısı vardır.Halkımızın Haziran'da bunu değerlendireceğine inanıyoruz."
-" Haziran'da bunlardan en geniş temelde hesap sorulacağına inanıyoruz. Her şey gözümüzün önünde oldu. Para kasalarını hep beraber gördük. Arkamızda darbe aletlerini görüyorsunuz. Darbe aletleri bunlar. Ne zamandan beri para kutuları tank oldu? Ne zamandan beri para sayma makinaları bazuka oldu? Ne zamandan beri yatak üstüne serilmiş Dolarlar, Eurolar, Türk liraları, milyonlarca lira ne zamandan beri makinalı tüfek oldu, silah oldu? Kime ne yutturuyorsunuz siz ya? Birde o paraları milletin ödediği haram vergilerle faizlendirerek bavullara doldurup hırsıza geri verdiniz, teslim ettiniz."
-"AKP diktatörlüğünün yarattığı karanlık dağılıyor. Umut ışığı görünüyor. AKP kaybetmeye başlamıştır ve kaybetmeye de devam edecektir. AKP bırakın Türkiye'yi ikna etmeyi, kendi milletvekillerini dahi ikna edememiştir. Demek ki, kaçak saray müdahalesi olmasa bazı eski bakanların yüce divana sevki mümkünmüş."
-"Dün gece mecliste saraydaki tüm ikna seanslarına rağmen açık kapalı tehdit, markaj, şantaj gayretlerine rağmen 50'ye yakın AKP milletvekili oylarıyla şunu belirttiler. Bu süreç açık bir hırsızlıktır dediler. Öyle darbe marbe hikayesi biz buna inanmıyoruz kardeşim dediler."
-"Darbe dendi, paralel dendi, komplo dendi, şantaj dendi, montaj dendi, dublaj dendi. Aklıma gelenleri söylüyorum. Lobiler dendi, faiz lobisi dendi, geziye bağlantı çıkartıldı, Ergenekon'a bağlantı çıkartıldı. Saçma sapan ne kadar teori varsa hepsi ortaya sürüldü. Bu işten sıyırmak için her yolu denediler. Her yalana sığındılar, her senaryoyu canlandırdılar, her sahte rolü oynadılar. Bizzat vekil Başbakan tarafından Hazreti Peygamberimiz üzerinden toplumu bölecek kışkırtmalara dahi kalkışıldı."
-"17 - 25 Aralık'ta bu ülkenin tarihindeki en büyük soygun, hırsızlık, rüşvet olayları ortaya döküldü değil mi? Döküldü. Belgeler, görüntüler, kriptolu telefonlar dahil yapılan diyaloglar, tapeler, kayıtlar korkak seslerle ne kadar para var sıfırla oğlum sözleri, bu talimatlar herkesin gözünün içine sokuldu değil mi? Sokuldu. Mide bulandıran rüşvet ilişkileri, kirli ilişkiler, bakanlar, çocukları, bizzat bazıları tarafından hayırsever olarak nitelenen vampir kılıklı işadamları. Bunlar arasındaki ilişkiler ortaya salkım saçak döküldü değil mi? Döküldü. Bu ilişkiler silsilesi içerisinde bir numaralı kişiye ve onun algılama özürlü olduğu görülen oğluna ulaşabilecek olan süreç çalışabilirdi değil mi yargıya, yüce divana gidilse. Evet gidebilirdi."
-"Gece TBMM'de yapılan oylamadan sonra ben açıkça burada soruyorum kimin kimin inine girdiğini bizde şaşırdık. Kim kimin inine girdi, kim kimin ininden çıktı?"
-"Sayın Cumhurbaşkanı için daha önce biatsa biat, itaatse itaat diye teslim olmuş, boyun bükmüş biri, Yüce divan yönünde oy kullanan AKP'li vicdanlı milletvekillerine ağır hakaretlerde bulunuyor ve hesap sorulacağını söylüyor, daha önce AKP'den istifa edenleri, yüce divana gitsin diyenlerden bin kat daha şerefli addediyor. Daha önce tuzluk diyorlardı. Şimdi içindeki yapı çıkmaya başladığı zaman eski tuzluklar şimdi şerefli oldular, yeni şerefsizler ortaya çıkmaya başladı bunlara göre. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yani bu boyun eğmeyi seçenlerin, başkaları tarafından şerefli görülmeyenlerin şerefli davrananlara düşmanlıklarını kusmalarıdır."
-" Nasıl olurda dün geceye kadar toz konduramadığın arkadaşına bir gecede şerefsiz deme noktasına gelirsin? O zaman bu kavram senin üzerinden tartışılmaya başlanır. Peki senin şeref ölçün ne? Oğluna paraları sıfırla diyene biat etmek mi senin şeref kavramın? Deminden beri söylüyorum göz göre göre Türkiye'nin gözü önünde yaşanan bütün hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk olaylarını göre göre hayır böyle bir olay yoktur deme noktası mı senin için şeref kavramı?"
-"Ali İsmail Korkmaz davası karara bağlandı. Döverek adam öldüren, adam öldürene son tekmeyi vuran 10 yıla mahkum edildi. Suçlular neredeyse ödüllendirildi .
-"Madımak'ta insan yakanları savunanlar ne tesadüftür ki bu davada da, bu duruşmada da Ali İsmail'i döverek öldürenleri savunanların saflarındaydılar. AKP daha önce Madımak'ta insan yakanları savunanları milletvekili yaptı. O dava zaman aşımına uğradığında en yetkili kişileri hayırlısı olsun diyebildiler. AKP'yi hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet noktasında dün yaşananlarla değerlendireceğiz ama birde bu boyutuyla değerlendirme gereği bir kere daha ortaya çıkmış bulunuyor"
CHP Genel Başkan yardımcısı ve parti sözcüsü Haluk Koç düzenlediği basın toplantısında güncel konuları değerlendirdi ve soruları şöyle yanıtladı;
Değerli basın mensupları hoşgeldiniz. Şuanda Merkez Yönetim Kurulu toplantı halinde. Biliyorsunuz dün gece meclis yoğun bir mesai harcadı. Sabaha karşı 3'te oylamalar bitti. Malum olan bir sonuç ortaya çıktı ama o malum olan sonucun oluşması sırasında çıkan oyların dağılımı ciddi bir tartışma, siyasi tartışma süreci yaşatacak gibi görünüyor Türkiye'de.
Öncelikle ben bugünkü Ali İsmail Korkmaz davasıyla ilgili, karara bağlanan davayla ilgili bir giriş yapmak istiyorum. Döverek açıkça adam öldüren, adam öldürene son tekmeyi vuran bugün kararda 10 yıla mahkum edildi. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız duruşmayı sabaha karşı meclisten çıkarak, yerine giderek izlediler ve kararı duyunca yığılıp kalan acılı annenin acısını paylaştılar. Tüm Türkiye'nin gözleri önünde yaşanan bir olaydı bu hatırlıyorsunuz. Vicdanı olan herkes, anne, baba olan herkes, insan olan herkes o kameradaki görüntüleri görünce herhalde IŞİD katliamından ya da o katliama sahne olan infaz videolarından farklı bir his hissetmemiştir. O acı sahnenin açık suçluları neredeyse ödüllendirildiler kararla.
Değerli arkadaşlarım, belki adil bir karar yaşanan acıya merhem olabilirdi. Ama başka bir şey daha var bu da acıdır. Madımak'ta insan yakanları savunanlar ne tesadüftür ki bu davada da, bu duruşmada da Ali İsmail'i döverek öldürenleri savunanların saflarındaydılar. Bu çok acı bir Türkiye gerçeği. Yani bir avukat AKP'den, bir gazetenin haberine göre Nevşehir'den milletvekili adayı Ali İsmail Korkmaz davasında döverek adam öldürenleri savunanlar safındaydı. Biliyorsunuz bu parti daha önce Madımak'ta insan yakanları savunanları milletvekili yaptı. O dava zaman aşımına uğradığında en yetkili kişileri hayırlısı olsun diyebildiler. AKP'yi hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet noktasında dün yaşananlarla değerlendireceğiz ama birde bu boyutuyla değerlendirme gereği bir kere daha ortaya çıkmış bulunuyor. Öncelikle bu konudaki düşüncelerimi ifade ederek başlamak istedim.
Değerli basın mensupları, değerli yurttaşlarımız, hukukun, yasaların her şeyden öncede vicdanların ayaklar altına alındığı bir meclis gecesine tanık olduk dün gece. Millet egemenliğini temsil eden TBMM dün geceki iradesine de yolsuzlukları aklayın, sıfırlayın paraları talimatını veren irade dün gece el koydu. Bu irade kendisini gazetelere verdirdiği reklamda sağlam irade olarak tarif ediyor. Biliyorsunuz paralı reklamları. Sağlam irade değil, bu korkak bir irade, bu kaçak bir irade, bu kirli bir irade. Yaşadıklarımız bunu gösteriyor.
Değerli arkadaşlarım, sağlam irade sözü reklamlarda. Ama korkak irade, kaçak irade, kirli irade bizzat vizyonda, hayatın gerçeklerinde.
Dün gece 4 zanlı bakanla ilgili yüce divana sevkleri için meclis soruşturma komisyonu her ne kadar çalışmaları sonunda yüce divana sevklerine gerek yoktur kararı alsa da AKP çoğunluğuyla Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği, muhalefet partilerinin verdiği önergelerle yüce divana sevk edilip edilmemeleri değerlendirildi. Sizler izlediniz. İktidar partisinden 50 kadar milletvekili bütün bu yaşanan süreci bir vicdan muhakemesinden geçirerek yüce divana sevklerine gerek vardır yönünde tavır koydular. 312 mensuplu bir iktidar partisinden bahsediyoruz. 4 ayrı oylama yapıldı. Bu 4 ayrı oylamada birincisinde eski bakan Zafer Çağlayan'a 264 sevkine gerek yoktur oyu kullanıldı. 312 üzerinden hesaplamak zorundayız 48 tane fire var. Muammer Güler'e yine 258 sevkine gerek yoktur oyu verildi, fire sayısı 54. Egemen Bağış'a 255 gerek yoktur oyu kullanıldı 312 üzerinden, 57 tane oy hayır sevk edilmeli şeklinde çıktı. Sayın Bayraktar'a ise 288 oy sevkine gerek yoktur şeklinde çıktı. Yani ortalama 50 civarında bir fire var.
Olayı toparlarsak değerli arkadaşlarım, 17 - 25 Aralık'ta bu ülkenin tarihindeki en büyük soygun, hırsızlık, rüşvet olayları ortaya döküldü değil mi? Döküldü. Buna tanık olduk. Belgeler, görüntüler, kriptolu telefonlar dahil yapılan diyaloglar, tapeler, kayıtlar korkak seslerle ne kadar para var sıfırla oğlum bunları sözleri. Bu talimatlar herkesin gözünün içine sokuldu değil mi? Sokuldu. Mide bulandıran rüşvet ilişkileri, kirli ilişkiler, bakanlar, çocukları, bizzat bazıları tarafından hayırsever olarak nitelenen vampir kılıklı işadamları. Bunlar arasındaki ilişkiler ortaya salkım saçak döküldü değil mi? Döküldü. Bu ilişkiler silsilesi içerisinde bir numaralı kişiye ve onun algılama özürlü olduğu görülen oğluna ulaşabilecek olan süreç çalışabilirdi değil mi yargıya gitse yüce divana. Evet gidebilirdi. Neler söylendi kısaca toparlamak gerekiyor. Darbe dendi, paralel dendi, komplo dendi, şantaj dendi, montaj dendi, dublaj dendi. Aklıma gelenleri söylüyorum. Lobiler dendi, faiz lobisi dendi, geziye bağlantı çıkartıldı, Ergenekon'a bağlantı çıkartıldı. Saçma sapan ne kadar teori varsa hepsi ortaya sürüldü. Bu işten sıyırmak için her yolu denediler. Her yalana sığındılar, her senaryoyu canlandırdılar, her sahte rolü oynadılar. Bizzat vekil Başbakan tarafından Hazreti Peygamberimiz üzerinden toplumu bölecek kışkırtmalara dahi kalkışıldı. Pazar günkü konuşmasını hatırlıyorsunuz. Sorumlu bir siyasetçinin Türkiye gibi hassas bir ülkede, dünyada yaşanan olayları da değerlendirirseniz sorumluluk taşımayan açıklamalarını hatırlıyorsunuz. Gerçi anında cevapları verildi ve sonunda dün geceye gelindi.
Dün gece mecliste saraydaki tüm ikna seanslarına rağmen açık kapalı tehdit, markaj, şantaj gayretlerine rağmen 50'ye yakın AKP milletvekili oylarıyla şunu belirttiler. Bu süreç açık bir hırsızlıktır dediler. Öyle darbe marbe hikayesi biz buna inanmıyoruz kardeşim dediler. Siyasi yorumu budur değerli arkadaşlarım.
Şimdi yolsuzluk ve rüşvet olmadığına AKP'li milletvekillerinin bile inanmadığı bir süreci sen millete darbe diye, bana kurulan tezgah diye, komplo diye yutturmaya kalkıyorsun. AKP mecliste dün çoğunluğu sağlayamamıştır. Sayın Akif Hamzaçebi oylamalarla ilgili teknik boyutta anayasa ve iç tüzük hükümlerini de belirterek anayasanın 100. Maddesi, iç tüzüğün ilgili maddesi ve anayasanın 96. maddesinde ifade ederek oylamalarla ilgili bilhassa Egemen Bağış hakkında yapılan oylamayla ilgili bazı soru işaretlerini hukuki tartışmaları ortaya koydu sabahleyin TBMM'de.
Şimdi Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı mı diyelim Cumhurbaşbakan mı diyelim? Herhalde ikincisi daha uygun. Cumhurbaşbakana rağmen, nöbetçi Başbakana rağmen AKP milletvekillerinin bir bölümü 4 bakana karşı tavır almıştır. Bu açıktır. Bu sonuçlar AKP gemisinin çoktan su almaya başladığını da ortaya koyan bir siyasi yorum getirmemizi gerekli kılıyor. Yani AKP'nin artık kaybetmekte olan bir yapı olduğu dün gece bizzat tescil edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, AKP'liler bile bu sonuçlardan sonra derhal birbirlerini suçlamaya başladılar. Suçlama konusunda özel görevli milletvekilleri var biliyorsunuz. Tetikçi mi diyelim? Daha önce başka konularda yaptıkları tetikçilikler geliyor aklıma. O tetikçilerden bir tanesi hemen içimizdeki hainleri bulacağız 48 saate kalmaz açıklaması yaptı. Yaptı değil mi? Yaptı. Yani 50 AKP milletvekili şuanda hain ilan edildi. Demokrasiye saygısı olmayan AKP'nin gizli oylama ile yapılan oylamayı baskı altına alma gayreti olmasaydı inanın 4 bakanın yüce divana gönderileceği çok açık bu sonuçlardan sonra ortaya çıkıyor.
Bu sonuçlardan sonra yine abisi tarafından nöbetçi Başbakan olarak atanan Sayın Davutoğlu'nun nöbeti sonlandırılabilir. Önemli bir itibar kaybıdır. Vesayet altındaki Davutoğlu ilk sınavından başarısızlıkla çıkmış gözükmektedir ki AKP grubunu muktedirin talepleri doğrultusunda, onun çıkarları doğrultusunda bir arada tutmayı başaramamıştır. AKP'nin bir proje ürünü olduğunu bizzat o dünyadan gelenlerin tartışmasıyla biz daha önce söylüyorduk ama o dünyadan gelen, o siyaset dünyasından gelenlerin tartışmaları gündeme taşımıştı biliyorsunuz. Evet AKP kullanım tarihinin sonuna gelmiş bir proje idi, o proje şuanda çökmektedir. Siyasi yorumlardan bir tanesi de budur.
Şimdi biraz daha farklı yönden bakalım. Biliyorsunuz makul şüpheyle ilgili bir güvenlik paketi çıkartıldı. Neredeyse AKP'ye oy vermeyen tüm yurttaşlar makul şüpheli kapsamında değerlendirilebilecek bir konuma itildiler.
Şimdi o tetikçi milletvekillerinin ifadelerinden sonra şuanda AKP içerisinde 50 kadar makul şüpheli milletvekili ortaya çıkmış bulunuyor. Yani 50 kişilik bir paralel yapı AKP içerisinde meclisinde içine girerek AKP'nin grubunun içine girmiş gözüküyor onların yorumlarına göre.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı dün bir açıklama yaptı. Biliyorsunuz her gün saat 11.00'de ya da izlenen saatlerde mutlaka ya bir oda adı vermek istemiyorum ama çok adı sanı duyulmamış bir sivil toplum kuruluşuna bir toplantı düzenleterek bir konuşma fırsatı yaratmaya çalışıyor kendine ve bu şekilde ekranlarda kalmaya çalışıyor. Bugünde yine bir toplantıda konuşuyordu. Rutindir bu Türkiye televizyonlarında saat 11.00'de Cumhurbaşbakanın bir vesileyle bir konuşma yaratması ve gündeme kendi saçma sapan düşüncelerini aksettirtmesi. Sayın Cumhurbaşkanı yine dün yaptığı açıklamada inlerine girdik demişti. Bunu çok iyi hatırlıyorum. Daha öncede bunu söylemişti. Gece TBMM'de yapılan oylamadan sonra ben açıkça burada soruyorum kimin kimin inine girdiğini bizde şaşırdık. Kim kimin inine girdi, kim kimin ininden çıktı?
Değerli arkadaşlarım, Fuat Avni denen internette Fuat Avni rumuzuyla matuf diyelim kişi biliyorsunuz sarayın içinden bilgi veriyor. Kim kimin inine giriyor. Meclisteki grup ortada, sarayın içi ortada. Yani bu in meselesi biraz baş ağrıtacağa benziyor bu arkadaşlarda.
Şimdi yani kaçak saraydan canlı yayın yapıyor bu kişi biliyorsunuz. Twitter hesabı kapatılıyor başka bir yedek hesaptan başlıyor. Yani sağlam irade tarafından da susturulmak isteniyor. Ama mevcut iradenin ne denli sağlam olduğu geceki oylamada ortaya çıktı. Yani 50 kişi, açık söylüyorum 50 AKP milletvekili kendini Türkiye'ye paralı reklamlarla sağlam irade diye satmaya çalışan iradeyi delik deşik etmiştir değerli arkadaşlarım. Sağlam irade delik deşik olmuştur. Aynı Suriye sınırı gibi kevgire dönmüştür.
Bir başka milletvekili sabah bir televizyon yayınında onları bir sıfatla anmıştım o da o sıfata girenlerden bir tanesi ismi lazım değil. Bu sözleri şimdi ben söylemiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı için daha önce biat biat, itaatse itaat diye teslim olmuş, boyun bükmüştü. Bir yandaş televizyon kanalında şu yorumu yapıyor bilgilerinize sunuyorum. Yüce divan yönünde oy kullanan AKP'li vicdanlı milletvekillerine ağır hakaretlerde bulunuyor ve hesap sorulacağını söylüyor. Bununla da kalmıyor. Partimizden diyor, daha önce istifa edenleri yüce divana gitsin diyenler o yönde oy kullananlardan bin kat daha şerefli addediyorum diyor. Daha önce tuzluk diyorlardı. Şimdi içindeki yapı çıkmaya başladığı zaman eski tuzluklar şimdi şerefli oldular, yeni şerefsizler ortaya çıkmaya başladı bunlara göre.
Bu ne demektir biliyor musunuz? Yani bu boyun eğmeyi seçenlerin, başkaları tarafından şerefli görülmeyenlerin şerefli davrananlara düşmanlıklarını kusmalarıdır. Nasıl olurda dün geceye kadar toz konduramadığın arkadaşına bir gecede şerefsiz deme noktasına gelirsin? Bu ağır bir soru. O zaman bu kavram senin üzerinden tartışılmaya başlanır. Peki senin şeref ölçün ne? Oğluna paraları sıfırla diyene biat etmek mi senin şeref kavramın? Deminden beri söylüyorum göz göre göre Türkiye'nin gözü önünde yaşanan bütün hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk olaylarını göre göre hayır böyle bir olay yoktur deme noktası mı senin için şeref kavramı? Yani bu da içlerindeki ruh halini yansıtma bakımından ortaya koyduğum bir tablo.
Değerli basın mensupları, bu yolsuzluk ve rüşvet dalgası bu AKP koalisyonunu dağıtacaktır. Bu oylama bunun bir göstergesidir. Nöbetçi Başbakan ve abisinin gayretlerine rağmen bu sonuç ortadadır. AKP kaybetmiştir değerli arkadaşlarım. 4 bakan bu kararla ömür boyu bu yolsuzluk ve rüşvet iddialarına mahkum edilmişlerdir. 4 bakanın aklanması imkanı AKP'nin bizzat kendisi tarafından ortadan kaldırılmıştır. 4 bakanın boynuna bu lanet halkaları bizzat AKP tarafından levha olarak asılmıştır. Artık kendi milletvekillerinin vicdanında bile yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla mahkum olan bir AKP çatısı vardır. Halkımızın Haziran'da bunu değerlendireceğine inanıyoruz. Haziran'da bunlardan en geniş temelde hesap sorulacağına inanıyoruz. Her şey gözümüzün önünde oldu. Para kasalarını hep beraber gördük. Arkamızda darbe aletlerini görüyorsunuz. Darbe aletleri bunlar. Ne zamandan beri para kutuları tank oldu? Ne zamandan beri para sayma makinaları bazuka oldu? Ne zamandan beri yatak üstüne serilmiş Dolarlar, Eurolar, Türk liraları, milyonlarca lira ne zamandan beri makinalı tüfek oldu, silah oldu? Kime ne yutturuyorsunuz siz ya? Birde o paraları milletin ödediği haram vergilerle faizlendirerek bavullara doldurup hırsıza geri verdiniz, teslim ettiniz.
Değerli arkadaşlarım, hani her şey komploydu? Hani her şeyi polisler koymuştu? Hani o kasaları, para sayma makinalarını hep dışarıdan getirmişlerdi? Yani bütün bunların nasıl yaşandığını hep birlikte ibretle gördük.
Şimdi AKP diktatörlüğünün yarattığı karanlık inanın dağılıyor. Umut ışığı görünüyor. AKP kaybetmeye başlamıştır ve kaybetmeye de devam edecektir. AKP bırakın Türkiye'yi ikna etmeyi vurguladım kendi milletvekillerini dahi ikna edememiştir. Demek ki, kaçak saray müdahalesi olmasa bazı eski bakanların yüce divana sevki mümkünmüş bu sonuçta çıkıyor. Ama kendisini sağlam irade diye gazetelerde reklam ettiren kaçak sarayın sakini aslında bir kaçak iradeymiş bu ortaya çıkıyor.
Dün mecliste kim aklandı biliyor musunuz? Özetini de söyleyelim, bir sonuç çıkartalım. Kimin adalet önüne çıkması önlendi düşünebiliyor musunuz? Açıkçası oy kullanan lehte aleyhte AKP milletvekilleri bile farkında değillerdi bunun. 4 eski bakanı koruduk veya vicdanımızı dinleyerek yüce divan yönünde oy kullandık diyebilirler 50 tanesi. Asla öyle değil. AKP oylarıyla adaletin elinden kurtulan 4 eski bakan değildir. Adaletin elinden kurtulan bu kaçak iradedir, bu kirli iradedir. Sonuç budur. Üst iradeyi kaçırdılar adaletten.
Değerli arkadaşlarım, sonuç bu 4 eski bakan müebbet olarak halkın vicdanında mahkum olmuşlardır. Bu da ayrı bir olay.
Şimdi bize düşen bir görev var. Bize düşen görev umudu büyütmektir. Her zamankinden daha fazla çalışmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Türkiye'nin gerçekten temiz, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık bataklığını tam kurutacak bir temiz siyasete ve temiz iktidara ihtiyacı var. Yalanın, yolsuzluğun, rüşvetin, hırsızlığın olmadığı bir temiz Türkiye için Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına ihtiyacımız var. Bunun bilincinde ve sorumluluğunda biz çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Bu arada bazı ifadelerde bulunuyorum. Bir geniş değerlendirme sonucu yapılıyor bunlar. Bazı KPSS sınavına girmeden istisnai kadrolardan devlet memuriyetine atananların listesini vermiştim. Birde bürokraside bir VIP torpille kısa yoldan zıplayan bürokratları ifade etmiştim. Söylediklerim arasında 12 Ocak 2015 tarihinde açıkladığım VIP torpil 3 listesinde, dosyasında bir sehven ifade var. Bunu da düzeltmeyi bir siyasi erdem olarak kabul ediyorum. İstanbul milletvekili Mustafa Ataş'ın yakını Ankara Büyükşehir belediyesinin özel kalem müdürü. 1984'ten beri Sayın Fevzi Yılmaz Keçiören belediyesinden itibaren özel kalem müdürlüğünde bulunuyor. Yani KPSS olayından çok daha önce bu görevde. Eğitimi lisedir, şudur budur ona girmiyorum. Ona karşı söylemimizde bir haksızlık yapılmıştır. Bunu da düzeltmek istiyorum. Ama diğer söylediklerim aynen geçerlidir.
Teşekkür ediyorum. Sorularınız varsa yanıtlayabilirim.
Soru- Efendim dünkü oylama öncesi mecliste Sayın Kılıçdaroğlu'nun AKP'den istifa eden bazı bağımsız vekillerle bir araya geldiği şeklinde haberler vardı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Haluk KOÇ- Benim bildiğim böyle bir toplantısı olmadı. Ama Salı günleri grup toplantısından sonra Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu genellikle grup toplantısına konuk olarak gelen bütün örgütleri, kendisiyle görüşmek isteyen, dışarıdan gelen herkesi, basın mensupları Cumhuriyet Halk Partisini izleyenler bilhassa bilir meclisteki odasında akşam geç saatlere kadar istisnasız kabul eden bir Sayın Genel Başkandır. Bu çerçeve içerisinde herkes Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanıyla görüşür. Ama yönelttiğiniz soru çerçevesinde hedefli bir grupla özel bir görüşmesi oldu mu, olmadı mı bilmiyorum. Ama Sayın Kılıçdaroğlu grup konuşmasında biraz sonra yapılacak oylamalarla ilgili bir namus, bir vicdan, bir kendi kendini denetleme, sorgulama çağrısı milletvekillerine yaptı. Bunu ifade edebilirim.
Soru- Efendim 28 Ocak'ta Türkiye'yi yakından ilgilendiren AİHM Büyük Daire'de sözde Ermeni soykırımı davası var. Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Strazburg'a bir heyet göndermeyi düşünüyor musunuz? Meclis Başkanı Meclisten bir grubun Türkiye Avrupa Parlamenterler Üyesi Asamblesi grubundaki milletvekillerini görevlendirdi ve Strazburg'a gideceğini, davete katılacağını söyledi. O grup içerisinde sanırım sizde varsınız. Siz orada bulunacak mısınız?
Son olarak da şunu soruyum. Bu Hrant Dink'in ölüm yıldönümündeki yürüyüşte Genel Başkan Yardımcıları Şafak Pavey Ermeni soykırımıyla yüzleşin pankartının arkasında yürüdü ve buna bazı tepkiler sözkonusu. Partinizin Ermeni soykırımıyla ilgili sözde soykırımla ilgili tam olarak görüşü nedir?
Haluk KOÇ- Değerli arkadaşlarım bakın burada siyaset yapıyoruz. Hedefli sorulara hedefli yanıtlar verebilirim. Türkiye çok önemli bir meclis gündemi yaşadı dün. Evet ben Sayın Deniz Baykal ve Sayın Gülsün Bilgehan 28 Ocak günü AİHM'de bir komisyon görevimiz. Çünkü Gülsün Bilgehan'da, bende Avrupa Konseyinin 8 komisyonundan iki tanesinin başkanlıklarına getiriliyoruz. Bu Türkiye içinde, Cumhuriyet Halk Partisi içinde orada temsilinde bulunduğumuz sosyalist grup içinde büyük bir başarıdır. Eğer o saatte bir komisyon yönetimi başkanlığı görevimiz yoksa 28 Ocak'ta o duruşmaya katılacağız.
Cumhuriyet Halk Partisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili görüşünü siz bana bu basın toplantısında soracağınız yerde Cumhuriyet Halk Partisinin öteden beri 2002'de parlamentoya tekrar girdikten itibaren 2004, 2006'da yaptığı bütün belgeleri, çalışmaları bir gözden geçirirseniz sorunuzu burada saatlerce cevaplamak yerine o soruların karşılığını, cevabını alırsınız.
Sayın Genel Başkan Yardımcıları faili meçhul bir cinayete kurban giden bir gazeteci yazarın etnik kimliğine değil, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının bir faili meçhule gitmesini protesto etmek için ve bunun aydınlanması için o yürüyüşe katılmışlardır. Her türlü pankart olabilir ifade özgürlüğü çerçevesinde. O pankartı Cumhuriyet Halk Partisi onaylıyor anlamına gelmez. Hrant Dink Türkiye'de katledilmiştir ve o katledilişinin arkasındaki gizli eller nelerdir o tarihten bugüne kadar da sorumlu olan iktidar bunu aydınlatma işlevini yerine getirmemiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin ifade özgürlüğü, yaşam hakkı, insan hakları, temel özgürlükler konusundaki tutumu bellidir.
Benim size tabi tavsiyede bulunmam mümkün değil, öneride bulunmam mümkün değil. O noktada değilim. Ama kusura bakmazsanız çok amatör gazetecilik gibi geliyor bu sorular bana. Sorular çok açık ve net. Yanıtlarda çok açık ve net. Yani Cumhuriyet Halk Partisini bir yerde şekillendirme, tarif etme, yerleştirme gayretleriniz size bir şey kazandırmaz. Cumhuriyet Halk Partisinin programı, tüzüğü Türkiye'yi ilgilendiren temel politikalarda Ermeni soykırımı iddiaları gibi konularda da politikaları, görüşü, duruşu, ulusal ve uluslararası alandaki mücadelesi, tezleri ortadadır. Bizzat ben, Gülsün Bilgehan ve başka milletvekillerimiz şimdi aklımda değil. Fransa parlamentosundan Ermeni soykırımı olmamıştır demenin suç sayılacağı, hapis cezasıyla cezalandırılacağı kanun tasarısı görüşülmeden önce bizzat Fransız parlamentosuna giderek birebir kulis yapan ve orada bu kanunun insan haklarına ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu noktasında mücadele eden insanlarız. Yani sizin böyle çok hazırlıklı hazırladığınız sorular Cumhuriyet Halk Partisini sizin göstermek istediğiniz çizgiye çekmez. Onun için başka konularda yoğunlaşın. Sorunuz için teşekkür ediyorum.
Soru- Sayın Süheyl Batum'un partiye yönelik oldukça sert açıklamaları oldu. İhraç edilmesine atıfta bulunarak bu adamlarla mı yönetilecek CHP dedi. İktidarı suçlamalarına gerek yok önce kendilerine bakmaları gerek tarzında açıklamaları oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Haluk KOÇ- Şuanda bahsettiğiniz kişi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili değildir. Siyasette kullanılacak terminoloji hedefinden saptırılmış gibi gözüküyor. Yani Türkiye'yi karartan bir yapıyı hep beraber tarif ediyoruz. Yani ona karşı mücadele etmektense Cumhuriyet Halk Partisine dönük bir tavır sergileyenlerin dün meclisteki oylamaya bile gelmeyerek çizgilerini belli ettikleri ortaya çıkıyor. Onun için kişilere cevap verme yerine ben ilkeli ve kurumsal duruşun önemli olduğunu hatırlatıyorum. Bir şekilde milletvekili olmak bir siyasi misyon taşımaya yeterli olmadığını da bazı açıklamalardan görmüş oluyoruz.
Soru- Efendim dün iktidar kanadının anayasa mahkemesine 4 eski bakanı göndermeme oylamalarında Sayın Erdoğan Bayraktar'ın haricinde kalan eski bakanların 3 tanesi salt çoğunluğun altında oy almışlardır. Şamil Tayyar'ın açıklamalarıyla da AKP içerisinde bir cadı avının başlayacağı açıktır bu 50 milletvekilinin tespiti yönünde. Peki Cumhuriyet Halk Partisinin bundan sonraki ve daha önceki hükümet uygulamalarıyla ilgili bu durumu meclis aritmetiği içerisinde bir fırsata çevirme, bir gensoru önergesi verme, hükümetin güvenoyu tazelemesi gerektiğine yönelik bir çalışması olacak mıdır bu yönde onu merak ediyorum.
Haluk KOÇ- O daha sonra değerlendirilecek bir konu. Onu takdir edersiniz Cumhuriyet Halk Partisinin grup yönetimi, grup başkanvekilleri değerlendirecektir. Ama şu aşamada AKP içerisinde vicdanı kanayanların sayısının önümüzdeki günlerde ne şekilde değişebileceğini görmek gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi kendi çizgisi içerisinde kendi mücadelesine devam ediyor. AKP'nin çürümesi kendisini ilgilendiren bir olay. Dolaylı olarak da Türkiye'yi esenliğe götürecek bir süreç olarak görüyorum. Önümüzdeki siyasi olayların akışı tabi ki siyaseten çok çabuk değişen pozisyonlar almayı gerektirebilir. Onu gelişmelere bakarak yönetimlerimiz değerlendirecektir.İyi çalışmalar diliyorum teşekür etti.
SİVİL HABER
Güncelleme Tarihi: 22 Ocak 2015, 05:31